31 Ekim
Edebiyat yaparım korkusuyla -ya da böyle olmadığından emin olmaksızın- ondan söz etmek istemiyorum -her ne kadar edebiyat bu gerçeklerden kaynaklanıyorsa da.
31 Ekim
Pazartesi saat 15. Eve ilk kez yalnız olarak girdim. Nasıl yaşayabileceğim ben burada tek başıma. Ve de aynı anda burayla değiştirilebilecek yedek hiçbir yerin bulunmayışı gerçekliği.
4 Kasım
Saat:18'e doğru: Evi içi sıcak, hoş, aydınlık, tertemiz. Ben öyle olsun istiyorum, enerjiyle sadakatle (buruk bir zevk alıyorum bundan): Artık sonsuza dek kendi kendimin annesiyim ben, bu hep böyle sürecek.
10 Kasım
Cesaret temenni ediyorlar. Ama cesaret zamanı, onun hasta olduğu zamandı, acılarını, hüzünlerini görüp onun bakımını yaptığım ve ağladığımı gizlemem gerektiği zamandı. Her an bir karar almak, bir yüz ifadesi takınmak gerekiyordu. İşte cesaret oydu. - Şimdiyse cesaret, yaşamayı- istemek demektir, bu da bizde fazlasıyla var.
11 Kasım
Yalnızlık= Evinde kendisine “ şu saatte dönerim” denebilecek ya da “ işte, döndüm” diye telefon edilebilecek (ya da denebilecek) burunun bulunmayışı.
16 Kasım
Şimdi her yerde sokakta, kahvede her bireyi ölecek tür, kaçınılmaz olarak, yani tam olarak ölümlü tür diye görüyorum. -Ve yine hiç kuşku yok ki onları bu durumdan habersizmiş gibi görüyorum.
19 Kasım
Bana söylediği o sözleri anımsamanın gün gelip de artık beni ağlatmayacak olabilmesini ürkütücü bir şey diye görüyorum...
28 Kasım
Kime şu soruyu sorabilirim (yanıt almak umuduyla)?İnsanın artık sevdiği kişi hayatta olmadan yaşayabilmesi onu sanıldığından daha az sevmiş olduğu anlamına mı gelir (...)?
29 Kasım
AC'ye kederimin nasıl kaotik, sapkın durumda olduğunu; zamana boyun eğen, diyalektik hale gelen, aşınan, “düzene giren” yaygın -ve psikanalitik- bir yas fikrine hangi bakımdan direndiğini anlattım. Keder hemen her şeyi zapt etmedi - ama yine de aşınmak nedir bilmiyor.
-AC'nin yanıtıysa şöyle oldu: Yas denilen de işte budur. (Böylece, Bilmenin, İndirgemenin öznesi olarak oluşur)
-Ben bundan dolayı acı çekiyorum. Kederimin indirgenmesine-genelleşmesine- Kiergkegaard- katlanamıyorum.: Sanki insanlar onu benden çalıyorlarmış gibi.
20 Mart 1978
Madam Panzera, “Zaman yası dindirir” diye bir söz vardır demişti bana - Hayır, zaman hiçbir şeyi geçirmez; yasın o telaşlı, heyecanlı halini geçirir yalnızca.
6 Temmuz 1978 (Painter II, s. 405)
Sonbahar 1921.Proust ölümden döner (gereğinden fazla veronal(bir uyku hapı) almıştır)
-Celeste: “Hepimiz Josaphat Vadisi'nde buluşacağız
-Ah! Birbirimizi bulacağımıza gerçekten inanıyor musunuz? Eğer annemi bulacağımdan emin olsaydım hemen ölürdüm”
7 Haziran 1978
O da beni kaybetseydi ne kadar acı çekerdi kim bilir.