|

Adli Tıp'ın bir akademiye ihtiyacı var

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Adli Tıp uzmanı Doç. Dr. Nevzat Alkan, Münevver Karabulut otopsisinde yaşanan hataların, adli tıp uzmanlarının çalışma sisteminin yeniden gözden geçirilmesini ve otopsiyi düzenleyen ilgili kanun maddesinde düzenleme yapılmasını zorunlu kıldığını söylüyor. İstanbul'da adli tıp kurumlarının çalışma sistemini konunun uzmanından dinledik

Seher Önalan
00:00 - 1/08/2009 Cumartesi
Güncelleme: 22:48 - 31/07/2009 Cuma
Yeni Şafak
Adli Tıp'ın bir akademiye ihtiyacı var
Adli Tıp'ın bir akademiye ihtiyacı var

Münevver Karabulut'un otopsisi sırasında yaşanan “kirli eldiven” skandalı şok etkisi yaratmışken ardından İsmail Ağa Camii'nde İmam Bayram Ali Öztürk ve Mustafa Erdal'ın öldürülmesiyle ilgili dosyada, giysi ve eşyalardaki kan örneklerinde yapılan DNA incelemelerinde bir başka kişinin kan örneği ile karıştırıldığının ortaya çıkması, en çok güvenilmesi gereken kurumlar arasında yer alan Adli Tıp Kurumu'ndaki sistemin sorgulanmasını da beraberinde getirdi. Tüm bu “skandalların” ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Devlet Denetleme Kurulu'na Adli Tıp Kurumu'nun 2007-2008 ve 2009'da yapılan tüm işlemlerinin incelenmesi için talimat vermesi, sorunun ne kadar ciddi boyutta olduğunun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.


OLAY YERİNE ADLİ TIP UZMANI MUTLAKA GİTMELİ

Adli Tıp kurumunun bir anlamda “otopsi” edilmesi fikrini en çok savunanlar ise adli tıp uzmanları. Yine kurumun yeniden yapılanmasına en çok kafa yoranlar da adli tıp uzmanları. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Nevzat Alkan, da bu uzmanlardan… Doç. Dr. Alkan bir akademisyen olarak “kirli eldiven” skandalı üzerine aslında otopsi konusunda yasa boyutunda yeni düzenlemeler yapılması gerekliliğini ortaya koyduğuna inanıyor. Münevver Karabulut olayı başta olmak üzere tüm karışıklıkların yaşandığı ortaya çıkan olaylar çerçevesinde adli tıp kurumu uzmanlarının yapması gerekenleri değerlendiren Doç. Dr. Alkan, otopsilerdeki hatalara, olay yerine adli tıp uzmanının gitmemesiyle zemin hazırlandığını savunuyor. Alkan, Münevver Karabulut olayını örnek vererek bir otopside izlenmesi gereken yolu anlattı:


UZMANLAR DELİL TOPLAMALI

“Cinayet olaylarında adli tıp uzmanı mutlaka olay yerine gitmelidir. Bu dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde uygulanan bir kuraldır. Olay yerinde ceset üzerinden alınan delil, raporun kalitesi açısından önem taşır. Adli tıp uzmanı olay yerine gittiğinde üzerine delil bulaşmasının önlenmesi ve kendisinden cesede delil bulaşmasını önlemek için özel giysiler giyer. Olay yerini teknik olarak inceler. Ceset üzerindeki delilleri, izleri inceler, bunları özel zarflara ya da delil kitlerine koyar. Cesetle ilgili olarak mümkün olduğu kadar fotoğraf çeker. Böylece ceset morga otopsiye gidene kadar ki delil kaybı önlenmiş olur. Sonra ceset, yine adli tıp kurumu görevlileri tarafından alınarak morga götürülür.


RAPOR 3 HAFTADA ÇIKAR

Morgda ise ceset, temiz otopsi masasına alınır giysileri, özel giysili bir görevli tarafından soyulur. Her ceset için farklı eldiven kullanılması gerekir. Cesedin boyuna, kilosuna ve yaşına bakılır. Ölüm katılığı, ölüm lekesi, çürüme gibi belirtiler ile ölüm zamanı belirlenir. Ceset saçından ayak parmağına kadar muayene edilir ve daha sonra kafatası açılır. Şüpheli lezyonlar varsa örnek alınır ve hangi laboratuarda incelenecekse oraya gönderilir. Göğüs açılarak akciğerlerden ve kalpten örnekler alınır. Karın açılarak böbrek, dalak, mide ve karaciğerden de örnekler alınır. Kan örneği alınır. Bu örnekler üzerinde toksikolojik ve histopatolojik incelemeler yapılır. Böylece cesedin ölümü ile ilgili olarak net bulgular elde edilir. Bu sonuçların çıkması ortalama 3 haftadır.”


Laboratuar sayısı artmalı

Doç. Dr. Alkan, Adli Tıp Kurumu'nda yılda yaklaşık 4 bin 500, günde ortalama 12 otopsi yapılmasının da hataları artırdığı görüşünde. Türkiye'de 7 ayrı bölgeye kurulacak adli tıp kurumlarının tıpkı İstanbul'daki gibi kurul ve daireler ile güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Doç. Alkan, bu kurumların denetlenmesi için de Türkiye Adli Tıp Akademisi kurulmasını öneriyor. Alkan'a göre Adli Tıp Akademisi kurulmasında izlenmesi gereken yol haritası ise şöyle: “Akademi TBMM tarafından çıkarılan bir kanun ile kurulmalı. Akademide adli tıp organlarında çalışanlardan 3 üye, polis kriminalden 1 üye, jandarma kriminalden 1 üye, bakanlık çalışanı 2 hakim, 1 yargıtay temsilcisi, 1 danıştay temsilcisi, 1 TÜBİTAK temsilcisi, 1 Başbakanlık temsilcisi, diğer bakanlıklardan 2 üye olmalı. Bu akademi adli tıp kurumu başkanlarını belirleyerek bakanlığa önerecek. Sonra bu isimler Cumhurbaşkanı'na sunulacak. Cumhurbaşkanı atamayı gerçekleştirecek. Her başkan sadece bir kez olmak üzere 2 yıl boyunca görev yapacak. Başkanın bir kez seçilmesi, kurumun siyasetin gölgesinde kaldığı ve rüşvet verildiği iddialarını engeller.”

Türkiye'de adli tıp laboratuarı sayısının az olmasının da sorunun başka bir boyutunu oluşturduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Alkan bu sayının mutlaka artırılması gerektiğini söylüyor.


Hüzeyin Üzmez davası:
Hüseyin Üzmez'in çocuğa cinsel istismarla yargılandığı davada, istismara uğrayan B.Ç.'nin ruhsal olarak etkilenmediğine dair rapor verilmesi. Bu raporu veren heyette hiçbir çocuk ruh sağlığı uzmanı yer almıyordu. Daha sonra 6. İhtisas Kurulu'na atanan çocuk psikiyatrı Doç. Dr. Ayten Erdoğan'sa gerek yöntem gerekse işleyiş açısından Adli Tıp Kurumu'nun hakları ihlal ettiğini, eksikliklerle dolu olduğunu belirterek istifa etti. Kurum, B.Ç.'yi üçüncü kez muayene ettikten sonra, geçen ay ruh sağlığının bozulduğu yönünde rapor verdi.

Münevver Karabulut cinayetinde ise Karabulut'un öldürülmesiyle ilgili raporda, iç çamaşırında bulunan spermin temizlik koşullarının sağlanmaması nedeniyle başka bir otopsiden bulaşmış olduğu belirlendi


Pipa Bacca Cinayeti:
Gebze'de tecavüz edildikten sonra öldürülen İtalyan sanatçı Pippa Bacca'nın üzerinde birden fazla DNA örneği bulunduğu Adli Tıp Kurumu raporunda belirtildi. Uzmanlar, farklı DNA örnekleri bulmanın Pippa Baca'ya birden fazla kişinin tecavüz ettiği anlamına geldiği tespit etmenin güç olduğunu söylemişti. Aynı noktaya iki ya da daha fazla biyolojik örnek üst üste geldiyse. onları ayrıştırmanın zor olduğu, dolayısıyla Adli Tıp'ın bu konudaki raporunun doğruluğu tartışılmıştı

Güler Zere raporu:
Başında Nur Birgen'in bulunduğu 3. İhtisas Kurulu yaşamı tehlikede olan kanserli hükümlü Güler Zere için, diğer raporların aksine, beş dakikalık bir muayenenin ardından "hastanenin mahkum koğuşunda tedavisi sürebilir" raporu verdi.

Ayrıca İsmail Ağa Camisi'nde İmam Bayram Ali Öztürk'ün ve Mustafa Erdal'ın öldürülmesiyle ilgili dosyada, giysi ve eşyalardaki kan örneklerinde yapılan DNA incelemelerinde bir başka kişinin kan örneğinin karıştırıldı.


15 yıl önce