|

Paralel yapıyı yargılamanın zorluğu beyanındadır

Yeni Şafak
04:00 - 22/11/2014 Cumartesi
Güncelleme: 21:17 - 21/11/2014 Cuma
Diğer
Gündem
Gündem
DOÇ. DR. CEMAL FEDAYİ - KIRIKKALE ÜNİV. SİYASET BİLİMİ BÖLÜM BAŞKANI

Merhum ve mağfur Nâbî hazretleri buyurmuş ki: “Bâtıl hemîşe bâtıl u bîhudedir velî / Müşkil budur ki sûret-i haktan zuhûr ede” Yani diyor ki, batıl her zaman boşunadır, amacına ulaşamaz. Ancak batıl hak suretinde gözüktüğü zaman onunla mücadele zordur. 


Paralel yapıyla mücadelede tam da böyle bir durumdayız. Son zamanlarda paralel yapıya yakın iç ve dış medya bir algı inşa etmeye çalışıyor: “Görüyorsunuz değil mi, paralelci diye tutuklananlar serbest bırakılıyor. Demek ki bu iddiaların tamamı asılsızmış…”

GÖRÜNMEZ VİRÜS ÇETESİ

Her şeyden önce belirtelim ki, bu yapı bir gizli örgüttür. Devletin kılcal damarlarına kadar sinsice sızmış bir virüs çetesidir. Böylesine görünmez bir virüs sürüsünü bir çırpıda aşikâr etmek ve bir tokatla bertaraf etmek kolay değil. Ergenekon’u yargılamak ne kadar zor idiyse paralel yapıyı yargılamak da o kadar zor… 

Hatta bunları yargılamak daha zor.  Çünkü bunlar Ergenekonculardan daha sinsice çalıştılar. Lise düzeyindeki öğrencilere varıncaya kadar kod adıyla çalışan bir örgütten bahsediyoruz. 40 yıldır ilmek ilmek dokunmuş bir network’ten söz ediyoruz… (Örgütün USA-İsrail boyutunu vurgulamak için bilinçli olarak şebeke demiyorum; network diyorum…)

Esas zorluk şuradadır: mevzubahis olan paralel yapı mensupları genellikle emniyet ve yargı mensuplarından oluşmaktadır. Bunlar, neyin suç, neyin delil olduğunu en iyi bilen uzmanlardır. “İz bırakmadan nasıl suç işlenir?” En iyi bunlar bilir. Yani en büyük suçu irtikâp ederler de bir zerre iz bırakmazlar. Bunun usulünü en iyi onlar biliyor. 

Arkalarında delil bırakmamak için bütün tedbirlerini almışlar. Dosyaları silmiş, arşivleri imha etmişler. Kar üstünden yürümüşler de iz bırakmamışlar…  Bu işin üstadı olmuşlar. Yine Nabi’den takip edelim: “Olmuş o kadar halk-ı cihan mekrde üstad / Kim, sabıka-i şöhret-i şeytan unutulmuş” Hazret diyor ki, bunlar hilede öyle üstad olmuşlar ki şeytanın hileleri bile unutulmuş…

Günlük hayatta da olur bazen: bir kişinin suçlu olduğunu, kusurlu olduğunu biliriz. Adımız gibi eminizdir onun suçluluğundan. Ancak “haydi delil getir” denildiğinde apaçık bir delil bulamayız. Ancak delil bulamadık diye de onun pir ü pak olduğuna inanmayız. O vicdanımızda yargılanmış ve mahkûm olmuştur. Gerisi boş kâğıt ve hoş nutuktur… 

60’lı yıllardı… Demirel’in mason olduğunu herkes biliyordu. Ancak kimse onun mason olduğuna dair bir delil, bir belge getiremedi. Tersine, Demirel elini çabuk tutup “mason değildir” mealinde bir kâğıt parçası temin etmeyi başardı. Bu kâğıt parçası Demirel hakkındaki yargıyı değiştirmedi tabii. 


2010 veya 2011 yılıydı. Paralel yapı henüz açık saldırıya geçmemişti. Güvenlik bürokrasisinden eski bir arkadaşımla yemek yiyoruz. Ankara dışındayız. Arkadaşım buna rağmen fısır fısır konuşuyor. Önemli konulara gelince de kulağıma fısıldıyor. Nedenini sorduğumda “Simonlar dinliyor” dedi. (O zamanlar henüz paralel lafı icad edilmemişti. Avcının kitabından mülhem Simonlar deniliyordu.) Çok şaşırmıştım: Dinlendiğini biliyor, dinleyenleri biliyor ama hukuken bir şey yapamıyordu.

YASALLIK AYRI MEŞRULUK AYRI

Paralel yapı mensuplarının, mahkemece muteber delillerle suçlanamaması onların temiz olduklarını göstermez. Suçlu oldukları o kadar açık ki… Aslında, ne diyordu atalarımız: “Bedahet olan yerde delalete gerek yoktur.” Yani bir konu açıksa delile gerek yok. Ancak mahkeme atasözleriyle yürümüyor. Mahkeme, bedahet olan yerde de delil istiyor. Bir kâğıt parçası istiyor. Kayıt ve kuyut istiyor. Müşkil buradadır…

İkinci zorluk şudur: Paralelciler malum suçlarını irtikâp ederken suret-i haktan göründüler. Yani yasal ve şekli prosedürleri tamamladılar. Yaptıklarının çoğu şeklen yasal. Yasal ama gayr-i hukuki. Yasal ama gayr-i meşru. Tabii mahkeme öncelikle yasallığa bakıyor… Paralelciler de şekli yasallığı büyük oranda temin etmişler. Ancak yine de yasallık yönünden bazı açıkları bulunuyor ve savcılar o minnacık açıklardan yola çıkarak davayı yürütüyorlar. 

Burada bir yanlış algıyı da düzeltelim: Salıverilenler, tahliye edilenler beraat etmiş değiller. Davaları tutuksuz olarak devam ediyor. Tahliye demek dosyanın kapanması demek değil. Nasıl Ergenekon ve Balyoz davaları tutuksuz devam ediyorsa bunlarınki de öyle devam ediyor…

BÂTIL ZÂİL OLACAK

Üçüncü zorluk şudur: Paralel yapı henüz yargı ve emniyetten tasfiye edilmiş değil. Son HSYK seçiminde görüldü ki, yargı içinde % 45 civarında bir güce sahip. Dolayısıyla zanlı olarak yakalananlar yargının labirentlerinde bir şekilde korunuyorlar. Yani et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokmuşsa… Yargının paralel unsurlardan temizlenmesi çok uzun yıllar alacak. Bu hamur daha çok su götürecek… Bu davalar da uzun yıllar devam edecek… Ama en sonunda bütün müşkiller aşılacak, hak galip gelecek ve batıl zail olacak.

35 yıl cemaatin içinde bulunan Hüseyin Gülerce bile 17 Aralık’a kadar meselenin künhüne vakıf olamamıştı. Sıradan kamuoyunun uyanması çok daha zor. Bir de paralel yapıyı ölümüne destekleyen iç ve dış medya var. Bunlar da kamuoyunu sürekli manipüle ediyor. Bir mağdur ve mazlum imajı oluşturmaya çalışıyor. Her tahliye görüntüsünü bir zafer edasıyla veriyor.

Ancak bütün bu çırpınışlar bîhudedir. Başlayan mücadele er geç başarıyla sonuçlanacaktır. Bir kısım medya çelme taksa da... Bir kısım emniyet mensubu delilleri karartsa da… Bir kısım yargı mensubu yola mayın döşese de. Nabiyle başladık Nabiyle bitirelim: “Çok görmüşüz zevalini gaddar olanların / Hengâm-ı fırsatta dil-âzâr olanların.” Üstad diyor ki; fırsat bulduklarında gönül yıkan gaddarların er geç yok olduklarını çok gördük.
#Paralel
#virüs
#Ergenekon
9 yıl önce