|

Batı’nın ikiyüzlülüğü nereye kadar?

“Sömürgeciliği, kimyasal silahları, apartheid rejimlerini, köleliği ve hatta etnik temizlik ve soykırımları icat etmiş bir kesimin dünyaya demokrasi dersi vermeye ve başkalarını demokrasi kurallarına uymamakla suçlamaya hakkının olmadığını düşünen insanların sayısı giderek artıyor.”

Yeni Şafak
04:00 - 20/05/2015 Çarşamba
Güncelleme: 14:49 - 24/07/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Ali Murat Yel turkeyagenda.com GYY


Kendisi öyle olmadığı halde dürüst, faziletli veya erdemli gibi görünmek bugün dünyadaki pek çok toplumda sıklıkla rastlanan bir durumdur. Böyle bir davranış şeklinin farklı sebepleri olabileceği gibi asıl önemli olan husus, bu tür davranışların insanın kendisinden çok diğerlerine vereceği zarar açısından bakıldığında, sadece ahlaki bir yozlaşma değil, aynı zamanda bireylerde ve toplumlarda yaratacağı adaletsizlik duygusu öne çıkmaktadır. Tarih boyunca toplumsal olarak ikiyüzlülük denilen bu davranışa sıklıkla rastlamak mümkünken konu daha çok dindar insanlar ve dini kurumlar söz konusu olduğunda dikkat çekmektedir. Zaten bu sebeple hemen hemen bütün dinlerde bu konuya dikkat çekilmekte ve takipçilerden bu davranış bozukluğundan kurtulabilmeleri için çeşitli öğütler verilmektedir.



ERDEMDEN UZAKLAŞIYORLAR


Fakat günümüzde ikiyüzlülük sadece dini alanla sınırlı kalmayıp hayatın her alanında kendisini göstermeye başlamıştır. Kendisini erdemli olarak gören toplumlar diğerlerinin yaptıkları hatalarda en acımasız tepkileri gösterebilirken benzer durumlara kendileri düştüğünde aynı tepkileri verememektedirler. Soğuk Savaş olarak adlandırılan dönemde iki kutuplu dünyada her iki taraf diğerini evrensel etik kurallara uymamakla suçlarken aslında kendileri de aynı davranış bozukluğunu sergilemekten kaçınmamışlardır. Her iki taraf da diğerini insan haklarını, demokrasi ve özgürlükleri kısıtladığını iddia ederken aslında kendilerinin ne kadar erdemli olduğunu tüm dünyaya ilan etmeye çalışıyordu. Soğuk Savaş döneminden sonra meşhur medeniyetler çatışması fikri ortaya atıldıktan sonra da bu sefer kutuplar değişmiş ve “Batı” ile “onlar” ya da dünyanın geri kalanı şeklindeki bir ayırımla bu sefer Batı dışı toplumlar kıyasıya eleştirilere tabi tutulurken bu yeni dünya düzeninde ekonomik ve askeri alanlardaki gücü sayesinde Batı diğer ülkelere kendi istediklerini dayatırken aslında kendisinin sahibi olduğunu iddia ettiği erdemden her seferinde uzaklaşmaktadır.



MENFAATLERİNİN GEREĞİNİ YAPIYOR


Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesini saldırganlık olarak niteleyen Batı, benzer bir durumda Arap ülkeleri tarafından başlatılan Yemen operasyonu ile ilgili sessiz kalmayı tercih ederek kendi menfaatlerinin gereğini yerine getirmektedir. Kendi ekonomik ve siyasi çıkarları için bazı yönetimlerle işbirliği hatta lojistik destek ilişkisine girerken aynı zamanda işine gelmeyen durumlarda aynı yönetimleri uluslararası hukuk kurallarına uymamakla suçlayabilmektedir. Kendisini erdemli bir demokrasi havarisi olarak gösterirken tüm dünyaya “demokrasi ihraç” etmeye çalışırken menfaati gereği demokratik olmayan ülke yönetimleriyle çok rahat işbirliği yapıp onları destekleyebilmektedir. Fakat yeri geldiğinde ve çıkarları tehlikeye düştüğünde aynı ülkeye yaptırımlar uygulamakla da tehdit edebilmektedir.



DARBEYİ ÇEKİNMEDEN DESTEKLEDİLER


Batı, Arap Baharı denilen süreci “demokrasi adına” başından beri desteklemiş ama bu ülkelerde daha sonra meydana gelen değişimlerde kendi çıkarlarına uymayan durumlarda yeni yönetimleri desteklemek yerine husumetini açıkça ortaya koymaktan çekinmemiştir. Mısır'da Tahrir Meydanı'ndaki eylemleri desteklemiş ama daha sonra demokratik seçimlerde İhvan-ı Müslimin adayının seçilmesiyle tavrını değiştirerek bir askeri darbeyi hiç çekinmeden destekleyebilmiştir. Üstelik geçtiğimiz günlerde bu askeri dikta rejiminin ülkenin ilk seçilmiş başkanı olan Muhammed Mürsi ve diğer 100 kadar Hürriyet ve Adalet Partisi üyesini idama mahkûm etmesi kararına da hiçbir tepki vermemesi dünyanın geri kalanında tepkilere yol açmıştır. Uluslararası Af Örgütü gibi birkaç uluslararası kuruluş dışında dünya kamuoyunun bu karar karşısında sessiz kalması sadece bölgedeki istikrarsızlığı artırmakla kalmayacak aynı zamanda dünyanın geri kalanında milyarlarca insanın demokrasiye olan inancını sorgulamaya başlamalarına sebep olacaktır.



SOYKIRIMI BATI İCADI


Dünya kamuoyu –özellikle de Batı'nın- demokratik olmayan rejimlere sağladığı bu destek demokrasiden ümidini kesen milyarlarca insanın demokrasi dışındaki ideolojilere eğilimini de güçlendirecektir. Batılı demokrasi ve hukuk standartlarını zaten reddeden belli bir kitlenin elini güçlendirecek bu tavırlar “dünyanın beşten büyük” olduğuna dair inancı da bir hayli zedeleyecektir. Üstelik sömürgeciliği, kimyasal silahları, apartheid rejimlerini, köleliği ve hatta etnik temizlik ve soykırımları icat etmiş bir kesimin dünyaya demokrasi dersi vermeye ve başkalarını demokrasi kurallarına uymamakla suçlamaya hakkının olmadığını düşünen insanların sayısı giderek artacaktır. Dünyanın Batılı ikiyüzlülüğe tahammülü giderek azalmaktadır.



İstanbul'daki Taksim Gezi olaylarında benzer bir ikiyüzlü tavır sergileyen Batı, kendi ülkelerindeki benzer protestolarda farklı bir tutum sergilemekten kaçınmaması ve olayları Amerikalı –ve diğer tüm dünya kamuoyunun anlayabileceği şekilde CNN International ekranlarında izah etmeye çalışan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ı “sürenin bittiği” gerekçesiyle dinlemeye bile tahammül edememiştir. Bu davranış tarzı bile Batı'nın bu ikiyüzlülüğü iyice açığa çıkmış ve en azından kendi ülkelerindeki durumu yakından bilen Türk vatandaşları için “Batı tipi katılımlı demokrasi” ikiyüzlülüğüne “show is over” deme hakkı doğmuştur.




#Arap Baharı
#demokrasi
#Gezi olayları
9 yıl önce