|

Medya nişan aldı cunta tetiği çekti

28 Şubat cuntacılarının hazırladığı andıç, gazetecilerin ve sivil toplum örgütü yöneticilerinin hayatını kararttı. Apoletli gazetelerde atılan 'linç' manşetleri, dönemin İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal'a yönelik suikasta malzeme taşıdı. “Suikast girişiminin ardında Ergenekon'un olduğundan artık eminim” diyen Birdal, saldırıya giden süreçteki gazetelerin rolüne işaret ederek, “Medya nişan aldı, cunta tetiği çekti” dedi.

Orhan Turan
00:00 - 3/03/2012 Cumartesi
Güncelleme: 02:33 - 3/03/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Medya nişan aldı cunta tetiği çekti
Medya nişan aldı cunta tetiği çekti

Post-modern darbe döneminde, darbecilerin hoşuna gitmeyen aydınlar ve sivil toplum yöneticileri, terörle ilişkilendirilerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. PKK'lı Şemdin Sakık'ın ifadesinde olmayan suçlamalar, varmış gibi gösterildi ve sahte ifadeler medyaya servis edildi. Gazeteciler Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar gibi isimlerin yanı sıra dönemin İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal da hedef tahtasına oturtulan isimlerdendi. Birdal, 12 Haziran 1998'de İnsan Hakları Derneği'nin Ankara'daki Genel Merkezinde, silahlı iki kişinin saldırısına uğradı. Vücudunun değişik noktalarına isabet eden 6 kurşuna rağmen hayatta kalmayı başardı. Saldırıdan tam 4 yıl sonra ayağa kalkabildi. İlk üç ay için de 6 ameliyat geçirdi. Sadece ayağında 14 çivi, 1 platin, vücudunda ise 4 çivi 2 platin taşıyor. Ve hala gömleğinin sol kolu iliklemekte zorluk çekiyor. 28 Şubat mağdurlarından Akın Birdal, “Kasıtlı olarak hedef gösterilmem için adım Şemdin Sakık'ın ifadelerine karıştırılarak Hürriyet ve Sabah'a servis edildi. Medya nişan aldı, cunta tetiği çekti” dedi.

AMAÇ DARBEYE ZEMİN HAZIRLAMAKTI

Suikastı, Türk İntikam Tugayı (TİT) adlı örgütün üstlendiğini söyleyen Birdal, yakalanan sanıklardan Uzman Çavuş Cengiz Ersever, Semih Tufan Gülaltay ve eski MİT'çi Cemal Kulaksızoğlu, TİT'in önder kadrosu olarak öne çıktığını belirterek, “Bunlar cuntanın kurduğu maşa bir örgütten başka bir şey değil. 90'larda başlayarak, bugüne kadar gelen süreçte yaşanan suikastlar ve derin olayların hep bunların eseri oldu. Sivas olayları da bu yapının organizasyonuydu. Amaç zemin hazırlamaktı. Şimdi açıkça anlıyorum ki beni Ergenekon vurdu. Amaç bir suç ve suçlu bulup, sonra da o suç ve suçluyu temizlemek adına darbe yapmak” diye konuştu.

Faili meçhul cinayetleri soruşturan savcıya

Ocak ayında ifade veren eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın da bu teyit ettiğini söyleyen Birdal, “Avcı verdiği ifadede beni MİT içindeki özel bir grubun hedef aldığını söyledi. İllegal yapılanma' olarak tanımladığı grubun içinde Mehmet Eymür, Duran Fırat, MİT mensubu Yavuz Ataç, Kaşif Kozinoğlu Yeşil ve Semih Tufan Günaltay emekli Binbaşı Namık Zihni Özensoy'un gibi isimler bulunuyordu. O isimlerden bazıları bugün Ergenekon'dan içerde bulunuyor” dedi.

HÜRRİYET BENİ HEDEF GÖSTERDİ

Birdal, suikasta giden süreçte medyanın rolü ile ilgili olarak da şunları söyledi: “Hürriyet Gazetesi'nde o manşet ve Oktay Ekşi'nin “Alçakları tanıyalım” manşeti sonrasında sürekli tehditler almaya başlamıştım. Hakkımda bir suç duyurusu trafiği başladı. Refah Partili Fettullah Erbaş ve Mazlumder'le birlikte PKK'nın elinde tuttuğu bazı kişileri kurtarmaya gitmiştik. Hürriyet orada çekilen fotoğrafları kullanıp, andıçta geçen fişleme bilgileriyle beni karaladı. Tam anlamıyla bir hedef göstermeydi.”


SUiKAST ADIM ADIM BÖYLE GELDi

25 Nisan 1998 Hürriyet: Kuzey Irak'ta yakalanan Şemdin Sakık'a ait olduğu ifade edilen ifadeler Hürriyet gazetesinde yayınlandı. Haberde, 'irtica-PKK bağlantısı”, devlet içindeki 'PKK işbirlikçileri' sıralandı. 26 Nisan 1998 Hürriyet: Gazete manşetten 'ifadedeki isimler' başlığını kullandı. Milletvekillerinin yanı sıra İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal, gazeteciler Cengiz Çandarve Mehmet Ali Birand'ın adlarına yer verildi. 27 Nisan 1998 Hürriyet: “İHD Başkanı Akın Birdal hakkında soruşturma açılacağı duyumu' haberi yayınlandı. “Başsavcılık öncelikle, Sakık'ın 'Benden daha fazla PKK'cıdır. Apo'nun Türkiye'deki tabancasıdır' diye suçladığı İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal'ı soruşturacak” ifadeleri yer aldı. 12 Mayıs 1998 Hürriyet: İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal, Ankaradaki dernek binasında 2 kişinin saldırısına uğradı. 6 kurşunla vurulan Birdal ağır yaralandı. 13 Mayıs 1998 Hürriyet: 'Huzura Kurşun' başlığıyla verilen haberde, “PKK'nın bitme noktasına gelmesi, ekonominin olumlu sinyaller vermeye başlamasıyla huzura kavuşan Türkiye, dün Ankara'da Akın Birdal'a yapılan silahlı saldırıyla sarsıldı” ifadeleri kullanıldı. 2000: Yeni Şafak Yazarı ve Fazilet Partisi Milletvekili Nazlı Ilıcak askerin hazırladığı andıçı yayınladı. Andıç'ta bir Hürriyet'te yayınlanan listenin aynısı vardı. TSK yaptığı kısa açıklamada ise bu andıcı dolaylı olarak doğrulamış oldu.


Necip Fazıl'ı yazdım OKULDAN ATILDIM

'Postallı Siyaset, Apoletli Medya' başlığını verdiğimiz 28 Şubat yazı dizisinin bugün son bölümü. Maalesef bu yazı dizisini hazırlayan bir gazeteci olarak, bu sürecin hışmını gördüğümü söylemeliyim. Yaşadığım acı olaylar, 28 Şubat mağdurlarına empati yapmamı kolaylaştırdı.

1996 yılında daha 16 yaşımda İzmit Mimar Sinan Lisesi'nde öğrenciyken, dört yapraklı bir okul bülteni çıkarıyordum. O sayısında, Necip Fazıl Kısakürek'in ve Hasan El Benna'nın hayatına yer vermiştim. Sonra okul hoparlöründen bir ses yükseldi: “Orhan Turan! Orhan Turan! İdareye bekleniyorsunuz...” Şaşkın bakışlar arasında gittiğim idarede okul müdürünün 'hoş geldin' tokadıyla yerde buldum kendimi. Öyle sert vurdu ki, azı dişimin kırıldı. Müdür tam 1 saat dayak attıktan sonra, “Bu çocuk terör örgütü üyesi” diyerek okulun karşısındaki karakola teslim etti. Akşama kadar da orada dayak yedim. Hangi örgüt adına faaliyet gösterdiğimi benden başka herkes biliyor gibiydi. Müdür babamı çağırıp “Fahrettin Bey şurayı imzalayın” dedi ve “Al oğlum tasdiknameni” diyerek belgeyi eline tutuşturdu. Hiç ağlamadım. Babam da öyle! Günlerce okul aradıktan sonra Yahya Kaptan'da yeni açılan bir okula kayıt oldum. Mezun olduğum 98 yılına kadar, hiç o konudan bahsetmetmedim. Her 'ihtilali' babamın anlattığı hikâyelerden tanıdım. Büyüdüm, tırnak çekmeler, şişeli, coplu işkenceler, ya ülkücülerin hatıralarından ya da solcuların anılarından dinleyip durdum. Ben, 'örgüt üyesi bir lise öğrencisi olarak' okuldan atılmış, ablam 'örümcek' olduğu için üniversiteye girememişti. Şimdi, 'miş'li geçmiş zaman kipinde' babasından 'darbe öyküleri' dinlerken, kendi yaşadığı 'darbeli hatıraları' çocuğuna anlatacak bir babayım. Unutmayacağız, unutturmayacağız...


-BiTTi-

12 yıl önce
default-profile-img