|

Nükleer silaha haram tepkisi

ABD'de yapılan nükleer güvenlik zirvesinin hemen ardından İran'da gerçekleşen ve 5 gün süren süren nükleer enerji zirvesinde İran, nükleer silah değil enerji yaptığını anlattı. Hamaney'in zirvede okunan “İslam dininde nükleer silah kullanmak haramdır” şeklindeki mesajı da bu anlamda dikkat çekiciydi.

Erhan Seven
00:00 - 27/04/2010 Salı
Güncelleme: 23:16 - 26/04/2010 Pazartesi
Yeni Şafak
Nükleer silaha haram tepkisi
Nükleer silaha haram tepkisi

İran.. Tarihi milattan önce 4 bin yıllarına kadar giden kültürel zenginliği yüksek bir ülke. Pers imparatorluğunun vücut bulduğu coğrafya. Farsilerin ağırlıklı olarak yaşadığı tarihi bir yer. Tarihin her döneminde sıkıntı ve karışıklıklar yaşasa da son yüzyılda hemen hemen hiç durulmayan bir ülke. 1900'lü yılları sürekli olarak iç karışıklıklar, darbeler, suikastler, dış dünyadan müdahaleler, devrimlerle geçirmiş bir ülke. Pehlevi soyunun iktidarının hüküm sürdüğü uzun yıllar bile zaman zaman kesintilere uğramış ve son olarak 1979'da yapılan devrimle yeni bir yol haritası çizmeye çalışan İran. Dünyanın ikinci büyük doğalgaz, üçüncü büyük petrol rezervine sahip olması nedeniyle özellikle batılı ülkeler tarafından sürekli olarak kontrol altında tutulmaya çalışılan İran, bu başarılamadığı takdirde sürekli olarak iç karışıklıklar çıkartılarak huzursuz edilmeye çalışılıyor.

Bundan 31 yıl önce yapılan devrimle kendisine yeni bir yol çizmiş olan bir ülke. Saddam'ın Irak'ı ile yaşanan 1980-1988 arasında yaşanan savaşın aslında, rejimi yıkmak isteyen dış güçlerin bir oyunu olduğu da yıllar sonra gün yüzüne çıkmıştı. Son dönemde de özellikle ABD başta olmak üzere bazı batılı ülkelerle çekişme içinde İran. Ve üzerine nükleer silah yapımı iddialarıyla gelinen bir dönemi yaşıyor, O da silah yapmadığını nükleer enerji yapmak için reaktörler oluşturduğunu, santraller yaptığını iddia ediyor. İran, kendisine karşı ambargo ve yaptırım uygulamak isteyen, ekonomik olarak yıpratmak isteyen ve dünya ile izole etmeye çalışan batılı ülkelerin kuşatması altında bir anlamda...

ABD'de yaklaşık 40 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla yapılan nükleer güvenlik zirvesinin ardından Tahran'a gittik. ABD'de toplanan zirveden 5 gün sonra Tahran'da yapılan nükleer zirve toplantısını İran hükümetinin daveti üzerinde hem yerinde izledik, hem de İran ile ilgili, sosyal hayatı ve gelişmesiyle ilgili izlenimler edinmeye çalıştık. Bir grup gazeteci davetli olarak İran'a giderek hem zirveyi izleme şansı bulduk, hem de günlük hayatla ilgili izlenimler edindik.

İlk izlenimlerimiz aslında İran'ın Ankara büyükelçiliğinde başlamıştı. Nükleer zirveyle ilgili olarak gazetecilere büyükelçilikte brifing verildi.


12-13 Nisan tarihlerinde ABD'de yapılan nükleer güvenlik zirvesinden 5 gün sonra Tahran'da nükleer zirve toplandı. 56 ülkeden temsilci gelerek zirveyi izledi, görüşlerini dile getirdi. Değişik ülkelerden de 100'den fazla gazeteci Tahran'a gelerek zirveyi takip etti. Aralarında batılı ülkelerden gelen gazeteciler ve konuklar, İran'ın nükleer silah yapmadığı, nükleer enerji konusunda çalışmalarda bulunduğu yönündeki bildik iddialarını dinlediler.

'Rehber' adı verilen dini lider Ali Hamaney'in mesajı zirvede okunduğunda ilginç bir unsurun da argüman olarak kullanıldığı gözlerden kaçmadı. Hamaney'in mesajını okuyan sözcüsü eski Bakan Velayeti, 'İslam dininde nükleer silah kullanmak haramdır' ifadesiyle bir anlamda dini unsurlarla savunma yapma ihtiyacı da duymuştu. Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad ise, yine ABD'ye karşı en sert mesajlarından birini vererek hem İran'ın hem de kendisinin duruşunu bir kez daha dünya kamuoyuna bildirdi.

BATI ÜLKELERİNE KARŞI ILIMLI YAKLAŞIM

Aslında zirvede verilen mesajlarda dikkat çeken unsurlardan biri ABD'yi yalnızlaştırma çabasıydı. Çünkü, açıklamalarda batılı diğer ülkelere yönelik sert mesaj vermekten özellikle kaçınıldı, hatta bu ülkelere yönelik mesajlar verilmeye çalışıldı. İran'ın nükleer silah kullanmak maksadıyla çalışma yaptığı iddialarına karşı, ABD'nin Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombalarının görüntüleri ve daha sonra bu kentlerde yarattığı tahribatlar anlatılmaya çalışıldığı sinevizyon gösterisiyle. Aynı zamanda Ortadoğu'da nükleer silahı olduğu dünyaca bilinen İsrail'in silahsızlanması gereğine vurgu yapılırken, 'Onda silah olursa bizde de olur' mesajı da aslında yapılan konuşmaların içine de sindirilmeye çalışıldı. Bir anlamda kullanmak için olmasa bile caydırıcılık için bulundurulabileceğine yönelik ifadeler net olmasa da satır aralarında 'ince mesaj' olarak seçilmiş kelimelerle verilmeye çalışıldı.

Zirveye katılan 56 ülkenin 10'u dışişleri bakanları düzeyinde oldu. Aslında İran, birkaç ülkeden devlet ve hükümet başkanının gelmesi için çaba sarfetmesine rağmen bu durum gerçekleşmedi.

TÜRKİYE'YE SEMPATİ DUYULUYOR

Aslında birkaç gün önce ABD'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İran'a yaptırım uygulanmaması konusunda dünya liderleriyle yaptığı görüşmeler ve açıklamaların ardından Türkiye'nin en az bakan düzeyinde Tahran'a katılım yapması bekleniyordu. Buna rağmen Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hakkı Aki toplantıya katıldı.

Bu durumun İran tarafından nasıl karşılanacağı merak edilirken, İran'ın Atom Enerjisi Kurumu'nun Viyana'daki temsilcisi Sultaniyye'nin açıklaması bize bakışı bir kez daha ortaya koydu aslında. Sultaniyye, Türk ve Azeri gazetecilere yaptığı açıklamada, "Bize Türkiye'den bir nefer, bir kişi gelse bile yeter" diyerek bakışını ortaya koydu. Zirvenini bitiminden sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise, 18 saatlik bir jet ziyaretle İran'a gelerek bir anlamda 'gönül almış' da oldu.

İran'da Türk olmak aslında bir anlamda ayrıcalık gibi . Bunu rahatlıkla hissediyorsunuz. Çünkü, Türkiye ile son dönemde ilişkilerin çok üst düzeylere çıkması, özellikle nükleer enerji konusunda İran'a destek verilmesi, tarihten gelen kültürel bağlar ve din birliği gibi konular İran'da Türk olmayı adeta kolaylaştırıyor. Zaten ülkede yaşayan Azeri Türklerin fazlalığı da sokaklarda Türkçe olarak anlaşabilmeyi de sağlıyor. Türkçe'de bulunan Farsça ve Arapça kelimelerin çokluğu sayesinde de Türkçe bilmeyenlerle bile anlaşma imkanınız doğabiliyor açıkçası. Türkiye, İranlıların en çok ziyaret ettiği ülkeler arasında yeralıyor. İran Havayolları her gün Tahran'dan İstanbul'a uçuş düzenliyor, ayrıca Ankara ve Nevşehir'e uçuşlar var.


Haçlı arabayla yolculuk

İslam Devrimi ile birlikte İran baskıcı olarak adlandırılabilecek bir yönetim tarzına kavuşmuştu. Ancak İran'ın 31 yıl önceki devrimden bugüne kadar değişim ve gelişmeler gösterdiği de bir gerçek. Topraklarında çok büyük medeniyetler kurulmuş ve orjini 4 bin yıl öncesine kadar varan bir ülkenin din konusunda hoşgörülü olması da normal aslında. Belki hala İslam dini ile ilgili olarak halktan bazı talepler devam ediyorsa da, diğer dinlere mensup insanlara da hoşgörü ile bakılabiliyor. Bunun en güzel örneğini de bizzat gözlerimizle gördük. Zirve için bize tahsis edilen aracın iç aynasında sallanan haç görüntüsü bu konuyla ilgili en güzel örnek diyebiliriz. Otomobil kiralama servisinden gönderilen aracın sürücüsü Serkis, İran'da yaşayan bir Süryani. Serkis, "Pazar günleri kiliseye gidiyorum. Tahran'da ibadetimizi yapabileceğimiz birkaç kilise var. Ayrıca Süryani Hristiyan olarak 10 bin kişi Tahran'da yaşıyor. Bizi dinimizden dolayı kimse rahatsız etmiyor" diyor. İran nüfusunun dini yapısının yüzde 90'ını Şii Müslümanlar, yüzde 8'ini Sünni Müslümanlar, kalan yüzde 2'sini ise Bahailer, Sâbiîler, Hindular, Yezidiler, Ahli-Hak, Zerdüştçüler, Yahudiler ve Hıristiyanlar oluşturuyor.


Sokaklarda gençler fazla

Tahran sokaklarında göze çarpan en önemli durum, kalabalık... 13 milyon nüfuslu Tahran'ın sokaklarında dolaşan kalabalığın büyük bir bölümü de gençlerden oluşuyor. Sokaklarda gezen gençlerin büyük çoğunluğunun genç kız oldukları gözlenirken, değişik renklerle örtünmüş oldukları, başlarını örtmelerine rağmen, neredeyse başlarının dörtte üçünde saçlarının açıkta olduğu dikkat çekiyor. Baş ve vücutlarının üst bölgelerini örten genç kızların özellikle kot pantalon giydikleri de gözlerden kaçmazken, yine gösterilen esneklikle başlarının tamamını örtmeden saçlarının büyük bir bölümü görünerek de sokaklarda dolaştıklarını gördük. İranlı erkeklerin de kıyafetlerinde rahat seçimler yaptıkları rahatlıkla görülebiliyor. Başkent olarak Ankara'yı andıran Tahran'da gri bina renkleri hakim olurken, parklar semaverleri ve yiyeceklerini yanlarına alan çok sayıdaki İranlı ile dolup taşıyor.


PAZARDA NE ARARSAN VAR

Zirveden kalan zamanımızda gezdiğimiz Tahran'da mihmandarımız Vildan Hanım ile şoförümüz Serkis, bizi Tahran Pazarı'na götürdü. Pazar, aynı kapalıçarşıyı andıran bir görüntüde. Tarihi bir girişinin yanında uzun sokakları, kendi içinde ayrılan dar sokakları, her türlü ürünün satıldığı bir yer. Yiyecekten, elektronik eşyaya, hatıra eşyalarından otantik dokuma ürünlerine kadar herşey var. İç çamaşırı satılan dükkanlara ise erkekler erkekler giremiyor..



Azadi meydanında hayat

Tahran'ın en büyük meydanı Azadi(Özgürlük) Meydanı. Alanın ortasında büyük bir özgürlük kulesi var. Meydanın ortasında eşinin fotoğrafını çekmeye çalışan genç bir kadın ya da kızlı erkekli birlikte sohbet eden gençler rengarenk kıyafetiyle kitabını okumaya çalışan genç kız. Tatil günü olan Cuma gününde, Tahran sokaklarında adeta adım atılmıyor. Çoluk çocuk tatil gününü birlikte geçiren Tahranlılar, parklarda soluk alıyor.


YARIN:
ŞiRAZ ÇiÇEKLER MEYVELER KENTi
14 yıl önce