|

Yabancı elçilerin gözünden Osmanlı dönemine bakmak

Remzi Kitabevi Yayınları arasında çıkan ‘’Elçiye Zeval Olmaz” adlı kitap Güzin Özen Yılmaz imzasını taşıyor.16 ve 18. Yüzyıllar arasında Osmanlıda elçilik yapmış şahsiyetlerin hatıralarını özenle inceleyen yazar karşımıza ‘üst düzey bir roman’la çıkıyor.

Yeni Şafak
20:55 - 1/03/2015 Pazar
Güncelleme: 18:57 - 1/03/2015 Pazar
Yeni Şafak
SAİD YAVUZ

Fransız ihtilali sonrası bir Fransız elçisi olan Dubayet, İstanbul’a doğru yola çıktığında iki önemli görevi vardı. İhtilal sonrası duraklamaya uğrayan Fransız Osmanlı ilişkilerini toparlamak ve Osmanlının Fransa’daki ilk elçisi olacak olan Ali Efendi’yi çılgın Paris günlerine hazırlamak. İhtilal sonrası zıvanadan çıkan Paris’te Ali Efendi’yi çok pırıltılı bir hayat bekliyordu. Ali Efendi Paris’te sanat gösterilerine katılıyor, konser ve tiyatrolara gidiyordu. Voltaire’nin kaleminden çıkmış bir tragedyaya bile katılmıştı. Ali Efendi Paris’in göz bebeği olmuştu. Onu perdenin arkasından bile olsa görmek isteyen kalabalıklar kapısının önünde toplaşıyorlardı. Bir gösteri unsuru haline gelmişti Ali Efendi. Sonunda gazetelerin olayı alaya alması ile birlikte ona olan ilgi sönmeye başladı. Napolyon, onuruna verdiği baloda elçinin koluna girmiş samimi pozlar vermişti. 1798’de padişah III. Selim kendisinden Napolyon’un Mısır’a göz diktiği ile ilgili duyumların ne derece gerçek olduğunu soruyordu. Ali Efendi’nin izlediği trajedilerden en can yakıcı olanı aynı yılın temmuz ayında gerçekleşecekti. III Selim büyük bir öfke ile Napolyon’un Mısır’a girdiği haberi ile Osmanlı elçisinin işgal planı olmadığı yönündeki cevabını aynı anda almıştı. Daha sonra, gelen raporun yanına padişah Ali Efendi’ye dair “Ne eşek herifmiş!” diye yazacaktır. 


GÜNLÜKLERİN İZİNDE

İki elçinin aynı tarihlerde ayrı mekânlarda nasıl bir maharet gösterdiğini elçilerin ortaya koydukları performansı yine kendi elleriyle kaleme aldıkları günlüklerden öğreniyoruz. İşte bu günlükleri bir araya getirerek adeta bir roman tadında okura sunmak ise büyük bir çalışma, üstün bir gayret istiyor. Güzin Özen Yılmaz, Elçiye Zeval Olmaz adlı eseriyle başkalarının gözünden bizi yeniden kendi tarihimizin derinliklerine çekiyor. 16 ve 18. Yüzyıllar arasında Osmanlıda elçilik yapmış şahsiyetlerin hatıralarını özenle inceleyen yazar karşımıza “üst düzey bir roman”la çıkıyor. Dilimizde yeterince kaynak bulamayan Yılmaz, antika değeri taşıyan unutulmuş kitaplara ulaşıyor ve oralardan Osmanlının büyük bir hızla çözüldüğü yıllara ışık tutan bir tarih çıkarıyor. Bize batıya giden oğulları yeniden hatırlatıyor. Paris’e elçi olarak gönderilen ve Napolyon’un kolunda partilerde boy gösteren Ali Efendi, batıya gidip benliğini kaybeden, kimliğini orada unutan silsilenin ilk halkasını teşkil ediyor. Sezai Karakoç’un batıya giden oğulların ilki için söyledikleri ile Ali Efendi’nin orada yaşadıklarını karşılaştırdığımızda ortaya çok can sıkıcı bir benzerlik çıkıyor. Şiirdeki “birinci oğul batı kapılarında /büyük törenlerle karşılandı / sonra onuruna büyük şölen verdiler / söylevler söylediler babanın onuruna / gece olup kuştüyü yastıklar arasında” bu ifadeler, Elçiye Zeval Olmaz sayfaları arasında kulağınıza çalınıyor.  


BATI HAYRANLIĞININ TOHUMLARI ATILDI

Elçiye Zeval Olmaz eserindeki elçilerin izlenimlerini okudukça Türk’ün büyük gücünün bütün dünyada nasıl hissedildiğini gördüğümüz gibi bizdeki Batı hayranlığının tohumlarının nasıl atıldığına da şahit oluyoruz. Elçilerle birlikte gönderilen hediyeler sayfalarca yer almış kitapta. Bu hediyeler oldukça uzak yollardan, ne pahasına olursa olsun, büyük tehlikeler göze alınarak getiriliyordu İstanbul’a. Hem padişahın kapitülasyonlar konusunda zorluk çıkarmaması içindi bunlar, hem bir üstünlük fikrini aşılamak içindi. Daha önce görülmemiş büyüklükte gemiler müthiş bir hayranlık uyandırıyordu, özellikle İngilizlere karşı. Öyle ki Selaniki Ali Efendi 1593’te Ascension ile ilgili “onun gibi turfa (değerli) bir gemi İstanbul limanına gelmemiştir,” diyecektir.  Bu hayranlığın izlerini bugün bile görüyorsak elçilerin üstlendiği rolü daha iyi anlarız.

Eserde, Osmanlıdaki Fransız ve İngiliz elçiler arasındaki rekabete dair uzun uzadıya ve çok ilgi çekici paylaşımlar var. Her iki tarafın elçilerinin yazdığı hatıralara bakılarak oldukça akıcı bir üslupla anlatılan olaylarda Fransa, İngiltere’nin ticari sahasını daraltacak ataklarına karşı hırçınca mücadele ediyor. İstanbul’un göbeğindeki İngiliz elçiliğine bir alay askerle saldıran Fransızlar bu hakkı kendilerinde buluyorlardı. Tabi elçiler kimi zaman Merzifonlu Kara Mustafa gibi sert kayalara da çarpıyor, Osmanlının sert tokadını suratlarında hissediyorlardı. Aylarca bekleyip birkaç dakika padişahı görebiliyorlardı kimi zaman. Her ne olursa olsun kitaptan anlaşılan şu ki Osmanlıda o dönemlerde görev yapmış elçiler görevlerini layıkıyla yapmışlardır ve çözülmenin baş aktörleri haline gelmişlerdir. 

HAVADA BESLENEN KUŞLAR

Elçilerin günlüklerinde o döneme ilişkin müthiş çarpıcı bilgiler bulunuyor. Elçiye Zeval Olmaz bu ilginç bilgileri ustalıkla derlemiş. Mesela o dönemin İstanbul’unda boyunlarından halatla bağlanmış şehirde gezdirilen uysal leopar ve arslanlar görmek mümkündü. Para toplama konusunda eğitilmiş saka kuşlarının çevredeki binalarda gösterilen paraları hızla alıp sahiplerine getirdiklerini de aktarıyor yazar. Şimdilerde nesli tükenen çaylaklar da o dönemde İstanbul’da özgürce uçuyorlarmış. Laleyi Avrupa’ya tanıtan Elçi Busbecq’e göre gagalarıyla inşaat malzemesi taşıyarak Hz. Peygambere Mekke’de yardım ettiklerine inanan Türkler şişlere geçirilmiş çiğ etleri avuç avuç havaya fırlatarak onlara verirlermiş.


1762 yılında Fransa’nın İstanbul’daki elçisine Fransa dışişleri bakanlığından bir mektup ulaşır. Mektupta ilginç bir sipariş vardır. Fransa kralının gözdesi için 4 büyük şişe Mekke merhemi istenmektedir. Kralın gözdesi Osmanlı hanımlarının cilt güzelliği için kullandığı merhemi ihmal gösterilmeksizin istiyordu. Fransız elçisi Vergennes’e böylesi sıra dışı siparişi verenlerden biri de Osmanlı sultanı III. Mustafa’dır. III. Mustafa’nın istediği şeylere bakarak bu dönemin Osmanlısı için çok önemli çıkarımlarda bulunmamız mümkün. Yabancı elçilerin yazdığı metinler bu nedenle müthiş bir tarihi belge niteliği taşıyor. Astronomi alanında Fransa’nın ciddi araştırmalar yaptığını ve ilerleme kaydettiğini bilen padişah, astroloji alanında yazılmış eserler istemektedir elçi aracılığıyla. Yani yıldız ilmine vakıf Fransızlar gelecekte neler olacağını biliyor olmalıydılar ona göre. Onun istediği bu bilgilerden nasiplenmekti. Fransa siyasi olarak son dönemde ciddi ilerlemeler kaydediyordu, bunun nedeni bu ilmi keşfetmiş olmalarıydı padişaha göre. 13 yaşında girdiği kafesten 40 yaşında çıkıp tahta geçen biri olarak padişah devleti yönetmek için yıldızların yardımına muhtaç kalmıştı. Kafes sisteminin hükümdarları getirdiği noktayı görmek için elçiye sipariş edilenlere bakmak yetecektir. Yazara göre padişahın bu kaygısının nedeni elçinin krala gönderdiği mektupta saklıdır. Bir İtalyan yıllığında Osmanlı padişahının başına kötü işler geleceği yazılmıştı. Yıllığın kehanetleri padişahı oldukça kaygılandırmıştı. Elçiye göre padişah bu eseri isteyerek endişelerini dindirmek istiyordu. Burada batının ülke siyasetlerini yönlendirmek, kendi istedikleri gibi şekillendirmek için kurdukları düşünce kulüpleri, enstitüleri, stratejik araştırma örgütlerinin temelinin kehanet yıllıkları olduğunu da görmekteyiz. Kimi ülkeleri karıştırmak için ortaya attıkları tezlerle o ülkelerin siyasetine yön veren bu kuruluşlar devletlerin ciddi destek verdiği yapılardır. Yakın zamanda Türkiye adına öngörülerde bulunan Hudson Enstitü ’de hükümetin seçimi kazanmaması için olası senaryolar üzerinde durulmuş ve bunun için de “daha çok vatan evladı ölse iyi olur” şeklinde bir düşünce üretilmişti! 18. Yüzyıl Avrupa’sının ürettiği kehanetin adı bugün düşünce olmuştur. Güzin Özen Yılmaz’ın eseri bu açıdan bakıldığında hem Osmanlı’nın o dönemdeki ahvalini hem de Avrupa’nın bugünkü bakış açılarının temellerini görmek açısından oldukça önemli bir çalışma.


Kitabın künyesi:

Elçiye Zeval Olmaz

Güzin Özen Yılmaz

Remzi Kitabevi

2014

256 sayfa
#elçiye zeval olmaz
#remzi kitabevi
#güzin özen yılmaz
9 yıl önce