|

Cari açıkta irtifa kaybı

Türkiye'nin cari açığı 2014'te, yüzde 29,3 oranında gerileyerek, son dört yılın en düşük seviyesine geldi. Açığın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı 2,2 puan düşüşle yüzde 5,7'ye geriledi. Enerji hariç cari denge ise fazla verdi. İyileşmenin kalıcı olması için üretim bazlı bir değişime ihtiyaç var. Açıklanan dönüşüm paketi bu anlamda önemli. Açığın doğrudan yatırımlar ile finanse edilmesi de diğer bir kritik husus.

Yeni Şafak ve
04:00 - 24/04/2015 Cuma
Güncelleme: 22:41 - 24/04/2015 Cuma
Yeni Şafak

Ödemeler dengesini, ekonominin dış dünyayla olan ilişkisinin bir portresi olarak nitelendirebilir, cari işlemler hesabındaki dengesizliklerin, sermaye ve finans hesapları, rezervler ve net hata noksan kalemleriyle nasıl giderildiğini gösteren bir bilanço olarak düşünebiliriz. Bu doğrultuda bilindiği üzere, ödemeler dengesinin Türkiye özelinde iki ana sorunu var: Cari dengenin verdiği açık ve bu açığın finansman kalitesi.



Özellikle ithalata bağlı bir yapısal sorun olarak, 2000'li yıllardaki ekonomik büyümeyle birlikte tırmanış sergileyen cari açığımız, büyük ölçüde dış ticaret dengesinden etkileniyor. Bu anlamda en basitçe ifade edecek olursak, cari dengenin makul olması için, ihracatın coşması, ithalatın ise durulması işimize geliyor.



FİNANSMAN KALİTESİ ÖNEMLİ


Tabii dengenin sürdürülebilir olmasında, cari açığın indirgenmesi önemli olduğu kadar, finansmanının da uzun soluklu ve düşük riskli kanallar tarafından sağlanması kritik. İşte bu bağlamda gönlümüz, doğrudan yatırımlar gibi daha kalıcı, kaliteli ve volatilitesi düşük sermayenin ülkeye çekilmesinden yana…



2004'ten global krize kadar uzanan dönemde, ülkemizde doğrudan yatırımların tarihi düzeylere erişmesinin bir sonucu olarak, uzun vadeli yatırımların açığın finansmanında önemli bir araç olduğunu görüyoruz. Öte yandan, son yıllarda bu eğilimin zayıfladığını ve finansman tarafında kısa vadeli sermaye girişlerinin daha etkin bir rol aldığını söyleyebiliriz. Açığı finanse ediyoruz etmesine ancak daha kaliteli bir finansman yapsak fena olmayacak.


O halde, Türkiye açısından genel çerçevesini bu şekilde çizebileceğimiz ödemeler dengesinde ve özellikle cari açıkta ne durumda olduğumuza ve nelere ihtiyacımız olduğuna yakından bakalım.



AÇIĞIN ORANI %5,7'YE GERİLEDİ


2014 yılında cari açıkta ciddi bir toparlanma var: 19 milyar dolar civarı… Nitekim açık 2013 yılındaki seviyesine göre %29,3 oranında gerileyerek, 45,9 milyar dolar olarak kaydedildi.


Bu, son 4 yılın en düşük seviyesi anlamına geliyor. Ve aynı zamanda, cari açığın Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranının, 2014 yılında 2,2 puan düşüşle %5,7'ye gerilemesi demek oluyor. Önemsenmesi gereken, makro riskleri azaltan olumlu bir gelişme!



Peki, hep cari açıktan şikâyet eden Türkiye nasıl oldu da böyle ciddi bir toparlanma gerçekleştirdi derseniz; birkaç farklı faktör saymak mümkün. Bunlardan biri, 2014 yılında iktisadi aktivitenin ılımlı seyretmiş olması ve böylece ithalatı coşturmaması. Öte yandan, yılsonuna doğru dış dünyadaki kaostan etkilense de, ihracatımızın 2014 yılında açığın düşüşüne katkılar yaptığını eklemeden geçmeyelim. Bunun yanı sıra, malumunuz dünyayı çalkalayan petrol fiyatlarındaki düşüş de, enerji bağımlılığından mustarip cari açığımıza


biraz nefes aldırttı.



ENERJİ HARİÇ CARİ DENGE FAZLA VERDİ


Şu enerji konusuna vurgu yapmadan geçemem. Zira Türkiye'de cari açığın en belirleyici unsuru enerji kalemidir. Bakın; enerjiyi hariç tuttuğumuzda, cari işlemler dengemizin 2014 yılını pozitif seviyede bitirdiğini tespit ediyoruz. Bir diğer deyişle, enerji hariç cari dengemiz fazla vermiş!



Bu, şu anlama geliyor: Mütevazı ekonomik büyümemizle cari açığı kontrol altında tutmuşuz ancak enerji bağımlılığımızı çözmezsek açığı kalıcı anlamda düşük seviyelerde tutmamız zor olacak. Bağımlılık durumu, belli başlı hammaddeler ve teknolojik ürünler için de geçerli. Bu durumda, cari açığımızı, enerji açığımızın yanı sıra, teknoloji ve


üretim açıklarımızla da açıklamak mümkün…



İYİLEŞMENİN KALICI OLMASI GEREK


Sonuç olarak, 2014'teki iyileşmeden memnunuz ve daha düşük bir seyirde olsa da, 2015 yılında da sürmesini bekliyoruz. Zaten açıklanan Şubat verisi, yıllıklandırılmış açığın 42,8 milyar dolara gerilediğini söylüyor. Bununla birlikte, dünya piyasalarındaki riskler, açığın düşüş temposunu ve finansmanını zorlaştırmaya her zaman aday.



O halde esas olan, tatmin edici bir gelişme kaydettiğimiz cari dengeyi makul seviyelerde sürdürülebilir kılmaktır. İşte bunun için de, yeşilinden nükleerine ulusal alternatif enerji üretimine odaklanmaya ve orta / yüksek teknoloji başta olmak üzere üretim kabiliyetlerimizde sıçrama yapmaya ihtiyacımız var. Bununla birlikte, ihracat kanadını daha da güçlendirmek gerek. Finansman konusunda ise, doğrudan yatırımları çekmek önemli olacak.



DÖNÜŞÜM PROGRAMI UMUT VERİYOR


Açıklanan ekonomik dönüşüm programında bu hususlarda bir kararlılık görmek sevindirici. Etkin ve koordineli bir uygulamayla seçim döneminden sonra bu mecburi atılımı yapmamız şart. Ekonomi alanında değerli akademisyenlerimiz Prof. Dr. Ege Yazgan ve Prof. Dr. Emre Alkin de, bu görüşte… Kendilerine kıymetli katkıları için teşekkür ediyorum. Yarın Türkiye'nin enerjisini konuşmaya devam edeceğiz.



Katma değer ve inovasyon olmadan zor


Son dönemde cari açıktaki iyileşmeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Bugünkü şartlar altında cari açık katma değeri artırdığımız için değil daha az ithalat yaptığımız ve enerji fiyatları düştüğü için kapanıyor. Yeni bir büyüme modeli yapılacaksa bu kırılgan durum dikkate alınmalı. Tabii ekonomi yavaşlarken cari açık büyüyebilirdi. Böyle bir risk gerçekleşmiyorsa ihracatçılara teşekkür etmeliyiz.




İyileşmenin sürdürülebilir olması için ne yapmak gerekir?

Ekonomi yavaşlarken daha önce ihmal ettiğimiz tedavileri yapmak isabetli olur. Seçimlerden hemen sonra yüksek katma değer yaratan sektörleri merkeze alan bir büyüme modeli ele alırsak geleceği kurtarırız. Beş yıl sonra cari açıkla ilgili olumsuz görüş de olmaz. Beklemeye kimsenin tahammülü yok. Ancak katma değer, inovasyon, marka ve tasarım 3-5 yılda değil, çok daha uzun süre beklendiğinde meyve veren faaliyetlerdir.




Açığın finansmanı noktasında atılması gereken adımlar var mıdır?

Sabit sermaye yatırımları, yabancı ortaklıklar ve katma değer artışı yaratmadan zor. Döviz kurlarının sürekli yükseldiği bir ülkeye yabancı sermaye çekmekte zorlanılır. Türkiye son 3 yıldır bu işte zorlanıyor. Bu sebeple de kur yükseliyor. Tam bir yumurta tavuk ilişkisi var. İhracatçı belki memnun ama onların da rehavete kapılmadan katma değeri artıracak formüller düşünmesi gerekir. Elbette kimse bunu tek başına akıl etmez. Meslek örgütlerine büyük iş düşüyor. Hem devleti hem de üyelerini ikna etmeliler ki, Türkiye'nin zenginleşme modeli adına yakışır şekilde olsun.



Kalıcı başarı uzun vadede sağlanır


Cari açığı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ekonomisi, 2014 yılında cari açığın GSYH'a oranını % 5,75'e düşürdü. 2013 yılındaki % 7,87 ile karşılaştırıldığında bu önemli bir gelişme. Ancak, bu düşüş, % 4,2'den % 2,9'a düşen GSYH büyüme oranı pahasına gerçekleşti. Türkiye ekonomisi, belli bir oranın üzerinde büyümeyi, 2013 yılında olduğu gibi, iç talebi yüksek tutarak sağlayabiliyor. İç talebi de, ancak cari açık vererek ayakta tutabiliyor.



İç talebin düşük seyrettiği 2014 gibi yıllarda ise, dış talep, iç talebin eksiğini kapatmaya yetmiyor ve büyüme düşük kalıyor. Bu eğilim 2015'in ilk çeyreğinde de devam ediyor; cari açıktaki düşüş sürerken büyüme yavaşlıyor. Dış finansmanın giderek daha zor sağlanabileceği bir dünya konjonktürüne doğru ilerlediğimiz için Türkiye, hem büyümesini yüksek tutabilmek hem de cari açığını düşürmek için, iç talebe dayanan büyüme stratejini değiştirmek zorunda.



Ekonomide daha çok üretimi esas alan bir dönüşüme gidilmeli. Üretimde de tüketimden ziyade, yüksek katma değer yaratan, uluslararası rekabete açık alanlara ve ithal bağımlılığını düşürecek sektörlere ağırlık verilmesi esas. Bu konuda geniş bir anlaşma sağlamış olduğumuzu ve ekonomi politikalarının da bu arayışa yönelmekte olduğunu memnuniyetle izliyoruz.




İyileşmenin sürdürülebilir olması için uygulanması gereken politikalar nelerdir?

Cari açık, yatırımların iç tasarruflar ile finanse edilemeyen kısmının, dış finansman ile karşılanması sonucu meydana çıkıyor. Yüksek büyüme ise daha fazla yatırım gerektirdiği için, yüksek büyüme/düşük cari açık tasarrufların arttırılmasını gerektiriyor. Türkiye, yatırımlarını daha fazla iç kaynak kullanarak finanse etmek, bu yatırımlarla kazanacağı üretim gücünü de, ihracata yönlendirerek yüksek büyümeyi sağlamak zorunda. Tasarruflar arttırılırken tüketimin payı düşeceği için, yüksek büyüme, üretimin dış talebe yönelmesini gerektirir. Bu çok önemli; dış açığımızın büyük bölümünü enerji ve üretimde kullanılan ara malları ithalatı teşkil ediyor.



Dolayısıyla, tasarruflar artarken, ithalatın yerli üretim ile ikame edilerek dış açık/büyüme ikileminin ortadan kaldırılması mümkün olmayacak, dış satıma yönelik üretimin ağırlık kazanması gerekecek. Elbette, üretimin ithalatı ikame edecek alanlara yönelmesi de katkı sağlayacak. Özellikle, üretimde kullanılan ithal girdilerin yerli üretim ile ikame edilmesi, ihracattan elde edilen katma değerin de artmasına yardımcı olacağı için önem arz ediyor. Ancak ithalatın enerji ağırlıklı kompozisyonu dikkate alındığında bu kanaldan gelecek katkının, kısa vadede, sınırlı etkisi olacağı açık.




Enerji bağımlılığına karşı atılması gereken adımları nasıl yorumlarsınız?

Enerji bağımlılığını bir miktar düşürmek için nükleer enerji de dâhil olmak üzere, tüm alternatif enerji üretim yöntemlerinin değerlendirilmesi gerekli. Ancak kısa vadede, sonuç alınması mümkün olmayacak. Türkiye, bir süre daha, yüksek enerji faturasını ödemeye devam etmek zorunda. Hiç bir zaman sıfırlayamayacağı, ancak belli bir oranda düşürebileceği bu faturayı, borç alarak değil, daha fazla üretim yaparak ödemeli.




Geleceğe dair beklentileriniz nasıl?

Türkiye ekonomisi gelmiş olduğu bu aşamada, yüksek gelirli ülkeler düzeyine yükselmek için, 2003-2007 arasında geçirmiş olduğu dönüşümün bir benzerini, bu sefer, üretim alanında geçirmek, verimliliğini arttıran, yüksek katma değerli, ihracata dönük üretim yapan bir özelliğe kavuşmak zorunda. Geçtiğimiz yıllarda fiziki altyapısına ciddi yatırımlar yaptık. Şimdi, bu dönüşümü gerçekleştirmek için, kurumsal altyapı ve insan sermayesine, aynı cömertlikte yatırım yapılmalıdır ki yaptıklarının meyvelerini toplayabilelim. Önümüzdeki dönemde, Türkiye, biraz zorlansa da, bu dönemeci başarıyla dönecektir. Ancak unutulmamalıdır ki, kalıcı başarı, sabır ister ve uzun vadede sağlanır.




Finansman konusunda ne yapmalıyız?

Açığın sorun teşkil etme nedenlerinden biri finansmanının kısa vadeli, yani her an geri gidebilecek sermaye akımlarına dayanması. Oysa tüm cari açık doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile finanse edilebiliyor olsaydı, şu anda açık sorunundan ve yarattığı makro istikrarsızlıktan konuşmuyor olacaktık. 2003-2007 arasında, doğrudan yabancı sermaye hareketlerinde bir sıçrama kaydetmeyi başarmıştık. Üretim bazlı bir dönüşüm Türkiye'yi kalıcı sermaye akımları için de cazip bir yer haline getirecektir.




#tüketici kredisi
#Türkiye ekonomisi
#cari açık
9 yıl önce
default-profile-img