|

'Balkanlar'ı toparlayacak yegane güç'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Yusuf Kaplan köşesinde Türkiye'nin stratejik sınırları Balkanlar'dan başladığına işaret etti. Aydın Ünal, Bülent Orakoğlu, Hüseyin Likoğlu ve Fatma Barbarosoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
10:07 - 29/05/2017 Pazartesi
Güncelleme: 10:27 - 29/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
​Yusuf Kaplan, Aydın Ünal, Hüseyin Likoğlu,  Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu
​Yusuf Kaplan, Aydın Ünal, Hüseyin Likoğlu, Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu

Yusuf Kaplan, Aydın Ünal, Bülent Orakoğlu, Hüseyin Likoğlu ve Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Müslüman Türkiye

Türkiye'nin stratejik sınırları Balkanlar'dan başlar. Balkanlar'ı koruyamazsak, Türkiye'yi koruyamayız.Gerçek bu ama Balkanlar'da herkes var... Amerikalılar var... Avrupalılar var... Suudlar var, İranlılar var, Ruslar var... Türkiye yok yalnızca!Oysa bu ülkelerin çoğu Balkanlar'a zarar, Balkanlar'ın altını oyar, Balkanlar'ın bütünleşebilmesinin, huzura, refaha, salaha kavuşabilmesinin önüne dinamit koyar...

Dış politikada dik duruş Türkiye'ye kazandırdı

Tiflis'in Kars, Ardahan, Erzurum, Artvin gibi şehirlerimizden neredeyse tek farkı ezansız olması. Onun dışında dil, insan yüzleri ve coğrafya hiç yabancı değil. Çok sayıda Gürcü vatandaşa sahip Türkiye için Tiflis, tıpkı Batum gibi, ülkemizle arasına sınır çizilemeyecek bir şehir. Tiflis sokaklarında her köşe başında bir Türkiye markasına, Türk lokantasına, Türkçe konuşanlara rastlamak mümkün. Gürcistanlı Azeriler kadar, Azerbaycan ve İran'dan gelen Azeriler de Tiflis'te kendinizi yabancı hissettirmiyorlar.Tiflis deyince bir de Cemal Paşa geliyor akla. İttihat Terakki'nin Talat ve Enver'den sonra 3. Paşası olan Cemal Paşa, 1922'de iki Ermeni tarafından Tiflis'te katledilmişti. Naaşı Kazım Karabekir tarafından derhal Türkiye'ye getirtilen ve ihtiramla defnedilen Cemal Paşa'yı Tiflis'te yâd edecek hiçbir işaret bulunmuyor. Kim bilir, belki de Gürcistan'daki hatırı sayılır Ermeni nüfusu buna izin vermiyor.

27 Mayıs darbesini örnek aldıkları tespit edilmişti

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılması olayının da şüphelilerinden darbeci Kurmay Albay Mutlu Serkan Vurdem'in odasında, “27 Mayıs darbesi sonrası yapılan yargılamalara ait duruşma tutanaklarının aslının bulunduğunun" belirtildiği iddianamede, Genelkurmay Personel Başkanlığı'nda çalışan darbeci Yüzbaşı Metin Gümüşurun'un da 2016 yılı içinde, 1960 darbesine katılan Emin Aytekin'in yazdığı, 27 Mayıs darbesinin anlatıldığı “İhtilal Çıkmazı" adlı kitabı, Genelkurmay Kütüphanesi'nden iki kez alarak incelemede bulunduğu ifade edildi. Yine İddianameye göre, Ankara Konutkent'teki villada, 6-7-8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde, FETÖ'nün “hava kuvvetleri imamı" olduğu ileri sürülen firari Adil Öksüz'ün Başkanlığı'ndaki darbe girişimine ilişkin toplantılara aktif olarak katılan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığı'nda Şube Müdürü Kurmay Albay Mustafa Barış Avılalan'ın da 27 Mayıs 1960 darbe planı ve atama listeleri üzerine çalışmalar yaptığı belirlenmişti. Her iki darbenin başlangıç saatinin normal koşullarda saat 03.00 olması, 27 Mayıs darbe bildirisindeki 'Yurtta Sulh' vurgusu, Yurtta Sulh Konseyi'nin üye sayısının da Milli Birlik Komitesi'ndeki gibi 38 olması gibi hususlar dikkate alındığında FETÖ'nün yine askeri hiyerarşiye uyulmadan yapılan ancak başarıya ulaşan 27 Mayıs darbesinin planlama ve icra safhalarından örnekler aldığı anlaşılmıştı . 27 Mayıs'ta Başbakan Adnan Menderes nasıl idam edilmişse, Cumhurbaşkanı Erdoğan da sağ yakalanması halinde yargılanarak idam edilecekti. Veya şartlara göre Marmaris'te öldürülecekti.

'Efendim madem ihbar vardı, niye önlem alınmadı'

İfadeyle ilgili bütün ayrıntılar Yeni Şafak'ın 20 Mayıs günkü manşetinde yer alıyor ancak özetlemekte fayda var: Kara Havacılık'ta görevli bir binbaşı, 15 Temmuz öğleden sonra MİT'e gidiyor. İzinden çağrıldığını ve o gece MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik bir operasyonda kendisine uçuş görevi verildiğini söylüyor. MİT yetkilileri bir odada binbaşı ile ilgili bilgi toplarken, bir yandan da söylediklerinin doğruluğunu test etmeye çalışıyordu. Binbaşının geliş saatine ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'i arama saatine bakıldığında MİT'in oldukça hızlı davrandığı ortaya çıkıyor.Hakan Fidan önce yardımcısını Genelkurmay Başkanlığı'na gönderiyor. Ardından da kendisi gidiyor. Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile durumu kritik ettikten sonra önlemler alınmaya başlanıyor. Orgeneral Akar, saat 19.05'te hava sahasıyla ilgili emirleri yayınlıyor. Ardından da Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ı Zırhlı Birliklere gönderiyor. Hiçbir zırhlı aracın birlik dışına çıkarılmamasını emrediyor. Akar, ayrıca Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ı ihbarcı binbaşının görev yaptığı Kara Havacılık Okulu'na gönderiyor.

Allah'a teslim olmadan iman etmiş olmalıyız

İdrakimizin sınırlı, manalandırma damarımızın güdük olduğunu kabul ettikten sonra dini, kendi kelimelerimiz üzerinden kavrayışımızda bir sıkıntı yoktur. Çünkü eksik olduğumuzu bilir, eksikliğimiz yüzünden her şeyi “biraz" anlayabileceğimizi kabul etmiş oluruz.Lakin son yıllarda “bu Kur'an bana gönderildi" edasıyla ortalıkta dolaşanlar, Kur'an-ı Kerim'in anlamının ancak bir kısmını yani kendi ilminin imkan tanıdığı ölçüde kavrayabileceğini kabul etmeyerek, bu budur anlayışında ısrarcı bir tutum ortaya koyuyor, ekran üzerinden, ya da vidyo savaşları ile ibadet dilini şov diline tercüme etmeye kalkıyor.Pozitivist bilimler için bu budur diyemeyenler, söz konusu İslam olunca nasıl oluyor da bu kadar kolaylıkla benim dediğim en doğrusudur anlayışı üzerinde ısrarcı olabiliyor?İman bahsini tamamen dışarıda tutarak orucunun faziletlerini fakirlerle empati kurmak için aç kalmak olarak anlatmak, orucu ibadet olmaktan çıkararak sosyal sorumluluk projesini anlatmak düzeyine indirmek olur. Aç kalarak fakirlere yaklaşabiliriz ama bir ibadet olarak oruç borcumuzu eda etmiş olmayız. Diğer taraftan aç kalmak fakirlere empati damarını kuvvetlendirseydi diyete başlayan herkesin muazzam bir fakir dostu olması gerekmez miydi?

#​Yusuf Kaplan
#Aydın Ünal
#Bülent Orakoğlu
#Hüseyin Likoğlu
#Fatma Barbarosoğlu
7 yıl önce
default-profile-img