‘’Çağ bir uğultu çağı oldu bizim için. Cehennem başkaları değil. Roma taşlarından bir cehennem inşa ettiler bizim için.’’ Böyle yorumluyor Nuri Pakdil yaşamaya çalıştığımız dünyayı. 1923 yabancılaşma süreciyle başlayan Roma taşlarından inşa edilen modern cehennemin evvelsi de var tabii ki. Örneğin Osmanlı’nın yaşadığı siyasal çıkmazda bir yol arayan devrin entelektüelleri, modernliğe başvurarak bir çıkış yolu bulmaya çalıştılar, modernlik Batı istila ve tazyikine karşı bir araç-yöntem gibi işlevselleştirildi.
Yapılmak istenen şey kısaca, modernlikle barışıp Osmanlı’nın içinde bulunduğu siyasal krize bir son vermekti ama işler istenildiği gibi gitmedi, entelektüeller arasındaki bu yöntem bir zaman sonra inanç kabulüne evrilerek modernliğe teslimiyet halini aldı. Kısaca modernlik, politik kurtarıcı bir hamleyken artık toplum siyaseti olmaya başladı. Vaktiyle tutulduğumuz bu hastalık belirli dönemlerde şiddetlenmiş ve Türk toplumu bu hastalıktan bir türlü kurtulamayıp ‘hastalıkla beraber nasıl yaşarım’ın arayışı içine girmiştir.
Bu yılın başında Etyen Mahçupyan’ın iki önemli kitabı okuyucuya sunuldu Profil Yayınları tarafından: “ Türkiye’yi Anlamak ve Batı’yı Anlamak.” Üç bölümden oluşan Türkiye’yi Anlamak; Savrulma ve Direnç başlığı altında bu topraklardaki zihniyet değişiminin zorunluluğu karşısında devlet ve halkın gösterdiği uzun direnişi, Restorasyon ve Sıkışma başlığı altında zihni adaptasyonun başarıyla tamamlandığımızı sanıldığımız ama aslında içten içe savrulduğumuzu, kitabın son bölümü olan Arayış ve Tıkanma başlığı altında ise Mahçupyan’ın gözünden ayakta kalma çabası içindeki bir ülkenin nerede ve niçin takıldığını anlatıyor. Yazarın kendi deyimiyle, kendisiyle yüzleşemeyen hiçbir toplumun kendini anlayamayacağı, dolayısıyla ‘’toplum’’ olamayacağı tespitinin yükü altında, okuyucuyu bu yükü birlikte taşımaya davet eden bir kitap.
‘’Uyum sıkıntısının ardında yatan neden, cumhuriyete giden entelektüel arayışın modernliği gerçekte son derece yüzeysel bir biçimde algılaması ve dolayısıyla anlamamasıdır. Modernliğin ataerkil zihniyetten kopuş olarak sınırlanmış bir yoruma mahkum olması, otoriter zihniyeti denetimsiz bir şekilde meşrulaştırdı.’’ (Türkiye’yi Anlamak, sayfa 122) diyor Etyen Mahçupyan, hastalıklı cumhuriyet aydının başarısızlığını ve millete reva gördüğü zulmün arka planını kısaca özetleyip okuyucuya her iki kitabında da farklı pencereler açıyor.
Osmanlı’nın üzerine kurulu olduğu zihni temellerden, günümüz Türkiye’sine uzanan fikriyat ve eylemsel bazdaki gelişmeleri özetlediği Türkiye’yi Anlamak ve Batı ideolojilerinin kökenlerinin anlaşılır bir dilde okura sunulduğu Batı’yı Anlamak dikkat edilmesi gereken iki önemli eser, umarız okuyucudan da gereken takdiri görür.