Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, global piyasalarda seyreden dalgalanmayı “Bir lanetle karşı karşıya” olunduğu şeklinde niteleyerek, “İçte ve dışta zor günlerden geçiyoruz, bugüne kadar risk primini düşüren reformlara ara verilir, önümüzdeki yıllarda makro ekonomik koşullarda gelişme olmazsa, Türkiye'nin risk primi de yükselir” uyarısında bulundu. Bilkent Üniversitesi tarafından düzenlenen 'Ekonomik Yönetişimdeki Mevcut Konular' başlıklı uluslararası toplantıda konuşan Durmuş Yılmaz, 'Bugün finansal piyasalarda akut bir kriz yaşanmaktadır. Özellikle küreselleşmenin ortaya çıkmasından bu yana en akut kriz olarak adlandırılabilir bu...' dedi.
Reform gündeminin zamanında gerçekleştirilmesini sağlamak gerektiğini vurgulayan Durmuş Yılmaz, 'Bunun için bir takvim ve performans kriterleri ortaya konulmalı ve uygulamada da bu kriterlere bağlı kalmalıyız. Herhangi bir şekilde gecikme olursa gerekli mekanizmaların kullanılması, böylece politika yapıcıların halkın karşısına çıkıp neden başarısız olunduğunu açıklamaları sağlanmalıdır' diye konuştu. Yılmaz, 'Önümüzde bizi bekleyen çok ağır bir reform gündemi var. Makroekonomik istikrar, yapısal reformlar ve iyi yönetişim prensiplerine bağlı hareket etmek, Türkiye'nin ekonomik potansiyelinin önünü açacak ve AB'ye yakınlaşmamızı sağlayacaktır' dedi.
ABD konut sektörü kaynaklı sıkıntı yaşandığını belirten Durmuş Yılmaz, şöyle devam etti: 'Likidite sorunları, ödeme sorunlarıyla birleştiği zaman global finansal piyasaların direncini test eden bir durum ortaya çıkmaktadır. Biz hala tünelin sonundaki ışığı bekliyoruz.'
Kazanılan başarıların yeterli olmadığını, daha yapılması gereken çok şey bulunduğunu ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: 'Halen fiyat istikrarına ulaşma ve yüksek büyüme oranlarını sürdürülebilir hale getirme konusunda çalışmalar yapmamız gerekiyor. Aynı zamanda AB 15 ülkelerinin ortalamasına ulaşmamız için ekonomik yönetişimi daha iyileştirmemiz gerekiyor. Şu anda bir takım zor dönemlerden geçiyoruz hem içeride hem dışarıda, ama biz hiçbir şekide momentum kaybetmemeliyiz. Özellikle kurumsal kapasite oluşturma açısından hız kesmememiz gerekiyor.'
