|

Sanatçılar cephede

Harbiye Nezareti’nin teklifiyle Temmuz 1915’te bir grup sanatçının savaş alanlarını ziyaret edip izlenimlerini dönemin gazetelerine yazmaları üzerine planlanan gezi, ilk kez bir çalışmayla aydınlatıldı. Beşir Ayvazoğlu ‘Edebiyatın Çanakkale’yle İmtihanı’nda öncesi ve sonrasıyla o tarihi gezinin etkilerini ortaya çıkarıyor.

Yeni Şafak
22:16 - 21/04/2015 Salı
Güncelleme: 19:18 - 21/04/2015 Salı
Yeni Şafak
MERAL AFACAN BAYRAK


Beşir Ayvazoğlu'nun tam da Çanakkale Savaşları'nın yıldönümünde yayınladığı Edebiyatın Çanakkale'yle İmtihanı kitabı, Harbiye Nezareti emriyle, Temmuz 1915'te bir grup şair, yazar ve sanatçının cepheye yaptığı geziyi konu ediniyor. Orada yaşananları ve sonrasını mercek altına alan kitap, Çanakkale Savaşarı'na yeni bir açıdan bakmayı da mümkün kılacak.


Dünya tarihinde benzersiz bir direniş ve savunmanın gerçekleştiği Çanakkale'de neler olup bittiğini, The Times ya da Le Temp gibi İngiliz ve Fransız gazetelerinden okumuş olmak yeterli değildi elbette. Sadece düşman ağzından değil, dost dilinden de duyup, yazılmalı, fotoğraflanmalı idi. Bu niyetle 1915' te bir grup şair, yazar, ressam ve bestekâr Sirkeci Garı'ndan trenle yola çıkmıştır. Bu heyette genelde Türkçülüğü savunan Ziya Gökalp gibi isimlerin seçilmesi de tesadüf değildir. Arıburnu ve Seddülbahir' de geçirilecek on gün boyunca savaşın ağır izleri gözlemlenecektir. Uzunköprü' den sonra tren yolculuğu biter. Keşan üzerinden Saros' a gidilirken Keşan için heyetin izlenimlerini, şöyle özetler Beşir Ayvazoğlu: “Keşan, Balkan Harbi sırasında inanılmaz bir vahşetle tahrip edilmiş, Bulgarların husumetinden Türklere ait hemen hiçbir cami, ev, mektep ve ticarethane kurtulamamıştır… Bulgarların Keşan' da yaptıkları, devrin en önemli mecmuası olan Şehbal'de fotoğraflarla teşhir edilmiştir.” diyen yazar, Selanik' te esir düşüp, Yunan zulmüyle ayakları şişmiş, su toplamış bir çavuşun günlerce yayan, azimle Çanakkale'ye yürüyüşünü anlatır.


Onunla aynı yerde konaklayan Hamdullah Suphi'nin aktardığı bu çavuşla diyalog, askerin ruh halini yeterince betimlemektedir kitapta: “Efendim, Selanik'te Yunanlılar'a esir düşmüştüm. Bize ayaklarımızla kireç ezdirir, sonra suya sokarlardı. O zaman, intikamımı almaya yemin ettim. Şimdi yürüyemezsem, yolda düşersem, beni bir sedyeye koysunlar, muharebeye gideceğim, orada gördüğüm hakaretin intikamını alacağım.”



SARSILMAZ İNANCA ŞAHİTLİK


Çanakkale'ye giden edebiyatçılar heyeti, yol boyunca Çanakkale Cephesi' ne doğru sarsılmaz bir inançla ilerleyen taburlara şahit olur. Ömer Seyfettin'in de birkaç öyküsü bu geziden sonra yazılmıştır. Yine de yeterli değildir vaziyeti anlatmaya. Gezi sonrasında verilen eserler vasatın üzerinde değildir. Peyami Safa da pek çok kere bu durumu eleştirmiştir. Yazar Ayvazoğlu, “Hamdullah Suphi izlenimlerini yazmamış olsaydı, bu kitap ortaya çıkmazdı.” diyerek, Osmanlıcadan konuya dair yeterince çeviri yapılmadığı için günümüz okurunun, kaynak sıkıntısı çektiğinin altını çizmiştir. Yazar: “Enis Behiç, bir şiirinin sonunda yer alan “Utandım bu aciz şairliğimden” mısraında cephede kanla yazılan destanı dile getirmede düştüğü aczi itiraf etmiştir. Mehmet Emin, Hıfzı Tevfik, Orhan Seyfi gibi şairlerin manzumelerinde, gerçekten, Mehmetçiğin kanıyla ve süngüsüyle imzaladığı savunmanın büyüklüğünü anlatmakta çok zorlandıkları görülür. Şair olarak pek tanınmayan Hakkı Süha' da duygularını “Siperlerde” adlı şiirinde anlatmayı denemiştir.”


“Milli Mücadele, Çanakkale'de kazanılan büyük zaferin yarattığı azimle gerçekleştirilen inanılmaz bir 'hayat hamlesi'dir.” Sonucuna ulaşan ekibin halk arasında “anlatılmaz yaşanır” deyişinin gerçekliğini, bu savaş manzaralarına dair satırlarından anlayabiliriz.



Kitabın künyesi:


Edebiyatın Çanakkale'yle İmtihanı


Beşir Ayvazoğlu


Kapı Yayınları


2015


240 Sayfa


#Edebiyatın Çanakkale'yle İmtihanı
#Beşir Ayvazoğlu
#Kapı Yayınları
9 yıl önce
default-profile-img