|

Enerjide stratejik işbirliği hamlesi

İran ve küresel güçler arasında varılacak barışçıl bir anlaşma, Türkiye ve İran arasındaki ticaret ve yatırımları da kolaylaştırıp büyütecektir. Suudi Arabistan’ın aksine Türkiye, ABD-İran yakınlaşmasında herhangi bir maliyet görmüyor. Hatta Türkiye, Washington ve Tahran arasında gelişecek iyi ilişkilerden yararlanabilecek birkaç ülkeden biri. Türkiye yürüttüğü yoğun enerji diplomasisi ile enerjide köprü ülke olma yolunda hızla ilerliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/05/2015 Salı
Güncelleme: 21:15 - 4/05/2015 Pazartesi
Yeni Şafak

Yeni Şafak ekonomi sayfalarında son 2 haftadır özel bir formatla hazırladığımız “Türkiye'nin Gücü ve Fırsatlar” çalışmasında, ekonomimizin 2000'lerdeki dönüşüm sürecinde elde ettiği kazanımlar doğrultusunda geldiğimiz noktayı çeşitli dinamikler çerçevesinde ele aldık. İşsizlikten yatırımlara, bankacılıktan turizme kadar kapsamlı bir perspektif sunan dosyamız, bir yandan gücümüzü ve potansiyelimizi ortaya koyarken, diğer yandan da fırsatları, zayıflıkları ve tehditleri göz önüne alarak yapılması gerekenlere parmak bastı.



SON DOSYAMIZDA BÖLGESEL DİNAMİKLER VAR


Bugün 14. ve son sayısını yayınladığımız çalışmamız boyunca, iç dinamikleri detaylı bir şekilde sorgularken, dış etkilerin de kaçınılmaz olduğunun altını çizdik. İşte bu bağlamda, uluslararası kontekstin ekonomiyi ne denli etkilediğinden hareketle, son dosyamızda, yakın bölgemizdeki fırsat ve tehditleri ele alıyoruz. İhracat dosyamızda da altını çizdiğimiz gibi, önemli partnerlerimiz Rusya ve Irak'taki karmaşa, son dönemde mal piyasaları üzerinden ekonomimizde olumsuz etkiler oluşturdu ve oluşturmayı sürdürüyor. Bu iki pazardaki menfi durumlar, ekonomik ilişkilerimizi bir müddet daha etkileyeceğe benziyor. Öte yandan, Arap ülkeleriyle ilişkilerin güçlenmesi ise, ticaret ve yatırım anlamında yeni fırsatlar sunarken, en yakın partnerimiz Avrupa'da süregelen toparlanma da olumlu yansımalarını sürdürecek. Bu minvalde, AB'ye üyelik süreci ve Gümrük Birliği'nin genişletilmesine ilişkin çalışmalar, odak noktası olacak. Özellikle ABD ve AB arasında gerçekleştirilmesi planlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP), muhakkak içinde yer almamız gereken bir oluşum olarak karşımıza çıkıyor.



ENERJİ EN KRİTİK UNSUR


Bölgesel ilişkilerimizi değerlendirirken, enerjiye de ayrı bir parantez açmak gerek. Zira bölgede Türkiye'nin elini güçlendirecek en stratejik unsurun enerji olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda, TANAP ve Türk Akımı, hem enerji arz güvenliğimizi güçlendirmek hem de bir enerji koridoru olmak adına ciddi fırsatlar barındırıyor. Irak petrolü ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler de, dikkatle takip edeceğimiz stratejik konular. İran'ın da, fırsatlar anlamında bölgede en göze çarpan partner olduğunu vurgulayalım. Nükleer anlaşmaya varıldığı takdirde, hem ticaret ve yatırım ilişkilerimize ivme gelecek, hem de Türkiye, İran için Batı'ya açılan kapı olarak önem kazanacak.Tabii hepsi bir yana, en temelde sahip olmamız gereken gücü korumak için de, gerek ikili gerekse çoklu kombinasyonlarda stratejik yaklaşımlar benimsemek, hem mecburi hem de epeyce zorlu olacak. Suriye, Mısır, İsrail gibi meseleler bu anlamda ön plana çıkıyor.



STRATEJİK YAKLAŞIM ŞART


Konunun çerçevesini bu şekilde çizmiş olarak, bu noktada detaylar için sözü, kıymetli akademisyen dostlarım Prof. Dr. Mensur Akgün, Prof. Dr. Nurşin Güney ve Prof. Dr. Gawdat Bahgat'a bırakıyorum. Umuyorum ki; Türkiye'nin Gücü ve Fırsatlar dosyamız, ekonomimizin gücünü ve potansiyelini keşfetmemiz ve kendimize haksızlık etmeyerek önümüze güvenle ve akıllıca bakmamız gerektiğine dair bir ışık tutmayı başarmıştır. Bu vesileyle, çalışmamıza görüşleriyle katkıda bulunan birbirinden değerli akademisyenler, uzmanlar ve iş insanlarımıza ve ayrıca titiz emekleri nedeniyle de hassaten Yeni Şafak Ekonomi ekibine teşekkürlerimi sunarak, artık köşeme geri dönüyorum. Mutad olduğu üzere, Salı ve Cuma günleri ekonomi sayfalarındaki köşemizde yepyeni konularla yeniden buluşmak üzere.


twitter.com/drhaticekarahan



Diplomaside çok yönlü yatırım yapıyoruz

TANAP projesi, TAP aracılığıyla 2018 yılında Yunanistan ve Adriyatik üstünden İtalya'ya 10 milyar metreküp gaz tedarik edecek. Bu şu demek: Ankara, Güney Gaz Koridoru (GGK) projesine, hem ortak hem transit ülke olarak yer aldığı TANAP aracılığıyla hayati bir katkıda bulunacak. Türkiye ayrıca, jeopolitik gelişmelerin ve açılımların imkân verdiği ölçüde, komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirerek GGK'ya ek kaynak ve farklı geçiş yolları sağlanması için uzun süredir önemli girişimlerde bulunmaktaydı. 2009'da AB Komisyonu Avrupa gaz tedarikinde GGK'ya kaynak ülke olabilecek yeni seçenekleri zikretmişti ve bu seçenekler arasında gözüken İran ve Irak, uzun süredir enerji işbirliği geliştirilmesi açısından Ankara'nın radarında. Ankara bu ülkelerle ilgili iki gelişme sonucunda ortaya çıkabilecek fırsatları kolluyor. Bir yandan Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi Yönetimi ile Merkezi Irak Hükümeti arasında son dönemde gerçekleştirilen petrol anlaşmasının olası sonuçlarını gözlemliyor, diğer yandan Nükleer 5'ler ve Almanya'nın İran ile sürdürmekte olduğu nükleer müzakerelerin sonucunda yaptırımların ne şekilde kalkabileceğini değerlendiriyor. Keza AB Komisyonu'nun GGK için ek bir kaynak olarak düşündüğü Türkmen gazının Türkiye üzerinden geçerek Avrupa'ya nakledilmesi konusunda Ankara'nın Türkmenistan ve Azerbaycan nezdinde sergilemiş olduğu tüm diplomatik girişimler de ortada. Ankara'nın enerji diplomasisine yaptığı çok yönlü yatırım Türkiye'nin doğal gaz ve petrol sevkiyatında transit ve merkez ülke olma konusunda ne kadar kararlı olduğunu göstermekte.



İŞBİRLİĞİ ALANLARI AÇILABİLİR


Ankara, ABD önderliğinde kurulan DAİŞ karşıtı koalisyonundaki ilkeli duruşu ile hem müttefiki ABD'yi hem de bölge güçlerini bazı temel konularda ikna etmeye başladıkça taraflar arasında işbirliği alanlarının önü açılabileceğini söylemek yanlış olmaz. Bu yeni anlayış ve işbirliğinin doğrudan etkisini, gerek Irak gerekse de İran doğal gaz ve petrol meselelerinde bazı fırsat pencerelerinin Ankara lehine aralanmasında görebileceğimiz günler gelebilir. Ankara bu bağlamda Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi ve Merkezi Irak hükümetiyle ilişkilerini yeniden düzenlemek üzere bazı girişimleri başlatmışken, S. Arabistan ve İran ile de ilişkilerini yeniden düzenlemek üzere bazı yeni diplomatik çabaları devreye soktu. Türkiye, aslında, yakın bir gelecekte bölgesinde yaşanabilecek bir jeopolitik açılım esnasında Avrupa ile güney ve doğusundaki kaynak ülkeler arasında enerji koridoru olma iddiasını zorlayabilecek potansiyel engelleri önceden bertaraf etmek istemekte ve bunun tedbirlerini şimdiden almayı amaçlamakta.



YENİ BİR FIRSAT: TÜRK AKIMI-BALKAN AKIMI


Ankara, Rusya Federasyonu'nun Güney Akım Projesini iptal edip onun yerine Türk Akımı'nı devreye sokacağını ilan etmesinden memnuniyet duydu. Bu bağlamda, Rus gazının Avrupa'ya nasıl sevk edilebileceği konusunda öne çıkan alternatiflerden birisi, Türk Akımı'nın- TANAP'takinde olduğu gibi- Balkan Akımı projesiyle bağlanması sonucu Türkiye'den gelecek Rus doğal gazının önce Yunanistan ve Makedonya üzerinden geçecek bir boru hattıyla Sırbistan ve Macaristan'a, oradan da Avusturya'ya ulaştırılması. 7 Nisan'daki Balkan ve Merkezi-Doğu Avrupa dışişleri bakanları toplantısında bazı bakanların Türk Akımı'nı önemsediklerini ifade etmiş olmaları da, bu ülkelerin enerji tedariki konusunda gerçekçi bir alternatif kaynak arayışında ne kadar kararlı olduklarını gösteriyor.



Kısacası, Türk Akımı'nın Balkan Akımı aracılığıyla Güney ve Merkezi-Doğu Avrupa için ciddi bir enerji kaynak çeşitlendirmesi imkânı oluşturması beklenebilir. Bu tür bir kaynak çeşitlendirilmesinin Avrupa'da onay görmesi halinde, Türkiye GGK dışında rakip olduğu iddia edilen Rus doğal gazının tedarikinde de yeni bir dağıtım merkezi olabilecek.



Tahran Washington ilişkisinden Türkiye yararlanacak

Türkiye Cumhuriyeti çeşitli jeo-politik ve jeo-ekonomik avantajlara sahip. NATO üyesi olmasının yanı sıra, AB'nin de potansiyel üyesi ve İslam dünyasına, işleyen demokrasisiyle örnek oluyor. 2000'lerin başından bu yana da, istikrarlı bir hükümeti ve büyüyen bir ekonomisi var. Tabii bu politik istikrarı ve ekonomik büyümeyi sürdürmesi gerek. Bunun için de ekonomisini güçlendirmesi ve özellikle Çözüm Süreci'ni sonuçlandırması gerekli.



İRAN'IN TÜRKİYE'YE İHTİYACI VAR


Bölgeye bakıldığında, İran'ın Türkiye için hem fırsatlar hem de zorluklar sunduğunu görüyoruz. Bölgedeki bu iki Arap olmayan Müslüman güç, yüzyıllardır süren uzun ilişkilerinde inişler çıkışlar yaşadı. İki eski medeniyetin çok da ortak noktası var. Özellikle son yıllarda, Ankara ve Tahran birbirine ihtiyaç duymakta. Örneğin, etkileyici büyümesini sürdürmek için Türkiye'nin, İran petrol ve gazına ihtiyacı var. Zira Türkiye, Avrupa gibi, enerjide Rusya'ya bağımlılığını azaltarak enerji güvenliğini iyileştirmek istiyor. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da Tahran'a yaptığı son ziyarette, fiyat indirildiği takdirde, Türkiye'nin İran'dan daha çok doğalgaz almak istediğini belirtti. İki ülke yıllardır fiyat indirimi konusunda anlaşmaya varmaya çalışmakta. Öte yandan, İran da Türkiye'ye yaptığı petrol ve gaz ihracatını artırmakta hevesli zira Türkiye üzerinden Avrupa'ya da


ihracat yapmak istiyor. Bu nedenle, İran'ın nükleer programı konusunda varılacak kapsamlı bir anlaşma, Ankara ve Tahran arasında daha derin enerji ortaklıkları için zemin oluşturacak.



NÜKLEER ANLAŞMA YENİ KAPILAR AÇACAK


Türkiye'nin, uzun bir sınır paylaştığı İran ile, nükleer görüşmelerinin sonuçlanmasıyla birlikte önemli menfaatleri olacak. Birkaç yıl önce, Brezilya ile Türkiye, nükleer program hakkında İran'la anlaşmaya varmıştı. Maalesef ABD liderliğindeki Batılı güçler bu anlaşmayı reddetse de, Türkiye İran'ın bomba yapmasını önleyecek barışçıl bir anlaşmanın destekçisi. Türkiye zaten barışçıl amaçlı nükleerin ve nükleer silahlanmayı sınırlayan uluslararası anlaşmanın da savunucularından. Dolayısıyla, İran ve küresel güçler arasında varılacak bir anlaşma, Türkiye ve İran arasındaki ticaret ve yatırımları da kolaylaştırıp büyütecektir. Suudi Arabistan'ın aksine Türkiye, ABD-İran yakınlaşmasında herhangi bir maliyet görmüyor. Hatta Türkiye, Washington ve Tahran arasında gelişecek iyi ilişkilerden yararlanabilecek birkaç ülkeden biri.



BÖLGEDE TANSİYON DÜŞMELİ


Ankara'nın, İsrail ve Mısır ile de tansiyonu düşürmesi iyi olur. Türkiye, İsrail'i tanıyan ve uzun yıllar boyunca da diplomatik, ekonomik ve stratejik ilişkiler kuran ilk ve tek Müslüman devlet oldu. Ancak Arap-İsrail barış sürecinde ilerleme sağlanamaması, Gazze'deki savaşlar ve özellikle 2010 Mavi Marmara saldırısı, Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi. Diğer yandan da, Türkiye'nin Mısır'da Sisi tarafından yapılan darbeye karşı duruşu var. Ankara, Mısır'la ilişkilerin düzelmesi için Müslüman Kardeşler' in özgür bırakılmasını talep ediyor. Bu nedenlerle, Kahire ve Tel Aviv'le yakınlaşma çok kısa vadede muhtemel gözükmüyor.



Türkiye başarılı bir Suriye politikası yürüttü


Sıfır sorun yaklaşımını değerlendirir misiniz?

Türkiye bazıları kendinden, bazıları komşularından, bazıları da içinde yer aldığı ittifakın hegemonik gücü ABD ile komşuları arasındaki gerilimlerden kaynaklanan nedenlerle, yakın çevresiyle oldum olası sorunlar yaşamış bir ülkedir. Komşularla sıfır sorun söylemi, en azından ortaya atıldığı dönemde kendinden kaynaklanan nedenlerle komşularıyla sorun yaşamak istemediğinin beyanı niteliğindedir. Bu beyan Türkiye'de ve dünyada önce çok takdir toplamış, ardından da eleştiri konusu olmuştur. Türkiye'ye yönelik eleştirilerin hepsinin yanlış ve zeminsiz olduğunu söylemek mümkün değilse de, bu beyanla bölgenin bütün sorunları sanki çözülecekmiş de çözülmemiş gibi gösterilmek istenmesi kabul edilemez. Özellikle de Suriye'de bunca katliam yaşanırken Türkiye'nin hiç bir şey yokmuş gibi davranmasını beklemek gerçekçi olamaz. Ancak bazı alanlarda siyasi üslubun yumuşatılması, sıfır sorun anlayışının özüne geri dönülmesi de şarttır.



Suriye politikamızı değerlendirir misiniz?

Türkiye, Suriye konusunda tarafsız kalmayı seçebilir ya da soruna taraf olabilirdi. Türkiye taraf olmayı seçti. Muhalefete, uluslararası toplumun önde gelen üyeleriyle birlikte destek verdi. Tarafsız kalması halinde hakemlik şansı olabilirdi. Ancak muhalefet ve Suriye'nin geleceği üstünde söz sahibi olamazdı. Körfez ülkeleri başta olmak üzere, ABD, İngiltere ve Fransa yine muhalifleri destekleyecek, daha önce Irak'ta olduğu gibi muhalefet bambaşka yerlerde örgütlenecekti. İnsani sorunlardansa, her şart altında etkilenecekti. Türkiye'nin ahlaken de, siyaseten de insan göçüne sınırlarını kapaması mümkün değildi. Türkiye soruna müdahil olmasına rağmen başarılı bir Suriye politikası yürüttü, kapısına dayanan savaşın içine çekilmek istenmesine rağmen direndi. Sorun siyasetin özünden ziyade retoriğindeydi. Sanıyorum ki bundan da dersler çıkartıldı, eyleme anlam yükleme konusunda siyasilerimiz daha hassas davranmaya başladı.



İşbirlikleri ve tehditler için ne söylersiniz?

Türkiye, Afganistan'dan IŞİD ile savaşa kadar pek çok alanda NATO müttefikleriyle ortak hareket etmektedir. Pek çok sorunun çözümünde yakın zamana kadar yapıcı rol oynamıştır. Dünyanın çeşitli bölgelerinde işbirliği yaptığı ortaklar edinmiştir. Eleştirilebilecek olan; sorunlu komşularıyla sorunlarını çözmek için yeni inisiyatifler geliştirmek iradesinin eskisine nazaran az olmasıdır. Türkiye'nin yakın çevresi risk ve tehditlerle dolu. Ukrayna krizi, gösterilen tüm dirayete rağmen bizi içine çekebilme potansiyeline sahiptir. Gürcistan ile Rusya, Azerbaycan ile Ermenistan Türkiye'yi tehdit edebilecek önemli sorunlar arasındadır. En önemlisiyse, Irak ve Suriye'nin giderek istikrarsızlaşmasına neden olan, küresel imalarda bulunan IŞİD tehdididir.






#enerji sektörü
#tanap
#Güney Gaz Koridoru
9 yıl önce