|

Ülke kazanacaksa kaybetmeye razıyız

Korucu başı Abdullah Şimşek, elindeki dürbünü bana vererek 'Bak şu iki dağın arasında bir şelale var. Bu şelale yaz kış akar. Belki dünyanın en güzel şelalesi. Köylerimiz o dağın arkasındaydı. Barış olursa o şelaleye yakından bakacağız' diyor. Korucu başı Seyithan Karacadağ ise 'Ülke kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız.' şeklinde konuşuyor

Sadık Güleç
00:00 - 22/03/2013 Cuma
Güncelleme: 23:35 - 21/03/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Ülke kazanacaksa kaybetmeye razıyız
Ülke kazanacaksa kaybetmeye razıyız

İki dağ arasındaki Kasrik Boğazı geçildiğinde sizi Kumçatı Beldesi karşılıyor. Kumçatı köylerden göç etmek zorunda kalan korucuların yerleştirildiği bir belde. Burada çoğunluğu Batuhan aşiretinden korucular yaşıyor. Batuhanlar 200'ü geçici 50 tanesi gönüllü 250 korucu ile görev yapıyorlar. Korucu başı Abdullah Şimşek akrabaları ile birlikte bir evin bahçesinde bizi karşılıyor. Hemen karşıda Gabar dağları bulunuyor. Önünde duran bir traktör, tavuklar, keçiler ile tipik bir köy yaşantısının olduğu bir yer gibi görülüyor. Bu duruma uymayan tek şey ise konuşmamız sırasında dahi etrafımızda duran birkaç gencin ellerinde dürbünler zaman, zaman karşı dağları gözetlemesi oluyor.

'KÖYÜMÜZ O DAĞIN ARKASINDAYDI'

Abdullah Şimşek elindeki dürbünü bana vererek 'bak hemen şu iki dağın arasında bir şelale var. Bu şelale yaz kış akar. Belki dünyanın en güzel şelalesi… Bu şelale bir başka yerde olsa insanlar sırf onu görmek için buraya gelirdi. Bizim köylerimiz o dağların arkasındaydı. 14 mezradan oluşan hayvancılık ile uğraşan bu bölgenin en zengin köyüydü. Bizim köyde 300-400 hayvana sahip olana fakir diye bakılırdı' diyor. Gösterdiği yere dürbünle baktığımda tahmin edemeyeceğim kadar yüksekten akan şelaleyi görüyorum.

'ARAZİLERİME GİDEMİYORUM'

Kendi aşireti ve köyünün öyküsü de diğer korucular ile aynı. 1990'lı yıllarda çatışmaların başlaması ile birlikte PKK ve devlet arasında seçim yapmak zorunda kalmışlar; 'Kendilerinden olmayan herkesi devlet yanlısı ilan ettiler.

Onlara destek vermeyen köyünde kalamadı. Devlet bizi Kumçatı'ya yerleştirdi. O zamanlar burası boş bir yerdi. Etraftaki arazileri bize verdi. Ev yaptık buraya yerleştik. Kendi köyümde çok güzel arazilerimiz var. Ve şimdi başkaları o arazilerde hayvanlarını otlatıyor. Ama ben korucu olduğum için gidemiyorum. İnan burada yüz keçim var. Dışarı çıkartamıyorum. Otlatmaya biraz dışarı götürsem, tedirgin oluyorum.'

Umarım güzel şeyler yaşanır

Abdullah Şimşek korucuların barışın önünde engel olarak görüldüğünü söyleyerek 'Barış sadece koruculara bağlıysa yarın bitsin' diye konuşurken devam eden İmralı görüşmelerine biraz temkinli yaklaşıyor; 'Biz çok acılar gördük. O acıları gördüğümüzden hiç inanmıyorum. Ama her şey olabilir. Bu kadar acının ardından umarım güzel şeyler olur. Sonrası için elbette kaygı duyuyorum. Daha geçen gün Cizre ortasında bir korucuyu vurdular' diyor.

Şimdi her şey torunlarımın geleceği için

Kumçatı'lı koruculardan Sait Atan evinin bahçesinde oynayan torunlarını göstererek 'her şey onların geleceği için' diyor. Oda 22 yıl önce Beşağaç köyünden buraya göç etmiş 'Barış olsun da nasıl olursa olsun' diyerek artık normal bir yaşamlarının olması gerektiğini belirtiyor.. Ancak kendilerine ihtiyaç kalmaması durumunda devletin onlara sahip çıkması gerektiğini ifade ederek şunları söylüyor; 'Devletimiz büyüktür. Artık gençlerimize bir başka kurumda iş mi bulur, yaşlıları emekli mi eder bilemem. Ama mutlaka bizi düşünecektir'

Çocuklarımı okutamadım

Bölgede süren çatışma ortamında en önemli hedefi oluşturan korucular günlük yaşamlarında da çok dikkatli yaşıyorlar. Diyarbakır Çınar'da korucu başı olan Seyithan Karacadağ özellikle çocuklarının bu süreçten çok olumsuz etkilendiğini aktarıyor; 'İlçeye gelirken yolumuzu değiştiriyoruz. Biz en fazla çocuklarımız için korkuyoruz. Ben çocuklarımı okula gönderemedim. Çünkü kaçırılmalarından korktum.' Korucuların bütün olumsuzların sebebi gibi gösterilmesinden yakınan Seyithan Karacadağ 'Biz bir nevi devlet görevlisiyiz. Ülke kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız. Biz bu sürecin iyi bitmesini istiyoruz.'

Sigortasız ölüyoruz
Şırnak Şehit Aileleri Derneği Başkanı Mehmet Güngör korucuların en önemli sorunu olarak sigortasız olmalarını görüyor. Güngör, emekli maaşının da azlığından yakınıyor

Kendisi de uzun yıllar koruculuk yapan Şırnak Şehit Aileleri Derneği Başkanı Mehmet Güngör korucuların en önemli sorunu olarak sigortasız olmalarını görüyor. İsimlerinin başındaki Geçici Köy Korucusu tanımlamasına atıfta bulunarak 'Soruyorum otuz yıl süren bir geçicilik olabilir mi' diyor.

Bu konuda hemen harekete geçilmesini söyleyerek düşüncelerini açıklıyor;

EMEKLİ MAAŞIMIZ 384 TL

'Bu korucularımıza hala sağlık güvencesi verilmedi. İkincisi maaş eksikliği var. Korucu hiçbir iş yapamıyor. Korucular operasyonlara gidiyor çatışmalara katılıyor. Bu operasyonlarda teröristler de öldürülüyor. Korucu hedef haline geliyor. Otuz yıl görev yapan bir korucunun aldığı emekli maaşı 384 TL. Zaten 65 yaşına gelen bir vatandaşa devlet bu parayı otomatikman veriyor. Maalesef korucuya tanınan hak budur. Bir şirket işçiyi sigortasız çalıştırdığı zaman ceza alıyor. Ama devlet otuz yıldır bu korucuları sigortasız çalıştırıyor.'

Başbakan'ın samimiyetine inanıyorum

Mehmet Göngor hükümetin başlattığı süreci desteklediklerini söylüyor. Güngör bu konudaki görüşlerini şu sözlerle açıkladı; 'Başbakanımız bu süreci başlattı. Biz kan bitsin diyoruz. En çok bu bu sürecin başarıya ulaşmasını biz istiyoruz. Terör bitsin biz korucuların haklarının verileceği inancındayız. En azından bir kuruma yerleştirirler. Terör biterse korucular atılacak diye bir propaganda yapılıyor. Bir çözüm bulunur. Bu terör bitsin. Ben bir şey istemiyorum. Gider eski köyüme bağımla bahçemle uğraşırım. Ama koruculara da bir iş imkânı sağlanmalı. Başbakan'ın samimiyetine inanıyoruz. Örgüt silah bırakacaksa teslim olacaksa, boynumuz kıldan incedir. Devlet ne diyorsa kabulümüz.'


11 yıl önce