Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, aralarında Yeni Şafak'ın Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin de bulunduğu gazeteciler ile yaptığı görüşmede şunları söyledi:
"Çok önemli adımlar attık. Kardeşlik Projesi adı altında reformlar yaptık. Biz bu adımları atarken, reformları yaparken bir pazarlığın parçası olarak bunları yapmadık. Halkımıza dönük temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi konusunda doğru bildiğimiz ne varsa bunları yaptık ve yapıyoruz.
Biz HPD ile rakibiz. Siyasi bir rekabetimiz var. Birbirimizi eleştireceğiz, tartışacağız.. Bu başka bir şeydir. Bu süreç başarılı ile sonuçlanınca da bizim HDP ile siyasi mücadelemiz devam edecek. Çünkü biz onların siyasi anlayışlarını kabul etmiyoruz. Bu anlayışın bölgede Kürtlerin faydasına, değer dünyasına uygun olduğunu da düşünmüyoruz. Kürtleri de bu anlayışa teslim edecek değiliz.
Çözüm Süreci'nde devam eden görüşmeler bağlamında HDP'nin üstlendiği bir rol var. Bu çerçevede onların daha dikkatli hareket etmesi lazım.. Selahattin Demirtaş'ın Sayın Cumhurbaşkanına dönük açıklaması veya süreçle ilgili zaman zaman negatif açıklamaları uygun olmadığını düşünüyorum.
Bu süreci Ak Parti, Tayyip Erdoğan başlattı. Bugün son ankete göre Çözüm Sürecine destek yüzde 68 oranında. Bir sürece eğer yüzde 70'ler civarında toplumsal destek varsa bunu doğru anlamak gerekir. Bu destek HDP'ye ve Selahattin Demirtaş'a olan güvenle ortaya çıkmadı. Öyle olsaydı onların oyu 7-8'lerde kalmazdı. Bu büyük bir siyasi hareketin, yüzden 52 ile seçilen bir Cumhurbaşkanının topluma verdiği güvenle oluşmuş destektir. Bu süreci HDP'ye rağmen biz başlattık ve bu noktaya getirdik.
Cumhurbaşkanı devletin başındaki kişidir. Çözüm Süreci de sadece bir hükümet politikası değil devlet politikasıdır. Bütün kurumların bu sürecin ruhuna uygun hareket etmesinde Cumhurbaşkanının önemli rol oynamaktadır. Adeta bir orkestra şefi gibi, kanaati ve iradesi önemlidir. Hükümetin bu konudaki kararlılığı, samimiyeti ve güçlü iradesi ne kadar önemliyse, Cumhurbaşkanının da kararlılığı ve konun arkasında olmadıysa o kadar önemlidir.
AK Parti'nin oyunun çok üstünde toplumsal destek var. Sadece AK Parti ve artı HDP değil, bu oran MHP ile CHP'nin neredeyse yarıya yakını, zaman zaman eleştirseler de süreci özümseyip kabullendiklerini, kanın durmasını istediklerini gösteriyor. Bu da çok önemli bir noktadır.
Süreçten çok hazzetmeyen, menfaati bozulan bir takım çevreler ile örgüt içindeki bazı yapıların bu süreci 'nasıl bozabiliriz' arayışı içinde olduğu da anlaşılıyor. Burada eller tekrar tetiğe yönelirse, 'bu ateşe nasıl benzin dökebiliriz' diye bir çaba olursa bu ateşi yakanlar yanarlar. Burada kamu düzeni ve güvenlik konusunda ne yapmak gerekiyorsa ve de sürecin selametini sağlamak için ne gerekiyorsa bunlar yapılır. Bir takım provokasyonlar düşünüyorsa birileri devlet gereken tedbirleri alır ve yapanın yanında kar kalmaz. Herkes bedelini öder. Ateşle oynayan kendi yanar.
Biz bu süreci başlattığımızda HDP Meclis'te değildi. Siyaset yapmanın tek yolu da Meclis'te olmak değil. Meclis'te olmayan bir sürü siyasi parti var. Bunlar dağa mı çıkıyor. “Meclis'te olmazsam dağa çıkarım" gibi bir tehdit demokraside yer almamak anlamına gelir. Millet karar verir barajı aşıp açmayacağına. El birliği ile senin barajı geçmen için mi çalışacağız? Millet destek verirse geçer. Vermezse de hiçbir şey olmaz. Kıyamet de kopmaz. Her şey yolunda devam eder."
