|

Gezi''yi selamlayamam

Gezi Denemesi, Cumhuriyet''in yüzyıllık bu sorununun başlangıcındaki Şeyh Sait İsyanı''nın ''tavşan kaç, tazı tut'' gücü olan İngiliz Emperyalizmi''nin –adeta tarihi tekerrür edercesine– kendilerine sormadan Çözüm Süreci''ni içerden başlatan bu hükümete karşı bir ''Zello'' Darbe Girişimi''dir.

Yrd. Doç. Dr. Ali Kemal Özcan
00:00 - 2/07/2013 Salı
Güncelleme: 21:44 - 1/07/2013 Pazartesi
Yeni Şafak
Gezi''yi selamlayamam
Gezi''yi selamlayamam

Cesaretin ve mertliğin en ''babayiğit'' hâli kendini yenebilmektir. Yani kendi nefsini yenebilmek... Başkasını yenmek, başkasını yermek, başkasının eksiğini-gediğini görmek kolaydır. Güç ve kuvvet isteyen erdem kendindekini görebilmektir. Buna ''nefsin terbiyesi'' denir: tüm terbiyelerin anası... Onun için 2400 yılı aşkın zamandır Sokrates''in ''kendini bil, kendini tanı'' felsefesi hayatın kendisinde değil ama vicdanların derinliklerinde ve enginliklerinde hükmünü süregelir.

İnsanlar yanlışlar yaparlar, yanlış şeylere inanırlar, inanabilirler. Kolay ve çok görülür olmasa da insanlar kendilerini farkedip dönebiliyorlar yanlışlarından ve hatalarından. Ancak en tehlikeli olanı, insanların kendilerini aldatarak –aldatmak zorunda kalarak– yaptıkları yanlışlardır. Bu insanlar kolay iflah olmazlar. Çünkü bu insanlar yaptıkları yanlışın ''doğruların en doğrusu'' olduğuna kendilerini inandırmışlardır. Bütün samimiyetleri ile buna iman etmişlerdir. İflah olmalarının zorluğu da zorluğunu kişiliklerinin bu ''samimiyet'' surlarıyla çevrili olmasından alır.

Bu ''sendrom''daki insanların bu durumdan çıkabilmeleri için en sonuçalıcı metod/yol; bulabilecekleri ilk ''makul'' rakamlara kendilerini vurmaya cesaret ederek kendilerini kendilerine itiraf etmeye girişmeleridir. İnsanlar yalan rakam söyler ama rakamlar yalan söylemez çünkü.

DEVRİMCİ GRUPLAR, MARJİNAL UÇLAR!

Ülkemizde yaklaşık kırk yıldır, polise taş atmanın, sokaklarda kırıp dökmenin en kaliteli sosyalist veya komünist ''eylem'' olduğuna ''bütün samimiyetleri'' ile inanan, her seçme-seçilme denemesinde yüzde sıfır virgüllü sonuçlara rağmen ''marjinal'' kaldıklarına inanmakta canlılık emaresi veremeyen sınırlı sayıda insanımız var. Bu insanlarımız kendilerine bu ''durum''larını söylemeye çalışan insanlara ise –''doğa''ları gereği– en mütevazı terbiye esaslarını zorlayarak saldırmaktan kendilerini alamazlar. Polemikçi, ''tartışmacı'', ''mat etmekte mahir'' bir dilde kendilerini geliştirdiklerine de kendilerini samimiyetle inandırmışlar.

Bunlar ''Gezi olayları''nda kiminin ''devrimci gruplar'', kiminin ''marjinal uçlar'' dediği insanlarımız oluyor. Bu ayrı bir sosyolojik vakadır ve ayrıca ele alınmayı, kendine-has bir araştırma ve incelemeyi hakkeder bir toplumsal fenomenimizdir.

Benim burada asıl konu edeceğim ''ikinci'' kesimdir. Gezi Parkı ''süreci'' ile ilgili çok yazılıp çizildi. Çok konuşuldu, konuşuluyor. Bu yazılıp söylenenler arasında en ezici ağırlığıyla üzerinde birleşilen bir ''cephe'' vardır: ''çevre hassasiyeti'' ve/ya ''yaşamına karışılmaması'' temelinde direnişi başlatan bir ''yeni jenerasyon''un haklılığı ve masumluğu.

Çok esefle de olsa söylemeliyim ki, ne yaptıysam kendimi buna inandıramadım.

Rivayet edilir ki ünlü edebiyatçı Balzac, yazmakta olduğu romanının sonlarına yaklaşırken, kalemini bırakıp ağlamaya başlar. Asistanı sorar:

Ne oldu üstad?

Kahramanım ölecek.

Kalem senin elinde üstad, bir yol bul, ölmesin.

Ne yaptıysam kurtaramadım...

CNN VE BBC''NİN
HİZMET SUNMASI!

Tekraren esefle söylüyorum: ne yaptıysam bunların ''haklı'' ve ''masum'' olduğuna inandıramadım kendimi. Cevabını bulamayan sorular engel oldu buna inanmama:

28 Şubat 1997''de ''kreşte'' olduğu söylenen bu ''90 Gençliği'', Uludere''de devletin uçaklarından bırakılan bombalarının bir kısmının çocuk olduğu 34 sivil vatandaşı parçaladığı 28 Aralık 2011''de ''genç'' değil miydi?

34 sivil insanın canı, 34 Gezi ağacı canından daha mı az ''harekete geçirici'' idi bu ''gençlik'' için?

Twitter ve Facebook''un ''muazzam örgütleyici gücü''nün hikmeti henüz Türkiye''deki bu ''dijital jenerasyon''ca farkedilmemiş miydi?

Alkol almaları ve sokakta sevişmelerinin sınırlanması ile patlayan ''Yaşamıma dokunma'' hassasiyeti yanında, başlatılan Çözüm Süreci sonucu son altı ayda kendi yaşlarındaki gençlerin ''canlarının toprağa düşmemesi'' hassasiyeti ne kadar cılız kalıyordu bu gençlerin ilgi dünyalarında?

12 Eylül Darbesi''nin ''hazırlayıcı çerez''ine nasıl dönüştüğü bugün tartışılamayan ''çatışma''da komünist hayalleri ve milliyetçi ülküleri için gözünü kırpmadan ölüme yürüyen ''78 Gençliği'' gençlerinin samimiyeti bu gençlerinkinden daha mı az masum du?

Bu mealde uzatılıp zenginleştirilerek sorulabilecek sorulardan hareketle ''Gezi''ye selam söyleyememe''yi ''hükümete hürmetlerini sunma'' olarak tercüme edenler; Amerikan CNN''inin 8 saate yakın canlı yayınına ve İngiliz BCC''sinin saat başı ''Breaking News''ine (yayın akışını durduran haber) mazhar olan Gezi ''bilinmezlikleri''ne ''Halk Hareketi'' deyiverenlerin Amarikan ve İngiliz emperyalizmine ''hürmet sunması'' diye anlamlandırılabileceğini akıl edemiyorlar mı acaba?

Başbakan''a yazdığı mektuplarda ''Dindar bir insan olmamama rağmen ''Allah''tan büyüğü yoktur'' sözünü çok seviyorum, çok önemsiyorum. Siz de bir insansınız ve bundan 20 yıl önce benim gibi sıradan vatandaştınız'' (10 Nisan 2011) ve ''Almak için değil vermek için görüşmeye çalışmaktayım. Sahsî ihtiyaçlarım için kimseden birşeyler kapmaya ihtiyacım yok Allah''a şükür'' (30 Ocak 2013) diye yazabilen ''yürek'' olarak; Çözüm Süreci''ni İngiliz ve Amerikan emperyalizmine sormadan Öcalan''la ''aracısız'' görüşmeye başlayarak başlatan bu hükümete bu yönüyle hürmetlerimi –bu vesile ile– sunmayı vurgulamaktan huzur duyarım. Halk deyişindeki o ''yiğidi öldür, hakkını yeme'' diyalektiği de budur sanırım.

İNGİLİZ DARBE GİRİŞİMİ

Şimdilik –biraz uzun olacak ama– son sorum: 19 gün boyunca Gezi ''süreci''nde neredeyse söylenmedik söz bırakmayan, Türkçe''nin espri edebiyatına ''hazine'' katan bu gençlerimiz, 30 yıl boyunca 40 bine yakın insanımızın canına mal olan 90 yıllık sorunumuzun Çözüm Süreci''nde ''sillahlı unsurların sınır dışına çıkması''nın tamamlanmasını nasıl kendilerine ''hasır-altı'' ettirildiklerini, 12 Eylül''e ''çerez'' ettirilen gençler kadar, kendi nefislerini yenebilip öz-aldatmasız bir samimiyete hükmederek anlamak için bir 30 yıla daha mı ihtiyaç duyacaklar?

Onun için Öcalan''ın ''Geziye selam''ını, ''kendi idam fermanına imzası'' diye imgeledim. Onun için ısrarlıyım: Gezi Denemesi, Cumhuriyet''in yüzyıllık bu sorununun başlangıcındaki Şeyh Sait İsyanı''nın ''tavşan kaç, tazı tut'' gücü olan İngiliz Emperyalizmi''nin –adeta tarihi tekerrür edercesine– kendilerine sormadan Çözüm Süreci''ni içerden başlatan bu hükümete karşı bir ''Zello'' Darbe Girişimi''dir.

Kaybettiği iktidarını seçimle bir daha alamayacağını bilen ve CHP, İP gibi sağlı-sollu partilerde öbeklenmeye çalışan Ergenekon güçlerinin ''içerden'' desteğiyle kotarmaya çalıştığı başarısız bir darbe girişimi... Onun için selam söyleyemiyorum Gezi''ye!

Kırmadan-dökmeden-incitmeden; edebin, adabın, saygının, terbiyenin sınırlarını zorlamadan tartışmaya açığım...

11 yıl önce