|

Türkiye ekonomisinin 12 yıllık bilançosu nereden nereye?

12 yıl önce dipte olan Türkiye ekonomisinin bugün ulaştığı ilerleme ve kalkınma atağı, demokrasi ve özgürlük reformları çok yönlü dış politikamızın birlikte oluşturduğu sinerjiyle beraber, Yeni Türkiye'mizi 2023 ufkuna doğru inşallah yüce Allah'ın rahmet ve bereketi ile taşıyacaktır.

Prof. Dr. Ömer Bolat
00:00 - 8/11/2014 Cumartesi
Güncelleme: 23:08 - 7/11/2014 Cuma
Yeni Şafak
Türkiye ekonomisinin 12 yıllık bilançosu nereden n
Türkiye ekonomisinin 12 yıllık bilançosu nereden n
'Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.' Şeyh Edebali

AK Parti hükümetleri demokratik ve şeffaf seçimler sonucunda halkın desteğinin devam etmesi ile 3 Kasım 2002'de başladığı Türkiye'ye hizmet etme görevine aynı kararlılık, fedakarca çalışma ve umutla dolu olarak devam etmektedir. Tabii ekonominin son 12 yıllık bilançosu hakkında çok şey söylenebilir. Bizim tek dileğimiz şudur: Ailesini, halkını, ülkesini seven, onların geleceklerini düşünen, aklı selim, vicdan ve yürek sahibi herkesi, ideolojik bağlılıklarından ayrı olarak, dünün Türkiye›sinin şartlarını bugünün Türkiye›sinin durumu ile mukayese etmeye, 12 yıl öncesinin Türkiye'sinden haberi olmayan yaklaşık 35 milyon gençlerimize çocuklarımıza bu gerçekleri anlatmaya çağırıyorum. Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Gazi'nin hocası Şeyh Edebali'nin şu sözü asla unutulmamalıdır: 'Geçmişi bilmeyen geleceğe yön veremez'.

Son 12 yılda Türkiye ekonomisinin durumunu, bardağın dolu ve boş taraflarını gerçekler ve rakamlar ışığında 3 bölüm altında ele alacağız.

1- Türkiye ekonomisinin dünü, yani 2003 öncesi.

2- Türkiye ekonomisinin son 12 yılı.

3- Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu meydan okumalar ve önündeki fırsatlar.

Bununla beraber, ekonominin derin analizine girmeden önce, biraz da Türkiye'nin etrafında oluşan olayları ve şartları hatırlamamızda fayda vardır.

Ünlü Fransız lider Napolyon Bonaparte demiş ki 'Eğer dünya tek bir ülkeden ibaret olsaydı, onun başkenti İstanbul olurdu.' Çünkü Türkiye çok merkezi, ama bu nedenle de etrafındaki coğrafyada politik-askeri ihtilafların yoğun olduğu bir ülke. Son 11 yılda; 400 km sınırımız olan Saddamlı Irak'a karşı ABD-İngiliz koalisyonu savaşı, 2011'de başlayan Arap baharı dalgasıyla Tunus, Mısır, Libya, Yemen'de halk devrimleri oldu. 900 km sınırımız olan Suriye'de halk ayaklanması iç savaşa dönüştü. 1,5 milyon mülteciye 3,5 yıldır ev sahipliği yapıyoruz. İnsani dış yardımlara yılda 3,5 milyar dolar harcıyoruz. Türkiye dünyanın 3. büyük donör ülkesi. Ayrıca Irak Türkiye'nin ihracatta 2. Partner ülkesi. Doğumuzda İran son 5 – 6 yıldır küresel bir ekonomik ve mali müeyyide altında. 2008 Ağustos'ta Gürcistan ve Rusya bir hafta savaştı. Kuzey komşumuz Ukrayna ile Rusya son 8 aydır fiilen savaştalar. Bunların her biri Türkiye'nin istikrarı ve ihracat pazarları üzerinde derin ve olumsuz etkiler yapıyor. Ama şu bir gerçek. Bu bizim coğrafyamız, bu topraklar üzerinde varlığımızı korumak ve gelecek nesillere taşımak zorundayız.

Diğer taraftan, dünya ekonomisinin 2000-2007 arasında yaşadığı büyüme balayı, varlık balonu şişmesi 2008 ortasında patladı. ABD ve Avrupa ağırlıklı finansal kriz, ekonomik krize, o da sosyal krize dönüştü. Son yüzyıldaki ikinci en büyük kriz yaşandı. Son iki yılda ABD ekonomisi toparlanırken, Avrupa'da deflasyon ve işsizlik sonucu 2008'den bu yana ilave 6 milyon Avrupalı işsiz kaldı. Bununla birlikte AB hala kriz 'den tam olarak çıkamadı.

Türkiye ihracat ve ithalatının % 45'ini AB ile yapıyor, turizm gelirinin, dolaysız yabancı yatırım girişlerinin % 65'ini AB ülkeleri ile yapıyor. AB'deki durgunluk ve işsizlik artışı bizim ekonomimizi olumsuz etkilemektedir.

1. BÖLÜM: TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DÜNÜ, YANİ 2003 ÖNCESİ

2003 öncesine gelecek olursak. Türkiye ekonomisi 2001'de dibe vurmuştu. Bankacılık sistemi iflas etmişti. 25 özel banka batmıştı. Mevduat yükleri hazine ve halkın sırtına yüklenmişti. 4 devlet bankası devlet tarafından kurtarıldı. Banka iflaslarının ve hortumlamalarının o zamanki 53 milyar dolarlık faturası devletin ve halkın sırtına yüklenmiş ve son 13 yılda 750 milyar TL (Türkiye bütçesinin 2 katı) borç faizi ödemesi yapılmıştır. Bütçe açığı (-% 16 ) ve kamu borçları (-% 74 ) çığ gibi yükselmişti. Milli gelir 2001'de 180 milyar dolar ile 1992 rakamına düştü. 2001'de kişi başı milli gelir (2.180 dolar) bile 1992 rakamına geriledi. % 100 devalüasyon sonucu ülke ve halk yüzde 50 fakirleşti. Ekonomik küçülme -% 9,5 oldu. İşsizlik patlamıştı. Eğitim, sağlık, ulaştırma gibi kamu hizmetleri dökülüyordu. Bütçede, her 100 liralık vergi gelirinin 86 lirası sadece borç faizlerini ödemeye gidiyordu. Memur maaşları, emekli paraları ancak IMF'den borç alınarak ödenebiliyordu.

Türk halkı bu iflas tablosunu unutmadı, unutamaz.

2. BÖLÜM: TÜRKİYE EKONOMİSİNİN SON 12 YILI

2002'de AK Parti milletin desteği ile hükümete geldi. Türkiye çok önemli bir virajdan döndü. Siyasi istikrar gelince, halkta ve yatırımcılarda güven öne çıktı. Yatırımlar, üretim, tüketim, istihdam birlikte artmaya başladı. İhracat ve ithalat arttı. Turizm gelirleri arttı. Dış ticaret açığı, cari açık arttı. 2008 -2009 dönemindeki dünya ekonomi krizi az hasarla atlatıldı.

Türkiye'nin son 12 yıldaki ekonomik başarı hikâyesinin altında yatan sırlar neydi?

- Birincisi, siyasi istikrar, güçlü tek parti hükümeti, iyi yönetim. 78 yılda 57 hükümet, son 12 yılda aynı parti hükümeti.

- Güvenin artması, özgüvenin inşası. 'Biz başarabiliriz' ruhunun keşfedilmesi.

- Demokratikleşme reformları; AB'ne aday üyelik, katılım müzakerelerinin desteklediği hukuki reformlar, daha demokratik, daha çoğulcu, daha özgürlükçü yönetim ve temel hakların sağlanması.

- Ekonomideki reformlar; kamu bütçesi açıkları ve kamu borçlanmasının, bütçedeki mali disiplin ile düşürülmesi.

- Mali sistemin yeniden yapılandırılması, 12 yılda tek bir banka batmadı.

- İhracata dayalı büyüme modeli.

- 1973-2004 yılları arasında iki bazen üç haneli enflasyon oranları ile faiz oranlarının, son 10 yılda tek haneli rakamlara düşürmenin başarılması.

- Binlerce kamu okulları ve devlet hastaneleri yeniden inşa edilmiştir.

- Kamu fabrikaları ve elektrik dağıtım sisteminin tamamen özelleştirilmesi. 12 yılda 70 milyar dolarlık özelleştirme.

- Sağlık ve sosyal güvenlik sisteminde devrim gibi reformlar ile en gelişmiş ülke standartlarında sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri verilmesi.

- Başta enerji, ulaştırma, hava yolları, kara yolları, deniz yolları, hızlı tren hatları alanında büyük kamu yatırımları yapıldı. Şehirlerde büyük altyapı projeleri, kentsel dönüşüm, milyonlarca yeni evlerin inşa edilmesi.

- Dış ekonomik ilişkilerde, Türkiye, AB ile katılım müzakerelerinde Fransa, Almanya ve Güney Kıbrıs Rum kesiminin engellemeleri yüzünden 10 yılda, Aralık 2004'den bu yana fazla bir yol alamadı. Her zorluk aynı zamanda fırsat yaratır. AB cephesinde zorluk çeken Türkiye, Afrika, Kafkaslar, Rusya, Ukrayna, Ortadoğu gibi bölge ülkeleri ile dış ticaret, dış yatırım ve turizm ilişkilerini, döviz gelirlerini hızla arttırdı. Türkiye'nin bu coğrafyaya ihracatının payı 2002'de % 11'den 2013'de % 35'e yükseldi. AB'nin payı aynı dönemde % 60'tan % 40'a kadar gerilemiştir. 2014'te tekrar % 45'e yükseldi.

Sonuçta, makro göstergeler itibariyle, 2002-2013 arasında ekonomideki gelişme tablosu şöyle oluştu:

- Türkiye dünyanın 17. ve Avrupa'nın 6. Büyük ekonomisi oldu.

-2002 ila 2013 arasında 11 yılın büyüme oranı ortalaması % 5,1. Ayrıca 2010-2013 arası dört yılda yıllık ortalama reel büyüme % 6,1 oldu.

- Milli gelir, GSMH 2002'deki 230 milyar dolardan 2013'de 820 milyar dolara yükseldi.

- Kişi başına milli gelir aynı dönemde 3.300 dolardan 10.800 dolara (cari fiyatlar ve döviz kurları üzerinden ), hatta Satın Alma Gücü Paritesi üzerinden 19.000 dolara yükseldi.

- Enflasyon oranı % 32'den, son 10 yılda ortalama % 7-9 aralığında bir orana geriletildi.

- Faiz oranı ( devlet tahvili gösterge faizi ) % 65'den, %10'un altına düştü. Bugün % 8,50 civarında

- Bütçe açığının milli gelire oranı % 16'lardan, % 1 civarına düşürüldü. Maastricht kriteri -% 3'dür.

- Kamu borçlarının Milli Gelire oranı % 74'den % 36'ya düşürüldü. Maastricht kriteri % 60'dır.

- İhracat aynı dönemde 4 kattan daha fazla artışla 36 milyar dolardan 158 milyar dolara yükseldi.

- 2009 Nisan'dan bu yana 5,8 milyon yeni istihdam artışı sağlandı.

- Gelir dağılımı bozukluğu azaltıldı. Ülkemizde en fazla gelir elde eden % 20'lik nüfuz ile en az gelir elde eden % 20'lik nüfusun arasındaki gelir farkı 2002'de 11 kat iken, 2013'te 7,7 kata düşürüldü.

- Türkiye turizmde 36 milyon turist ve 30 milyar dolar turizm gelirine ulaştı.

- TOKİ 12 yılda % 85'i sosyal mesken olmak üzere 637.000 mesken üretti. Ve 1 milyon meskeni hedefledi. Ayrıca TOKİ bu dönemde 5474 tane okul, hastane, adliye sarayı, spor salonu, stadyum, camii ve parklar inşa edip halkımızın hizmetine sundu.

- BELDES, KÖYDES projeleri ile yol, su ve elektriksiz köy bırakılmadı, çiftçilerimize yılda 10 milyar TL hibe desteği sağlandı.

- Sosyal politikalarda altın bir dönem yaşanarak, milyonlarca engelli, yaşlı ve yoksul vatandaşlarımıza sosyal yardımlar düzenli olarak verildi.

- Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde rekor bir artışla son 12 yıl boyunca toplamda 260 milyar dolarlık ihaleler kazanıldı ve inşaat firmalarımız tarafından başarıyla tamamlandı.

- Elektrik üretimi ve tüketimi 12 yılda tam iki katına yükseldi. Türkiye petrol ve doğalgaz enerji transit ticaretinde boru hatlarıyla Avrasya'nın enerji transit ticaret merkezi haline geldi.

- Yollardaki otomobil sayısı 7 milyondan 18,5 milyon adede yükseldi. Türkiye'nin yıllık otomotiv ihracatı 20 milyar dolara yükseldi.

- Türk Hava Yoları, 11 yıl önce 22. Sırada iken, bugün Avrupa'nın 3. Büyük, son 3 yıldır Avrupa'nın en kaliteli havayolu şirketi oldu.

- 17.000 km'den fazla ilave yeni duble karayolları yapıldı.

- Son 10 yılda her yıl 1 milyon civarında konut satışları gerçekleşti.

- 78 yılda toplam 15 milyar dolar olan yabancı dolaysız yatırım ( FDI ) girişleri toplamı, son 11 yılda yıllık 12 milyar dolar ile toplam 150 milyar dolara yükseldi. Ayrıca 78 yılda Türkiye'de kurulan yabancı şirket sayısı 5.000 iken, son 11 yılda bu sayı 40.000' e yükseldi.

- Ülkemizdeki eğitim ve bilimi geliştirmek ve ekonominin katma değer alt yapısını geliştirmek için 222 bin yeni derslik inşa edildi, her ile 1 üniversite hedefi ile kurulan üniversite sayısı 76'dan 180'e ulaştı. 45 ayrı teknopark faaliyete geçirildi.

- AR GE harcamalarının milli gelire oranı % 0,53'ten % 1'e yaklaştı.

- Yüksek hızlı trenler, yeni Boğaziçi köprüsü, Marmaray tüneli, 30 kadar yeni havalimanı inşa edilmiş ve hizmete alınmıştır. Avrasya Tüneli ve İstanbul 3. havalimanı, İzmir Çandarlı deniz limanı inşaları devam ediyor.

- 68 milyon adet cep telefon abonesi, 38 milyon internet kullanıcısı var.

Buraya kadar iyi geldik. Bu bilgiler ve rakamların hepsi gerçek. Zaten ekonomisi kötüye giden bir ülkenin hükümet partisi tam 9 seçimi üst üste kazanamaz. 3 parlamento seçimi, 3 belediye seçimi, 2 genel referandum, 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi. Böylesi büyük bir siyasi başarıya ancak ülkede halkın memnuniyeti ve desteği ile ulaşılabilir.

3. BÖLÜM: TÜRKİYE EKONOMİSİNİN ÖNÜNDEKİ YENİ SORUNLAR VE YENİ MEYDAN OKUMALAR
Sıkıntılar:

- Türkiye yüksek oranlı büyürken, dış ticaret açığı, cari açığı da büyüyor. Ekonomide, kamu ve özel tüketimde frene basınca, büyüme yavaşlıyor, işsizlik artıyor.

- Katma değerli, bilgi ekonomisi yoğun, Ar-Ge payı yüksek rekabetçi ürünlerin üretimine ve ihracatına ihtiyacımız var. Türkiye kalkınmada ikinci bir 10 yıllık atağa geçmek, ikinci bir başarı hikayesi yazmak zorundadır.

- Türkiye enerji açığı olan bir ülke. Tükettiği petrolün % 90'ını, doğalgazın % 98'ini ithal ediyor. Enerjide dışa bağımlılık oranı % 75. Elektriğimizin % 45'ini ithal ettiğimiz doğalgaza dayalı elektrik santralinden sağlıyoruz.

- Her yıl 700 bin genç iş gücü piyasasına giriyor. Onlara iş bulmak zorundayız. Bunun için de ortalama % 5-6 arası büyüme şart. 2013'te % 4 büyüdük, 2014'de ilk altı ayda % 3,3 büyüdük.

- Cari açık kronik sorun. Bu yıl 2014'de 65 milyar dolardan 45 milyar dolara düşürüldü. En büyük sorun, yılda 60 - 65 milyar dolar petrol doğalgaz ithalatımız olması.

- Tasarruf /GSMH oranı % 14 seviyesine geriledi, bu oran OECD ülkeleri ortalaması olan % 20'nin üzerinde olmalı. Yatırımlar, tasarruf yetersizliğinden dış finansman ihtiyacına bağımlı durumda.

- ABD - FED sıfır faiz-bol para dönemini bitirdi. Faizleri 2015'in ikinci yarısında yükseltebilir. Bu şartlarda gelişmekte olan ülkeler için para bulmak daha maliyetli, daha güç olacak.

Fırsatlar:

Türkiye, AB'nin en önemli dış ticaret partnerlerinden biri, yıllık ticaretimiz 125 milyar euro, yani 160 milyar dolar civarında. Yılda 250 milyar dolar ithalat hacmimiz var. İslâm ülkeleri ve Ortadoğulu ülkeler de ihracatımızda % 35'lik paya ulaştılar. O bölgeden yatırımlar 30 milyar doları aştı.

- Türkiye, yabancı yatırımcıların imalat ve hizmet yatırımları (greenfield), birleşme ve satın almalar için cazip pazar.

- Türkiye ile işbirliği, 55 ülke ile 1,5 milyarlık nüfus pazarına kolay ulaşmak demek.

- 9 yılda enerjide 100 milyar dolar yatırım, çevre alanında 50 milyar dolar yatırım demek.

- Ülkede yılda özel ve kamu sektörleri 400 milyar TL (190 milyar dolar ) yatırım yapıyor.

- Makine sektörü, altyapı yatırımları, üst teknoloji ürünleri ve dinamik KOBİ'lerle ortaklıklar bakir alanlardır.

- Yeni teknolojilere hızlı adapte olan dinamik ve genç iyi eğitimli nüfusumuz üreticiler açısından büyük kaynaktır. Hem de nüfusumuzun yarısını oluşturan 38 milyon genç nüfus dinamik bir tüketim kitlesi anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak, 12 yıl önce dipte olan Türkiye ekonomisinin bugün ulaştığı ilerleme ve kalkınma atağı, demokrasi ve özgürlük reformları çok yönlü dış politikamızın birlikte oluşturduğu sinerjiyle beraber, Yeni Türkiye'mizi 2023 ufkuna doğru inşallah yüce Allah'ın rahmet ve bereketi ile taşıyacaktır.

9 yıl önce