|

Gelin, hepimiz Ünsal Oskay’ın öğrencileri olalım!

İletişim Fakültesi’nin efsanevi hocası Ünsal Oskay’ın kitapları İnkılap Yayınevi’nden basıldı. Fadime Özkan hepimizi, Shakespeare’i de Orhan Gencebay’ı da referans olarak kullanabilen, Sezai Karakoç’tan da Ece Ayhan’dan da şiirler okuyabilen, en karmaşık kavramları bile gündelik hayat içinden basit durumlar üzerinden anlatabilen Oskay’ın öğrencisi olmaya çağırıyor.

Yeni Şafak
23:57 - 17/12/2014 Çarşamba
Güncelleme: 00:00 - 18/12/2014 Perşembe
Yeni Şafak

Marmara İletişim, Dolapdere’nin aşağılarına doğru, yayaların adımlarını kontrol etmekte zorlandığı dik sokakların birinde, bahçesi ya da özel alanı olmayan otoparktan bozma berbat bir binadaydı o yıllarda. Anfiler basık karanlık ve tozlu olurdu. Hele de ortak derslerin alındığı ilk yıllarda sınıf mevcudiyeti 250 kişiyi bulurdu. Yemekhanenin yemekleri yenilebilir gibi değildi. Bir bardak çay, bir kaşarlı tost için girilen kantinde dört ayağı da sağlam bir masa ya da sandalye bulunamazdı. Olanlar da zaten kantinin sağına ve soluna karşılıklı olarak konuşlanmış, birbirlerine ters bakışlar fırlatan ve ara ara kalkıp kavga eden sağcı ve solcu öğrenci gruplarının zimmetindeydi. Velhasıl, üniversite sınavlarında yüzde ikiye ya da yüzde üçe girmiş ve Marmara İletişim’i tercih etmiş öğrencilerin hemen hiçbirini fiziki şartlarıyla memnun edemeyen bu okulu çekilebilir kılan belki de tek faktör iletişim biliminin Türkiye’deki kurucusu Pof. Dr. Ünsal Oskay’dı. 


SORGULAYAN İNSANLAR ARZULARDI

Aslında çoğumuz için durum bunun çok ötesindeydi. Çünkü Ünsal Hoca bir yandan medya-kültür ilişkisini öğretirken bir yandan da bize çevresel şartlar dahil tüm dış gerçekliği doğru algılamayı, doğru değerlendirmeyi, özgürlüğü ve iyi birer iletişimci, iyi birer insan olabilmek için elimizdeki araçları nasıl kullanmamız gerektiğini öğütlüyordu. Gazete, televizyon, radyo, sinema gibi kitle iletişim araçları vasıtasıyla geniş kitlelere ulaşabilecek içerikler üretmek üzere öğrenim gören öğrencilerini, bu araçlar eliyle yanlış işler yapmaktan, gerçeği yamultmaktan, toplumsal yanılsamalar ve yeni bağımlılıklar üretmekten alıkoymak istiyordu. Sorgulayan, anlayan, çözümleyen ve insan olduğunu unutmayan insanlar olmamızı arzuluyordu. 


HAYAT BİLGİSİ GİBİ

“Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım” adlı kitabında yer alan hemen her denemesini sınıfta anlattığını hatırlıyorum. Hem de tadına doyum olmaz bir anlatımla. Bazen Eskişehir hamamında yahut bir kahvehanede tanıştığı birinin ettiği bir lafı alır Frankfurt Okulu düşünürlerinden birinin bir teorisine bağlar; araçsal akılla üretilen yabancılaşmayı sağaltmak için tutar Neşet Ertaş’ın bir türküsünü salık verirdi. 


Aydınlanmacıları eleştirirken yahut Sanayi Devrimi sonrasında dünyanın büyüsünün nasıl bozulduğunu, kültür endüstrisinin insanın ve toplumsalın başına ne çoraplar ördüğünü izah ederken hiç komplekse kapılmazdı. Zengin bir dünyası vardı. Shakespeare de Dede Korkut da, Marx da Orhan Gencebay da onun referans kaynağıydı. Sezai Karakoç’tan da Ece Ayhan’dan da şiirler okuyabilirdi. En karmaşık kavramları bile gündelik hayat içinden basit durumlar üzerinden anlatabilirdi. Çok güzel anlatır, çokça güldürür, ara sıra ders anlatırken ağlardı. Marksist bir entelektüel olarak kendini kötü hissettiği zamanlarda Beyazıt Camii’ne gidip sırtını bir sütuna dayayarak saatlerce oturduğunu ve oradan arınmış hafiflemiş olarak çıktığını paylaşmaktan çekinmezdi. 


Popüler kültür eleştirisinin henüz popüler olmadığı zamanlarda Ünsal Oskay kültür endüstrisinin popüler kültürle ilişkisi üzerinden eleştiriler yöneltirdi.   


BU ÇAĞRI HERKESE

Bu açıdan özellikle Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım kitabı çok önemli bir toplamdır. Kitabın adından başlayarak yaptığı çağrı Ünsal Oskay’ın herkese yönelttiği bir farkına varma ve özgürleşme çağrısıdır.


Çağdaş Fantazya adlı kitabında Ünsal Oskay bilim ve teknoloji kullanımıyla birlikte oluşan yabancılaşma olgusunu bu defa da korku, gerilim ve bilim kurgu edebiyatı ve sineması üzerinden anlatıyor. Marksist teorinin terimleriyle popüler kültürün “edilgenleştirilmiş düşlerini», modern kahramanlık anlatılarını ve masallarını çözümlüyor.  Müzik ve Yabancılaşma adlı çalışması ise müzik teorileri açısından -hele de yayınlandığı tarih olan 1982 için- bakir bir alanın ilk kitaplarından. Kitapta Oskay müzik ve kültür endüstrisi, müzik ve siyaset ilişkisi, müzik ve enstrümanlar üzerinden ve Aristo, Huizinga ve Adorno açısından yabancılaşmanın müzik ayağını ele alıyor. 


Oskay’ın yabancılaşma sürecini takip ettiği eserlerinden bir diğeri de Roman ve Etik. Vefatından sonra ve ilk kez basılan bu kitabında Oskay’ın yazınsal kurguyu, insanı yanıltan ya da özgürleştiren yanlarıyla fantazyayı, düşlerimizin içeriğini ve şiddetini belirleyen bilinç endüstrisini konu edindiği makaleleri bir araya getiriliyor. 


İletişimin ABC’si ise kodlanıp gönderilen ve alınıp anlamlandırılan “ileti”nin tanım ve kullanımından başlayarak günümüz iletişim süreçlerine dek geniş bir çerçeveyi basit bir anlatımla “hap”laştırıyor. 


19. Yüzyıldan Günümüze Kitle İletişiminin Kültürel İşlevleri ise Ünsal Oskay’ın ders kitabı olarak da okuduğumuz, çok yararlandığımız doçentlik teziydi. Bu çalışmasını kendisi de severdi ve açıkça övünürdü. 


Ünsal Hoca’nın eleştirel denemelerini içeren “Tek Kişilik Haçlı Seferleri” ile Melis Çelebi’nin sorularına verdiği cevaplardan oluşan “Peki Konuşalım” Ünsal Oskay kitaplığının İnkılap Yayınları’ndan çıkan diğer kitapları. 


Kitabın künyesi:

Kitle İletişimin Kültürel İşlevleri

Ünsal Oskay

İnkılap Kitabevi

2014 

560 sayfa
#Ünsal Oskay
#iletişim
#fakültesi
9 yıl önce