Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika dönüşü gazetelerin Ankara temsilcilerine yaptığı açıklamada önemli konulara değindi. 2015 yılına Bakanlar Kurulu’na başkanlık ederek gireceklerini belirten Erdoğan, paralel yapıyla mücadelenin yarım kalmayacağını belirtti. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “MİT bize operasyon yapıyor” açıklamasını da değerlendiren Erdoğan, “Vehimle siyaset olmaz” dedi. İşte Erdoğan’ın Afrika dönüşü uçakta gazetecilerin sorularına verdiği cevaplar:
Afrika’dan aldığımız geri dönüşler olumlu. Ama bizim alternatifleri artırmamız lazım. Bu da ağırlıklı olarak eğitimle ilgili. Bu sistemlere girecek kadroları artırmamız lazım. Başbakanlığım döneminde talimatı vermiştim. Bazı modeller üzerinde Milli Eğitim şu anda çalışıyor. İnşallah oradaki okullarda bu işi başlatacağız. Bunu istiyorlar. Şu ana kadar anlattıklarımıza itiraz eden lider görmedim. Hatta tam tersine, ‘sizin ülkeniz için tehdit olan bizim için de tehdittir’ diyorlar.
Bu mücadele başladı kararlılıkla devam edecek. Biz kalkıp da yarıda bırakamayız. Eğer yarıda kesersek bunun bedelini milletçe, ülke olarak çok ağır öderiz. Biz en ağır kararı nerede aldık? MGK’da aldık. MGK’da aldığımız tavsiye kararını hükümetimize bildirdik. Hükümetimiz de Bakanlar Kurulu kararı aldı. Bundan sonra mevzuat süratle bitirilmek suretiyle adımlar atılmış olacaktır. Bundan geri adım atmak söz konusu değildir. Bunun ulusal boyutu olduğu kadar uluslararası boyutu da var. MGK kararını almamızın sebebi bu işi uluslararası boyutta çözmek. Sadece yargıyla çözmek değil, yargı dışında da bir kararlılıkla bu işi çözmek. Biz bir çerçeve ortaya koyduk. Bunu bütün dost ülkelerin bilmesi lazım.
Öncelikle şu mahkeme süreci devam etsin. Süreci bir görmemiz lazım. Kimi nereye kadar ilgilendiriyor bunu göreceğiz. Gördükten sonra da deport meselesi de dahil her şey net olarak ortaya çıkacak. Yargı sürecinin hızlanarak devam etmesi bizim için en ideal olanıdır.
Bazı olaylar yaşadık biz 2013’te 2014’te... Neydi bunlar? Gezi idi, 17-25 Aralık idi, 6-7 Ekim olaylarıydı. Bunlar durup dururken olmuyor. Tüm bunlar çeşitli yerlerle irtibatlı. KCK olayları durup dururken olmuyor. Ben tüm bu olayların arkasında olabilecek kesimleri kastederek, ‘üst akıl’ diye bir tabir kullanmıştım. Üst akıl, paralel yapıyı da kullanıyor. Bunlar ne yaptılar? Tüm ağlarımıza girdiler. Cumhurbaşkanlığıydı, Başbakanlıktı, Anayasa Mahkemesi’ydi, yargıydı, emniyetti TSK’ydı, tüm ağlarımıza girdiler. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir yapı oluşturdular. Bu yapı karşısında sessiz kalmak mümkün değil. Mücadeleyi sürdürmek zorundayız.
Anayasada zaten yetkiler içinde bu var. O yetkiyi kullanmamak diye bir şey olmaz. İnşallah o yetkiyi de kullanacağız.
Var tabi. İnşallah 2015’e de öyle gireriz.
Amerika ya da bir başkası... Biz bunları daha önce de çok değişik yerlerde yaşadık. Oslo’da da yaşadık. Üçüncü göz, dördüncü göz ne olursa olsun. Bunların nasıl tecelli ettiği ortaya çıktı. Burada bu işi bu vatanın kendi evlatları kendi arasında çözmeli. Yıllarca Kürdü, Türkü bu ülkede beraberce yaşamışız. Kız alıp, vermişiz. Hâlâ da beraberce yaşıyoruz. Biz hiçbir zaman Kürt terörizmi diye bir şey kullanmadık. Niye? Benim Kürt vatandaşlarımın içerisinde terörizmle uzaktan, yakından alakası olmayan insanlar var. Benim Kürt vatandaşlarımı sömüren, istismar eden bölücü terör örgütü var. Bütün bunlara rağmen Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi biz bu sorunu kendi aramızda çözeriz. Amerika’yla çözemeyiz. Yıllarca Kandil’e bir İngiliz gitmiştir, yıllarca. O da bir üçüncü göz gibi oynuyordu. Hiçbir şey yapmadığı gibi tam aksine bu süreci ağırlaştırmıştır. Aynı aktörler Oslo’da da rol almıştır. Orada da olumlu istikamette herhangi bir şey ortaya çıkmadı. Artık Kürdüyle Türküyle kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.
ÖSO komutanının kaçtığına dair bana gelen bilgi yok. ÖSO biliyorsunuz Kobani’ye ilk müdahale eden grup. Halep’te de kıyasıya bir mücadele veriyor. Başından itibaren Batı meşru bir güç olarak ÖSO’yu gördü. Sıkıntılar var ama rejim Halep’i tamamıyla ele geçirmiş diye bir şey yok. Yalnız Şam rejimi, orayı bayağı zora dara sokmak için sürekli bombalıyor. Halep konusu muhalif güçlerin en önemli gündem maddesidir. Halep’in düşmesine seyirci kalınmamalı.
Teröre karşı mücadelede Papa’nın dünyadaki etkinliği inkar edilemez. Kendileriyle elbette bu konuyu da konuşacağız. Kendilerinin özellikle Hristiyan dünyaya verecekleri mesajı önemsiyorum. Özellikle Batı’daki İslamofobia olayını gündeme getirmeyi, bununla mücadeleye katkı sağlamasını önemsiyoruz. Bu gündeme getireceğimiz en önemli konulardan biri olacak.
Batı basını başta olmak üzere medyanın bu konuda ne dediği çok da önemli değil. Burasını Erdoğan’ın sarayı biçiminde nitelemeleri yanlış. Burası, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk milletinin sarayıdır. Bazı haberlerde konutta 150 odadan söz edenler var. Halbuki konuttaki oda sayısı 15-20 civarında. Ben 4,5 yıl İstanbul belediye başkanlığım döneminde Florya’daki o muhteşem köşkte oturmadım. Beylerbeyi’nde bir apartman katında yaşadım. Başbakan olduktan sonra da resmi konutta yaşamadım. Subayevleri’ndeki bir dairede kirada yaşadım. Kimse kalkıp da yahu bu Başbakan ne kadar da mütevazı demedi. Dolayısıyla konut meraklısı değilim. Konut da Cumhurbaşkanlığı Sarayı da, ihtiyaca binaen, memleketimize kalıcı bir eser bırakmak için yapılmıştır. 1000 odası var diyorlar. Olacak elbet. Biz küçük düşünmüyoruz. O ofisleri, personelimiz kullanacak. Küçük düşünenler, bu tür eserler ortaya koyamaz. Binanın ne denli işlevsel olduğunu zamanla herkes anlayacak.
Gerek Kırım, gerekse Suriye konusuna Rusya ile aynı istikametten bakmıyoruz. 1 Aralık’ta yapılacak olan yüksek düzeyli stratejik konseyde görüşeceğiz. Belki ikili de ele alacağız. Son yapılan G 20 zirvesinde de Rusya’nın bakışı ortadaydı. Biz bir yerde buluşuruz. Bize uzak bir ülke değil. Karadeniz’in bir kıyısında Rusya, bir kıyısında biz. Şu anda aramızdaki ticari ilişkiler çok çok iyi. 100 milyar doları hedeflemiş iki ülke konumundayız. İstiyoruz ki ilişkilerimizi siyasi ve askeri alanlarda da çok daha iyi bir noktaya taşıyalım, Eğer bunu başarabilirsek bölge kazanacaktır. Barış noktasında iyi bir kazanım olacaktır. Bizim de beklentimiz bu.
Vehimlerle siyaset yapılmaz. Vehimlerden kurtulmak lazım. MİT’in şu veya bu partiyi bölmek gibi bir işi asla olmamıştır ve de olamaz. MİT, iktidar da dahil olmak üzere, herhangi bir parti için çalışan bir kurum değildir. MİT, ulusal çıkarları korumak için dışarıdan bilgi getiren bir devlet kurumudur. Milli İstihbarat Teşkilatı’nı zan altına bırakacak açıklamalardan kaçınmak lazım.