|

HDP playback yapıyor

Mehmet Kızılay
00:00 - 8/11/2014 Cumartesi
Güncelleme: 23:10 - 7/11/2014 Cuma
Yeni Şafak
HDP playback yapıyor
HDP playback yapıyor

Sosyokültürel, siyasal, ekonomik ve konjonktürel bakımdan çok ağır iklimlerden geçerek ''Yeni Türkiye Cumhuriyeti''ne uzayan bir çağın canlı tanıklarıyız. Derin sarmal görüntüdeki bu zaman dilimine ait söylemler, her dem tazeliğini korumakta ve her dem kullanılabilir hüviyettedir. Hemen hemen her problemin kökleri, yıllar öncesinde arandığında, kolaylıkla bulunabilmektedir. Herhangi bir soruna tam bitti derken, daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalabiliyoruz. Özellikle vesayet rejiminin tortularından müteşekkil sorun tepecikleri, adım başı karşımıza çıkmakta ve çeşitli görüngülerdeki vesayet arzuları toplumsal vicdanı sızlatabilmektedir.

Çoğu kez karşılaşılan en büyük sorun çözümsüzlüğün çözüm olarak tercih edilmesi sorunudur. Bunların en başında da adı konulamayan, çeşitlilik arz eden, hiçbir tanımlamanın altına tam olarak oturmayan ''Kürtlerin Sorunu'' diyebiliriz. Yakın dönemdeki birçok aydının ittifak ettiği gibi, Türkiye''de ''Kürt Sorunu'' değil ''Kürtlerin Sorunu'' vardır. Geçmişten bugüne küçük bir zıplama yaparak ''Çözüm Süreci'' meselesini ele alırsak, satır arasında pek de bir şeyin unutulmadığını göreceğiz.

''Çözüm Süreci'' ağırlık merkezini oluşturan fay hatlarına rağmen, cesaret ve kararlılıkla yürütülmeye çalışılıyor. Oslo''da beklenmedik şekilde akamete uğrayan barışçıl çözüm arayışları bu kez çok ince elenip sık dokunularak işlense de çözüm istemeyen veya ben olmadan çözüm masası kuramazsınız diyen odaklar müsabakayı minder dışına taşıma gayretlerini gizleyemiyorlar. Masanın bir tarafında; zeminin kayganlığını yok kabul edip çözüme odaklanan hükümet ve masanın karşı tarafında oturan, kaygan zeminin avantajını sonuna kadar kullanmaya çalışan müşterek çözüm ortağı olan HDP.

HDP demokratik talepleri, insan olmaktan kaynaklı makul hak ve mağduriyetleri çözüm potasına taşıdıkça insancıl bir yaklaşımla karşılansa da olmadık yerlerde olmadık çıkışlar göstermesi, HDP bunlardan hangisidir sorusunu akıllara getiriyor. Demokratik talepleri dile getiren HDP ise şiddeti sürekli kullanılabilecek güçlü bir silah gibi oynayan kim? Devekuşu metaforunda olduğu gibi: Yük taşımaya gelince ben kuşum, madem kuşsun uç denildiğinde ben deveyim diyen bir anlayış. Bu çelişkinin yol açtığı kafa karışıklığını giderecek adımlar ya zamanında atılmıyor ya da yeterli düzeyde olmuyor. Çözüme odaklanmış, çözüm arzulayan bir yapının küçük bir karışıklıkta bile oyundan çıkarım nevinden marazi bir tutumla mızmızlanması çözüm heyecanının tadını kaçırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören, siyaseten de konunun görüşülebileceği meşru yapı olan fakat hiç de sorumlu davranmayan HDP. İmralı''dan dönünce başka, Kandil''den dönünce başka, çözüm masasında başka. Bu başkalıklar daha da arttırılabilir. Bu kadar çok dilli olmanın verdiği anlamlı mesaj şudur: HDP iradi davranma gücüne haiz olmadığı. Her gün birbirinden farklı odakların emir ve talimatlarıyla verilen demeçler HDP''nin herhangi bir şey söylemediğini musikideki bir tabirle playback yaptığını gösteriyor. Maalesef HDP''nin kendine ait bir sesi, bestesi, tınısı ve sözü yok.

Aysel Tuğluk''un ''Ne zaman AKP''ye yönelik eleştiriler çoğaltılsa hemen ''öyleyse süreç bitecek mi?'' diye soruluyor. Hayır, kesinlikle barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır. Zira IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır.'' Bu ifadenin yanına bir de Cemil Bayık''ın ''Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da gözlemci olarak kabul edebiliriz ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var.'' Biri adeta darbe davetiyesi yolluyor, bir diğeri bizim irademizin bir hükmü ve değeri yok anlamında sözler sarf ediyor.

Sözün özü: Eğri cetvelden doğru çizgi çıkarmak neredeyse imkânsız. Muhatabınızın, kendisi dışında bir yerleri işaret ederek, benim değil garantörlerimin görüşleri ve çıkarları elzemdir demesi çözümsüzlüğü çözüm merkezi olarak görmektir. Hükümet her ne pahasına olursa olsun çözüm sürecini tamamlama arzusu taşımakta buna karşın kendisini hiç kabul edenlerle oturduğu masanın bir tarafının gittikçe boş kaldığını da fark etmektedir. Meşru çözüm ortaklığı pozisyonunu kullanarak geniş bir alanı değerlendirmek mümkünken, farklı temsil odaklarının işaret edilmesi, hükümete sürekli üslup üzerinden saldırılması çözüm konusunda işi yokuşa sürmek değil de nedir? Hükümetin sert üslubu mu çözüm sürecini tıkıyor yoksa halkı sokaklara indiren ve akabinde 40 kişinin ölümüne sebep olanlar mı? HDP ya kardeşçe türküler söyleyip çözümde görev alacak ya da playback yaparak süreci kilitlemeye çalışacak? Tercih kendilerinin, takdir milletin…

9 yıl önce