|

Kemalettin Özdemir sessizliğini bozdu

Bir dönem Fethullah Gülen'e en yakın isim olan Prof. Dr. Kemalettin Özdemir sessizliğini TVNET'e bozdu. Paralel yapının dağılma sürecine girdiğini belirten Özdemir, yapının devletle savaşının 1994'te başladığına işaret etti. Paralel yapının Recep Tayyip Erdoğan'dan daha belediye başkanıyken hazzetmediğini belirten Özdemir önemli açıklamalara imza attı.

Yeni Şafak
20:02 - 5/06/2015 Cuma
Güncelleme: 02:00 - 6/06/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Paralel Yapı'yı en iyi tanıyan isimlerden biri olan Özdemir'in açıklamaları şöyle:



Ankara'da doğdum. Aslen Siirt-Tilloluyum. 1961'de Ankara'da askerlik yaparken Fethullah Gülen'i görmüşlüğüm tanımışlığım vardır. Ama sadece o kadar. 1968'de İzmir İslam Enstütüsü'nde öğrenime başladım. 1975'te okulumu bitirene kadar evlerde kaldım. Bu dönemde Gülen'i daha fazla tanıdım. 1975'te doktorama başladım. 1980-85 yılları arasında Diyanet teşkilatında geçti. Daha sonra yurt dışında çeşitli görevlerde bulundum. Şu anda Sakarya Üniversitesi'nde öğretim görevlisiyim.



'Emniyet imamlığım 1980'de başladı'

Cemaatin emniyet içinde yayılmasını sağlayan ilk ekiptenim. 1980'de 'emniyet imamlığım' başladı denebilir. Arkadaşlara sohbet verirdik. O dönemde dinleme, soru çalma falan yoktu. O dönem güzel bir dönemdi. Polisler çok soru sorardı. 'Ailemizi emniyetin tahsis ettiği araca bindirebilir miyiz?' diye sorarlardı mesela. O dönemde imamlık çok zevkliydi. Onlara 'Sizi gibi düşünen arkadaşlar varsa onlar da gelsinler' dedik. Öyle de oldu. Gerçek manasıyla o dönem gerçekten imamlık mevcuttu.



Şimdiye kadar konuşmamasının nedeni...

Bir itibar suikastı yapıldı. İftira, gıybet yapıldı. Şu kadar maaş alıyor dendi, cemaat kuracak dendi. Bu iftiraların çoğu şimdi hapiste. İçeri girmeyenler de kendilerine ne zaman sıra gelecek diye tir tir titriyor. Allah'ın adaleti tecelli etti. Bu nedenle şimdiye kadar konuşmadım. Sebataycı, Selanik dönmesi' biri benim için "Alüfte'ye giden Kemalettin Özdemir'dir" iftirası attı, onu mahkemeye verdim.


Ayrıca İslam dünyasının kan revan olduğunu, insanların sırf Müslüman oldukları için öldürüldüğü bir dünyada kendimi müdafaa etmeyi dini samimiyetimle bağdaştıramadım.



FBI tarafından göz altına alınması...

2003'te Gülen ABD'den beni aradı. Geldiğimde ismini vermemi ve kampın adresini vermemi istedi. O zamana kadar biz iş adamlarının adresini verir sonra kampa giderdik yine. Direkt kampın (Pennslyvania) FBI'ın kendisini aradığını ve beni hakkımda soru sorduğunu söyledi. O da benim hakkımda olumlu konuşmuş. O dönemde emniyet imamı değildim. Buna şaşırdım. ABD Büyükelçiliği'ni aradım, FBI temsilcisi ile konuşmak istedim Keith Owens isimli birinin ismini verdiler. Onun büyük elçilikteki ofisinde görüştük. 'Beni niye araştırıyorsunuz' dedim. 'Bu zatı tanıyoruz. Ona zarar verebilecek kişileri araştırıyoruz' dedi. Ben buna da şaşırdım, kendisine (Gülen'e) ne tür zararım olabilir diye düşündüm. ABD'ye gitmeden de kendisini aradım, 'Gidiyorum' dedim. New York'a inişte göz altına alındım. Parmak izlerimi aldılar, soru sordular. 'Vizeniz Washington'dan iptal edilmiş' dediler. '24 saat sonra dönebilirsiniz' dediler, hatta 'ABD'ye iltica etmek isterseniz başvurabilirsiniz' dediler. Elbette reddettim. Sonra nezarethaneye götürdüler, sorguladılar.


Bu olayın nedenini çok sorguladım, çok başvurdum ama her seferinde 'Araştırmamız devam ediyor' dediler.



Cemaatin örgüt haline gelmesi...

1990'ların sonlarında ABD'ye bir gidiş gerçekleşti. Biz de Asya'da Afrika'da görevdeydik. Cemaatin bir dış bağlantısı oldu. Yurt dışına açılındı. Papa ile görüşme oldu, 'diyalog' adı verilen süreç başladı. Yahudi lobisi ile görüşüldü. Dış güçler bu yapının içine sızdı. Bir güç zehirlenmesi de oldu diye düşünüyorum.



Hiçbir İslami bir yapıya da benzemez bu yapı çünkü sadece 1 kişinin emriyle olur. Her şey için tek merciye sorulur. Eğer bir kanunsuzluk varsa, bir yanlış varsa en üstteki kişinin haberi olmaması gibi bir şey söz konusu olamaz. Her şey tek bir kişiye sorulur. Bu yapı en ufak farklı sese tahammül etmeyen bir yapıya sahiptir. Her şer oraya sorulur. Ondan habersiz hiçbir operasyon olması mümkün değil.



Turizm, tekstil, basın yayın, banka, sigorta sektörlerine girdiler. Dolayısıyla cemaat tabir ettiğimiz güzel insan yetiştirme amaçlı yapılar değişti, bunlar ikinci plana atıldı. Bu da bu yapıyı çok farklı yerlere getirdi. Ticarileşme başlayınca bir takım cemaatleri rakip görmeye başladılar.



Böylece her şeye hükmetme duygusu gelişti. Onların dışında hiçbir operasyon, atama olmasını istemezlerdi.



Cemaatten ayrılması...

Devlette çalışanlara çeşitli kurallar konuldu. Mesela insanların başlarını bir gecede açtılar. Bu korkunç bir şeydi. İtikadi bir savrulma yaşandı. Bunlar dinimize ters hususlar. Amel bakımından savrulma yaşandı. İnsanlar dinden uzaklaştılar. İşte tüm bunlara 'evet' demezseniz kenarda durmak zorundasınız. Afrika'ya gittim ama bunu sürgün olarak görmedim.



Gülen kendisini niye hedef aldı?

Bunu ben de merak ediyorum. Belki de beni kendisine rakip gördü. Bazı insanlar benim hakkımda Gülen'e haber uçurmuş olabilir.



'Montaj konusunda tecrübeliler'

Bu yapı benim üstümden Milletvekili Meral Akşener'e saldırınca konuşmaya karar verdim. İffetli bir kadına saldırıda bulunulunca susmamam gerektiğini anladım. 1 milyon insanın dinlenmesinden bahsediliyor. Kendilerine bir arşiv hazırladılar. Montajlar yaptılar. Akşener'le ilgili bu bahsedilen kaset de böyle bir montaj olabilir.


Cemaati böleceğimden korktular. Sağlığımın bozuk olduğu iftirası yayıldı. Baktım çevremdekiler bile buna inanmaya başladılar. Cemaat yapı itibar suikastları yapıyor. Onlar için kaset yapmak montaj yapmak kolay değil. Bu konuda çok tecrübeliler.



'Devletin imkanlarını kötü amaçlar için kullandılar'

Ülkemize mazlum milletlerin hamisi durumunda. Ama maalesef bu ülkemiz bu yapı tarafından zaafa uğratılmaya çalışılıyor. Bu ülke MİT tırları vesilesiyle sanki teröristlere yardım ediyormuş gibi gösterildi. Bu durumu ben kabul edemedim. Ülkemle ilgili bu algı operasyonunda benim de söz söylemem gerektiğini düşündüm.



Bir taşeronluk söz konusu... Haçlı Seferleri zamanına dayanıyor. Bir kısım, devletin tüm imkanlarını kötü emelleri için kullanıyor. Ben Cumhurbaşkanımızın yaklaşımlarını doğru buluyorum. Kendisi sayesinde Türkiye şu anda mazlumların hamisi oldu. Başörtüsü zulmü Erdoğan sayesinde bitti. Kendisi Türkiye'nin istikrarını temsil ediyor. Eğer Türkiye'nin bu istikrarı bozulursa Müslüman dünyası için de iyi olmaz.



'Paralel yapı dağılma sürecine girdi'

Bu yapıda ilk başlarda okul öncesi yer bulamamış tanıdığı olmayan kenarda kıyıda köşede kalan gençler alındı, himaye edildi. Bunların hayatlarını borçlu oldukları bir yapıya girdiler. Eskiden biz insanların öğretmen olmasını isterdik. Onların insanlara yararlı olmasını arzu ediyorduk. Öyle bir süreç yaşandı ki insanlar bu yapıya karşı konulmaz bir itaat içine girdiler. Başka bir şeyi düşünmez hale geldiler. Yapının da beyin yıkama metotları var.


Ama çok fena dağılma sürecine girdiler. Mesela Ankara'da iki tane okul kapandı. Çünkü öğrenci gelmiyor. Eskiden aldıkları paranın dörtte birine öğrenci kayıt ettirmeye çalışıyorlar.


Eskiden 'Güneydoğu'da dershaneler olmasa şu kadar insan dağa çıkardı diyenler şimdi dağa çıkanları destekleyenlerle birlikte hareket ediyor. Bu korkunç bir savrulma.



'Savaş 1994'te başladı'

Devlet-cemaat savaşı 1994'te başladı. Tayyip Bey (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) kabul edilemeyen bir insandı. Belediye başkanıyken bile kabul edilmeyen bir insandı.


Ben yine de devlet-cemaat savaşı beklemiyordum. Bu yapı biraz güç görünce pusan bir yapıydı. Artık nasıl bir güç varsa arkalarında...


Devletle savaşılmaz. Devletle savaşan yenilgiyi göze alarak savaşır. Şimdi görüyoruz insanlar nasıl kaçıyor. Devlet babalığını gösterdi. Yemen gibi yerlerde savaş içinde kalan okulların personellerini aldırdı, kurtardı onları. Dağılma süreci yaşanıyor. Aileler parçalandı. Eşler boşanıyor. Kocası Zaman gazetesiyle ilgili olumsuz söz söyledi diye boşanıyor. Şirket ortaları ayrılıyor. Öyle korkunç bir yapı. Böyle gayri milli bir yapının kısa vadede bile başarılı olması mümkün değil.



Amerika'daki şahsın tüm görüşmeleri kayıt altına alınıyordu, Kandilli'de bir arşivde bulunduruluyordu.



'Hakan Fidan dış güçlerin istemediği biriydi'

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a beye yapılan saldırılar niye yapıldı... İsrail mi istedi yoksa oraya planladıkları biri mi vardı bilemiyorum. Zannediyorum oyun içinde oyun vardı. Türkiye'de o konuma gelebilecek en iyi insanlardan biriydi. Ketumdu, güvenilirdi. vatanseverdi. Bu yapının ona düşman olması için hiçbir neden yoktu. TİKA'da önemli işler yaptı ki biz de zamanında TİKA'dan destek gördük. Belki Fidan dış güçlerin istemediği bir isimdi, cemaat de muhtemelen taşeronluk yapmış olabilir.



'Zaman ve Samanyolu milletin malıdır'

Okulların açılmasında yabancı desteği yok. Hepsinde saf temiz Anadolu insanının katkıları var. Ha şimdi niye nasıl kullanılıyor ayrı ama sermayesi tamamen millidir. Samanyolu, Zaman gibi medya şirketleri de böyle. Sahibi olarak bir isim yazar belki künyede ama sahibi millettir.



'Çin istihbaratı okula izin vermedi'

Dönemin başbakanı Bülent Ecevit Çin'de okulları açılması için aracı oldu. Çin istihbaratı geldi burada araştırma yaptı sonra anlaşma iptal edildi. Çin devleti sonra 'Ne kadar para harcadıysanız vereyim gidin' dedi. Sanırım CIA projesi diye istemediler. Rusya'daki okullar için Üzeyir Garih aracı oldu.


İsrail'de okul açmak için bu yapıdan Ankara'daki büyük elçiliğe gidildi. Kibarca reddedildi. İran'a başvuruldu, İran 'Neden gelmek istiyorsunuz bizde eğitim Türkiye'den iyidir' dendi. 'Eğitimle insanları dine yönlendirme' amacında olduğumuzu söyleyince oradaki yetkili 'Çok güzel bir niyet, verin bize gereken parayı biz Gülen adına açalım o okulu' diyip geri çevirdiler!



Bu yapı dinle arası çok iyi değil. Cumhurbaşkanlığı Erdoğan'ın samimi dindarlığı hoşlarına gitmedi. Eğemediler. Öyle kadrolar, operasyonlar istendi ki... Milletvekili listeleri verildi. Hükümet de samimi olarak yaklaştı elinden geleni yaptı.



'Türkiye Suriye, Yemen, Irak gibi olma tehlikesiyle karşı karşıya'

Bu seçim çok önemli. İnsanlar vicdanlarına göre hareket etmeli. Tüm dünya İslam'ın bayraktarı bu ülkeyi diz çöktürmeye çalışıyor, taşeronlar kullanıyor. Vereceğimiz oyların çok önemi var. İleride hesap veremeyeceğimiz şeyler olabilir.


Bu harekete gönül verenlere ve tüm Müslümanlara şu çağrıya bulunmak istiyorum. Allah ve Resulünün dışında hiç kimsenin beyanı kusursuz değildir. Hatasız ve kusursuz olan sadece peygamberlerdir. Allah'ın adını yüceltme davası hiçbir şeye alet edilemez. Allah davasına hizmet herhangi bir insanın yapabileceği bir şey değil. Seçilmiş insanlar yapabilir. Türkiye Suriye gibi Yemen Irak gibi olmayla karşı karşıya. Bunun vebali çok ağırdır. Mağdur mazlum Müslümanların bizim üzerimizde büyük vebali olmaktadır. Davranışlarımızı buna göre ayarlamalıyız. Bizim başka milletimiz bayrağımız yok. Bir yanlış bizi Suriye Yemen gibi yapmak isteyen güçlerin emellerine yağ sürebilir."


#Kemalettin Özkan
#Fethullah Gülen
#TVNET
9 yıl önce