|

Üvey evlat halkla ilişkiler

Küresel pazarı milyarlarca dolar olan halkla ilişkiler, ülkemizde firmaların kriz ve tasarruf dönemlerinde, bütçe kesintisinin ilk kurbanı oluyor. Sektörde, basınla ilişkilerine güvenen herkesin tabela asması nedeniyle PR şirketi enflasyonu yaşanıyor. İletişim Uzmanı Ali Saydam, "İhtiyaç bin kişi ise her yıl 40 bin mezun, potansiyel PR’cı olarak sahaya çıkıyor” dedi.

04:00 - 29/12/2014 Pazartesi
Güncelleme: 10:33 - 29/12/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Serbest Piyasa / Orhan Orhun Ünal

Küresel pazarda milyarlarca dolarlık ekonomik hacme sahip halka ilişkiler sektörü, ülkemizde halen şirket haberlerinin medyada yer almasından ibaret görülüyor. Dünyada,  itibar yönetimi için büyük bütçeler ayrılan halkla ilişkiler (Public Relations- PR), Türkiye’de şirketlerin ekonomik kriz veya tasarruf dönemlerinde bütçe kesintisinin ilk kurbanı oluyor. Sorunları, gelecek yıla ilişkin beklentileri ve bu alana yönelmek isteyenler için halkla ilişkileri duayenlerinden dinledik. 

MASRAF OLARAK GÖRÜLÜYOR

İletişim Uzmanı ve Yazar Ali Saydam, “PR demek, haberin medyada çıkması değil, belli bir iş hedefi doğrultusunda, itibara katma değer getirmesi demektedir” diyor ve  bu bilince sahip olmayan şirketlerin PR’ı yatırım değil; bir masraf kalemi gibi gördüğünü anlatıyor. 

FİYAT REKABETİ ÖN PLANDA

Ali Saydam sektörün kendi ayağına nasıl kurşun sıktığını şu sözlerle dile getiriyor : “Sektör katma değeri artıracak yapılar kurmak yerine işin ucuz ve kolayına, pek fazla yatırım gerektirmeyen alana yöneliyor. Olayı medya ilişkileri boyutunda pazarlayıp, inanılmaz fiyat rekabetine giriyor. Bir müşteriye ayda 20 bin TL hizmet bedeli teklif verenlerin yanında; aynı işe ve müşteriye 3 bin TL önerenler çıkmakta. Bilinçsiz müşteri de bunları yarıştırmakta, hatta ‘Gazeteci arkadaşlarımız var haberlerinizi çıkarırız abi!’ diye yaklaşan 3 binlikçileri tercih edebiliyor.” 

'İLETİŞİM UZMANI' DEMEK LAZIM

IPRA 2014 Dünya Başkanı ve STAGE İletişim Kurucu Başkanı Dr. Zehra Güngör, çok boyutlu niteliği nedeniyle mesleği ‘iletişim yönetimi” olarak tanımlamayı tercih ettiğini söylüyor. Şirketlerde kriz anında ilk önce halkla ilişkiler ve reklam bütçelerinden kesintiye gidildiğini belirten Güngör sorunları, “Sektör kendisini hizmet alana tam ifade edemiyor. Hizmet alan, işi, anladığı biçimde yorumluyor. Sektörün her alanda yararlanılabilecek olduğunun henüz fark edilmemiş olması” şeklinde sıralıyor.

 


Tabela şirketlerle aynı çatı altında

Zehra Güngör, sektörün tahmini ekonomik büyüklüğünün bilinemediğini belirterek, “Çünkü, belli başlı mesleki kuruluşlara kayıtlı, kayıtsız o kadar çok hizmet veren var ki. İstanbul Ticaret Odası’nda bile halkla ilişkiler diye bir meslek örgütü yok. Tabelacılarla, insan kaynakları danışmanlarıyla aynı örgütteyiz” diyor.  Zehra Güngör’e sektörde gazeteci kökenlilerin neden daha fazla tercih edildiğini sorduğumuzda, nedenini  işin doğası gereği bu dünyayı yakından tanımalarına bağlıyor.  Güngör, sadece gazetecilikten gelme standart kalıpların dışına çıkılamamasını önemli bir eksiklik olarak değerlendiriyor ve ekliyor: “Bence mühendislik, iktisat, hukuk, sosyal bilimler ve halkla ilişkiler okumuş arkadaşların omuz omuza çalışması yapılacak işi zenginleştirir.”


İhtiyaç bin kişi mezun 40 bin

Gazeteci kökenli çalışanların ağırlıkta olduğu sektörde, özellikle son yıllarda  tabela şirketler artmış durumda. Çalışanlarıyla konuştuğumuzda, çoğu basınla ilişkilerine güveniyor.  Sektörün önemli isimleri ise, PR’ın, medya ile iyi ilişkiler kurmaktan çok daha fazlası olduğunu söylerken, mesleğin dünya standartlarına kavuşturulması gerektiğine dikkat çekiyor. PR’ın tıpkı hekimlik gibi  uygulamalı bir bilim alanı olduğunu belirten Ali Saydam, piyasadaki haksız rekabeti şöyle anlatıyor: “Mesleki Yeterlilik Belgesi gibi bir kriter de aranmamakta. Bu nedenle de dileyen herkes kapısına iletişim danışmanı, PR’cı yazıp bu işi yapabilir.  Bu durum, zaten eğitimleri tartışmalı olan ve sayısı 80'i bulan iletişim fakültesi mezunlarını diğerleriyle hayli haksız bir rekabet ortamına sokuyor. Üstelik, yılda sektörün ihtiyacı diyelim ki bin kişi iken Açık Öğretimi de sayarsak her yıl 30-40 bin mezun potansiyel PR’cı olarak sahaya çıkıyor.” 


Era Consulting’in 2011 yılında sektörlerin itibar durumları üzerine yaptığı araştırmada PR  17 sektör arasında sondan dördüncü. Ali Saydam'ın bizimle paylaştığı bu tablo sektörün topluma kendisini anlatması gerektiğini ortaya koyuyor.  Tabii medyanın da sondan ikinci durumda olduğunu tespit etmeden geçmeyelim.


Haber baskısı işi köreltiyor

İstanbul Ticaret Ünversitesi Öğretim Üyesi  Doç Dr. Rukiye Gülay Öztürk,  Türkiye’de PR'ın 'haber baskısı' altında olduğunu ve başarının haber sayısıyla değerlendirildiğini söyledi. Öztürk, “Pek çok ülke gibi basınla ilişkilere indirgenen ve ağırlıkta 'kadınlar' tarafından yapılan bir uzmanlık alanı olarak görülmekte” diyor.

MESLEK ETİĞİNE DİKKAT

Öztürk, “Firmaların, basın mensupları ile ilişkilerini doğruluk ve dürüstlük temeline oturtması önemli. Ancak basında yer almak pahasına onlar adına düzenlenen yemekler, gönderilen promosyonlar  bu ilişkinin bir çıkar ilişkisine dönmesine, etik dışı uygulamalara yol açabiliyor” sözleriyle önemli bir noktaya dikkat çekiyor.  Öztürk ayrıca, PR'cıların basının dikkatini çekecek ve haber niteliği taşıyan metinlere yönelmeleri gerektiğini tavsiye ediyor.

Geçen  günleri görmez gözümüz

Geçenlerde 'Remayözcü aranıyor' ilanı asmışlar duvara. Abilerim, ablalarım yazmayın öyle şeyler! Allah bilir, peşine düşeceğiz yine, acep nedir diye. Tıpkı diğerleri gibi. Kuraklık haberleri ayyuka çıktığı vakit, Osmanlı çileğini aradık. Mayısta Fenerbahçe şampiyon olurken, Vefaspor ile amatör futbolu izledik. Haziranda ekonomik veriler güçlenirken Pehlivanlarla er meydanında; Temmuzda enflasyon yükselince, ustalarıyla beraber minarede. Eylülde balıkçı, kasımda köfteci, Aralıkta radyocu derken, geçip gittiler yanımızdan. Tıpkı şu 2014 gibi. Gelecek yıl nerede olur ve neler yazarız. Belki de adımlarımız bizi yanına getirir, senin hikayeni yazarız. Kim bilir...  

#Ali Saydam
#Dr. Zehra Güngör
#halka ilişkiler
9 yıl önce