|

HDP’nin baraj meselesi

HDP meclise girsin ya da girmesin, bu işe AK Parti ile birlikte başladılar, birlikte devam edip sonlandırmak zorundalar. Halk Çözüm’ün aktörlerine başrolleri verdi. Kendi kendilerini figüranlığa düşürmesinler. Seçime kadar Çözüm’e çalışan kazanır, elması da kızarır.

Yeni Şafak
04:00 - 12/02/2015 Perşembe
Güncelleme: 21:04 - 11/02/2015 Çarşamba
Diğer
CENGİZ ALĞAN

HDP’nin seçime parti olarak girme kararı giderek ilginç bir tartışmaya dönüşüyor. Hem muhalefete hem de iktidara yakın yazarlar kıyasıya eleştiriyor HDP’yi. İktidara yakın yazarların eleştirilerinde, daha çok Çözüm Süreci’nin selametiyle ilgili kaygılar dile getiriliyor. Buna göre; HDP meclis dışında kalırsa çözüm müzakerelerinde açığa düşecek, dağ kadrolarının sıkıştırmasıyla sokak çağrılarına başlayacak ve ortalık yeniden karışacak. Ve dolayısıyla hem Çözüm Süreci, hem de yeni anayasa yapımında sıkıntılar baş gösterecek. Önümüzdeki seçimsiz dört yılda HDP’nin mecliste olmaması da önemli bir boşluk doğuracak. 


Bu yazarlar, HDP’nin barajı geçememesinin bütünüyle AK Parti’ye yarayacak olmasına ve Demirtaş’ın bütün söylemini, onun solundan kurarak umutsuz genç tabanına seslenip CHP’den oy koparma stratejisi izlemesine rağmen kaygılarını dile getiriyor. Bunu Çözüm Süreci’ne atfettikleri değere bağlamak eğilimindeyim.

Muhalefet yazarlarının eleştirilerinin merkezinde ise Çözüm Süreci bulunmuyor. HDP’nin meclis dışında kalmakla yeni anayasa yapımı ve başkanlık sistemini AK Parti’ye gümüş tepsi içinde hediye etmiş olacağı tezi bulunuyor. Çözüm Süreci’nin geleceğini öncelemeyen, müzmin AK Parti (belki de artık sadece Erdoğan) karşıtlığıyla motive olmuş bir yaklaşım bu. 

Olaylara genel tablo açısından değil, daima kendi dar grup çıkarları açısından bakan bazı sol kesimlerden, seçime parti olarak katılmakla HDP’nin “solu satmış olacağını” söyleyenler var (Bkz. Korkut Boratav, Hürriyet, Cansu Çamlıbel söyleşisi). Bu cephenin bir bölümünde giderek daha yaygın kabul gören tez ise Öcalan ile Hakan Fidan’ın İmralı’da anlaşıp HDP’yi seçime parti olarak sokmaya karar verdikleri yönünde. Böylece HDP meclis dışı kalacak, Kürt bölgelerinde aldığı 30-35 milletvekili bütünüyle AK Parti’ye geçecek ve Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemi yürürlüğe girecek. Karşılığında özerklik vereceğini ekleyenler de var.

Elitist Cumhuriyet’in ötekileri

Birbirinden çok farklı olsa da her iki tarafın endişeleri de partinin meclis dışında kalma ihtimali üzerine kurulu. Sırf bu ilginç durum bile incelenmeye değer. Anlaşılan HDP dışında pek kimse parti amblemi altında seçime girildiğinde barajın aşılacağına inanmıyor. Anketler de bu inançsızlığı destekler yönde. 

Oysa göz ardı edilen çok temel bir etken var: Çözüm’ün onarıcı etkisi. Yorumcuların büyük çoğunluğu şu içinde bulunduğumuz ana bakarak değerlendirmeler yazıyor. Halbuki çok değil, bir iki ay içinde memleket bambaşka bir iklime geçiş yapacak. PKK Türkiye’ye karşı savaşmayı bıraktığını ilan edecek. Silahlar tamamen susacak ve 30 yıllık savaşın bitişi davulla zurnayla duyurulacak. Bu durum toplumda, özellikle Çözüm Süreci’nin başladığı son iki yılda had safhaya ulaşan gerilimli negatif enerjinin bir anda boşalmasına, büyük bir toplumsal gevşemeye ve rahatlamaya yol açacak. Bunun ekonomiye, sosyal hayata ve tüm diğer alanlara da yansımaları olacak. Ve elbette, atlatılan her türlü badireye rağmen, Çözüm Süreci’ne % 70’ler oranında devasa bir destek veren toplum, bu projeyi başarıya ulaştıran siyasi aktörlere (AK Parti ve HDP) teveccühünü, seçimlerde her ikisine de yüksek oylar vererek gösterecek. Toplumun ana gövdesinin desteklediği bu projeye açıktan veya örtülü karşı çıkmış olan diğer aktörlerin tümünü ise cezalandıracak. 

Yani denklemi “Seçimlerde sonuç şöyle olursa Çözüm Süreci ne olur?” şeklinde değil, “Çözüm Süreci’nde şöyle olursa seçimlerde ne olur?” şeklinde tersten kurmak gerekir. Kazandırıcı etken Çözüm Süreci’nin kendisidir. Dolayısıyla öncelikle onun selametine çalışmayı düşünmek gerekir. Önümüzdeki birkaç ayda, sürecin önündeki tıkaçları kaldırmak konusunda tüm Türkiye toplumuna güven veren çalışmalar yürütecek bir HDP’nin barajı aşması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Buna, ancak “eski Türkiye” tarih ve anı kitaplarında, pek de hayırla anılmayacak olan muhalefetten bunalmış genç kuşakların “kendi yenileri”ni arayışını ve küçük de olsa bir miktar “Syriza etkisi”ni ekleyebiliriz. Üstelik HDP, Çözüm Süreci’ni yürütmüş ve başarıya ulaştırmış iki aktörden birinin siyasal temsilcisi olmanın saygınlığıyla, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın tek başına yaptığı şeyi, 81 şehirde 550 milletvekili adayıyla yaparak yaygın ve geniş kapsamlı bir propaganda fırsatı elde edecek. Elitist Cumhuriyet’in iki en kalabalık ötekisi, dindarlar ve Kürtlerin “tarihsel ittifak”ının meyvelerinden payına düşeni mutlaka toplayacak. 

Ya meclise giremezse?

Kişisel olarak mecliste barajı geçmiş bir HDP görmek istiyorum. Her şeyden önce ‘Yeni Türkiye’nin yeni bir muhalefete ihtiyacı var. Belki de “yeni anayasa” kadar büyük bir ihtiyaç bu. Asırlık ezberlerin peşinde koşup yeni dönemin ruhuna ayak uyduramayan CHP ve MHP’nin genç seçmeni de kendisine hiçbir “yeni” vaat etmeyen, sürekli yıkıcılığa davet eden bu köhne yapılardan sıkılmış olmalıdır. Onları terk edip meşreplerine uyan iki “yeni”den birine yönelecek genç seçmenin iki adresinden biri HDP’dir bugün. 

Ama HDP meclise giremezse de kıyamet kopmaz. Nihayetinde 30-35 vekille giriş kapıları açıkken, bile isteye bu yola girmiş olmak kendi tercihleridir. Saygı duymak gerekir. Her durumda %7’yi geçecekleri için, bugüne kadar alamadıkları ciddi bir hazine yardımına kavuşup 2019 seçimlerine daha bir kuvvetle hazırlanabilirler. Kendilerine oy vermiş milyonlara hesap vermek de onların boynunun borcu olur. Başka kimsenin değil.

Çözüm’e çalışan kazanır

Meclise girememiş olmayı bahane göstererek sokağa dökülmek, Diyarbakır’da ayrı bir meclis toplamak gibi senaryoların sonuç alıcı olacak kadar gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Çözüm’e % 80-90 aralığında destek veren Kürtler bu saatten sonra bir ıslıkla sokağa dökülmez. Hele de Çözüm baharda elle tutulur somutluğa ulaştıktan sonra bu neredeyse imkansız olur. 

HDP meclise girsin ya da girmesin, bu işe AK Parti ile birlikte başladılar, birlikte devam edip sonlandırmak zorundalar. Halk Çözüm’ün aktörlerine başrolleri verdi. Kendi kendilerini figüranlığa düşürmesinler. Seçime kadar Çözüm’e çalışan kazanır, elması da kızarır.
#HDP
#Çözüm Süreci
#AK Parti
9 yıl önce