|

Başbakan konuştu

Seçim sonrası oluşan tabloyu değerlendiren Başbakan Davutoğlu, koalisyonu en iyi şekilde yapmak istediklerini söyledi. Milletin kararının eleştirilemeyeceğini belirten Davutoğlu, "Milletin iradesi tartışılmaz" dedi. Her partiyle görüşeceğini de açıklayan Başbakan, muhalefet partilerinin tutumunu hatırlatarak, "Bize kapıyı kapatıp kendi aralarında da kuramazlarsa tekrar millete gider sorarız" ifadelerini kullandı.

Yeni Şafak
19:05 - 10/06/2015 Çarşamba
Güncelleme: 22:37 - 10/06/2015 Çarşamba
Yeni Şafak

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yüzde 41 bir başarıdır, bu anlamda kimse kendi yenilgisinden başarı çıkarmaması lazım. Yani 'yüzde 26'da istifa ederim' diyen Kılıçdaroğlu yüzde 25 ile zafer ilan ederse, başkasının başarısından kendisine hisse çıkartıyor demektir" dedi.



Başbakan Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nden katıldığı canlı yayında milletvekili genel seçimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.



Seçim neticesinin Türkiye için hayırlı olmasını dileyen Davutoğlu, siyasi parti genel başkanı ya da başbakan olarak değil sade bir vatandaş olarak da seçime katılımdan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Seçime katılımın yurtiçinde yüzde 86,38 oranında, yurtdışında da yüzde 83,90 oranında gerçekleştiğine işaret eden Davutoğlu, "Bu bir kere demokrasinin Türkiye'de kökleştiğinin, halkımızın kendi iradesiyle ülkenin geleceğini belirleme bilincinin çok yaygınlaştığını gösteren, hepimizi memnun etmesi gerekin bir tablo" dedi.



Siyasi gücün meşruiyetinin kaynağının milli irade olduğunu ve meşruiyetin hem siyasi hem de akademik hayatta en fazla önem verdiği kavram olduğunu belirten Davutoğlu, "Milli irade seçimlerle tezahür eder. Dolayısıyla Türkiye'de her başarılı seçim aslında meşruiyetin yeniden tazelenmesi anlamına gelir. Neticesi ne olursa olsun meşru çizgiyi millet gösterir ve meşruiyet çizgileri içinde de ülkenin idare edilmesini seçtikleriyle sağlamaya çalışır. Dolayısıyla bu seçimin meşruiyetinin tartışma konusu edilmemesi de ayrı bir güzel gelişme" değerlendirmesinde bulundu.



BaşbakanDavutoğlu, seçim sonuçlarına göre bazı çevrelerin zihnen ve fiilen bazı hazırlıklar içinde olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Bir parti yüzde 10'un altında alıp, başka bir senaryo da, acaba meşruiyet tartışması nasıl yapılırdı, onu düşünmek bile istemiyorum. Türkiye'de 1950'den bu yana birçok darbe gördük, bir çok müdahale gördük ama seçim güvenliği, seçimin güvenilirliği hiç tartışma konusu edilmedi. Bu seçimde de herkesin neticeye razı olması ve milli iradenin egemenliğini kabul etmesi önemli. Bu da kabul edildi, üzerinde tartışma olmadı. Ben buradan Yüksek Seçim Kurulu ve ister AK Parti'ye ister başka partiler vermiş olsun oy veren her vatandaş teşekkür ediyorum. Oy veren her vatandaş siyasi katılımla onun bir parçası olduğunu ortaya koymuş oluyor.



Böyle bir meşruiyet tartışması hiçbir zaman açılmayacak. Şu parti kazanırsa hile olur, bu parti kazanmazsa hile yok gibi bir yaklaşımın benimsenmemesi gerektiğini bir kere daha söylüyorum. Biz, baştan itibaren seçimin sonucunun ne olursa olsun kabulümüz olduğunu ifade ettik. Öbür ihtimali düşünmedik, ama düşünenler, buna hazırlık yapanlar, seçim sonrası kaosa hazırlık yapanlar, 'sivil itaatsizlik yaparız' diye çağrıda bulunanların aslında aynı zamanda zafer çığlıkları, naralara atmalarının bir çelişki olduğunu da ifade etmemiz lazım. Biz, kaybedersek sivil itaatsizlik, kazanırsak zafer şenliği denklemine bir daha ülkeyi kimsenin sokmaması lazım. Kazanırsak da kaybedersek de bu seçimde AK Parti'nin başarılı olduğu kanaatindeyim."



"Türkiye'deki siyasi hayatın omurgası AK Parti'dir"


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, seçim neticesinde çıkan haritanın, Türkiye'nin her kesiminden oy alan parti ve Türkiye'nin bütününde olan tek parti olarak AK Parti'yi ilan ettiğini anlatarak, "Bir parti Doğu'ya sıkışmış, bir parti Batı'nın iyice kenarına sıkışmış, bir parti ise bir tek yerde birinci oldu. AK Parti ise 76 vilayette milletvekili çıkardı, 56 vilayette birinciyiz. CHP takriben 37 vilayetten milletvekili çıkartamadı, MHP 35'te çıkaramadı, HDP 55 veya 56 yerde milletvekili çıkartamadı. Bu tablo şunu gösteriyor; Türkiye'deki siyasi hayatın omurgası AK Parti'dir" dedi.



Türkiye'de AK Parti gerçekliği görülmeden koalisyon senaryoları üzerinde konuşmanın veya Türkiye'nin geleceği üzerine konuşmanın mümkün olmadığını ifade eden Davutoğlu, "AK Parti'nin denklem dışına çıkması bir an bile tahayyül edilse, Türkiye yarı Irak yarı Lübnan gibi etnik ve mezhep kimlikleri üzerine politika inşa eden, kimlik politikaları inşa eden partilerin eline kalır ki böyle bir parçalanma zihnen, psikolojik olarak Türkiye'nin ayrışması anlamına gelir. AK Parti'nin tekrar bu ölçekte başarı sağlaması sadece AK Parti için önemli değil, Türkiye için de önemli bir olgudur" değerlendirmesinde bulundu.



Davutoğlu, AK Parti'nin iddialı bir parti olduğuna, beklentinin mutlak çoğunluktan, tek parti iktidarından daha az olamayacağına işaret ederek, şöyle devam etti:



"CHP için yüzde 35 başarıdır, öyle hayal ediyordu. HDP için barajı geçmek başarıydı, MHP için oyunu biraz artırmak başarıydı. Bizim için her zaman iddialı bir parti olarak beklentimiz de hedefimiz de tek parti hükümetiydi. Millete sitem edilmez, millete küsülmez, milletin iradesi tartışılmaz, millet ne derse doğru olan odur. AK Parti'nin yüzde 49'lardan, il genel meclisi itibariyle yüzde 43,5'tan yüzde 41'e gerilemesi, göreceli olarak bizim üzerinde düşünmemiz gereken bir olgudur. Kesinlikle hiçbir zaman hiçbir seçim neticesi dolayısıyla millete bir sitem duygusu içerisinde olmadık. Şimdi de milletimizin verdiği karar doğrultusunda, ilk gün evden çıkarken Konya'da 'milletimizin kararı en doğru karar' dedim, balkon konuşmasında da söyledim, şimdi de aynısı söylüyorum, MYK, MKYK toplantısında da aynısını söyledim, hiçbir arkadaşımızın millete dönük bir sitem cümlesi kullanmasını istemiyorum, zaten kullanan da çıkmadı, bir iki ilk anda olan şeyler. Milletimiz doğru karar vermiştir, bizim bunu doğru okumamız gerekir.



Yüzde 41 bir başarıdır, bu anlamda kimse kendi yenilgisinden başarı çıkarmaması lazım. Yani 'yüzde 26'da istifa ederim' diyen Kılıçdaroğlu yüzde 25 ile zafer ilan ederse, başkasının başarısından kendisine hisse çıkartıyor demektir. Bizimle ikinci parti arasındaki fark 16 puan. Bu Batı demokrasilerinde büyük, muazzam bir farktır. HDP beklentilerin biraz üzerinde bir oy aldı, ama nihayet iktidar olma iddiası varsa bir partinin onun çok gerisinde olduğu da aşikar. Yüzde 41 nispet olarak, sosyopolitik olarak bence AK Parti hala Türkiye'nin bütününü kuşatan parti olarak en başarılı partidir, göreceli olarak en başarılı partidir."



"Onların tarihi zaferi olarak gördükleri oran şimdi AK Parti'ye bir yenilgi gibi gösterilemez"


Davutoğlu, Türk siyasi hayatında AK Parti dışında partilerin yüzde 40'ı sadece 3 kere geçebildiğini, 1965'te Adalet Partisi'nin, 1977'de yüzde 41 ile Bülent Ecevit'in ve 1983'te de Turgut Özal'ın yönetimindeki partilerin yüzde 40'ı geçtiğini anlatarak, "CHP'nin özellikle de sevinmeleri normal, hedefleri AK Parti'ye dönük negatif hedefti. Bütün bu partilerin hedefi kendilerini iktidara getirmek değildi de AK Parti'yi zaafa düşürmekti. Bütün sol hareketin, CHP geleneğinin 60'dan bu yana tek başarı hikayesi var, Sayın Ecevit'in ulaştığı yüzde 41. CHP'nin yüzde 40'ı geçtiği bir dönem olmadı. Dolayısıyla onların tarihi zaferi olarak gördükleri oran şimdi AK Parti'ye bir yenilgi gibi gösterilemez. Yüzde 41'den hareketle bir başarısızlık hikayesi AK Parti'ye yapıştırılamaz, 12 yıllık bir iktidardan sonra" diye konuştu.



AK Parti'nin adeta 7 cephenin saldırısı altında önemli bir başarı elde ettiğini dile getiren Davutoğlu, "Bu noktada Türkiye'nin hükümet kurma sorumluluğunu da millet AK Parti'ye vermiştir.. Bize belki bir mesaj verdi, onları değerlendireceğiz, ama aynı zamanda şunu da söyledi; 'ben hükümet kurma sorumluluğunu ve Türkiye'nin geleceğiyle ilgili ana sorumluluğu AK Parti'ye vermeye devam ediyorum, hem de yüzde 16'lık bir farkla'. Biz, bütün bunları okuyarak, Türkiye'nin çıkarları ne gerektiriyorsa onu yapacağız" dedi.



“Her şeyi konuşmaya hazırız”


BaşbakanAhmet Davutoğlu, her muhalefet partisiyle görüşmesini samimiyetle yapacağını belirterek, "Ülke çıkarı için yapacağım, ahlaki ilkeler temelinde yapacağım. Her şeyi konuşmaya hazırız. AK Parti'nin temel siyasi ilkelerini ihlal etmeyecek her türlü müzakereyi de açık yüreklilikle ve kamuoyunun önünde yapmaya hazırım" dedi.



BaşbakanDavutoğlu, "Gündemde bir koalisyon var. Pazartesi ilk sessizliğin ardından Salı, Çarşamba gündem hareketlenmeye başladı. Öncelikleriniz nelerdir, koalisyona, denkleme, senaryolara nasıl bakıyorsunuz ve nasıl bir takvim var?" sorusu üzerine Davutoğlu, AK Parti'nin menfaati ve geleceğinin, şahsi menfaatlerden önce geleceğini vurguladı.



Davutoğlu, ülkenin geleceğinin de parti menfaatlerinden önde olduğunu belirterek, "Biz ve partimiz, ülkemiz için varız. Dolayısıyla ne oranda oy almış olursak önemli değildi. Önemli olan, Türkiye için neyin doğru olduğu konusunda bir kanaat sahibi olmak ve bu yönde atım atmak" ifadesini kullandı.



Pazartesi MYK ve Bakanlar Kurulu'nu topladığını, yaklaşık 7 buçuk saat istişare edildiğini, Salı günü bütün üyelerle teker teker görüştüğünü, bugün de MKYK'nın toplandığını anımsatanDavutoğlu, yarın da il ve belediye başkanlarıyla bir araya geleceğini bildirdi.



Davutoğlu, 25 Nisan'dan bu yana yoğun bir tempo geçirdiklerini ve seçim gecesine ulaştıklarını anlatarak, "Seçim gecesinin sabahı da yeni bir güne doğduk. Yeni günün gereğini yapmak önemli. Yeni günün gereği ne? O tabloyu realist bir şekilde önümüze alırız ve çizgiyi meşruiyet sınırlarında çizeriz. Siyasetin bugünkü yapısının meşruiyet sınırlarında, Türkiye için en doğru olan neyse onu yapmanın arayışı içine biz girdik. İşte AK Partiyle diğerleri arasındaki fark bu" diye konuştu.



"Halkımız müsterih olsun"


Seçim akşamı yaptığı konuşmasında "Ne olursa olsun AK Parti, Türk siyasetinin omurgasıdır ve ne olursa olsun biz, ülkemiz neyi gerektiriyorsa onu yaparız" dediğini anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi:



"Hiçbir ihtimali de dışlamıyoruz. Balkon konuşmasında verdiğim mesaj bu. Aynı gece Sayın Bahçeli bütün kapıları kapattı, HDP neredeyse bütün kapıları kapattı, CHP 'AK Parti dışında kapılar açıktır' dedi. Bir anda diğerlerinin çizdiği senaryoyu göz önüne alırsanız 'Türkiye'nin önü tıkanıyor görüntüsü' doğdu. Halbuki, bugün MKYK'da da konuştuk. Geldiğimiz temel ilke şu, en önemli husus Türkiye'nin menfaatidir, halkımızın huzurudur. Bir anlık dahi kaotik bir tabloya biz izin vermeyiz. Bu ülke bizim, 12 yıllık kazanımları biz temin ettik. Buradan bir kez daha halkımıza seslenmek istiyorum, müsterih olsunlar. Bu kazanımların hiçbirisinin kaybolmasına izin vermeyiz.



Bakın, bir taraftan da bakanlarla ayrı ayrı toplanıp ekonomi konusunda alınması gereken tedbirler, gerekli talimatları verdim. Yarın da güvenlik toplantısı yapacağız. Özellikle Suriye ve Irak'taki gelişmeler başta olmak üzere. Yani 'nerede kaldık' deyip yola devam ederiz yeter ki en ufak, bir dakika bile kayıp olmasın. Bir kere hükümet işleyişlerinde hiçbir aksama olmayacaktır. Piyasalara söylüyorum, iş adamalarına, iş dünyasına, sendikalarımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza. Herkes evinde rahat uyusun. Bütün halkıma sesleniyorum. 'Şu veya bu yönde tecelli etti' diye kendilerini üzmesinler, biz her şeye saygı gösteririz. O tecelli eden şeyi doğru anlayıp yolumuza devam ederiz."



Davutoğlu, son ana kadar sanki hiç hükümeti bırakmayacaklarmış gibi çalışacaklarının altını çizdi.



"Bir tek bürokrat işini aksatırsa, yani 'nasıl olsa bu hükümet yerine başka hükümet gelecek', ben de kursam yine yeni bir hükümet gelecek" görüşünü dile getiren Davutoğlu, işini aksatan ya da yavaşlatan bürokratlara asla izin verilmeyeceğini vurguladı.



"Bizim kimle ne yapacağımıza biz karar veririz"


Davutoğlu, yeni hükümetin kurulmasıyla ilgili olarak şöyle konuştu:



"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yetkilendirdiği zaman ve o vakite kadar da bütün partileri hiçbir alternatifi dışlamadan altını çizerek söylüyorum, biz başkaları gibi kapı kapatan değil ufuk açan bir partiyiz. Hepsi açıklama yaptılar 'AK Parti ile olmaz' gibi. Onların açıklamalarına rağmen söylüyorum ve onların tabanına seslenerek söylüyorum. O gün CHP'ye oy vermiş vatandaşlarım 'takdirleriniz başımızın üstündedir, hiç tartışmıyorum'. Ama CHP'nin takındığı tutuma bakınız. Kendi içinde yaşadıkları ve kapıyı kapatma tarzına bakınız.



MHP'li vatandaşlarıma sesleniyorum, takdirleri başımın üzerindedir. Ama daha meşru bir seçimden çıkıldıktan sonra anında kapıları kapatan, 'şu şununla yapsın', tabii biz bunları dinleriz ama bizim kimle ne yapacağımıza biz karar veririz. 'Ama biz yokuz' diyen bir tablo. İktidar olmadan hizmet edilmez, iktidar olmak için de tek parti olamamışsınız, koalisyon ihtimali varken bunu niye kapatıyorsunuz? HDP ise var olan zafer sarhoşluğu içerisinde kendi şeylerini dikte etmeye çalışıyor."



Ülkenin kaderinin kendi ellerinde olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Soğukkanlı olacağız. 12 yıl iktidarı nasıl yaptıysak başarılı bir şekilde şimdi de koalisyonu ancak ve ancak biz yürütürüz. Ama bu diğerleri yolu kapatmaya devam ederlerse her opsiyonu da düşünürüz. Türkiye'nin çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yaparız" dedi.



"Nihayetinde bu demokrasi, onlar kendi aralarında bir şey yaparsa ona da açıktır" diyen Davutoğlu, bütün bunları değerlendireceklerini, önemli unsurun meşruiyet ve samimiyet sınırlarında kalmak olduğunu söyledi.



Davutoğlu, "Ben her muhalefet partisiyle görüşmemi samimiyetle yapacağım, ülke çıkarı için yapacağım, ahlaki ilkeler temelinde yapacağım. Her şeyi konuşmaya hazırız. AK Parti'nin temel siyasi ilkelerini ihlal etmeyecek her türlü müzakereyi de açık yüreklilikle ve kamuoyunun önünde yapmaya hazırım" diye konuştu.



"Parti kimliği adına kimse 'şu ihtimale kapalıyız, şu ihtimale açığız' diyemez"


Diplomaside "kırmızı çizgi" tabirini hiç kullanmadığına değinen Davutoğlu, "Çünkü siyaset çizgilerle değil istikamet üzerine yürür. 'Kırmızı, yeşil, sarı çizgi' diye bir çizgiyle başladınız mı, kendi alanını daraltmış olursunuz, opsiyonları daraltmış olursunuz" değerlendirmesinde bulundu.



Davutoğlu, "Buradan hareketle bir kaos çıkar, bunun üzerinden de Türkiye'de yarı vesayetçi bir yapı çıkar' diye birisi yol almaya kalkarsa ara rejim gibi, karşılarında dimdik dururuz" dedi.



Kendilerine oy veren seçmenlere seslenen Davutoğlu, şunları kaydetti:



"Verdikleri tek bir oyun dahi zai olmaması için dimdik ayaktayız. Tek bir oy. Yani bize rağmen Türkiye'de herhangi birisi kaosa oynarsa karşılarında dimdik dururuz. 'Kaos' gibi bir sözcüğü bile kullanmak istemiyoruz, uzlaşı gerekiyorsa koalisyon için uzlaşıya da hazırız. Ama uzlaşıya kapıları kapatıp, 'Efendim Türkiye'yi bir riske atacak şekilde piyasada oyunlar oynayalım, ekonomiyi dalgalandıralım, bunun üzerinden AK Parti'ye bir darbe daha vuralım, parlamento içinde şu veya bu yolla bir organizasyon yapalım' olmaz. Bizim parlamento grubumuz sadakatini geçmiş 12 yılda çok iyi ispat etmiştir. Yeni arkadaşlarımızın da bu ilkeler tarafında davranacağına hiç tereddüttüm yok.



Kırmızı çizgilerimizden çok ahlaki, siyasi ilkelerimiz var. Burada biz şekillendiririz. Bizim adımıza kimse kırmızı çizgi deklare edemez, bizim adımıza kimse parti mensubu da olsa, parti kimliği adına 'Biz şunu yapmayız' veya 'Bunu yaparız', bir köşe yazarı veya şu, bu üzerinden, partinin yetkili organları ve benim dışımda. Çok açık söylüyorum, kimse 'şu ihtimale kapalıyız, şu ihtimale açığız' diyemez. Demesi halinde de itibar edilmemesi icap eder. Ama ahlaki ilkelerimiz, siyasi ilkelerimiz var, bunlar da herkesçe malum."



“HDP'liler çıkıp 'Artık PKK silahı bırakmalı' demeli"


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "HDP'nin yapacağı bir şey var. O çok güzel söylemlerle kendini barış sembolü olarak gösteren HDP eş başkanları çıkıp 'Artık PKK silahı bırakmalı' demeliler" dedi.



Siyasetin yeni tabloya uyum gösterip normalleşmesi, gerilim ve çatışma ortamından, propaganda döneminin ithamlarından çıkması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Yeni bir gün doğdu" diye konuştu.



Seçim döneminde meydanların çok gergin olduğunun belirtilmesi üzerine Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:



"Bizim için seçim dönemindeki tartışmalar bitmiştir. Kampanya döneminde herkes halkın gönlüne girebilmek için her şeyi söyler. Girebildiği kadar oy almıştır. Herkes payına düşeni aldı. Herkesin kendi muhasebesini yapması lazım. Ama kendi muhasebesini yapmadan başka partilerin oy oranları üzerinden spekülasyon yapmaya kalktınız mı, önce kendi seçmeniniz sorar, 'Ya yüzde 41'i tartışıyorsun da sen kaç aldın? Hani o yüzde 41 başarısız ise sen yüzde 25 ile yüzde 16 ile yüzde 13 ile nasıl başarılısın" diye kendi seçmeni sorar, ortak vicdan sorar."



"Bize düşen bunun en iyisini yapmak"


BaşbakanDavutoğlu, her zaman koalisyonun çok iyi bir opsiyon olmadığını söylediklerini anımsatarak, şöyle konuştu:



"Halkımıza da bunu anlattık, dedik ki 'Koalisyonlarda ülke 90'lı, 70'li yıllarda zarar etti. Güç biriktirdiğimiz şeyler Menderes dönemidir, Adalet Partisi'nin ilk dönemidir, sonra da rahmetli Özal'ın ilk iki dönemidir, sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığındaki AK Parti hükümetleridir, sonra 62 hükümet olup benim başkanlığımda, buralarda mesafe aldık'. 'Koalisyon iyi değil' dedik, bunu halka arz ettik ama halk dedi ki 'Tamam sen böyle diyorsun ama benim tercihim koalisyondur'. Biz de 'Senin tercihin yanlış' deyip tekrar tartışma açmayız. Önce halkın o tercihinin gerektiğini yaparız. Yeni Türkiye Sözleşmesi'nde de yazdım, olağanüstü kongredeki konuşmamda da söylemiştim, artık millet amir, devlet memurdur. Amir olan millet dedi ki 'Kardeşim ben koalisyon istiyorum', onun tercihi, biz o tercihi tartışmayız. Ama bu o tercihi uygun gördüğümüz anlamına da gelmez. Hala aynı şeyi söylüyoruz 'Koalisyonlar Türkiye'ye zaman kaybettirir'. Ama halk bunu söylemişse bize düşen bunun en iyisini yapmak. Kötü diye düşündüğümüz şeyin en iyisini yapmak. Çünkü kötünün bir de kötüsü var, işlemeyen koalisyon, kriz 79 Türkiye'si. Ona düşürmeyiz ülkeyi. Ne 79 Türkiye'sine ne 2002 Türkiye'sine Türkiye'ye düşürmeyiz. Yani hükümet var mı yok mu belli mi belirsiz mi, ona düşürmeyiz."



Devlet tecrübesinin, millete, ülkeye olan sadakatinin kendisine "8 Haziran sabahı yeni bir Türkiye'ye uyandın, en doğrusunu yap" dediğini ifade eden Davutoğlu, bunu yapmak için gayret sarf edeceğini de söyledi.



"Koalisyonsa en iyisini yapmaya çalışırız milletimiz için, hiç kimseye de kapıyı kapatmayız" ifadesini kullanan Davutoğlu, bunun gerçekleşmemesi durumunda yine meşruiyet sınırları içinde ne yapılması gerekirse onu yapacaklarını belirtti. Seçim sonuçlarında herkese verilen mesajın bulunduğunu belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:



"HDP için mesela, evet, tamam, büyük bir şenlik içindeler. Hayırlı olsun yüzde 13. Onlar için iyi bir oy, güzel. Şimdi ispat vakti. Şunu ispat vakti, seçim kampanyası döneminde yapmadıklarını şimdi yapmaları lazım. Nişantaşı'nda eğer HDP en yüksek oyu almışsa, İstanbul'un en entelektüel ve orta sınıf burjuvaziden oy almışsa demek ki Marksist, Leninist çizgiden yönünü değiştirip, öyle tek tipçi, PKK anlayışından yönünü değiştirip, tek tipçi Kürt ulusalcılığı gibi söylem yerine, Türkiyelileşmek gibi bir noktaya gidecekse, yapacağı ilk şey şu, 'Ben şiddeti, terörü kabul etmiyorum'. Ben şimdi sayıyorum, koalisyondan hoşlanmıyorum ben ama diyorum ki halk bana bir şey söyledi, koalisyon istemesek de yapacağımız bir şeydir. Şimdi o da PKK'yı seçim döneminde bile kullandılar. Baskı için vesaire. Cemil Bayık açıklamalar yaptı, Kandil'den baskı yaptılar vesaire. Şimdi yeni tabloda dönüp demesi lazım ki 'Ey PKK artık ben meşru bir partiyim, silahları bırak' demesi lazım. Şimdi ben HDP'ye Türkiye'nin özgürleşmesi için bir fırsat gibi bakan bütün aydınlarına, bütün HDP'ye oy vermiş seçmenlerime sesleniyorum, dönün ve HDP'ye şunu söyleyin, 'Ben sana oy verirken barış için verdim, uzlaşma için verdim, şimdi senden silahları bırak demeni bekliyorum'. Eğer bunu demezse HDP, verdikleri ödünç oylar da, bir HDP yetkilisi demişti, 'İhanet etmeyiz', ihanet etmiş olur."



Çözüm Süreci


Türkiye'de kimsenin terörü istemediğini dile getiren Davutoğlu, kendilerinin her ne pahasına olursa olsun Çözüm Süreci'ni devam ettirdiklerini söyledi. Bunu devam ettirmeyi güçleri yettikçe sürdüreceklerini belirten Davutoğlu, bir koalisyon hükümetinin Çözüm Süreci'ni nasıl etkileyeceğine ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:



"Koalisyonu kiminle, nasıl yapacağımıza bağlı. Çözüm Süreci konusunda HDP'nin de düşünmesi lazım. Vaktinde atmadıkları adımların bugün nasıl şimdi... Şimdi atabilirler adım. Şu anda HDP'nin Çözüm Süreci'ne yapacağı en büyük katkı ve bir tek onların elinde. Biz tek başımıza şu veya bu yönde bir şey söyleyemeyiz. Yeni hükümet kurulana kadar söyleriz, ben aynen çizgiyi devam ettiririm. Elimde, aldığım yetkiyi bir saniye bile terk etmedim, sorumluluğu da. Ama ondan sonra yeni koalisyon nasıl olacaksa onlarla konuşacağız hep beraber. Fakat HDP yapabilir. Nasıl yapabilir? 'Ben artık terörün yanında değilim, teröre karşıyım'. Diyarbakır'da 4 vatandaşımız öldürüldü. Hükümet olarak, yani güvenlik tedbirini almak bizim görevimizdir, onun için yarın güvenlik toplantısı yapacağım. Buradan söylüyorum, herhangi bir taşkınlıkla, şu veya bu şekilde meşruiyet sınırı dışına kim çıkarsa her türlü tedbiri alırız, hiç gözünün yaşına bakmayız. Tehdit anlamında söylemiyorum, hukuku uygularız. Ama HDP'nin yapacağı bir şey var, o çok güzel söylemlerle kendini barış sembolü olarak gösteren HDP eş başkanları çıkıp 'Artık PKK silahı bırakmalı' demeliler."



"Ayrılıkçı dilin artık karşılığı olmaması lazım"


Aydınlarla HDP arasındaki ilişkinin dönüştürücü bir ilişki mi yoksa AK Parti'yi tek parti iktidarı denkleminin dışında bırakmak için kurulan bir ilişki mi olduğunun sorulması üzerine Davutoğlu, "AK Parti aslında CHP söylemini dönüştürdü. 2002'deki CHP söylemi ile şimdikini karşılaştırdığımızda, CHP fark etti ki o söylemlerle yol alınamıyor, daha vatandaşa hitap etmeye çalıştı. 'Merkez ülke' gibi bizim kavramlarımızı kullandı. CHP söylemini biz dönüştürdük. Katı ideolojik söylemin dışına çıkmaya çalıştı" karşılığını verdi.



AK Parti döneminin etkisiyle HDP'nin de söyleminin de değiştiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:



"AK Parti döneminin etkisi olmasa bugün böyle ödünç oylarla, liberal takınan birçok HDP'li muhtemelen dağda bayırda başka işlerle meşgul olurlardı. Yani Çözüm Süreci yürümemiş olsaydı. Geçmişte de var, bunu kimseyi itham etmek için söylemiyorum. AK Parti'nin açtığı demokrasi çizgisiyle buraya kadar geldiler. AK Parti bu demokratikleşme ortamını sağlamamış olsaydı, 12 Eylül ya da 28 Şubat dönemine benzer dönemler sürüyor olsaydı, onlar bambaşka yerlerde olurlardı, Marksist, Leninist, ulusalcı bu denklemin içinde bir yerlerde olurlardı. Dönüştürdük. MHP'nin de bu anlamda daha içselleştiği bir dil kullanma arayışının olduğunu görüyoruz. Bunlar güzel. Ama esas itibarıyla neticede nerede durduğunuz önemli. Herkese hitap edip edemediğiniz önemli. Burada şimdi sınav HDP için bir sınav, bu dönüştürücü şeyi kullanabilecek mi? Kullanamaz ve hala PKK terörü üzerinden baskıyla bir siyasi formül, bir şey dayatmaya kalkarsa, bu tabii o zaman tekrar güvenlikçi politikaları karşı karşıya getirir. 'Ben şu bölgede şu kadar oy oranı aldım. Dolayısıyla bu bölge artık şu kimliktedir' dediği anda önce İstanbul'da ona oy veren kendi seçmeni karşı çıkar. 'Çünkü ben İstanbul'da yaşıyorum, sen nasıl ayrılıkçı bir şey takip ediyorsun' der. Çünkü İstanbul'da da oy aldı HDP. Böyle bir ayrılıkçı dilin artık karşılığı olmaması lazım."



“Hiç kimseye kapım kapalı değil”


BaşbakanAhmet Davutoğlu, "Bizim için önemli olan Türkiye'nin bütününü kuşatan, bir hükümet modeli etrafında hem zihni egzersiz yapmak hem de siyasi anlamda da bunları muhataplarımızla konuşmak. Hiç kimseye kapım kapalı değil, hele siyasilere kapım kapalı değil bir. Bize oy vermemiş seçmenlere ise gönlüm kapalı değil iki" dedi.



Davutoğlu, HDP'nin hala Nişantaşı'nda kullandığı dili Diyarbakır'da, Hakkari'de kullanamadığını kaydederek, "Veya Kandil'e dönüp de 'Silahları gömün' diyemiyor. Bu sınavı yaşayacaklar, eğer bunu diyebilirlerse normalleştikçe siyaset içinde, bizim siyasal rakibimiz olurlar, oldular, olmaya devam ederler. Buradan hareketle düzen bozucu bir unsur haline dönüşürlerse, yani 'burada bir devlet meşruiyeti var, ama bir de benim meşruiyet alanım var' derse; işte o zaman, içine girdiği TBMM ortamına da ihanet etmiş olur. Kendi oy veren seçmene de ihanet etmiş olur, bu sınav onların önünde. Onlar kendi sınavlarıyla baş başalar" diye konuştu.



BaşbakanDavutoğlu, "Bizim için önemli olan Türkiye'nin bütününü kuşatan, bir hükümet modeli etrafında hem zihni egzersiz yapmak hem de siyasi anlamda da bunları muhataplarımızla konuşmak. Hiç kimseye kapım kapalı değil, hele siyasilere kapım kapalı değil bir. Bize oy vermemiş seçmenlere ise gönlüm kapalı değil iki. Ola ki bizden yüzde 8-9 oranında seçmen başka tercihte bulunmuşsa onları da açık yüreklilikle neden bu tercihte bulunduklarını anlamaya çalışırım, 3 gündür yaptığımız bu birçok şeyle birlikte. Ama kimseye gönlümüzü kapatmayız, kimseye sitem etmeyiz" şeklinde konuştu.



Davutoğlu, seçimin ertesi günü bakanlarla MYK'da toplantı yaptığını, araştırma kurumlarıyla, neticenin arka planını, buz dağının görünmeyen yüzünü görmek istediklerini konuştuklarını ve bununla ilgili detaylı bir analiz yaptıklarını söyledi.



"Bütün seçmenlere gönlüm açık"


Bazı aydınların seçimler öncesinde HDP'yi destekleyen bildiriler yayınlamasıyla ilgili soru üzerine ise Başbakan Davutoğlu, "Seçmen ne mesaj verdi' deniliyor ya, hem bir vatandaş olarak hem bu ülkeyle ilgili düşünceleri kaygıları olan biri olarak ama en önemlisi AK Parti Genel Başkanı olarak, temsil ettiğim ve beraber çalıştığım dava arkadaşlarımla birlikte bir istişare ihtiyacı hissettim, işte yapıyoruz, yarın da dediğim gibi il başkanlarıyla birlikte" ifadelerini kullandı.



Davutoğlu, "Ama benim seçmenden aldığım şey, '12 yıl bana hizmet ettin ama ben bazı şeylerin yanlış gittiğini görüyorum, bir düşün'. Biz düşüneceğiz, seçmen bize 'bu işe bir bak dedi' mi biz bakarız" dedi.



AK Parti'nin yenilenme ve muhasebeye ihtiyacı varsa bu muhasebeden kaçmayacaklarını dile getiren Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:



"Her an muhasebe yaparız, günde en az 5 kere muhasebe yaparız. Kolektif olarak bulunduğumuz AK Parti hepimizin kimliğinin benliğinin bir parçası olarak da bir muhasebeyle, ola ki seçmen dilimizde bir yanlışlık gördüyse, bir tekebbür gördüyse, ola ki davranışımızda bizi 2002'de iktidara getiren tutumdan bir farklılaşma gördüyse; ola ki bizim önem verdiğimiz ilkelerde bir yıpranma gördüyse; bunları tek tek tanımlarız. Bu arada onun için dedim bütün seçmenlere gönlüm açık, tek şey var bunun istisnası demokrasiye aykırı davranan yani açık vesayetçi veya tutumlar içerisinde demokrasiye karşı tutum sergileyenler hariç, hiç kimseye bizim gönül kırıklığımız yok. Hiç bir aydın kesimine, sivil toplum kesimine, hiçbir iş adamları toplumuna yok."



BaşbakanDavutoğlu, "AK Parti'nin yenilenmesi bağlamında ilk adımı yaptık. Büyük bir araştırma yapıyoruz. Bizim seçmenimiz. İki şeyi soracağız. Bir, kendi seçmenimize bizde neyi acaba yanlış gördü? İki, oy veren seçmene hangi formül sizce makbuldür? Nihayette bu müzakerelerle şekillenecek. Tek taraflı bir oyun değil koalisyon, onların da tercihi önemli ama benim de kendi seçmenimin tercihini bilmem, onlara bu modeli anlatabilmem için gerekli. Onu da sorma talimatı verdim, şimdi başladı çalışma. Yani (siz bizim ne yapmamızı istersiniz)" şeklinde konuştu.



"Hükümeti kurma konusunda samimi olacağız"


"Samimi bir şekilde hükümet etmek için görevi sürdüreceğiz" diyen Başbakan Davutoğlu, "Kimle yapalım bunu seçmene soracağız. Yürür yürümez koalisyon o süreç içinde göreceğiz. Önce hükümeti kurma konusunda samimi olacağız" dedi.



İkinci soracakları şeyin kendilerine oy vermeyen seçmenin neden vermediği yönünde olacağını anlatan Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:



"Yani bize veriyordun geçmişte, bunu da çıkarın, neden vermedin, onu görmek. Orada bir iç muhasebe. Üçüncü alan, daha önce gri alanda olup da kemikleşmiş bir şekilde karşımıza geçmiş kesimler varsa; hiçbir önyargı olmadan bu kemikleşmenin kutuplaşmanın sebebini, bu sebebi ortaya çıkarıp, bu sebep üzerinden bütün kesimlere açık bir istişare zemini kurmayı düşünüyorum. Kendi seçmenim oy veren seçmenimle bir istişare, bize oy vermekten vazgeçmiş yüzde 8-9'luk seçmenle bir başka istişare düzeyi, bu yalnız 2011'e göre, 2014 yerel seçimlerine göre 1,5 veya 2'lik bir oy kayması var, hepsini sormak. Sonra da ola ki bir şekilde daha önce bizimle iletişimi olup da şu anda kopmuş bir şekilde bir AK Parti karşıtlığına yönelmiş kesimler varsa; onlarla da her düzeyde konuşmak."



Davutoğlu, "Nihayet biz AK Partiyi niye kurduk, niye bu kadar çaba sarf ediyoruz, sadece AK Partiye oy veren seçmenlere hizmet anlamında değil, Türkiye'nin bütününe hizmet için bu yapıldı. Bu anlamda, balkon konuşmasında 'Yeniden Bismillah' dedim. Yeniden bir başlangıçla bütün bu şeyi gözönüne almamız lazım, bu konuda da hiç kimse tereddüt etmesin. Herkese hem kapımız, hem istişaremiz açık" değerlendirmesini yaptı.



"Kesinlikle, bir buhrana, bir bunalıma, krize izin vermeyeceğiz"


"Birinci sorumluluğumuz, ülkeyi kötü senaryolardan muhafaza etmektir" diyen Davutoğlu, "Etrafımızda bir ateş çemberi var, Ukrayna, Irak, Suriye, Libya, Lübnan, hepsi etnik ve mezhep temelli bir kimlik politikalarıyla bugüne düştüler ve 10 sene önce kimse onların bu duruma düşeceğini bilemiyordu" ifadelerini kullandı.



AK Parti dışındaki partilerin kimlik siyasetlerinin Türkiye'de o kadar kötü bir senaryo vermese bile karşılıklı bir güvensizliğe sebep olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, "Önce o kötü senaryoların dışında ülkeyi tutmak, inşallah tutarız, hiç kimse tereddüt etmesin, tutarız. İkincisi de olumlu senaryo, 2023'te ilk 10'a girmek vesair çizdiğimiz, hedeflediğimiz vizyonu gerçekleştirmek için, bu sefer tek parti hızıyla gidemeyiz; açık söyleyim bunu da, milletimizin tercihi böyle yani kimsenin başına kakma anlamında demiyorum. Tek parti hükümetinin hızıyla gitmek mümkün değil, koalisyonlarda bunu gördük, fiilen mümkün değil" diye konuştu.



Davutoğlu, koalisyonlar döneminde yaşanan sıkıntılar için "Bir başbakan olarak bir bakana talimat verdiğiniz de sizin partinizdense hemen harekete geçer, başka bir partidense en azından belki kendi genel başkanına da sorma ihtiyacı hisseder. Ondan sonra bir de genel başkanı ikna etmek, müzakeresi başlar. Efendim o bakanlıkta o partiye yakın bir bürokrat olur, öbür bakanlıkta bu partiye yakın bir bürokrat olur. İki bürokratın ilişkisi bile zaman alır, biz bunları geçmişte yaşadık. Ama millet böyle takdir etmiş, bunu tartışmayacağız. O zaman olabileceğin en iyisini yapacağız. Kesinlikle, bir buhrana, bir bunalıma, krize izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.



"Tiyatrovari bir koalisyon sürecine girmeyi ben ahlaki görmem"


Erken seçim olup olmayacağına ilişkin soruya da Başbakan Davutoğlu, şöyle yanıt verdi:



"Hemen yeni seçime gidelim demek, milletin şu seçimde verdiği kararı tartışmaya açmak olur. Ben bu karara saygı duyarım, ilk gün söyledim. Bu kararın gereğini sonuna kadar tüketmeden de alternatif bir yola yönelmem. Yani bu kararın gereği nedir, 'sana güvendim, en büyük oyu sana verdim, ama biriyle uzlaşarak hükümet kur'. Milletin bize verdiği talimat bu, şimdi ben bu talimatın gereği olan neyse yaparım. Sonra da bir formül üretebilirsek, millete döner 'sen bizden bunu istedin, biz istemiyorduk, ama sen bize koalisyon kur dedin' işte şu x partisiyle koalisyonu kurduk,' der, millete hizmet ediyoruz diye yola çıkarız. Ama diğerleri bütünüyle yolları kapatırsa, yani bütün partiler kapattılar, kendi aralarında da bir formül üretemediler, o zaman da millete döner 'Sen bana talimat verdin, en büyük parti olarak, git koalisyonu kur' bize kapıyı kapattılar. Kendi aralarında da kuramıyorlar, 'ben tekrar sana geliyorum' yeni bir talimatın nedir', yine bir daha mı koalisyon için uğraşalım, hangimize olursa olsun, tek parti şeyini mi vereceksin, tabii ben bana vermeni isterim' diye tekrar gideriz, ama o zaman gideriz."



Davutoğlu, "Şimdiden bir erken seçim senaryosunu önceleyip de tiyatrovari bir koalisyon sürecine girmeyi ben ahlaki görmem. Samimi bir şekilde girerim, elimden geleni yaparım, herkesle müzakere ederim. Ama nihayette hiçbir şey çıkmazsa, ülke geçici hükümetle idare edecek değil. Meclis de kapalı kalacak değil. Biz, 12 Mart döneminde yaşamıyoruz, 12 Eylül'de yaşamıyoruz. Gideriz halka, tekrar 'Yeni talimatın nedir?' diye, halka sorarız. Talimatı verecek olan halktır" şeklinde konuştu.



"Parlamenter sisteme karşı değilim”


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Parlamenter sisteme ben karşı değilim. Hiçbir zaman da olmadım ama Türkiye'de uygulanan sistem parlamenter sistem değil" dedi



BaşbakanDavutoğlu, seçim öncesindeki söylemlerinin geride kaldığını, isteklerinin mevcut sistemin değişmesi yönünde olduğunu belirtti. Bu açıdan başkanlık sistemini gündeme getirdiklerini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:



"Parlamenter sisteme ben karşı değilim. Hiçbir zaman da olmadım ama Türkiye'de uygulanan sistem parlamenter sistem değil. Parlamentonun merkezde olduğu bir sistem ama parlamenter sistemde parlamentonun çıkardığı hükümettir bütün yetkiyi kullanan. Ama Türkiye'de kendileri gibi düşünmeyen, darbe karşıtı bir cumhurbaşkanı geleceği düşünülerek değil de general kontrollü bir sistem kurdular. Aklı başında hiç kimse 'bu sistem bir parlamenter sistemdir' diyemez. Biz başkanlık sistemine geçmeyi tasavvur ettik, söyledik. Halk bunu uygun görmediğini verdiği oylarla gösterdi, bu yetkiyi vermedi bize. O zaman şimdi var olan sistemi işletmektir bizim sorumluluğumuz. Var olan yapı içinde ne yapacaksa onu yapmak... Küsemeyiz, sırtımızı dönemeyiz, başka yollar arayamayız."



Cumhurbaşkanlığı makamına dönük olarak kampanya döneminde son derece yıpratıcı söylemlerin kullanıldığını ifade eden Davutoğlu, artık bu söylemlerin terk edilmesi gerektiğini dile getirdi.



Artık karşılarında yeni bir tablonun var olduğunun altını çizen Davutoğlu, "Herkes bu tabloyu meşruiyet sınırları içinde var olan sistemi işletecek şekilde kullanmalı. Yani ben görevi aldım diyelim; turları tamamladım. Cumhurbaşkanımıza; 'Sayın Cumhurbaşkanım istediğim halde olmadı' dedim ve iade ettim. Cumhurbaşkanı da sayın Kılıçdaroğlu'na veya kime verecekse görev verecektir. Bu sistemin işlemesi için görevi alacak olanın Cumhurbaşkanlığı makamını artık tartışma konusu yapmaması lazım" dedi.



"Sistem değişmediğine göre artık taşların yerine oturması lazım"


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Pazartesi günü yapmış olduğu açıklamayı bütün partilerin dikkatlice okumasını rica eden Davutoğlu, şöyle devam etti:



"Sayın Cumhurbaşkanımızın o açıklaması bugünkü sistem içinde kendisine düşen görevi, rolü, siyaset üstü konumu ile hepimize uyarıda bulundu. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu tutumunun karşılık görmesi lazım. Belirsizliğin giderilmesi için rolleri dağıtacak olan, görevi verecek olan Cumhurbaşkanımızdır. Anayasa böyle söylüyor. Kişi neredeyse makam orasıdır. Bunları kim tartışmaya açarsa belirsizliği artırır, gerek yok. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu yeni açıklamasıyla 'ben bütün partilere eşit mesafedeyim' demiş oluyor. Sistem değişmediğine göre artık taşların yerine oturması lazım. Taşların yerine oturması için bir fırsat bu, hepimiz için bir fırsat. Taşları yerine oturtalım. Taşları yerine oturttuktan sonra herkes kendi görevini var olan anayasal sistem içinde yetki ve sorumlulukları da almış bir şekilde üzerine düşeni yaparsa koalisyon görüşmelerinde hem rahat bir rol almış oluruz, hem millet rahat eder, hem de bir uzlaşı kültürü doğar."



Davutoğlu, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile ihtilaflarının olduğunu ama Sezer'in bulunduğu makama hürmette asla kusur etmediğini, büyükelçi unvanı taşıdığı dönemde Şam'da yaptığı bir görüşmeden dolayı Sezer'in ihtiyaç duyması halinde gelerek bilgi verebileceğini söylediğini aktararak "Ben makama hürmette kusur edemem. O da sağ olsun 'Böyle bir şeye ihtiyaç hissetmiyorum, güvenim tamdır' anlamında cevap geldi bana, gitmedim. Şunun için bunu zikrediyorum. Bizler, makamlara saygı gösterirsek, o makamlardan saygı görürüz. Siyasetin, insani ilişkilerin kurucu rolü bu, evlilikte bile böyledir, sevgidir. Sürükleyen unsur saygıdır."



"Her yeni şey, bir şenliktir. Meclis de yeni bir şenlik"


Saygı olmadan sevginin yaşayamayacağına dikkat çeken Davutoğlu, "İlla sevgi olması gerekmiyor. Birbirimizi sevsek çok iyi ama siyasette birbiriyle çok da hoşlanmayan kişilerin devlet ahlakı gereği saygıda kusur etmemeleri lazım. Ondan sonra yeni kurulacak hükümetin işleyiş biçimi vesaire bunların hepsi konuşulur. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu açıklamalarıyla bugün de Sayın Baykal ile görüşmesi, dün Sayın Cumhurbaşkanımızla görüştüğümüzde benzer konular aramızda geçti" dedi.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP milletvekili Deniz Baykal ile görüşmesinin olumlu olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:



"Nihayet Sayın Baykal en yaşlı üye sıfatıyla Meclis'i açacak, ilk süreci o başlatacak. O Meclis, ne kadar iyi açılırsa, ne kadar uzlaşı ortamı içinde açılırsa, ne kadar bir şenlik gibi açılırsa... Her yeni şey, bir şenliktir. Meclis de yeni bir şenlik. Herkes buruk olabilir aldığı oy nispetinde. Meclis'in kendisi bir demokrasi şenliği yeridir. Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Baykal ile ilk Meclis'i açacak olan başkanla görüşmesi olumludur. Bunu herkesin böyle görmesi lazım. 'Niye Cumhurbaşkanı görüşüyor?' diye değil."



"Şu anda bir şans var hepimiz için, sistemi rayına oturtmak"


BaşbakanDavutoğlu, koalisyonun partiler arasında olacağına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:



"Sayın Cumhurbaşkanımız krizi çözmek için gerektiği anda devreye girer. Koalisyon müzakereleri, AK Parti ile CHP arasındadır, AK Parti ile MHP arasındadır, HDP ile diğerleri arasında, vesaire. Koalisyon müzakerelerinin doğası, partiler arasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız koalisyon müzakerelerinin parçası değildir. Parçası haline getirmek de doğru değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız koalisyon müzakerelerinde olabilecek bir tıkanmayı aşabilecek bir makamdır. Onu, şöyle veya böyle kanallara açabilir, yardımcı olabilir ama koalisyon müzakereleri partiler arasındadır. Partiler arasında olması, parlamenter demokrasinin bir gereğidir. Hani o çok parlamenter demokrasi vurgusu yapıldığı için söylüyorum. Bunun için herkesle biz görüşürüz, onlar da bizimle görüşür.



Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Baykal ile görüşmesi koalisyon müzakeresi değildir. Herhangi bir şekilde mesaj iletme de değildir. Bu, işin doğasına aykırı olur. Yeni Meclis'in en yaşlı üyesi vasfıyla yürütülen bir toplantıdadır. Bu anlamda yeni Meclis'in ilk işareti olarak da olumludur. Hepimizin en asli görevi, sistemi işletmek. Sistemin tıkanmaması lazım. 'Cumhurbaşkanına gitmiyorum' diyerek sistemi tıkayan taraf sorumlu olur. 'Cumhurbaşkanı bana görev verecek ama ben Cumhurbaşkanının katına çıkmam' o anda sistemi tıkayan bunu kim derse odur. 'Sayın Cumhurbaşkanı şunu yapmazsa ben onunla görüşmem.' Sayın Cumhurbaşkanı'na sen bir kural dikte edemezsin. 'Sen önce işte şurayı terk etmezse, böyle olmazsa...' O konudaki görüşünü yine mahfuz tutabilirsin. Ama şu anda bir şans var hepimiz için, sistemi rayına oturtmak. Bu çok önemli bir şey. Bu sistemi rayına oturtmak, herkes için, hepimiz için söylüyorum. Cumhurbaşkanlığı makamı için, Hükümet kurma çalışmaları için, muhalefet için 'Gelin güzel bir başlangıç yapalım.' Kimse semboller üzerinden birbirine siyasi gol atmaya kalkmasın. 'Ben şuraya çıkmam, şu sebep', şu anda semboller vakti değil."



Şu anın rasyonel davranma vakti olduğunu belirten Davutoğlu, "Makul davranma, akli davranma anı. Kampanya sırasında mazur görülebilir semboller üzerinde konuşmak ama şimdi akılla konuşmak lazım. Hisle değil. Hisle konuşsak, açıkçası bizler hakkında öyle şeyler söylendi ki 'Şunlara gönlüm kırık, görüşmem' demem lazım" ifadesini kullandı.



İnsani olarak hala gönül kırıklığının sürdüğünü ifade eden Davutoğlu, "Devlette kavga olmaz, devletin tepesinde kırgınlık olmaz, millete de küsmek olmaz" dedi.





#AK Parti
#seçim 2015
#Başbakan Ahmet Davutoğlu
#TRT
9 yıl önce