Kendisini abdominal obezite, kan yağları değişikliği (trigliserit yüksekliği, HDL kolestrol düşüklüğü), kan şekeri yüksekliği ve hipertansiyon ile gösteren “Metabolik Sendrom” Türkiye'de erişkin nüfusun yaklaşık 1/3'ünü tehtit etmektedir.
Genetik özelliklerin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkisi ile ortaya çıkan obezite ve insülin direnci metabolik sendromun ana nedenleri olarak kabul edilmektedir. Metabolik sendrom kalp,damar hastalıkları riskini 2 kat, tip 2 şeker riskini 5 kat arttırmaktadır.
“Metabolik Sendrom bileşenleri sayısı arttıkça, safra kesesi taşı görülme sıklığı 5 kat artıyor”
Yakın zamanda gerçekleştirilen bir araştırmada; metabolik sendrom bileşenlerinin artış göstermesi ile safra kesesi taşı oluşumunun 5 kat arttığı gözlemlenmiştir.
Yaşam stili değişiklikleri,egzersiz ve diet ile obezitenin kontrol altına alınması Metabolik Sendrom'un riski grubuna taşıyan unsurlarını azaltmaktadır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Karaciğer, Safra Yollar, Pankreas Cerrahisi Ünitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kaan Karayalçın; “Metabolik Sendrom'un kontrol altına alınmasının sadece kalp,damar hastalıkları ve diabet riskini azaltmayacağını aynı zamanda toplumda çok sık görülen ve önemli bir sağlık problemi olan safra kesesi taşı tanısını da ciddi ölçüde etkileyecektir” dedi.
