Ülkemizde otobiyografi, biyografi ya da sözlü tarih çalışmalarının eksikliğinden bolca söz edilir. Ne var ki bu çerçevede eni konu düzgün bir çalışmaya rastlamak pek de mümkün değildir. O nedenle sanki her yeni gün hafızasına format atılan bir toplum misali tarihteki serüvenimize kaldığımız yerden, yani şimdiki zamandan, devam ediyoruz. Geçmiş dönemin tanıklıklarından, birikiminden ve tecrübelerinden yararlanmadan, el yordamıyla geleceğimizi kurmaya talip oluyoruz. Ancak bu konuda pek de başarılı olamadığımız, şimdide takılı kalmamızdan belli oluyor. Halbuki zamana tanıklık edenlerden öğrenecek o kadar çok ayrıntı, alacak o kadar çok dersimiz ve alacak o kadar çok yolumuz var.
2011-2012 yılları arasında yapılmış röportajlardan oluşan kitapta, Cumhuriyet döneminin ilk başörtülü doktoru, Ayşe Hümeyra Ökten’in anlattıkları, sizi zaten ilk sayfaları çevirdiğiniz andan itibaren çarpıyor. Devletin bir dönem din karşısındaki tutumu ve toplum özelindeki önyargıyı satırlar arasında yakalayabiliyorsunuz. Ökten dönemin baskı ortamını ve zorluklarını aktarırken kurduğu şu cümleler dikkat çekiyor, “O zaman başını örtmek alay konusuydu. O yüzden çekingen davranırdım.” Sadece şu iki kısa cümle dahi, bir dönemin atmosferini sunması açısından son derece değerli ve üzerine sayfalarca makale yazılacak nitelikte. Bu ve buna benzer pekçok hatıra ile karşımıza Türkiye’de din, devlet ve toplum tartışmasına ışık tutacak önemli veriler ile karşılaşıyoruz. Kitap adeta bir sessiz devrimin gelişiminin ipuçlarını, izlerini satır satır bize gösteriyor, izletiyor. Aynı zamanda Türkiye’nin özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesinin genelde görmezden gelinen ya da atlanan bir safhasını da bu satırlarda okumak mümkün oluyor.
Kitap bununla da kalmıyor ve İslami yelpazenin zenginliğine ve Türkiye’deki geleneğin farklı iz düşümlerine dikkat çekmesiyle de başlı başına bir kaynak niteliğinde. Hayrettin Karaman, Mehmet Nuri Güleç (Fırıncı abi), Yedi Güzel Adam’dan biri Rasim Özdenören, 28 Şubat zulmünü derinden yaşayan Atasoy Müftüoğlu, çizgileri ile İslamcılığın dünyamıza bakışını aktaran Hasan Aycın, tasavvuf dendiğinde sadece Türkiye’de değil dünyada önemli bir yeri bulunan Mahmut Erol Kılıç gibi isimler ile adeta İslami düşüncenin farklı akımlarının da fotoğrafı bu kitapla çekiliyor.
Türkiye’nin mevcut küresel gelişmelere ve İslam coğrafyasındaki tartışmalara bir katkı olarak, Emeti Saruhan’ın kitabı her kütüphanede bulunması gereken bir eser.