|

10 Ağustos’ta o sistem çöktü

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin sistem değişikliğine çok uygun bir iklimi yakaladığını söyledi. Erdoğan, "Rejimin muhafızı olarak tasarlanan ve milletin temsilcisi durumundaki hükümeti yola getirmekle vazifeli olarak konumlandırılan cumhurbaşkanlığı sistemi, 10 Ağustos 2014 tarihi itibariyle çöktü" dedi.

Yeni Şafak
04:00 - 1/05/2015 Cuma
Güncelleme: 23:50 - 30/04/2015 Perşembe
Yeni Şafak

ASEM tarafından düzenlenen “Türkiye'de Hükumet Sistemi Tartışmaları ve Başkanlık Modeli Sempozyumu”'na katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, artık başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini söyledi: Başkanlık sistemi talebinin temelinde istikrar arayışı geliyor. Kendini değişen sosyal, siyasal ve tarihsel şartlara göre değiştiremeyen her sistemin bu krizi yaşaması mukadderdir. Güncellemeyen sistemler bu krizi yaşamaya mahkumdur. Yaşanan her kriz yeniden yapılanmanın, reformun da kapısını açıyor. Korkmaya, çekinmeye de gerek yoktur.



GÜNCELLEME ŞART


Türkiye'de başkanlık sistemi arayışlarının temelinde yatan en önemli gerekçelerin başında siyasi istikrar arayışı geliyor. Cumhurbaşkanı seçmekte, hükümet kurmakta zorlanılan hatta demokrasinin kesintiyeuğradı dönemler yaşandı. Bu süreçte Türkiye, ağır bedeller ödedi. Güncellemeyen sistemler bu krizi yaşamaya mahkumdur. Her kriz reformun da kapısını açıyor. Bu arayışların mevcut sistemlerden hareketle yürütülmesinin mahsuru yok. Başbakanlar ve hükümetler programlarını uygularken güçlü bir bürokratik direnişle karşılaştı. Cumhurbaşkanı ve başbakanın farklı görüşlerde olması durumunda bürokrasideki atamalar ciddi sorun haline dönüştü.



ZENGİN BİR SİYASAL TARİHİMİZ VAR


Türkiye'nin önünde, kendini tartmasını, eksiklerini görmesini ve yeni hedefe yürümesini sağlayacak zengin bir siyasal tarihi bulunuyor. Buna rağmen başkanlık sistemi konusundaki tartışmaların, büyük ölçüde 150 yıllık yanlışların tekrarı olarak ifade edilebilecek sathi, ideolojik değerlendirmeler üzerinden yürütülmeye çalışıldığını görüyoruz.



BİR ZIRHA DÖNÜŞTÜ


Türkiye'de, cumhuriyet, demokrasi, laiklik gibi kavramlar, belirli zümrelerin, siyasi ve ekonomik güçlerini korumak için kullandıkları birer zırha dönüştü. Bir takım kesimlerin nüfuz alanlarını genişletmeye yönelik çıkar mücadelelerinin silahı haline gelen bu kavramlar yıprandı. Bu kavramların çarpık kullanımı ister istemez aynı karşıt kavramların da türetilmesine yol açtı.



İKİLİ BİR YAPI ORTAYA ÇIKTI


Türkiye'nin şekil olarak Anglosaksonlar, ruh olarak Fransız kökenli bir demokrasisi bulunuyor. Bu da demokrasi ile cumhuriyetin birbirine karışmasına yol açıyor. Daha açık bir ifadeyle, Türkiye'de bürokratik oligarşiye dayalı bir anlayışla sistem tahkim edilmeye çalışılırken, halkın demokrasi yoluyla bu sürece etkin katılımına yeterli önem verilmemiştir. Bu durum bürokratik oligarşinin cumhuriyetten, halkın demokrasiden yana olduğu ikili bir yapı ortaya çıkarmıştır.



MİLLETİN TEMSİLCİSİ OLSUN


Biz sadece devletin temsilcisi bir cumhurbaşkanlığı değil, devlet ile birlikte milletin de temsilcisi olacak bir devlet başkanlığı istiyoruz. Rejimin muhafızı olarak tasarlanan ve milletin temsilcisi durumundaki hükümeti yola getirmekle vazifeli olarak konumlandırılan cumhurbaşkanlığı sistemi, 10 Ağustos 2014 tarihi itibariyle çöktü. Eski


sistemi savunanlar sadece mevkilerini koruma çabasında. Ülkenin ve milletin geleceğini düşünen herkes yeni anayasa ve başkanlık sistemini desteklemelidir.



Değişiklik için iklim çok uygun


Türkiye'de devlet işleyişinin her alanında yapısal reformlara ihtiyaç duyulduğunun bir gerçek olduğunu belirten Erdoğan, “Ülkemizde yapısal değişimleri gerçekleştirmesi beklenen siyasal sistemin bizatihi kendisi değişimi engelleyen bir yerde durmaktadır. İşte bu yüzden başkanlık sistemini Türkiye'de siyasal sistemin değişiminde köklü bir reform, radikal bir adım olarak görüyoruz. Sistem değişiklikleri sancılı olur. Bunun için büyük değişimler ancak arkalarında büyük toplum desteği olan güçlü liderler eliyle gerçekleştirilebilir. Bu liderler sistem değişikliği sürecinde toplumda sağladıkları büyük güvenle yaşanan sarsıntıların etkilerini en aza indirirler. Bugün Türkiye arkasında yüzde 52'lik halk desteğine sahip bir cumhurbaşkanıyla sistem değişikliğine hiç olmadığı kadar uygun bir iklime sahiptir” dedi.



Gereken cevabı sandıkta alacaklar


Erdoğan, otobüs ve minibüs esnafıyla buluşmasında isim vermeden HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ı eleştirdi. Erdoğan, “Bu ülkede, bizim dini sorunlarımızın yürütüldüğü yer Diyanet İşleri Başkanlığımızdır. Eğer bir siyasetçi, sözde siyasetçi, biz gelince Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldıracağız diyorsa bunların dine yaklaşımı nedir? Bu ülkede eğer bizim dini değerlerimize, inancımıza hakaretler, saldırılar yapılıyor da bütün bunlara karşı eğer birileri sessiz kalıyorsa, işte bu millet bunu en iyi şekilde değerlendirecektir diye inanıyorum. Bunların gereken cevabı alacakları yer sandık” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun imam hatip okulları konusundaki çıkışına da tepki gösteren Erdoğan, “Bakıyoruz, birileri hala bu milletin tarihiyle, kültürüyle, inancıyla uğraşıyor. Eğitimde 8 yıllık uygulamayı, biz geri bıraktık, onlar geri getirmekten söz ediyorlar. Ülkemizi ve dünyayı okumaktan aciz partiler eski Türkiye'yi getirme peşinde. Ne diyorlar imam hatip okullarını kapatacağız. Milletin açtığı okulları nasıl kapatırsın. Kısa bir süre önce imam hatiplerin orta kısımları kapatıldı, öğrenci sayısı 60 bine düştü. Yeniden açılınca sayı 1 milyona yükseldi, halk sahip çıktı” diye konuştu.



Artık taviz yok


Paralel yapının devletin içine virüs sokmak istediğini belirten Erdoğan, “İşte dün (önceki gün) Milli Güvenlik Kurulu toplantısında artık Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin (Kırmızı Kitap) içerisine girmesiyle ilgili tavsiye kararını aldık ve hükümete gönderdik. Artık asla bunlara taviz yok. Eski Türkiye bunların işine geliyor olabilir ama milletimin faydasına değil” dedi. Başkanlık sisteminin, Türkiye'nin akıntıya karşı kürek çekmeye çalışmak yerine, akıntının gücünü arkasına almasının adı olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Artık motoru tekleyen, kaportası dökülen, her tarafından ses gelen bu arabayla yolumuza devam edemeyiz. Hele bir de bu arabanın benzini, mazotu, gazı bitmek üzereyse onunla en fazla yakındaki bir akaryakıt istasyonuna gidebilirsiniz. Zorlarsanız yolda kalırsınız. Türkiye, şu anda her tarafı dökülen ve yakıtı da bitmek üzere olan bir sistemle yola devam etmeye çalışıyor” diye konuştu. Yeni Türkiye'nin bir zemine oturtulması gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Şunu da söyleyeyim: Ben, her partiye eşit mesafedeyim. Kime verecekseniz verin ama 400'ü verin" dedi.



Türkiye'ye özgü farklı balı tattıracak


40 yıllık koalisyonlar döneminin başarısızlıklarla dolu olduğuna işaret eden Erdoğan, 30 yıllık tek partili iktidarların olduğu dönemlerin ise başarılı olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Öyleyse biz yaşanmış, ispat edilmiş gerçekler varken daha neyi tartışmanın gayreti içine giriyoruz" dedi. Başkanlık sisteminin Türkiye'ye özgü olacağını vurgulayan Erdoğan, “Elbette bu sistem, ABD'deki başkanlık sisteminin kopyası ve Güney Amerika'daki örneklerinin de benzeri olmayacak. Şüphesiz bu sistemin Asya ve Afrika'da aynı ismi taşıyan örneklerle de benzer yanı olmayacak. Bu sistem, Türkiye'ye özgü ama adeta bir arının balı oluşturması gibi her çiçekten alacak ve bize hakikaten çok farklı bir balı tattıracak” dedi.




#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#özgecan
#başkanlık sistemi
9 yıl önce