|

İki Yüz: 247 yazarın portresi

Şair Mehmet Aycı, uzun zamandır kaleme aldığı portre-deneme yazılarını “İki Yüz” kitabında bir araya getirdi. 247’ portrenin yer aldığı kitapta Alaeddin Özdenören, Ali Haydar Haksal, Beşir Ayvazoğlu, Erdem Beyazıt, Hasan Aycın, Nazan Bekiroğlu ve Nuri Pakdil gibi isimler var.

Yeni Şafak
22:08 - 21/04/2015 Salı
Güncelleme: 19:10 - 21/04/2015 Salı
Yeni Şafak
ÖMER YALÇINOVA


Mehmet Aycı'nın İki Yüz'de şiiri, denemeye davet ettiği söylenebilir. Aslında İki Yüz bir portre kitabıdır. Mehmet Aycı dostlarını, takdir ettiklerini, etkilendiklerini, sevdiklerini, değerli bulduğu kişileri teker teker yazmıştır. Fakat İki Yüz'ü başka portre kitaplarıyla karşılaştırdığımızda, ne söylemek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Mehmet Aycı İki Yüz'le neredeyse yeni bir portre anlayışı ortaya çıkarmıştır.



Cemal Süreya'nın 99 Yüz'ü akla geliyor önce. Sonra Beşir Ayvazoğlu'nun Defterimde Kırk Suret kitabı. Mehmet Aycı'nın İki Yüz'ü bu iki kitaptan da farklı. Hem kişileri ele alış hem de ifade etme bakımından. Öncelikle Mehmet Aycı'nın bilgi vermek amacıyla İki Yüz'ü yazmadığını söyleyebiliriz. Onda edebiyat yapma kaygısı da bulunmamaktadır. Peki bir tartışma içine girmek, yani hayatından gelip geçmiş kişilerle bitmemiş hesaplarını görmek, onlarla vermekte olduğu kavgayı noktalamak ya da kavgaya yeni bir boyut katmak var mı? Yok, Mehmet Aycı'nın böyle bir niyet taşıdığı da söylenemez. Oysa Cemal Süreya'nın portre yazılarında ince imalar, ironik tartışmalar, ders vermeler, yönlendirmeler, dalgaya almalar, uzun tasvirler vardır. Cemal Süreya siyasilerle ilgili başka neden yazsın? Onları inceden inceye eleştirmeyecek, yönlendirmeyecekse veya onlarla ilgili fark edilmeyen yönleri ifade etmeyecekse. İki Yüz'de ise böyle bir oyunculukla karşılaşmıyoruz. Diğer türlü söyleyecek olursak, Mehmet Aycı'nın İki Yüz'de güttüğü gizli bir hesabı yoktur. O, İki Yüz'ü hesapsız, karşılıksız, beklentisiz, tamamen iyi niyetle yazmıştır.



YAZARIN, YAZARDAKİ YÜZÜ


Beşir Ayvazoğlu'nun portre yazılarında, bilgi vermeyi birinci planda hedeflemese bile önemsediği ve amaçlarından biri olarak kabul ettiği anlaşılır. Mehmet Aycı, İki Yüz'de böyle bir niyet de taşımamıştır. Yani bazı yazılarında yer yer bilgi verir, fakat bu bilgiler, internette kolayca bulunacak, ayrıntılı olmayan cinstendir. Fakat bu halleriyle bilgi vermek dışında özel bir işlev görmektedirler. Aycı bir yazarın hayat hikayesini yazmaya çalışmaz. O yazarın, kendindeki imgesine yoğunlaşır. O imgenin oluşumunda, yazarın bazı eserleri etkili olmuşsa, o eseri söyler. Yoksa bir kişinin kaç yılında nerede doğduğu, hangi kitapları neden yazdığı, başarılı olup olmadığı, eksik veya yüksek yönleri… Aycı için, söz konusu değildir. Bu yüzden denilebilir ki İki Yüz hayat, daha doğrusu insan, arkadaşlık ve dostluk odaklıdır. Kitap ve dergilerle doğrudan alakası yoktur. Aycı'yla tanışan, bir bardak çay içen, yarım saat sohbet eden herkes, onun projektörü altına girebilir.



Aycı, böyle bir imge inşaatıyla bilinçli bir şekilde uğraşmaz. Tamamen kendiliğinden oluşan bir imgedir bu. Aycı'nın şair dikkatiyle gözlemlediği, dinlediği, düşündüğü her yöne ve kişiye kayar. İki Yüz'de rastladığımız doğallığın sebebi bu olabilir. Aycı, şair yanına kendinden başka hiçbir şey almadan yazmıştır portre yazılarını. Herhangi bir arşiv taraması söz konusu değildir. Diğer ifadeyle Aycı, bu portreleri yazarken, kılıç kalkan kuşanmamış, elindeki bütün kozları bir kenara bırakmış, yalın bir şekilde, içinde oluşan imgeye yönelmiş ve onu yazmıştır. Denemelerde böyle bir sadelik, tekinsizlik, hatta savunmasızlık vardır.



Fakat Aycı'nın portre yazarken kendini tamamen geriye çektiği söylenemez. Her denemede Aycı'dan da bir parça bulunur. Bu yüzden bazı kişilerden özlemle, bazılarından saygıyla, bazılarından hayranlıkla, sevgiyle, espriyle, güvenle, sadakatle, hüzünle… söz eder. Yani her portre yazısında Aycı'nın ayrı bir duygu tecrübesiyle de karşılaşırız. Bu da Aycı'nın yazdığı imgelerdeki kendi payını gösterir. Denemelerin genelindeki ortak yaklaşım; halden anlamaktır, karşıdakini anlamaya çalışmaktır. Bu yüzden bazen savunduğu kişiler olur. O zaman da ele aldığı şahıs hakkındaki yanlış anlamayı veya o kişiyle ilgili oluşturulan eksik imgeyi düzeltmeye çalışır. Fakat Aycı, son sözü söylediğini, en doğru tespiti yaptığını iddia etmez. Çünkü o da farkındadır, bakışı, ifadeleri, ele alış biçimi tamamen özneldir, nesnellik peşinde değildir.



ŞAİRİN DENEMELERİ


Mehmet Aycı insanları tasvir eder. Onların konuşmaları, yürüyüşleri, düşünmeleri, yüz hatları, el kol hareketleri, yani dikkat çeken, ilk yönlerini detaylarıyla betimler. Bu ayrıntı, o kişinin şahsiyetini, neredeyse bütün hayatını, okuyucunun gözünde canlandırır. O kişinin ismi anıldığında akla gelen ilk farklılıktır bu. Bunu yakalama, fark etme noktasında Aycı'nın doğuştan gelen bir yeteneği vardır. Sanki ressamın tek çizgiyle, karşısındaki kişinin portresini ustalıkla ortaya çıkarması gibi Aycı da birkaç nokta, mimik, el hareketi tasviriyle karşısındakini okuyucunun gözünde canlandırıverir.



Yazımızın başına dönebiliriz. Aycı İki Yüz'de denemeye, şiiri çağırır. Nasıl yani? Şöyle: Aycı'nın tasvirleri, bir deneme, hikaye ve romandaki tasvirlerden başkadır. O, ancak bir şiirde bulunabilecek betimlemeler yapar. İfadelerini biçimlendiren de bu unsurdur. Belki de yalnızca bu yönüyle İki Yüz, Cemal Süreya'nın 99 Yüz'üne benzer. Fakat Süreya, kişiye ait imgeyi şiir diliyle oluştursa bile, devamını düzyazıyla getirir. Mehmet Aycı ise şiir dilini bırakmaz. O, adeta şiir kurar gibi, portre yazılarını kurar. Ve adeta bir şiiri bekler gibi yazacağı portreleri beklemiştir. Denemelerdeki doğallığın ve dolaysızlığın bir nedeni de bu olsa gerek.



Kitabın künyesi:


İki Yüz


Mehmet Aycı


Cümle Yayınları


2015


376 sayfa


#İki Yüz
#Mehmet Aycı
#Cümle Yayınları
#şair
#edebiyat
#yazar
9 yıl önce