|

Türkiye’nin nanoteknoloji stratejisi

Yeni Şafak
04:00 - 25/11/2014 Tuesday
Güncelleme: 20:54 - 24/11/2014 Monday
Diğer
Gündem
Gündem
DOÇ. DR. ORHAN YALÇIN - NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

 


Metrenin milyarda biri ölçeğinde yapılan teknolojiye nanoteknoloji denir. Bu ölçekteki (nano)teknoloji yeni fiziksel, kimyasal, elektronik ve en önemlisi de kuantum etkiler sergiler. Kirlenmeyen tabaklar/kumaşlar, kapasitesi sınırsız hafıza elemanları ve çok sayıda bireye özgü (nano)teknolojik cihazlar yeni devrimin kapılarını araladı. Spintronik ve İyontronik cihazlar, Elektronik ve Mekatronik cihazların pabucunu dama atmak üzere. Özellikle göreceli kuantum etkilerin gözlendiği nano sistemleri kullanan “quantum bilgisayarlar” süper hızlı bilgisayarların sonunu getirecek. Dünya bu teknolojik gelişmelerle devir atlarken Türkiye’nin (nano)teknoloji stratejisi ne olmalıdır?

Endüstri ve enformasyon devrimleri gibi iki kısımdan oluşan teknolojinin doğma, büyüme ve olgunlaşma evreleri var. Endüstri devrimi 1770’li yıllarda başlayıp 1970’li yıllarda sona ererken, enformasyon devrimi 1939’da bilgisayar teknolojisi ile başladı ve 2080’li yıllarda sona ermesi beklenmektedir. Endüstri devrimi; tekstil, demiryolu ve otomotiv olmak üzere üç ana sınıftan oluşup hepsi de büyüme ve olgunlaşma evrelerini tamamladı. Bu nedenle gelişmekte olan ve bizim gibi 2023 hedefi olan ülkelerin yapacağı doğru teknolojiler gelişmelerini henüz tamamlamamış olan enformasyon devrimi teknolojileridir. Bunlar da; bilgisayar, nanoteknoloji ve bunlara bağlı olan disiplinler arası diğer teknolojilerdir. Bilgisayar teknolojilerinde en isabetli yatırım yazılım olur. Enformasyon devrimini gerçekleştirecek ikinci saç ayağı olan amiral gemisi hiç şüphesiz nanoteknolojidir. Türkiye’nin bundan vazgeçme lüksü yoktur. Son yıllarda Nobel fizik ödülünün 3 tanesi bu alana layık görüldü. Devamı da gelecek! 

NANOTEKNOLOJİ ALANINDA PATENT SAYISI

Ülkemizdeki 196 üniversitede öğretim eleman sayısı yaklaşık 61000 dir. Türkiye’deki 37 adet nanoteknoloji araştırma merkezi son 12 yıl içinde kuruldu. 61000 öğretim elemanlarından sadece 250 civarındaki aktif olarak nanoteknoloji alanında çalıştıklarını TÜBİTAK’a beyan etmişlerdir. Nanoteknoloji alanında araştırmacı sayısının azlığına karşın bilimsel yayın bu araştırmacıların dört katıdır. Bu alandaki emeği olan öğretim elemanları beklenilenin dört kat fazla bilimsel yayın üretmiştir. Yani nanoteknoloji alanında araştırma yapacak yetişmiş doktoralı eleman sıkıntısı bulunmamaktadır. Bu alanda aktif olarak lisans, yüksek lisans ve doktora programları da bulunmaktadır. Üstelik son on yıl içinde devlet tarafından desteklenen araştırma merkezi sayısı içinde nanoteknoloji merkezlerinin payı en fazladır. 

Ancak, OECD verilerine göre, Türkiye’de nanoteknoloji alanında alınan patent sayısı Polonya, Güney Afrika, Macaristan ve Portekiz’in gerisinde kalmaktadır. İlk sıraları beklenildiği gibi ABD, Japonya, Kore, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve Çin gelmektedir. 2014 yılı içinde tescillenmiş yerli nanoteknoloji patent sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Oysa ülkemizde yaklaşık 160 nanoteknoloji firmasından ana faaliyet alanı sadece nanoteknoloji olan 40 firma bulunmaktadır. Bu verilere göre Üniversite-sanayi işbirliğinin yeterli düzeyde olmadığı açıktır. 

AR-GE’NİN ÖNEMİ

Kabul gören nanoteknoloji ile ilgili alanlar; Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik, İstatistik, Bilgisayar, Malzeme Bilimi,  İnşaat, İmalat, ve Tarım gibi alanlardır. Nanoteknoloji, bu alanların büyük bölümünde disiplinler arası bir çalışma alanı sağlar. Dikkat edilirse son yıllarda Fizik, Kimya ve Biyoloji gibi alanlar öğrenciler tarafından tercih edilmemektedir. Bunun en önemli nedeni bu temel bilimlerden mezun olanların formasyon alamlarına rağmen atanmalarının beklentilerin çok altında olması yatmaktadır. Son akademik zam, nanoteknoloji ve ar-ge için iyi bir ivme olacaktır. Çünkü bu zamma büyük katkı performanstan gelecektir. Yani üreten ile üretmeyen akademisyen arasında yaklaşık iki asgari ücret kadar fazla kazanç olabilecek. Bunu sağlamanın en iyi yolu da nanoteknoloji alanında çalışmaktır. 

Son dönemde; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bu alandaki çalışmaları ve devletin ar-ge’ye kazandıracağı ivme önemlidr. Türkiye’nin; nanoteknoloji  için ayırdığı bütçenin belli başlı vesayet taraftarı üniversitelerden ziyade daha geniş ve ülkenin her bölgesine yayılacak şekilde politika izlenmesi bilimsel makale, patent ve sanayi-üniversite işbirliğinde büyük adımların atılmasını kolaylaştıracaktır. Nanoteknoloji devrimini kaçırmadan Türkiye’nin nanoteknoloji stratejisi üreten akademsiyenlere, temel bilimlere ve ar-ge çalışlmalarına odaklanmıştır. 
#nanoteknoloji
#Türkiye
#Endüstri devrimi
9 years ago