|

IŞİD neden durdurulamıyor?

“IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonun hava saldırılarının bir taraftan örgütün askeri kapasitesini zayıflatırken diğer taraftan söylem gücü ve meşruiyetini artırdığını söylemek mümkündür.”

Yeni Şafak
04:00 - 11/06/2015 Perşembe
Güncelleme: 21:20 - 10/06/2015 Çarşamba
Yeni Şafak
Oytun Orhan-ORSAM Araştırmacısı


Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) son aylara kadar Suriye ve Irak'ta bazı bölgelerden geri çekilmek durumunda kalmıştı. Suriye'de IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyon güçlerinin desteği ile önce Kobane merkezi terk etti ve sonrasında Kürtler kırsalda örgüte karşı kazanımlar sağladı. Irak'ta merkezi ordu ve İran destekli Şii milis güçler ise IŞİD'i Tıkrit'ten çıkararak stratejik bir kazanım elde etti. Bütün bu gelişmeler ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin havadan askeri destek ve karada yerel müttefiklerin ilerlemesine dayalı stratejisinin IŞİD'e karşı mücadelede başarı sağlayabileceği düşüncesini güçlendirmişti. Ancak son haftalarda tersine gelişmeler yaşanmakta. IŞİD kısa süre içinde hem Irak hem de Suriye'de son derece önemli ilerlemeler kaydetti. Irak'ta Anbar vilayetinin merkezi ve başkent Bağdat'a sadece 110 km uzaklıktaki Ramadi ve Suriye'de antik kent Palmira'yı ele geçirdi. Bunun yanı sıra Irak-Suriye arasında yer alan El Velit sınır kapısını kontrol etmeyi başaran örgüt böylelikle iki ülke arasındaki üç sınır kapısından ikisini ele geçirmiş oldu.



Koalisyon güçleri ve yerel müttefiklerin IŞİD'e karşı mücadelesi tehdidi bertaraf etmekten ziyade sadece yayılmasını ve stratejik bölgeleri ele geçirmesini engellemeyi sağlamaktadır. IŞİD, koalisyon saldırılarının yoğunlaştığı bölgelerde uzun süre direnmenin çok fazla savaşçı ve kaynak kaybına yol açacağını düşünerek taktiksel olarak geri çekiliyor gibidir. Zira IŞİD belli bölgelerden çekilse de güçlerini farklı alanlara kaydırarak daha önce kaybettiği yerleşimleri ya da yeni bölgeleri kontrol etmektedir. Bu durum IŞİD'e karşı mücadelede uygulanan stratejinin sorgulanmasına neden olmaktadır. Ancak olayın diğer boyutu IŞİD'in uluslararası, bölgesel ve yerel düzeyde çok geniş bir koalisyona karşı nasıl direnebildiği ve hatta ilerleme sağlayabildiğidir.



YEREL DESTEK ALIYOR


IŞİD'i “başarılı” kılan faktörlerin başında örgütün Irak ve Suriye'de Sünni Arap nüfusun yaşadığı bölgelerde sahip olduğu yerel destek gelmektedir. Bu durum örgütün saldırdığı yerleşimleri içerden destekle kolay biçimde ele geçirmesini ve sonrasında güvenli bir çevrede yaşamasını sağlamaktadır. Yerel destek kabul edilmeden Musul gibi büyük bir kentin birkaç bin kişilik savaşçının düzenli bir orduya karşı kısa sürede ele geçirmesini açıklamak mümkün değildir. Aynı şekilde Suriye'de Halep'ten başlayarak Irak'ta İran sınırına kadar uzanan bir coğrafyada uzun süreli kontrolünü anlamak zorlaşacaktır.



IŞİD'e Irak ve Suriye'nin Sünni Arap bölgelerinde verilen kısmi desteği birkaç faktöre bağlayabiliriz. Her şeyden önce uzunca bir süredir bu yerleşimlerde hakim olan kaosa karşılık IŞİD'in bir düzen, güvenlik ve istikrar sunmasıdır. İkinci olarak Sünnilerin iktidardan dışlanmışlık duygusu içinde olması ve IŞİD'in bu kesimlere “kendilerini ait hissedecekleri” bir otorite altında yaşama imkanı sunmasıdır. Suriye'de IŞİD'in kontrol ettiği bölgelerdeki meşruiyeti sorgulanabilir ancak kesin olan rejimin gayrı meşru olduğudur. Irak'ta da IŞİD bölgelerinde halkın örgüte bakışı tartışmalı olsa da alternatifi olan merkezi hükümet veya Şii milis güçler kesinlikle kabul görmemektedir. Bir diğer neden Irak ve Suriye'de (buna Lübnan'ı da ekleyebiliriz) Sünni Arapların kendilerini yönlendirecek bir lider, haklarına sahip çıkacak bir siyasi hareket ve hepsinden önemlisi güvenliklerini sağlayacak bir silahlı güçten yoksun olmasıdır. Irak'ta IŞİD öncesinde Sünni Arap yerleşimlerindeki merkezi ordu güçleri yerel tarafından kimi zaman “işgalci güç” tanımlamasına varan düzeyde tepki görmekteydi. Suriye'de de rejim ordu ve istihbarat güçleri halk üzerinde baskı uygulayan güçlerdi. Etnik ve dinsel kutuplaşmanın çatışmacı hal aldığı ortamda insanlar kendilerini koruyacak silahlı bir gücün varlığına ihtiyaç duydular. Sünni Araplar arasında bahsedilen eksiklik koruyucu güç olarak IŞİD'e yönelimi artırdı. Dolayısıyla bölgede yükselen mezhepsel kutuplaşmanın en çok IŞİD'in amaçlarına hizmet ettiği söylenebilir. IŞİD, hem hükmetmek istediği tabanın hem de karşı kampın milliyetçi duygularının körüklendiği ve radikalleştiği zemin üzerinde kendine meşruiyet sağlamaktadır. Kafa kesme törenleri diğer birçok amaç dışında “düşman halk” arasında güvenlik kaygılarını körükleyerek radikalleştirme ve böylece kendi tabanını IŞİD etrafında seferber etme hedefine hizmet etmektedir.



IŞİD'İN KORKU STRATEJİSİ


Sünni Araplar arasındaki lider, siyasi hareket ve askeri güç eksikliği IŞİD'i tek alternatif haline getirmektedir. Yerelde IŞİD'in otoritesine karşı gelmek isteyen çok sayıda aşiret olsa da bunlar yerel düzeyde kalmakta ve IŞİD'e karşı denge oluşturacak güce ulaşamamaktadır. Buna karşılık IŞİD'in güçlü bir lidere, karar alma mekanizmasına, hiyerarşik yapıya sahip olması onu diğer güçlere karşı avantajlı kılmaktadır.



Yerel destek dışında IŞİD ilerleyişini mümkün kılan diğer unsur örgütün askeri alandaki başarısıdır. Bunu da birkaç faktörle açıklamak mümkündür. Her şeyden önce savaşçıları bir ideale bağlıdır. Davaya bağlılık ölmek için savaşan bir ordu ortaya çıkarmaktadır. Bunun dışında psikolojik faktörler de önemli rol oynamaktadır. Kafa kesme törenlerinin bu amaca da hizmet ettiği söylenebilir. Örgütün bu tarz uygulamalar sayesinde düşmanları arasında yaymış olduğu korku birçok yerleşimi savaşmadan ele geçirmesine neden olmuştur. Korku eşiği tam olmasa da ancak Irak'ta Şii milis güçlerin ortaya çıkışıyla aşılabilmiştir. Diğer bir neden örgütün karar alma mekanizmalarında Irak'ın ordu ve istihbaratında görev almış eski Baasçıların yer almasıdır. Bu kişiler askeri strateji ve taktikler, saha bilgisi konusunda son derece tecrübelidir. Askeri başarının diğer bir nedeni IŞİD'in hem El Kaide hem de Taliban geleneği üzerine oturmuş olmasıdır. Örgüt iki yapının geliştirdiği askeri strateji ve taktikleri uygulamaktadır. Zayıf olduğu ya da stratejik bir saldırı planladığı yerlerde El Kaide tarzı intihar saldırıları gerçekleştirmektedir. Buna karşın Taliban örneğinde olduğu üzere yerleşimleri öncelikle kuşatma altına alıp zayıflatmakta sonrasında mobil, hızlı ve silahlı araçlar ile ele geçirmektedir. IŞİD'in sınır aşan bir örgüt olarak Irak ve Suriye'de toprak sahibi olmasının da örgüte stratejik derinlik kazandırdığı söylenebilir. Bu sayede belli bir bölgeye saldırı gerçekleştireceği zaman kaynaklarını o alana kaydırma ya da bir ülkede sıkıştığı zaman diğer ülkede güvenli bölgelere taktiksel geri çekilme imkanı bulabilmektedir.



KARA OPERASYONU GEREKLİ


IŞİD insan kaynağı açısından da sayıca fazla ve nitelikli bir tabana hitap etmektedir. Örgüt, tüm dünyadaki cihatçı militanlar ya da kendi yaşadıkları toplum ve devlet ile aidiyet ilişkisi kuramamış ve Müslüman kimliği nedeniyle dışlandığı düşünen kesimler arasında çekim merkezine dönüşmüştür. İkinci gruba dahil gençler genelde alt gelir ve eğitim seviyesine sahip kişilerden ziyade eğitimlidir. Dünyada “cihatçı” düşünceyi savunan diğer gruplar arasında söylem üstünlüğünü ele geçirdiğini de söylemek mümkündür. Belli bir bölgeyi kontrol ederek “Hilafet Devleti”ni kurduğunu iddia etmesi ve bunu pratiğe dökmesi örgüte yabancı savaşçı katılımını artırmaktadır. Söz konusu kesimler için “baş düşman” olarak görülen Batı'nın saldırılarına maruz kalması da örgütün meşruiyetini ve popülaritesini artırmaktadır. Bu açıdan IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyonun hava saldırılarının bir taraftan örgütün askeri kapasitesini zayıflatırken diğer taraftan söylem gücü ve meşruiyetini artırdığını söylemek mümkündür.



IŞİD'e karşı mücadelenin başarısı ilk olarak örgütü yaratan nedenler ve ilerleyişinin arkasındaki gerekçelerin anlaşılmasından geçmektedir. Yukarıda bu soruya yanıt verilmeye çalışılmıştır ve kuşkusuz çok daha farklı faktörler eklenebilir. Ancak söz konusu tespitlerden yola çıkarak IŞİD'e karşı mücadelede başarı için şunlar önerilebilir. Irak ve Suriye'de Sünni Arapları temsil edecek, koruyacak, kendilerini ait hissedecekleri ve uluslararası alanda meşruiyete sahip olacak bir alternatif otorite sunulmadan IŞİD'in bertaraf edilmesi mümkün gözükmemektedir. Suriye'de alternatif olarak öne çıkan tek olasılık son dönemde ilerleme kaydeden muhalif güçlerdir. Bu anlamda temel sorun söz konusu güçler içinde Türkiye dahil birçok ülkenin terör örgütü olarak kabul ettiği Nusra Cephesi'nin yer almasıdır. Eğit-donat kapsamında oluşacak gücün ise orta vadede sonuç üretmesi mümkün değildir ve uzun vadede başarısı kesin değildir. Irak'ta ise durum daha karışıktır. IŞİD yönetiminden rahatsız olan Iraklı Sünni Arap aşiretler örgüte başkaldırmak konusunda ne merkezi hükümet ne de Batı'nın vereceği desteğe güvenememektedir. IŞİD'in zaman zaman bazı aşiret üyelerini topluca öldürmesi de başkaldırıyı düşünen aşiretlere mesaj verme amacı taşımaktadır. Iraklı Sünniler bu nedenle büyük bir ikilem içindedir. Ancak yerel unsurlardan oluşturulacak güçler vasıtası ile yerel düzeyde IŞİD'e karşı ilerleme sağlamak mümkün olabilir. Dolayısıyla ilk olarak Sünni Araplar arasından IŞİD'e karşı gerçek bir alternatifin ortaya çıkması gerekmektedir. Askeri açıdan bakıldığında, örgütü sınırlamaya yeten hava operasyonlarının dışında kimi bölgeler için kara operasyonları ile destek gerekebilir. Son olarak IŞİD sadece silahlı bir örgüt değildir. Askeri yöntemler örgütün savaşma gücünü kısıtlayabilir. Ancak bunun yanı sıra örgütün söylem üstünlüğü ve farklı kesimler için çekim merkezi olmasının önüne geçecek bütüncül bir strateji izlenmesi gereklidir.


#Irak ve Şam İslam Devleti
#SURİYE SAVAŞI
#ORTADOĞU
#taliban
9 yıl önce