Özgecan’ın ölüm haberi Türkiye’de her eve de bir ateş düşürdü. Son yıllarda kadınlara yönelik şiddetin giderek yaygınlık ve görünürlük kazanmasına yönelik duyulan öfke Özgecan’ın vefatıyla bir kez daha galeyana geldi. ‘Şiddet neden arttı’, ‘tecavüz eyleminde bulunanlar hasta mı’, ‘tecavüz eyleminde bulunanlar idam edilmeli’ gibi konular da gündemimizde geniş yer tutan başlıklar arasında. Ben de bu konuları alanında uzman isimlere sordum. KADEM Başkanı Sare Aydın, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Av. Özlem Zengin, Psikolojik danışman Mehtap Kayaoğlu ve Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile merak edilenleri konuştum.
Türkiye’de gün geçmiyor ki bir tecavüz ve şiddet haberi karşımıza çıkmasın. Fakat Özgecan olayı birçok acıdan ayrıca yürek burkuyor. Ne söylersiniz bu vahşet için?
Avukat Özlem Zengin: Benim çocukluk dönemimde Tokat’ta hemen evimizin yanında beş yaşında bir kız çocuğuna aynı apartmanda oturan kiracının oğlu tecavüz edip ardından da boğazını keserek öldürmüştü. Ben bu hadiseyi hatırladım ve o gün öyle dehşet bir gündü ki tarifi imkânsız. O zaman Türkiye’de bu olay da büyük infial oluşturmuştu. Türkiye’de her zaman bu türden dehşet verici olaylar oluyor. Bu sadece büyük şehirlerde değil Tokat gibi gariban yerlerde de olabiliyor. Bunlar maalesef insanlığın yüz karası şeyler. Çocuğa, kadına, erkeğe yapılıyor bu yüz karası eylem. Bu meseleyi makulleştirmek adına söylemiyorum ama maalesef insanın olduğu yerde kötülüğün en kötüsü maalesef karşımızda. İnsanlığın var olduğu ilk günden itibaren de bir mücadele söz konusu.
HAK ETTİKLERİ CEZAYI ALMALILAR
Bu zulmü yapanlar için ne olmalı bundan sonra?
Çok masum bir şey var ortada bir genç kız evine gitmek minibüse biniyor. Ve bu çok tabi bir şey. Bu tabilik içerisinde hiç akla hayale gelmeyecek şekilde bir adam tarafından öldürülüyor. Ve babası yardım ediyor. Maalesef hayatın içinde bu iğrençlikler oluyor. Bu tarz olaylar karşısında herkese düşen görevler bulunuyor. Özgecan’ın ailesi metanetle, kendi ruhlarında derin bir ızdırap olarak yaşayarak bunu da bir öfkeye dönüştürmeden yaşamış olmaları bizler için bir örneklik teşkil etmektedir. Zaten o yavrum cennetliktir, bunlar olduğu için Rabbim onu cennetiyle müjdeleyecektir. Bunu yapan failler, bu işe iştirak eden herkes hak ettiği cezayı alması ve bu sürecin takibi bu olayların tekrarlanmaması için bireysel, toplumsal olarak ne yapılması gerektiğinin konuşulması gerektiğini düşünüyorum.
CİNSİYET KİMLİKLERİNİ TEKRAR HATIRLATMALIYIZ
Toplumsal açıdan bundan sonrası için ne olmalı?
Herkesin hayat görüşü ne olursa olsun kalbinde zerre merhamet olan herkesin iç dağlayan bir olay karşısında taraf olması gerekiyor, aynı tarafta olmaları gerekiyor. Ben bu olaydan bile siyasi bir ayrışma çıkarılmasına anlam veremiyorum. Buradan iktidara-muhalefete hiç kimseye bir artı-eksi düşünmeden bu çocuğumuzdan yola çıkarak çocuğumuz için ne yapabiliriz diye düşünüyorum. Kız ve erkek çocuklarımıza cinsiyet kimliklerimizi tekrar anlatmamız gerekiyor. Nerede hata yapıyoruz diye kendimizi sorgulamamız gerekir. Bu sorun sadece Türkiye’nin değil dünyanın baş edemediği bir sorun bu. Tüm dünyada kadınlar bu endişeyi yaşıyorlar.
Bu konu kadının yaşam tarzı üzerinden tartışılamaz
Mesele günlerdir konuşuluyor, tartışılıyor ancak meselenin tartışma başlıklarını nasıl değerlendirirsiniz?
Hal böyle olunca bir kadının yaşam tarzı üzerinden bu konu tartışılamaz. Tüm bunların ötesinde bir konuşma alanı oluşturmalıyız. Bizim önce nerede hata yaptığımızı keşfetmemiz lazım. Muhtemelen çocuklarımızı yetiştirirken kadın ve erkek arasındaki adalet duygusunu yeteri kadar anlatamıyoruz. Erkeğin, kadının, insan olmanın hakkını, hukukunu çok erken yaşlarda anlatmamız lazım. Eğitim konusu gündeme geliyor ancak kadın tek başına eğitilerek bir şey yapılamaz. Aynı oranda hatta daha fazla şekilde erkeğin eğitilmesi gerekir.
Uygulamadaki yasa kadını korumuyor
Öncelikle bu olayı duygusal boyutuyla hepimiz yaşadık. Tüm Türkiye bu olayı sanki evladına yapılmış gibi hiç bir kimlik ayırt etmeksizin hissetti. Bu vahşete hiçbir insan evladı duyarsız kalmazdı zaten. Biz de aynı şekilde tepkimizi gösterdik. Ancak şu var, bu olaylar olmuyor mu, oluyor, devam etmiyor mu ediyor. Bu olay bizim sistematik şekilde devam eden, erkek egemen dünyadan gelen cinayetlere Özgecan olayı ile bir dur deme vaktinin geldiği noktasını gösterdi.
CAYDIRICI CEZA OLMASI ŞART
‘Bu olaydan çıkarılacak ders nedir?’ diye bakacak olursak, iki yıldır yürürlükte olan ve 6284 nolu yasadaki uygulamanın kadını korumadığı ortada. Bu uygulamanın kızlarımızı korumadığını gördük. Bunun için bütün kadın dernekleri olarak faili caydırıcı bir uygulamanın eksikliğini hep ifade ettik. Bu olay Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelenin başka bir evreye, noktaya taşınmasını sağlayan bir olay oldu. Duyarlılık sağlaması açısından çok önemlidir. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızlarıyla birlikte KADEM olarak aileye taziye ziyaretinde bulunduk. Kanımız çekildi adeta. Aile mükemmel bir aile, derinliğe sahip insanlar. Eminim ki Özgecan hayatta olsaydı ailesinin bu tavrıyla gurur duyardı.
ERKEĞİ ÖTEKİLEŞTİRMEMELİ
Toplumun önde gelen kanaat önderleri, siyaset yapıcılar ilahiyatçılar, din adamları ve medya patronları gibi etkin kişilerin bir an evvel şiddeti meşru kılacak söylemlerden, açıklamalardan uzak durmaları gerekir. Aksi takdirde kadınlar olarak tedirgin olarak yaşam sürmeye devam etmemiz gerekecektir. Bir diğer nokta da erkekleri ötekileştirmemektir. Erkekleri ötekileştirmeden bu mücadeleye dahil kılınması gerekir. Bu katillerin en ağır ağır şekilde cezalandırılması gerekir. Biz de sonuna kadar bunun mücadelesini vereceğiz.
#Özgecan
#Av. Özlem Zengin
#Mehtap Kayaoğlu
9 yıl önce
