|

Yaşlılar birer külfet değiller

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yaşlılarla yapılan anketlerde, onların büyük bir çoğunluğunun sıcak bir aile özlemini dile getirdiğini belirterek, 'Yeni nesil gençlerin, anne ve baba ile aynı evde yaşamak istememesi, neredeyse evliliğin olmazsa olmaz şartlarından birisi.' dedi.

Aa
00:00 - 30/09/2011 Cuma
Güncelleme: 15:13 - 30/09/2011 Cuma
Yeni Şafak
Yaşlılar birer külfet değiller
Yaşlılar birer külfet değiller

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yaşlılarla yapılan anketlerde, onların büyük bir çoğunluğunun sıcak bir aile özlemini dile getirdiğini belirterek, 'Yeni nesil gençlerin, anne ve baba ile aynı evde yaşamak istememesi, neredeyse evliliğin olmazsa olmaz şartlarından birisi. Ben bunu hem sosyolojik bakımdan hem toplumsal sağlık ve refah hem ahlaki değerlerimiz hem de insani değerlerimiz açısından fevkalade sakıncalı buluyorum' dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde, Bursa Valiliği ile Türkiye Yaşlı Bilimleri ve Teknolojileri Vakfı (TÜYEV) iş birliğiyle düzenlenen 'Uluslararası Yaşlanma ve Yaşlılık Kongresi', Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle başladı.

Başbakan Yardımcısı Arınç, törende yaptığı konuşmada, yaşlıların toplumla bütünleşmesi, kaybolan statü ve rollerin yeniden kazanılması, yaşlıların toplumdaki rol ve işlevlerinin güçlendirilmesi ve artırılması, boş zamanların değerlendirilmesi gibi konuların 'insani' bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğini söyledi.

Arınç, 'yaşlılık' denildiğinde bakıma muhtaç, güçlükle yürüyen, değişime kapalı, sosyal ilişkileri zayıflamış, yalnız ve mutsuz kişilere değil, tecrübe ve bilgelik gibi yaşlılığın olumlu yönlerine vurgu yapılmasını önemine dikkati çekerek, 'Türk toplumu olarak biz, aile yaşantısına büyük önem veren, yaşa hürmet gösteren bir kültür, inanç, geleneğe sahibiz. Değişim ve toplum yapısına karşın, bu güzel hasletlerimizi muhafaza etmeliyiz. Yaşlılarımıza eve kapanmış, en yakın arkadaşı televizyon olan bir hayattan, daha fazlasını sunmalıyız' diye konuştu.


'FEVKALADE SAKINCALI BULUYORUM'

Burada bir konuya dikkat çekmek istediğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

'Yaşlılarla yapılan anketlerde, onların büyük bir çoğunluğu sıcak bir aile özlemini dile getirmektedir. Hepinizin malumudur, batı ülkelerinin en büyük problemi, sağlıklı bir aile müessesesini yaşatamamak, aileyi koruyamamak olmuştur. Batıdaki bir aile çekirdek bir aile olarak anne-baba ve reşit olmamış, bir veya en fazla iki çocuktan oluşmaktadır. Çok çocuklu anne-baba, dede, büyük anne ve torunların birlikte yaşadığı geniş ailenin izine batıda rastlamak artık mümkün değil. Maalesef şehirleşmeyle birlikte, ülkemizde özellikle büyükşehirlerde geniş aileler, kaybolmaya başladı. Yeni nesil gençlerin, anne ve baba ile aynı evde yaşamak istememesi, neredeyse evliliğin olmazsa olmaz şartlarından birisi. Ben bunu hem sosyolojik bakımdan hem toplumsal sağlık ve refah hem ahlaki değerlerimiz hem de insani değerlerimiz açısından fevkalade sakıncalı buluyorum.'


'BİZİM VİCDANLARIMIZA EMANETTİR'

Arınç, yaşlılara 'öf' bile demeyen bir inancın mensubu olduğumuzu dile getirerek, şöyle dedi: 

'Yaşlıların birer külfet değil, 'bilge' olarak kabul edildiği, 'aksakalılar' diye hürmet gördüğü, baş tacı edildiği bir toplum değerlerinden gelmekteyiz. Yaşlılarımız, hem birey olarak hem de toplum olarak bizim vicdanlarımıza emanettir. Bugün soframızdaki lokmayı, aldığımız nefesi onların varlığına borçluyuz. Onlar, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığımız bu dünyanın dünkü sahipleridir. Onlar, yalan dünyamızda, insanlığın izleri, kısa hayatımızın bereketidir. Yaşlandıklarında onlarla geçireceğimiz her dakika onları memnun ve mutlu ettiğimiz her saniye, bizim insanlık hanemize koyduğumuz birer artı değerdir. Onlardan alacağımız dualar, cennet kapısının anahtarıdır. Sakın onları 'bakıma muhtaç, bir çift boğazdan' ibaret görmeyelim. Onlara gösterdiğiniz veya göstereceğiniz her güler yüz, her merhametli dokunuş her manalı bakış hem bu dünyayı hem de insanlığımızı anlamlı kılacaktır.'


'EVDE HASSAS BİR TERAZİ GİBİ'

Geçtiğimiz günlerde bir gazetede, bu konuda yayımlanan İskandinav ülkeleriyle ilgili bir haberi hatırlatan Arınç, İskandinav ülkelerinde kişi başına düşen mili gelirin 30 bin doların üzerinde olduğuna dikkati çekti.

Arınç, refah düzeyleri çok yüksek olan bu ülkelerde ortalama ömrün ise 70-75'in üzerinde olduğunu belirterek, şunları kaydetti: 

'Ancak yanlış hatırlamıyorsam, İsveç veya Finlandiya olabilir; o ülkelerden birisinde dede ve büyükanne o kadar ihtiyaç halindeki, özellikle çocuklar ve torunlar için, kiralık olarak ilanla aranıyor. Torunlarınıza ve çocuklarınıza 'büyük anne ve dede istiyoruz, ücreti karşılığında' diye gazetelerde, televizyonlarda ilan var. Bu fıtri bir ihtiyaçtır. Ben çok şükür annesiyle yıllarca birlikte yaşamış, babam vefat ettiği için genç yaşta, annemizi bir emanet olarak yanımızda bulundurmaktan bereket görmüş bir insanım. Çok şükür bizim aile yapımızda anneler, babalar, büyükanneler evlerin bereketi olarak görünür, torunlarla onlar çoğu zaman meşgul olur, onların gönlünü yapar, bazen gelinlerin gönlüne girer, bazen damatları 'dur bakalım daha fazla ileri gitme' diye ikaz eder, evde adeta hassas bir terazi gibi, evin huzuruna, geçimine katkı sağlar yardımcı olur. Şimdi bir yerde bu ihtiyacı, ücreti karşılığında bu işi yapacak birer unsur gibi görmeye başlamışsa bir toplum, orada bir sıkıntı var demektir.'


'HUZUREVLERİ YATAK KAPASİTESİNİ 35 BİNE ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ'

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa referandumuyla yaşlılara 'pozitif ayrımcılık' uygulamasının yolunu açtıklarını hatırlatan Arınç, şu bilgileri verdi:

'Cumhuriyet tarihinde ilk kez Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını kurduk. Eskiden bir bakanlığımız vardı, devlet bakanlığı olarak görev yapıyordu ama Aile ve Sosyal Politikalar ismiyle yeni bir bakanlığımız kuruldu ve inşallah çok yararlı olacak. Onun bünyesinde Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü kuruldu. 65 yaş aylığı alan, 85 yaş üzerindeki yaşlılarımızın maşlarını evlerinde ödüyoruz. Engelli ve yaşlı aylığı alan 81 bin vatandaşımızın, daha önceki tüm borçları silindi. Huzurevlerinde 15 yaşlıya en az meslek lisesi düzeyinde eğitimli veya lise mezunu olup, bakım sertifikalı bir bakım elemanı ile hizmet sunulması uygulamasına geçildi. 2015 yılı sonununda resmi ve özel huzurevleri yatak kapasitesini 35 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Bu alanda belediyelerimizin de çok olumlu katkıları var.'

Başbakan Yardımcısı Arınç, böyle bir kongrenin Bursa'da yapılmasının kendileri için onur olduğunu dile getirerek, kongreye katılan yerli ve yabancı konuklara kenti gezmeleri tavsiyesinde bulundu.

13 yıl önce