|

Turizmde devler ligine yükseldik

Dünya Bankası verilerine göre, 2002 yılında Türkiye’ye giren turist sayısı yıllık 12,8 milyon düzeyindeyken, 2013 itibariyle bu rakam, 37,8 milyona erişti. Bu yükseliş, bize aynı zamanda dünya liginde de ciddi ölçüde basamak atlattı. 2002 yılında Türkiye, turist girişlerinde dünyada 15. sıradayken, 2013 yılında 6. sıraya yükselmiş durumda. TÜİK’in açıkladığı ve ülkeden çıkan yabancıları baz alan verilere göre ise, 2014 yılında ziyaretçi sayısı 41,4 milyon oldu.

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/05/2015 Pazartesi
Güncelleme: 16:20 - 12/05/2015 Salı
Yeni Şafak

Dün bu sayfada, Türkiye'nin sahip olduğu zengin tarım potansiyelini ele almış ve geldiğimiz noktada en büyük küresel üreticilerden olduğumuzu belirtmiştik. Sahip olduğumuz doğal varlıklardan daha çok faydalanmamız gereken bir diğer alan ise, hiç şüphesiz turizm. Ülkemizin doğal zenginliklerinin yanı sıra, tarihi ve kültürel mirasından da daha etkin bir şekilde istifade ederek, turizmin ekonomiye katkısını daha da tırmandırmak mümkün... Hatta alternatif turizm trendlerini de buna ekleyelim.


Tabii öncelikle, 2000'li yıllardaki gelişim sürecimizde turizm konusunda ciddi başarılara imza attığımızı söylemekle başlayalım. Bunun en çarpıcı göstergelerinden biri, ziyaretçi sayısındaki artışlar. Dünya Bankası verilerine göre, 2002 yılında Türkiye'ye giren turist sayısı yıllık 12,8 milyon düzeyindeyken, 2013 itibariyle bu rakam, 37,8 milyona erişmiş durumda. Grafiğimizde de görüldüğü gibi, 11 yılda 25 milyon kişilik bir tırmanıştan bahsediyoruz. %195 oranında bir büyüme…


15. SIRADAN 6. SIRAYA YÜKSELDİK

Kendi içimizdeki bu yükselişin, bize aynı zamanda dünya liginde de ciddi ölçüde basamak atlattığını da belirtmek gerek. Zira bu dönemde gerçekleştirilen atılım, diğer birçok ülkeyi geride bırakmamızı sağladı. 2002 yılında Türkiye, turist girişlerinde dünyada 15. sıradayken, yine Dünya Bankası verilerine göre 2013 yılında 6. sıraya yükselmiş durumda. Nitekim 2013'te, Fransa, ABD, İspanya, Çin ve İtalya'dan sonra en çok turist çeken ülke, Türkiye oldu. Ciddi bir başarı hikâyesi… Bunun yanı sıra, TÜİK'in açıkladığı ve ülkeden çıkış yapan yabancıları baz alan verilere göre ise, 2014 yılında yabancı ziyaretçi sayımızın 41,4 milyona ulaştığını da ekleyelim.


Tabii 2000'li yıllarda, turist sayısındaki bu gelişmeye bağlı olarak, turizm gelirlerimizde de gözle görülür bir yükseliş yaşadık. Dolayısıyla, turizm sektörünün ekonomiye katkısı bu süreçte giderek arttı. Hatta ekonomideki yükselişin ve kalkınmanın da, turizm üzerinde olumlu bir etki yarattığı düşünülebilir. Zira kalkınmayla birlikte, turizm sektörünün de geliştiğine şüphe yok.


THY 266 NOKTAYA UÇUYOR

Altyapı ve ulaşım imkânları ve kalitesindeki artışlar, bu anlamda ana faktörler. En aşikâr örnek olarak da, Türk Hava Yolları'nın bu hikâyenin başrol oyuncularından olduğu malum… 2002 yılında 103 noktaya uçuşu olan THY'nin haritasında, bugün iç ve dış hatlar toplamında tam 266 uçulan nokta var. Bu artışın, bir kısmının ülke içindeki noktalar itibariyle olmakla birlikte, ağırlıklı olarak uluslararası bağlantılardaki artıştan kaynaklandığını görmek ise, nedense artık şaşırtmıyor.


Kısacası, geride bıraktığımız dönemde, ekonomik gelişim ve turizm arasında çift taraflı bir etkileşim görüldüğü söylenebilir. Elbette bu noktada, turizme hak ettiği önemin ve değerin verilmesinin ve bunun politikalara yansımasının da meyvelerini toplandığımızı söylemek gerek.


KÜLTÜRDEN SAĞLIĞA HER TÜR TURİZM

Bugün Türkiye, gerek bu başarıları, gerekse sahip olduğu potansiyel nedeniyle, dünyanın en güçlü turizm ülkelerinden sayılıyor. Bununla birlikte, turizmin ekonomimize yaptığı katkıyı daha da artırmak için çalışmaların devam edeceğine inanıyoruz. Hem turist sayısını, hem de “kişi başı turizm harcamalarını" yukarılara çekmek, alternatif hizmetler sunarak turizmin kapsamını genişletmek ve kaliteyi artırmak suretiyle başarılabilecek.


Örneğin, Türkiye'nin son yıllarda atak yaptığı ve dünyaya adını duyurduğu sağlık turizminin daha da ileri boyutlara taşınması, stratejik önceliklerimizden olmalı. Ayrıca, deniz turizminin yanı sıra, Karadeniz'den Güneydoğu'ya bin bir çeşit doğa harikamızdan çok daha fazla istifade etmeliyiz. Çok önemli olduğu ortada olan bir diğer alan ise, kültür turizmi… Nitekim tarihi bir çekim merkezi olmak için, ihtiyacımız olan her varlığa sahibiz.


Bu çerçevede, tüm bu varlıklarımızı turizmde en iyi şekilde değerlendirmek için en kritik ihtiyacımızın, daha etkili ve güçlü bir tanıtım stratejisi izlemek olduğunu düşünüyorum.


İmajımızı, sahip olduğumuz eşsiz varlıklarla doğru orantılı çizmeyi başarırsak, hem yerli hem de uluslararası turizmi ideal seviyelere getirerek tam bir turizm cenneti haline gelmemiz işten bile değil.



Kültürel mirasın değeri kavranmalı


Türkiye'nin kültür turizmi potansiyeli nedir?

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Dr. İhsan İkizer: "Tek kelimeyle cevap vermek gerekirse, muazzam… Türkiye, çok kültürlü bir medeniyete sahip. Farklı medeniyetlere coğrafi yakınlığı bulunan, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir yurt burası. Kendi içinde o kadar çok alt kültüre sahip ki bu topraklar, ancak özel ilgisi olan insanlar bu kültürlerin tamamına vakıf olabiliyor. Mesela mutfak kültürünü ele alalım. Avrupa'da Belçika ya da Hollanda gibi ülkelere gittiğinizde, tek bir mutfak kültürüyle karşılaşırsınız. Fakat Türkiye'de tek bir mutfak kültüründen bahsetmek imkânsız... Güneydoğu'nun mutfak kültürü ile Ege'nin mutfak kültürünün ortak yanları yok denecek kadar azdır. Bırakın bölgeleri, bölgelerin içindeki şehirlerin dahi mutfak kültürlerinde çeşitlilik ve zenginlik görebiliriz. Tıpkı mutfakta olduğu gibi, kültür turizminin neredeyse bütün dallarında büyük bir zenginlik var bu topraklarda. Mimaride de durum farklı değil. Antik Yunan'dan Bizans'a, Selçuklu'dan Osmanlı'ya kadar farklı kültürlerin belirgin izlerini etrafımızda görmemiz mümkün. Bana göre, bu ülkeyi kültür turizmi noktasında ayrıcalıklı kılan özellik de bu: Çok kültürlü bir medeniyete ve bunun neticesinde son derece zengin bir kültürel mirasa sahip olmak" dedi.


Kültür turizmini geliştirmek için nasıl adımlar atılmalı?

Hiç kuşkusuz, atılacak ilk adım kültürel mirasın değerinin kavranması için çalışma başlatmaktır. Değeri bilinmeyen bir varlık korunamaz. Diğer bir deyişle, korunanlar değeri bilinenlerdir. Bu değerin öncelikli olarak elitler tarafından bilinmesi gerekir. Elit sözünden kastım karar alma mekanizmalarında bulunanlar ya da sahip oldukları yüksek eğitim/beceri seviyesi sayesinde karar alma mekanizmalarını etkileyebilenlerdir. Özellikle karar alma ve uygulama yetkisine sahip yöneticilerin kültürel varlıklarımızın ve buna bağlı turizmin değerini iyi bildikleri kanaatinde değilim. Değeri bilinmediği ya da az bilindiği için de korumak ve sonraki nesillere aktarmak konusunda ciddi ihmaller söz konusu.


Kültür turizmi denilince akla öncelikle dış turizm gelse de, iç turizmin de çok önemli olduğu kanaatindeyim. Bazı insanlar dünyaya gelmiyor; adeta yaşadıkları şehirlere geliyor. Farklı ülkeleri bir kenara bırakalım, ülke içerisinde farklı şehirlerde yer alan yaşayan ya da yaşamayan, somut ya da somut olmayan kültür mirası görmek için seyahat planlayanların sayısını artırmak önemli. Bu ziyaretler, sahip olunan kültürel zenginliğin farkına varılmasının yanı sıra farklılıklara karşı tahammül ve hoşgörü kültürünün gelişimine de katkıda bulunabilir. Maddi anlamda da kültür turizminin gelişmesi şehirlerin ekonomisine büyük katkıda bulunabilir.


Belediye başkanlarına bu noktada büyük görevler düştüğü kanaatindeyim. Vali demiyorum kasıtlı olarak. Çünkü belediye başkanları hesap verebilir konumdalar ve şehrin paydaşları ile genel olarak, yakın ilişki içindeler. Belediye başkanları, tıpkı birer orkestra şefi gibi, şehrin kültür turizm potansiyelini harekete geçirebilirler ya da hareket halinde ise hızlandırabilirler. Bu minvalde, çalıştaylar hazırlamak, STK, özel sektör, kamu kurumları ve üniversitelerden temsilciler bir araya gelerek yol haritaları belirlenmeli. Burada anahtar kavram ortaklık ve işbirliği... Kültür turizmine ilişkin kararlar, Belediye Başkanlarının öncülüğünde yerelde alınmalı.



Termal konaklama geliştirilmeli


Sağlık turizmi açısından birçok bölgemizde güçlü bir potansiyel mevcut. Bu potansiyelin değerlendirilmesi için, reklam ve tanıtım faaliyetlerine öncelik verilmeli ve termal bölgelerde konaklama imkânları hem nitel hem de nicel açıdan geliştirilmelidir. Tanıtım hizmetleri tasarlanırken, bölgesel termal özellikler çok iyi tanıtılmalı. Ayrıca tedavi hizmetlerinin ücret kalemleri ve kapsamı, tanıtım broşürlerinde net bir şekilde açıklanmalı.


Sağlık turizmi alanında istihdam edilecek personelin eğitimine de öncelik verilmeli ve üniversitelerin sağlık turizmi konusundaki yüksek lisans ve sertifika programları desteklenmeli. Ayrıca, sağlık turizmi alanında yatırım yapacak müteşebbislere de devlet teşvikleri sağlanmalı. Bunun yanı sıra, sağlık turizmi kapsamında tedavi amacıyla ülkemize gelen yabancı ülke vatandaşlarının sağlık sigortası konusundaki sorunlarını çözecek çözümler geliştirilmeli. Sigorta şirketlerinin sağlayacakları hizmetler açık ve net olmalı. Bu konudaki şikâyetlerin çözümü konusundaki güvenilirlik, yasal düzenlemeler ile güçlendirilmeli.


Ayrıca, sağlık turizmi için hazırlanan hizmet paketi içerisinde alternatif turizm hizmetleri de sunulabilir. Termal turizm ya da tedavi hizmetleri için ülkemize gelecek kişiler için hazırlanacak paketlerde, kültür, doğa ve kırsal turizm kalemleri de dâhil edilebilir.



twitter.com/drhaticekarahan


#ekonomi
#Türkiye
#Sağlık turizmi
9 yıl önce