|

Enflasyon o kadar da kötü mü?

Ekonomiye kalıcı şekilde zarar vermek pahasına, tam olarak nasıl çalıştığını ve ekonomiyi nasıl etkilediğini bilmediğimiz faiz oranı gibi politika araçlarıyla, neden düşürmemiz gerektiğini tam olarak bilmediğimiz bir enflasyonu düşürmeye çalışıyoruz. MB’nin sitesinde “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir” yazıyor. Fiyat istikrarını MB’nin anladığı şekilde, % 5 enflasyon olarak okuyalım. Neden ve ne pahasına?..

Yeni Şafak
04:00 - 19/12/2014 Cuma
Güncelleme: 23:51 - 18/12/2014 Perşembe
Diğer
YRD. DOÇ. DR. MEVLÜT TATLIYER  - KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ

1970’li yılların efsane filmlerinden Orta Direk Şaban’da akıllara kazınan bir sahne vardır. Şaban kahvede çay parasını verir, fakat çaya zam gelmiştir. Çaycı “Bir on lira daha at abi çaya zam geldi” der. Şaban ise “Zam mı? Gene zam mı? Çaya zam geldi, zama zam, zamlara zam, zamlı çay” der ve bayılır. Mahallenin amcası ise “Alıştıra alıştıra söylesene oğlum” der. Çaycı ise “Ne bileyim amca artık zamlara alışmıştır diye düşünmüştüm” der.

Enflasyon, 1970’li yıllarla birlikte gündelik yaşantımızda işte böyle önemli bir yeri işgal eder hale gelmişti. 1990’lı yıllarda daha da derinleşen enflasyon problemi 2000’li yıllarda uygulamaya konulan para politikası ile birlikte büyük ölçüde ortadan kalktı. Artık günlük yaşantımızda enflasyonu çok fazla düşünmüyoruz. 2000’li yılların gençlerinde enflasyon tahayyülünün çok da fazla bir yeri yok.

Peki 30 yıllık yüksek enflasyon çağından sonra tek haneli enflasyon dönemine nasıl geçtik? Geçmişe gidelim. Yıl 1922. Savaş sonrası imzalanan barış antlaşmasının getirdiği ağır yükün altında ezilen Avusturya’da çok şiddetli bir enflasyon görülmekte. Kendi ifadesiyle, Friedrich von Hayek’in maaşının bir yılda 5 bin kron’dan 1 milyon kron’a çıktığı dönemler… 

PARA BASMAYI DURDURUN!

Bu enflasyon çılgınlığının zirvesinde, Amerikalı iktisatçılardan oluşan bir Milletler Cemiyeti komisyonu durumu değerlendirmek için Viyana’ya geliyor ve “endişeli” hükümet yetkilileri ile birlikte Ludwig von Mises’i ziyarete gidiyorlar. Mises’e bu enflasyon belasından nasıl kurtulabileceklerini soruyorlar, Mises ise şehir merkezindeki bir binada gece yarısı buluşmayı teklif ederek, ancak o zaman cevabını vereceğini söylüyor. Hükümet yetkilileri şaşırıyor, nâçar, kabul ediyorlar. Gece yarısı buluşma gerçekleşiyor ve soruyorlar: “Profesör Mises, bu enflasyonu nasıl durdurabiliriz?” Mises ise şu cevabı veriyor: “Şu sesi duyuyor musunuz? Susturun!” Ses para basma makinelerinden geliyor. Binanın ise, tahmin edeceğiniz gibi, darphane olduğu anlaşılıyor. Avusturya hükümeti tam da Mises’in dediğini yapıyor ve enflasyon belasından kurtuluyorlar (Kaynak: Friedrich von Hayek, Hayek on Hayek s. 70, 1994 ve Ludwig on Mises on Money & Inflation s. 23, 2010).

Türkiye’de de 1970’li yıllardan 2000’li yılların başına kadar yaşanan yüksek enflasyonun arkasında yatan sebep tam da buydu: Devlet harcamalarını finanse edebilmek amacıyla aşırı düzeyde para basılması. Herhangi bir şeyin miktarı arttıkça değeri düşer. Para da bu durumdan âzâde değil. Yüksek enflasyon da en temelde bu yüzden ortaya çıkıyor: Kontrolsüz şekilde basılan para, para biriminin değerini ciddi şekilde düşürüyor. 

Türkiye’de para basarak hükümeti finanse etme dönemi 2000’li yıllarla birlikte kapandı. Yani para basma makineleri “susturuldu.” Enflasyonun ciddi şekilde düşmesinin temelinde ise bu var. Yani % 70 düzeyindeki enflasyon ile % 8 düzeyindeki enflasyonun arasındaki o kalın çizgide para basma makineleri duruyor. 

ENFLASYON NASIL DÜŞER?

Peki % 8 düzeyindeki enflasyon ile % 5 düzeyindeki enflasyon arasındaki o “çok daha kalın” çizgide ne duruyor? MB’nin temel politika aracı kısa vadeli faiz oranı. MB bir gözünü getiri eğrisinde tutarak temelde kısa vadeli faiz oranı ile enflasyonu yönlendirmeye, istenilen noktaya getirmeye çalışıyor. Peki % 70 ve hatta % 100 enflasyon düzeyinden % 8 enflasyon düzeyine bu kadar kolay gelinebilmişken, neden % 8 enflasyon düzeyinden % 5 enflasyon düzeyine hala ulaşılamadı? Bu nokta Merkez Bankası’nın (MB) enflasyona yönelik yaklaşımının en zayıf noktasını oluşturuyor. Ve cevap çok uzakta değil.

Düşük enflasyon düzeyinden daha düşük enflasyon düzeyine para politikası yoluyla sağlıklı bir şekilde nasıl ulaşacağımızı iktisat bilimi olarak bilmiyoruz. Fakat neo-klasik iktisat çerçevesinde biliyormuş gibi yapıyoruz. Bu konuda iktisat biliminin sağlam mikroekonomik temellere sahip bir teorisi bulunmuyor. Temel yaklaşım çok kaba bir şekilde, Taylor kuralı çerçevesinde: Enflasyonun düşmesini istiyorsan faiz oranını arttır. Fakat bu yaklaşım konu ile ilgili tüm bilinmeyenleri ve şüpheleri halının altına süpürüyor ve orada da Friedman’ın kara kutusu var. Faiz oranının değişmesi yatırım düzeyini, sektörel bazda üretim maliyetlerini ve genel olarak ekonomiyi nasıl etkiler? Bu sorular henüz net bir şekilde yanıtlanabilmiş değil ve kafalar oldukça karışık. MB’ler neo-klasik iktisadın bu yaklaşımını benimseyip ona göre hareket ettiklerinde gerçek hayatın da uzağına savrulmuş oluyorlar. Yogi Berra’nın deyişiyle: “Teoride, teori ile pratik arasında fark yoktur. Fakat pratikte vardır.”

SIKI PARA POLİTİKALARI

Öte yandan, enflasyonda düşük düzeydeki yükselişlerin çok çeşitli sebepleri olabilir. Gerçek hayat teorilere göre çok daha kaotik. Küresel düzeyde gıda fiyatlarında artış olur, enflasyon artar. Çin’in hammadde talebinde ciddi bir artış olur, enflasyon artar. Petrol fiyatları yükselir, enflasyon artar. Döviz kuru değer kazanır, enflasyon artar. MB’ler eğer % 8’e çıkan enflasyonu % 5’e ekonomiye zarar vermeden düşürmek istiyorlarsa, daha baştan enflasyonun neden arttığına odaklanmaları gerekiyor. Üretim maliyetlerindeki artış dolayısıyla ortaya çıkan % 8’lik enflasyonu % 5’e düşürmek için faiz oranlarını aşırı bir şekilde yükseltmek ekonomik resesyona davetiye çıkarmak ve ülke ekonomisine kalıcı bir şekilde zarar vermek anlamına gelmez mi?

Meselenin çok daha ilginç bir yönü var. % 8 enflasyon % 5 enflasyondan ne kadar kötüdür? Ya da hakikaten daha mı kötüdür? Yoksa aralarında anlamlı bir fark yok mudur? İktisat biliminin bu konuya dair net bir cevabı olması gerekir değil mi? Ama yok. Ülkelerin ekonomik büyüme performansı ile enflasyon oranları arasında net bir ilişki yok. Üstelik, enflasyonu düşürmek üzere uygulanan sıkı para politikalarının ekonomilere ciddi şekilde zarar verdiği ve bu zararın da kalıcı olduğu yönünde ciddi bulgular var.

Ortaya şöyle bir resim çıkıyor sonuç olarak: Ekonomiye kalıcı şekilde zarar vermek pahasına, tam olarak nasıl çalıştığını ve ekonomiyi nasıl etkilediğini bilmediğimiz faiz oranı gibi politika araçlarıyla, neden düşürmemiz gerektiğini tam olarak bilmediğimiz bir enflasyonu düşürmeye çalışıyoruz. MB’nin sitesinde “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir” yazıyor. Fiyat istikrarını MB’nin anladığı şekilde,    yüzde 5 enflasyon olarak okuyalım. Neden ve ne pahasına?
#Orta Direk Şaban
#Enflasyon
#zam
9 yıl önce