|

Erdemli gençlik bir ideal olmalıdır!

Yeni Şafak
04:00 - 25/11/2014 Salı
Güncelleme: 20:56 - 24/11/2014 Pazartesi
Diğer
Gündem
Gündem
ABDULBAKİ MURAT - EĞİTİM YÖNETİCİSİ

 


O Çocuk…


“O çocuğu bekliyoruz.

Dünyayı değiştirecek, yenileyecek, meşhur kelimemizle söyleyelim, diriltecek çocuğu.

O çocuğu ki, reklâm ve propaganda edilenleri değil, edilmeyenleri bilsin.

Kendine verileni aşan bir çocuk olsun o çocuk.

Verilmeyeni alabilen bir çocuk... 

Gizliyi, sır olanı kurcalayan, tarihin şifrelerini çözen bir genç.

Derleyişleri dağıtan, dağılmışları derleyen bir genç adam...

Kayıpların, kaybolanların ürperttiği bir ruh...

Tayfları, gölgeleri heceleyen bir espiri...

Kabuk bilgilerin sağanağı altında ıslanmayan anlayış ve kavrayış kişiliği” 

Sezai Karakoç

Yeni sistem, İmam Hatipler, özgürlükler derken eğitim-öğretime hızlı bir giriş yapan Türkiye, okulların fiziki koşulları ve müfredat tartışmalarının eşliğinde, öğrencilere/gençlere kazandırılması gereken idealist anlayışı kaçırıyor mu acaba?

 Eğitim-Bir-Sen’in fevkalade isabetli bir kararla “Eğitim ve Ahlak Şurası” düzenlediği şu günlerde eğitim sistemimizde özellikle “erdemli ve idealist gençlik yetiştirme” tezinin tartışılması ve bunun için maksimum seviyede çaba sarf edilmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Anne babaların okullarımıza emanet ettiği çocukları ne düzeyde eğitip, yetiştirebilmekteyiz? Öğrencileri çağımızın buhranlarından korumak ve geleceğin inşasında değerlendirebilecek şekilde okutabilmekte miyiz? Gündemi yoğun olarak meşgul eden uyuşturucu, bonzai, bağımlılık gibi musibetlerin varsıllığı bir yanda diğer taraftan moda ve lüksün kurbanı olmuş zevk merkezli bir toplum ve onun çocukları…   

Yazıma Üstad’ın yol haritası manifestosu niteliğinde olan bir şiiri ile giriş yapmamın bu anlamda özel bir önemi bulunmaktadır. Eğitimcilerin de ilham kaynağı olabilecek bu deruni ifadeler ışığında gençliği olması gereken yere tekrar raptetmek biz öğretmenlerin en önemli vazifesi olmalıdır. 

DEĞİŞTİRMENİN BİRİNCİL KURALI DEĞİŞMEKTİR!

Zamane gençlik özellikle medya ve modadan mütevellit behimi duyguların etkileri, ailenin duyarsızlığı ile ve onu yetiştiren öğretmenlerin veya eğitim sisteminin ihmali sebebiyle özünden kilometrelerce uzaklara savrulmuştur/savrulmaktadır. Bu meyanda her gün medyaya düşen ahlaki zafiyet temelli haberler içimizi kanatmakta, toplumu adeta yese düşürmektedir.

Dünyayı değiştirmek idealini onların/gençlerin yüreklerine yerleştirmek hedefinde olan/olması gereken muallimun şunu bilmelidir ki değiştirmenin birincil kuralı değişmektir. Tüm zerrelerine kadar ilham aldığı/alması gereken ve “oku” ile başlayan rahmani serüveni kamilen hayatında mündemiç edemeyen, bunu başaramayan kişilerin bu sevda ile tutuşup yanmaları mümkün değildir?

Mevlana’nın deyişiyle yanmadan yakmak da imkansızdır pek tabi ki. Sosyal medya destekli “dostlar alışverişte görsün” anlamına gelen gayretler aslında beyhude çabalardır. Bu kabil oluşumlar zahmetin ve rahmetin olmadığı, bol yeme-içmeli, bol fotoğraflı gayretlerdir ki tam da riyanın merkezine düşmektedir. Bunların bir davaya faydası olmaz en ufak bir zarar da veremez, lakin varılması gereken hedefi sadece birkaç metre öteleyebilir. O halde geleceğin üzerine bina edileceği, inşa ve ihya ameliyesinin sağlam temellere dayanması da şov meraklısı olmayan, sorumluluk sahibi olan insanlara düşen bir vazifedir. O insanlar ki Mehmet Akif’te “Asım”, Necip Fazıl’da “Büyük Doğu”, Sezai Karakoç’ta “Diriliş” isimlerini alarak, ideal birer örnek olarak karşımıza çıkmaktadırlar.  

“DÜNYAYI DEĞİŞTİRME” ANLAYIŞI

Sezai Karakoç’un düş dünyasında tezahür eden “o çocuk” esasen bize çok tanıdık olması gerekirken sanki hayal gibi geliyor değil mi? Halbuki milletimiz bir hedefe ulaşmayı amaç edinmeyi cazip hale getirmek için adını kızıl elma koyduğu bir mitoloji bile oluşturmuştur. Bu anlayışı da zaman zaman güncelleyerek gençliği diri tutmaya çalışmıştır.

Rabbimiz “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Al-i İmran 104) ayetinde biz inananlara bir çağrı yapmaktadır. “ …sizi kendi halinize bırakacak mı zannediyorsunuz” (Tevbe 16) diyerek yaratılışımızın ve insan olmamızın bir gayesinin olduğunu ve bunun için çabalamamız gerektiğini ifade etmektedir. 

Sıhhatinden şüphe edilse bile onlarca/yüzlerce komutanın İstanbul’u fethetme arzusu Rasul-i Ekrem Efendimiz’in bir sözü ile hedef göstermesi neticesinde olmamış mıdır?

Veya Ahzap’ta kırılamayan bir kayayı darmadağın eden, her vuruşunda tekbir getiren ve:

-Birinci vuruşumda Şam, ikinci vuruşumda Faris ve üçüncü vuruşumda bana Sana’nın sarayları gösterildi diyen Peygamberimiz’in (sav) bu ifadeleri sadece bir mucize midir yoksa inananlara bir ideal gösterme midir? 

Erenler Ocağı’ndan Saru Saltuk, naaşını Diyar-ı Rum’da yedi ayrı yere defnedilmesini vasiyet ederken, cesedine dahi bir mana yükleyip dirilere mesaj verdiği malumunuzdur. Bir zamanlar “kızıl elma” ideolojisi ile ta uzaklara hedef koymayı ilke edinen evlatlarımıza bu gün “dünyayı değiştirme” anlayışı niçin çok uzaktır? Düşünüldüğünde gençlere hedef gösterebilmek ve bu hedef uğrunda mücadele ruhu aşılamak da önemli bir idealdir aslında.

EĞİTİMDEKİ YENİ İDEALİST RUH!

Geleceği değiştirme endişeni taşıyan eğitimcilerin hammaddesi en kutsal varlıklardan birisi olan çocuklardır. Bu hammaddenin yaratılış gayesine uygun işlenmesi de önemli bir misyonun icrasıdır aynı zamanda. Etkin bir güç olarak “eğitimci bakış açısı” da bu kutsal öngörüyü içerisinde barındıran devasa bir misyona evrilebilir. Öğretmenliğe dahil olanlar bu tarihsel serüveni çok iyi bilerek o misyona uygun davranmakla mükelleftirler. Bu anlamda öğretmenlik şekilcilikten daha çok “öz” ile alakalı bir meslektir.  

Öğretmenin eğitim ortamına/öğrencilere pozitif ivme katma endişesini taşıması, bu mantığın fiiliyat bulması halinde bu alanda nevzuhur bir katma değer elde edilebilecektir. Düşümüzü süsleyen muallim öğrencilerini yarının Türkiye’sinin mimarları olarak yetiştiren ve hatta onları dünyaya yön verebilecek bir şekilde dizayn eden kişidir. Öğretmen deli olmalıdır; adam yetiştirme delisi… Öğrencilerini atideki Türkiye için idealist, sorgulayan, şovdan uzak, meraklı, yüksek hedefli, kendine güvenen, tarihini bilen ve oradan güç alan deruni anlamlara aşina bir kişilik olarak yetiştirmek için uğraşmalıdır.

Eğitimdeki bu yeni idealist ruh, Üstadın da ifadelerinde yerini bulan “o çocuk” bilinmelidir ki 2023-2071 gibi hedeflerle ilerleyen Türkiye’ye daha fazla güç ve yeni açılımlar kazandıracaktır.
#Çocuk
#Sezai Karakoç
#Eğitim-Bir-Sen
9 yıl önce