2010 veya 2011 yılıydı. Paralel yapı henüz açık saldırıya geçmemişti. Güvenlik bürokrasisinden eski bir arkadaşımla yemek yiyoruz. Ankara dışındayız. Arkadaşım buna rağmen fısır fısır konuşuyor. Önemli konulara gelince de kulağıma fısıldıyor. Nedenini sorduğumda “Simonlar dinliyor” dedi. (O zamanlar henüz paralel lafı icad edilmemişti. Avcının kitabından mülhem Simonlar deniliyordu.) Çok şaşırmıştım: Dinlendiğini biliyor, dinleyenleri biliyor ama hukuken bir şey yapamıyordu.
YASALLIK AYRI MEŞRULUK AYRI
Paralel yapı mensuplarının, mahkemece muteber delillerle suçlanamaması onların temiz olduklarını göstermez. Suçlu oldukları o kadar açık ki… Aslında, ne diyordu atalarımız: “Bedahet olan yerde delalete gerek yoktur.” Yani bir konu açıksa delile gerek yok. Ancak mahkeme atasözleriyle yürümüyor. Mahkeme, bedahet olan yerde de delil istiyor. Bir kâğıt parçası istiyor. Kayıt ve kuyut istiyor. Müşkil buradadır…
İkinci zorluk şudur: Paralelciler malum suçlarını irtikâp ederken suret-i haktan göründüler. Yani yasal ve şekli prosedürleri tamamladılar. Yaptıklarının çoğu şeklen yasal. Yasal ama gayr-i hukuki. Yasal ama gayr-i meşru. Tabii mahkeme öncelikle yasallığa bakıyor… Paralelciler de şekli yasallığı büyük oranda temin etmişler. Ancak yine de yasallık yönünden bazı açıkları bulunuyor ve savcılar o minnacık açıklardan yola çıkarak davayı yürütüyorlar.
Burada bir yanlış algıyı da düzeltelim: Salıverilenler, tahliye edilenler beraat etmiş değiller. Davaları tutuksuz olarak devam ediyor. Tahliye demek dosyanın kapanması demek değil. Nasıl Ergenekon ve Balyoz davaları tutuksuz devam ediyorsa bunlarınki de öyle devam ediyor…
Üçüncü zorluk şudur: Paralel yapı henüz yargı ve emniyetten tasfiye edilmiş değil. Son HSYK seçiminde görüldü ki, yargı içinde % 45 civarında bir güce sahip. Dolayısıyla zanlı olarak yakalananlar yargının labirentlerinde bir şekilde korunuyorlar. Yani et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokmuşsa… Yargının paralel unsurlardan temizlenmesi çok uzun yıllar alacak. Bu hamur daha çok su götürecek… Bu davalar da uzun yıllar devam edecek… Ama en sonunda bütün müşkiller aşılacak, hak galip gelecek ve batıl zail olacak.
35 yıl cemaatin içinde bulunan Hüseyin Gülerce bile 17 Aralık’a kadar meselenin künhüne vakıf olamamıştı. Sıradan kamuoyunun uyanması çok daha zor. Bir de paralel yapıyı ölümüne destekleyen iç ve dış medya var. Bunlar da kamuoyunu sürekli manipüle ediyor. Bir mağdur ve mazlum imajı oluşturmaya çalışıyor. Her tahliye görüntüsünü bir zafer edasıyla veriyor.
Ancak bütün bu çırpınışlar bîhudedir. Başlayan mücadele er geç başarıyla sonuçlanacaktır. Bir kısım medya çelme taksa da... Bir kısım emniyet mensubu delilleri karartsa da… Bir kısım yargı mensubu yola mayın döşese de. Nabiyle başladık Nabiyle bitirelim: “Çok görmüşüz zevalini gaddar olanların / Hengâm-ı fırsatta dil-âzâr olanların.” Üstad diyor ki; fırsat bulduklarında gönül yıkan gaddarların er geç yok olduklarını çok gördük.