|

Arka bahçe değiller

Alevi Çalıştayı’nın önemli ismi Necdet Subaşı, Alevilerin bir partinin arka bahçesi olarak görülmesinin yanlış olduğunu söylüyor. “Zihnî gettolarda yaşıyoruz. Alevi ile Sünni karşılaşınca kişisel repertuarımızda ne varsa bunu o kişiye giydiriyoruz. Bu çok acıtıcı” diyen Subaşı, yine de sorunların çözümü adına umutlu

Tarık Bakıcı ve
04:00 - 24/11/2014 Pazartesi
Güncelleme: 09:56 - 24/11/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Alevi sorunu, Türkiye’nin en önemli siyasal ve zaman zaman da sosyal tansiyonlarından birisi olmayı sürdürüyor. Aleviler, yüzyıllara dayanan bir çelişkinin ve tartışmanın hukuk devleti çerçevesinde çözümlenmesi talebini öteden beri dillendirmekte. Çözüm süreci ile köklü bir sorunu çözümlemeye çalışan AK Parti hükümeti, Alevilerin talepleri konusunda da adımlar atmaya istekli görünüyor. Fakat Alevi çalıştayları ile belli bir aşamaya kadar gelen gayretler istenilen sonuçları henüz vermedi. Alevilerin talepleri ve Alevi açılımı, Başbakan Davutoğlu’nun Hacıbektaş’a yaptığı ziyaretle tekrar ve güçlü bir biçimde gündeme gelmesine yol açtı. Ben de bu bağlamda sorularımı bu kez, Dr. Necdet Subaşı’na yönelttim. Alevi Çalıştayında Genel Koordinatörlük görevini üstlenen, Çalıştay Nihai Raporu’nu kaleme alan Subaşı, Alevilerin güncel taleplerinden devletin yeni yaklaşımına, cemevlerinin statüsünden Alevi çalıştaylarının geleceğine kadar birçok konuda aydınlatıcı açıklamalarda bulundu.


Tanımlama konusunda neden bu kadar rahatsızlık duyulduğunu tartışmak gerek. Alevilerle ilgili her bir tanımlamada kaygı duyuluyor. Yapılan tanımlamaların ne ölçüde gerçeğe uygun olup olmadığını sorguluyorlar. Bu tipik insan davranışıdır. Ama işin ilginç yanı, dışarıdan yapılan her bir tanıma karşı oldukça şiddetli sayılabilecek tepki gösteren Aleviler, doğrudan kendi sorumluluklarında olan bir şeyi de yapmıyorlar. 

Neyi yapmıyor Aleviler?

Kendilerini tanımlamıyorlar. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Öyle zannediyorum ki yapılacak bir tanımlamanın Alevileri belli bir düzeye indirgeyeceği, belli bir düzlemde sabitleyeceği; bunun da kendi iddialarına göre oldukça çeşitlilik arz eden boyutlarını tüketeceği, daraltacağı gibi bir kaygı var. İlgililer bunu herhalde dikkate alıyorlardır. 

ÇALIŞTAYLAR TANIŞMAYDI 

'Alevi Çalıştayları ile mesafe kat edilemedi, yeni aşamadan da umutlu değiliz' diyenler var... 

Bu tür değerlendirmeleri biraz acımasız buluyorum. O sürecin sonunda tatmin edici bir şeyler yapılmamış olabilir. Ama taraflar ilk kez bir araya geldiler, konuştular ve ne istediklerini dile getirdiler. Geçmiş yıllarda yetkin gibi bir müzakere süreci olmadığı için taleplerini ya sokakta ya da köşeyi dolanarak, örtük bir dil kullanarak anlatıyorlardı. O dönemde bence hükümet çok sağlıklı bir adım atarak cumhuriyetin seksen yıllık perspektifini bir kenara bıraktı ve kendi vatandaşlarına yeniden bakmayı denedi. O sürece Aleviler de büyük bir hürmetle, merak ve beklentiyle katıldılar. O süreç zaten bir tanışma toplantısıydı. Çalıştaylar süreci, tanıma konusunda güçlü bir iradeyi yansıtıyordu.

HER PARTİYE OY GİDİYOR

Alevilerin ezici bir üstünlüğü hep sol kulvarda. Bunu nasıl anlamalıyız?

Aleviler, sol kulvarda kendi laikçi söylemlerinin daha korunaklı daha güvenilir olduğunu düşünüyorlardı. Ama son zamanlarda bu algının parçalandığını görüyorum. Artık Aleviler her partiye oy vermektedir. Aleviler bu konuda bir partiye güdülenmiş değiller ve zaten onlar herhangi bir partinin arka bahçesi olma durumunu da reddediyorlar. Sahada dolaştığımda gördüğüm, bugün her partinin Alevilerin kapısını çalacak kadar onlara yakın olma çabası içinde olduğudur. Hiçbir selam karşılıksız kalmaz. Sanırım öyle düşünülüyor.

Bu meseleye ilgi gösteren bazı uluslararası odaklara Aleviler nasıl yaklaşıyor?

Buna dikkat ediyorlar. Onlar sorunlarının uluslararası bir güdümün parçası olarak ele alınmasına izin vermiyor. Ben bunun tanığıyım. Yurtdışında yaşayan Alevilerin kurduğu pragmatik ilişkileri bir tarafa bırakırsak, Türkiye Alevileri kendi milli çerçevesine karşı eleştirel bir noktada durmuyor. 

Taraflar birbirini tanımıyor

Ayrımcılık sözkonusu mu?

Şu bir gerçektir ki, bir kişi Alevi olduğunu vurguladığından itibaren o kişinin işlerinin yolunda gidip gitmediğini görebileceğimiz pek çok örnek var. Bu utanç verici bir şey. Taraflar birbirini tanımıyor. Geleneksel ilişki biçimlerinin ortaya koyduğu değer yargıları hâlâ varlığını sürdürüyor. Zihnî gettolarda yaşıyoruz. Böyle olunca birdenbire bir Alevi ve Sünni ile karşılaşınca kişisel repertuarımızda ne varsa bunu o kişiye giydiriyoruz. Bu çok acıtıcı bir durum. Gerçi bu engelleri aşma noktasında son yıllarda önemli adımlar atırldı ama bütün bunların oldukça yetersiz olduğu da bir gerçek.

Yollar açılıyor

Davutoğlu’nun ‘Dersim modern bir Kerbelaydı’ sözü ve Hacı Bektaş konuşmasını nasıl değerlendirirsiniz?

Sayın başbakan çok haklı olarak bu konuda oluşmuş sorunlu bakiyeyi gözden geçiriyor. Nerede hata yapıldı, ne tür sorunlar var, bunları anlamaya çalışıyor. Ben durumu karikatürize etmekten yanayım. Ortada açılmış bir yol var. Ama hayli zor ve geç açılmış bir yol bu. Açılan bu yol süreç içinde sağdan soldan ağaçlarla, yukardan yuvarlanan kayalarla bir şekilde akışı zorlaştıracak şekilde kapanmış durumda. Hükümet ve Sayın Davutoğlu o yolu açıyor şu anda. Yol açılacak ki hız kazanılsın. 

Cemevlerine ibadethane statüsü için ne noktadayız?

5 yıl önce Sünni Müslüman paradigma bu işe çok sert tepki veriyordu. Ama şimdi İslami referans ağından beslenen pek çok kişi cemevlerinin niye ibadethane olmadığını sorguluyor.  

İbadethane konusuna bazıları 'altın kafes' diyor...

Siz Nişantaşı'ndaki bir cemevine yasal statü veriyorsanız bu, devletin orasıyla bir bağlantı kurduğu anlamına gelir. Bazı Aleviler bu tür bir ilişki istemiyor. İbadethane konusu yasal aşamaya geldiğinde buna en başta örgütlere sızmış 'Alisiz Aleviler'in karşı çıkacağına eminim. 

Ne Yavuz’dan ne Atatürk’ten

’Kırgınlıkların giderilmesi bir yana yeni kırgınlıklar ortaya çıktı’ diyen, üçüncü köprüye verilecek ismi eleştiren Alevilerin sayısı az değil... 

Siz özgüveni yüksek bir kişiliğe sahipseniz sizi inşa eden paradigma içinde konuşursunuz. Sayın Cumhurbaşkanının başbakanlığı döneminde yaptığı açıklama, bağlı bulunmaktan her zaman hoşnut olduğu bir paradigmanın sınırları içindeydi. Sayın Cumhurbaşkanının konuşması içinde bir paradoks görmek mümkün değil. Toplum içindeki farklı sesleri dikkate almak, bunların çıkarlarını takip etmek, huzursuzluklarını arttırmayacak şekilde gözlemek tabi ki herkesin dikkat etmesi gereken bir şey. Ama Türkiye’nin genel bütünlüğü göz önüne alındığında Yavuz kendisinden vazgeçilecek bir isim değildir. Atatürk de değildir. Bu isimler bu toplumun ortak kodları. Sorunları isimler üzerinden değil olgular üzerinden konuşmak daha iyi.

Tam olarak neden rahatsızlar ve talepleri ne?

Popülist, anbean değişebilecek talepleri bir tarafa bırakırsak bir yurttaş olarak hiç tartışmaksızın kabul etmemiz gereken talepleri var. Bu talepler de eşit yurttaşlık talebi. Aleviler, Alevi olarak hissettikleri kısıtlamalardan şikayetçiler. Haydarpaşa vapuruna Alevi olarak binmiyorlar, yolcu olarak biniyorlar. Hastaneye Alevi olarak müracaat etmiyorlar, rahatsızlıkları nedeniyle başvuruyorlar. Burada bir topluluk var ve belli ki bizim kemikleşmiş ilişki biçimlerimizden rahatsız. ‘Gerçekten rahatsız mı iyice araştıralım’ şeklinde bir yaklaşım bu saatten sonra gereksizdir. Çünkü talepler belli.
#Alevi Çalıştayı
#Necdet Subaşı
#AK Parti
9 yıl önce