|

Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde mevlid geleneği

Açılım Kitap’tan çıkan Marıon Holmes Katz’ın kaleme aldığı “Mevlid – İslam Dünyasında İbadetler ve Dindarlık” kitabı, mevlidin İslam dünyasındaki kökeni, mevlid metin yazarları, mevlid kutlamalarının mahiyeti, mevlide yönelik tepkileri ele alan mühim bir kaynak. Ancak kitapta Türkiye’deki mevlid geleneğindan hiç bahsedilmiyor.

Yeni Şafak
20:02 - 1/03/2015 Pazar
Güncelleme: 18:04 - 1/03/2015 Pazar
Yeni Şafak
ERCAN YILDIRIM

Türkiye’de bilhassa 1960 – 1980 arasından geleneksel İslami algıya, kabaca “halk İslamı”na karşı bir tepki, küçümseme ve yok sayma anlayışı baş gösterdi, yoğunluk kazandı. Bilhassa 80’lerden sonra “mevlid” üzerinden, halkın İslami bulduğu değerlere karşı gayri İslami vurgusu etrafında tepkiler doğmaya başladı. İslamcılık düşüncesinin doğuşuyla birlikte bidat ve hurafe vurgusu zaten iyiden iyiye İslamcı aydınların en önemli tezleri arasına girmişti. Cumhuriyet idaresi gerçekleştirdiği inkılapları bu tarihselliğe, yanlış din anlayışına ve bidatlara dayandırdı. Mevlid de İslam’a sonradan yerleştirilen, dini hiçbir gerekçesi olmayan Kur’an ve Sünnet’e dayanmayan bidatlardan biri olarak görüldü, “şiir” ve “etkinlik” biçiminde değerlendirildi. İslamcılar, Türkiye’de Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlid’in sadece peygamberimizi öven bir şiir olduğu görüşünü dile getirerek bunun camide seslendirilmesinin hiçbir ibadet boyutu taşımadığını sık sık yüksek sesle dile getirdi.


MEVLİD KUTLAMALARI

Süleyman Çelebi’nin Mevlid metni, mevlid etrafında oluşturulan ritüel asırlar boyunca Türk milletinin en önemli uygulamaları arasına girerken, millet bağının güçlenmesini, İslami yaşayışın dip akıntı olarak Mevlid’in de içinde bulunduğu bir takım metinler ve ritüeller etrafında gelişmesini, devam etmesini sağladı. Bu bakımdan Mevlid sadece Peygamberimizin doğumuyla ilgili, o günlere münhasır bir etkinlik ve bir övgü, yüceltme metni değil, yıl boyunca ölüm, doğum, sünnet, düğün gibi önemli zamanlarda yapılan esasında dua ve namazı da ihtiva eden ibadet boyutu ile bir araya gelmeyi de sağlayan toplumsal birliktelik vazifesi de görür. Modernleşmenin ilerlediği ve bir çok geleneğin terk edildiği günümüzde bile “mevlid okutma” adeti hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir. 

Açılım Kitap’tan çıkan ve Marıon Holmes Katz’ın kaleme aldığı Mevlid – İslam Dünyasında İbadetler ve Dindarlık kitabı, mevlidin İslam dünyasındaki kökeni, mevlid metin yazarları, mevlid kutlamalarının mahiyeti, mevlide yönelik tepkileri ele alan mühim bir kaynak. Katz kitabında Mevlidle ilgili rivaletlerin doğuşundan, mevlid kutlamalarındaki hediyelere, mevlid kutlamalarının ve mevlidin dini mahiyetine, mevlide karşı girişilen saldırılara değinir. Mevlid’in Mezopotamya ağırlıklı bir gelenek olduğu yaygın görüşünün gerçeği yansıtmadığını Kuzey Afrika’da da mevlitlere rastlandığını iddia eden Katz, Fatımi’ler döneminde mevlid geleneğinin bulunduğunu ifade eder. 

TÜRKİYE’NİN ADI YOK

Kitap bu bakımdan mevlidi farklı İslam coğrafyalarına yayma gayreti gösterirken Mevlid’in Şiilikteki “matem” ritüelinin bir sonucu olarak da şekillendiği tezini kuvvetli şekilde işlemeye gayret eder. Katz bu bakımdan Mevlid’in Fatımi’ler döneminde ortaya çıktığı hatta devlet tarafından desteklendiği görüşünü öne çeker. Şiilik’teki Kerbela anlatılarının Peygamberimiz için de uyarlandığı görüşü ne kadar sahici ve hakikati yansıtır bunu kitaptan tam manasıyla çıkarmak mümkün değil. Fakat Sünniliğin Fatımi Devleti’nin yıkılmasını Peygamberimiz’in doğduğu güne denk geldiği şeklinde yaptıkları hesaplamalar Mevlid’in Sünni alemde makbuliyetini katlar. 


Fatımi’lerin desteklediği Mevlid’in ne derece etkili ve yaygın olduğu da tartışılması gereken bir konu. 


Mevlid’in İslam ülkelerindeki mahiyeti, şefaat beklentisi, ağlamalar ve daha çok matem havasında etkinliklerin yürütülmesi açık söylemek gerekirse Türkiye’deki Mevlid mantığını hiç mi hiç yansıtmıyor. Çünkü Mevlid biz Türkler için ne bir matem ne bir sevinç ve kutlama vesilesi olarak idrak edilir; Mevlid anma, hatırlama ile birlikte bir araya gelmeyi karşılayan toplumsallığı içerir. Bu açıdan Mevlid’den hasıl olan sevap geçmişe gönderilir ki, bu şefaatten ziyade Kur’an-ı ve İslam’ı öne almayı içerir. 


Katz’ın Mevlid kitabındaki tezleri bir Türk okuyucunun tam manasıyla kavrayamamasının, bizimle ilişkilendirememesinin en büyük nedeni, Türkiye’nin bu incelemede yer almaması! 

Mevlid’e çok büyük değer veren biz Türklerin hala canlı bir Mevlid geleneği bulunmasına rağmen Katz’ın kitabı İslam Ülkeleri alt başlığına sahip olmasına rağmen Türkiye’deki durumu hiç dikkate almaması gerçekten manidar. Üstelik kitap son bölümde bilhassa Selefiliğin ve Vehhabiliğin canlı olduğu 20. yüzyılda Mevlid’e olan ilginin azaldığını belirtirken yine genelleştirici, “ümmeti” kapsayıcı bir dil kullanır. İslamcılıkla birlikte 20. asırda entelektüel manada bir Mevlid karşıtlığı bizde görülmesine rağmen “yaşayan İslam” bahsinde Mevlid’e olan ilgimiz hiç sönmemiştir. 

Kitabın Türkiye ayağı eksik olduğu için bu hakikat okura yansımaz. Zaten kitapta anlatılan Mevlid ile bizim yaşadığımız Mevlid sadece lafzen karşılık bulur. 

İster istemez kitabı okuyanlar sorabilir: “Bu hangi Mevlid?”

Kitabın künyesi:

Mevlid – İslam Dünyasında İbadetler ve Dindarlık

Marıon Holmes Katz

Açılım Kitap

Ekim 2014

424 sayfa
#mevlid
#islam
#ibadet
#Marıon Holmes Katz
9 yıl önce