Zehra Güngör, sektörün tahmini ekonomik büyüklüğünün bilinemediğini belirterek, “Çünkü, belli başlı mesleki kuruluşlara kayıtlı, kayıtsız o kadar çok hizmet veren var ki. İstanbul Ticaret Odası’nda bile halkla ilişkiler diye bir meslek örgütü yok. Tabelacılarla, insan kaynakları danışmanlarıyla aynı örgütteyiz” diyor. Zehra Güngör’e sektörde gazeteci kökenlilerin neden daha fazla tercih edildiğini sorduğumuzda, nedenini işin doğası gereği bu dünyayı yakından tanımalarına bağlıyor. Güngör, sadece gazetecilikten gelme standart kalıpların dışına çıkılamamasını önemli bir eksiklik olarak değerlendiriyor ve ekliyor: “Bence mühendislik, iktisat, hukuk, sosyal bilimler ve halkla ilişkiler okumuş arkadaşların omuz omuza çalışması yapılacak işi zenginleştirir.”
Gazeteci kökenli çalışanların ağırlıkta olduğu sektörde, özellikle son yıllarda tabela şirketler artmış durumda. Çalışanlarıyla konuştuğumuzda, çoğu basınla ilişkilerine güveniyor. Sektörün önemli isimleri ise, PR’ın, medya ile iyi ilişkiler kurmaktan çok daha fazlası olduğunu söylerken, mesleğin dünya standartlarına kavuşturulması gerektiğine dikkat çekiyor. PR’ın tıpkı hekimlik gibi uygulamalı bir bilim alanı olduğunu belirten Ali Saydam, piyasadaki haksız rekabeti şöyle anlatıyor: “Mesleki Yeterlilik Belgesi gibi bir kriter de aranmamakta. Bu nedenle de dileyen herkes kapısına iletişim danışmanı, PR’cı yazıp bu işi yapabilir. Bu durum, zaten eğitimleri tartışmalı olan ve sayısı 80'i bulan iletişim fakültesi mezunlarını diğerleriyle hayli haksız bir rekabet ortamına sokuyor. Üstelik, yılda sektörün ihtiyacı diyelim ki bin kişi iken Açık Öğretimi de sayarsak her yıl 30-40 bin mezun potansiyel PR’cı olarak sahaya çıkıyor.”
Era Consulting’in 2011 yılında sektörlerin itibar durumları üzerine yaptığı araştırmada PR 17 sektör arasında sondan dördüncü. Ali Saydam'ın bizimle paylaştığı bu tablo sektörün topluma kendisini anlatması gerektiğini ortaya koyuyor. Tabii medyanın da sondan ikinci durumda olduğunu tespit etmeden geçmeyelim.
Geçenlerde 'Remayözcü aranıyor' ilanı asmışlar duvara. Abilerim, ablalarım yazmayın öyle şeyler! Allah bilir, peşine düşeceğiz yine, acep nedir diye. Tıpkı diğerleri gibi. Kuraklık haberleri ayyuka çıktığı vakit, Osmanlı çileğini aradık. Mayısta Fenerbahçe şampiyon olurken, Vefaspor ile amatör futbolu izledik. Haziranda ekonomik veriler güçlenirken Pehlivanlarla er meydanında; Temmuzda enflasyon yükselince, ustalarıyla beraber minarede. Eylülde balıkçı, kasımda köfteci, Aralıkta radyocu derken, geçip gittiler yanımızdan. Tıpkı şu 2014 gibi. Gelecek yıl nerede olur ve neler yazarız. Belki de adımlarımız bizi yanına getirir, senin hikayeni yazarız. Kim bilir...