Kırmızı-beyaz et farketmez. Hepsi bağırsaktaki faydalı bakterileri azaltıyor. Ama yapılan çalışmalarda yanında yeterince sebze yenmesi bu zararı en aza indirgeyebiliyor. Soğan ve özellikle soğanın dış kabukları yararlı bakteri üretilmesini sağlıyor.
Sanıldığının aksine evde yapılan yoğurt ve dışarıdan alınan yoğurdun içinde sayı olarak yararlı bakteri az. Probiyotiklerin yerine sadece yoğurt kullanmak çok etkili değil. Daha çok kefir öneriyoruz.
Kahve çoğu doktorun eskiden beri yasakladığı içeceklerdendir. Aslında günde 3 kupa filtre kahve içilmesinin kiloyu ve karaciğer yağlanmasını ve siroz hastalarında hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı gösterildi. Kahve ve siyah çay ile ilgili yapılan çalışmalarda, içerdikleri flavonoidlerin yanı sıra bağırsak bakteri yapısını olumlu yönde etkilediği görülüyor. Ama Türk kahvesinin etkisi için henüz çalışma yapılmadı.
Ekim 2014 Avrupa Gastroenteroloji Kongresi’nde sunulan ve Fransa’da yapılan bir çalışmada, diyet verilen obezlerden sadece bağırsak bakteri yapısı belirli şekilde olanlar kilo veriyor. Yani bazı insanlar az kalori alsalar bile bağırsak bakterileri kalori üreterek zayıflamalarını zorlaştırıyor. Sanırım gelecekte bağırsak bakteri yapısı belirlendikten sonra diyet programı verilecek.
Her ne kadar itici olsa da dünyada giderek artan bir tedavi yöntemi. İlk kez ABD’de antibiyotiğe bağlı geçmeyen ishal için kullanılmaya başlandı. Tüm antibiyotiklere dirençli olan bu hastalarda %96 başarı sağlandı. Bu yöntemle bir yakınından alınan dışkı örneği tüm hastalıklar tarandıktan sonra sulandırılarak hasta kişinin bağırsağına veriliyor. İşlemden sonra sağlıklı kişinin bakterileri hasta kişinin bağırsağına yerleşerek çoğalmaya başlıyor ve hasta iyileşebiliyor.