Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, piyasaya yeni çıkan kitabı 'Cemaat'in İflası'nda paralel örgüt yapılanmasını deşifre ediyor. Cemaatin yargı içerisine nasıl çöreklendiğini kitabında anlatan Avcı, paralel yapının karşısına çıkan engelleri aşmak için en büyük koz olarak yargıyı kullandığını söyledi. Avcı, “Yargı cemaat elinde en korkunç silaha dönüştü. Cemaat istediği cezayı onaylatacak, istediği kararı bozduracak hale geldi. Davası olan herkesin cemaatin elinden geçeceğini hissettirdiler. Yargı güçleri ile önce emniyeti sonra orduyu tutuklattılar” dedi.
ÖYM'lerde görülen davalarda cemaatin istediği insanların tutuklanması konusunda ciddi ilerleme sağlandığını belirten Avcı, “Cemaatin istediği karara uymayan hâkimler baskı, tehdit ve şantajla yola getiriliyor veya görev yerleri değiştiriliyordu” diye konuştu. Avcı, mahkemenin tahliye kararı vermemesi için davasına bakan üyelerin bile yerlerinin değiştirildiğini anlattı. Hakim Oktay Kuban'ın kendisine anlattıklarını aktaran Avcı, Kuban'ın kendisine 'Senin davan niye ilk önce 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açıldı ve sonra görevsizlik verilerek 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi biliyor musun? diye sorduğunu belirterek, 'Herhalde davayı uzatmak için yapılmıştır' diye cevap verdiğini söylüyor.
Oktay Kuban ise gerçeği ortaya çıkaran şu açıklamayı yapıyor: “Sizin itirazınız, en son tahliye talebiniz 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne denk gelmişti. Mahkemenin iki üyesi Tuncay Aslan ve Yılmaz Alp'ın odasında tesadüfen misafirdim. Dosyanızı incelemiş ve tahliye için oy vereceklerini söylediler. Fakat üyeler tutukluluğun devamı için oy verdi. Bunu onlara sorduğumda mahkeme başkanının onlara, 'Polislerin tüm heyet üyeleri hakkında dosya oluşturduğunu, eğer Avcı tahliye edilirse bilgilerin basına verilir ve sıkıntı doğurur. Nasılsa dosya bize gelecek, çok kişi tahliye edilecek, o zaman Hanefi Avcı da usule uygun şekilde tahliye edilir, kimse bir şey diyemez' dediğini aktarıyor. Avcı, 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2 üyesi Tuncay Aslan ve Yılmaz Alp'ın yerlerine yeni üyelerin atanmasıyla, tahliyesine engel olunmaya çalışıldığını söyledi.
Hükümetin, 2013 yazında emniyet içerisindeki atamalarla cemaatin önünü kestiğini dile getiren Avcı, önünü göremeyen cemaatin Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki hükümeti devirmeye kalkıştığını aktardı. Avcı, “Emniyet içerisinde yapılan tayinler ile cemaatin hâkimiyeti kırıldı. Önünü göremeyen cemaat zamanlama hatası yaptı. Başbakan'ın direnişi, halkı yanına alarak meşru zeminde destek bulması ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile bazı valilerin aldığı tavır üzerine darbe kıl payı başarısız oldu” diye konuştu. Cemaatin yargıdaki faaliyetlerine ilk darbeyi Anayasa Mahkemesi'nin Başbuğ kararı ile aldığını ifade eden Avcı, “İstanbul Adliyesi'ndeki 20. Ağır Ceza Mahkemesi tüm Ergenekon sanıklarını tahliye ederek cemaatin hukuksuz yargısına ilk karşı yargı içi direnişi koydu. AYM'nin, balyoz davasıyla ilgili ÖYM'nin verdiği Yargıtay'da onaylanmış kararda adil yargılama ilkesinin ihlal edildiğine oy birliği ile karar vermesi, yargıdaki cemaat destekli tüm uygulamaların hukuka aykırı olduğunun
en yüksek yargı merciine tescil edilmesiydi. Böylece cemaate tabi yargı meşrutiyetini yitirdi” dedi.
