|

Yeni ilahiyat programı üzerine

Yeni programın, eğitim kalitesini arttırmaya matuf bir çalışma olduğu iddia edilemez. Zira İlahiyat Fakültelerinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümlerinde temel dersler oldukça eksiktir. Ne yazık ki, bu bölümlerden mezun olan öğrencilerin çoğunun öğretmenlik yapabilecek meslekî donanımı yoktur.

Prof. Dr. Adnan Demircan
00:00 - 15/09/2013 Pazar
Güncelleme: 22:32 - 14/09/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Yeni ilahiyat programı üzerine
Yeni ilahiyat programı üzerine

Yükseköğretim Kurulu, 15.08.2013 tarihli oturumunda, hazırlanan program taslağının İlahiyat, İslami İlimler, İlahiyat Bilimleri, Dinî İlimler, Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakülteleri''nde uygulanmasını oy çokluğuyla kararlaştırdı. Söz konusu programın kabul edildiğine dair fakültelere bir yazı fakslandıktan sonra, dekanlar aranarak YÖK Yürütme Kurulu''nun programın mevcut sınıfların hepsinde uygulanması yönünde karar aldığı bildirildi.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, YÖK''ün mutlak olarak uygulanacağı kaydıyla fakültelere program dayatmasının yetki aşımı olduğu yönünde ciddi görüşler mevcuttur. Karara muhalefet eden YÖK üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay''ın da muhalefet şerhinde bu hususa vurgu yaptığı belirtilmektedir. Kaldı ki, YÖK''ün genellikle diğer fakültelere yönelik böyle bir tasarrufu yoktur. İlahiyat Fakültelerine müdahale etme uygulamaları, ne yazık ki, ihtilal dönemlerinden kalma bir anlayıştır. Esasen YÖK''ten beklenen, eğitimde standardı yükseltmek, istihdamda karşılaşılan problemleri gidermek ve yatay geçişlerde karşılaşılması muhtemel problemleri azaltmak için program önerileri geliştirmektir. YÖK''ün öncülüğünde hazırlanacak program önerileri, fakültelerden katkı sağlayabilecek Din Eğitimi uzmanları, program geliştirme uzmanları ve anabilim dallarını temsil eden akademisyenlerin katkılarıyla geliştirilmelidir.

Halen kanunen açık olan Yüksek Din Öğretimi kurumlarının sayısı 86 olup bunların 62''si AKPARTİ iktidarı döneminde açılmıştır. Bunlardan 17''si İslami İlimler Fakültesi, biri İlahiyat Bilimleri Fakültesi, biri Dini İlimler Fakültesi, ikisi de Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi adıyla açılmıştır. Fakülte sayımızın artması, ülkemiz adına önemli ve sevindirici bir gelişmedir. Büyük bir kısmı şimdiki YÖK üyelerinin onayıyla açılan bu fakültelerin hepsine aynı programın uygulanması, söz konusu fakülteler arasındaki isim farklılığını anlamsız kılmakta, bu fakültelerin açılmasında YÖK''ün tutarlı bir programa sahip olmadığını göstermektedir. Beş farklı isimdeki fakültelere aynı programı dayatmanın makul bir gerekçesi yoktur.

TEK TİPLEŞTİRİCİ YAKLAŞIM!

Program değişikliği için gerekli koşulların oluşması ve sorunların tespiti önem arz etmektedir. YÖK tarafından 2010 yılında, birçok akademisyenin katılımıyla hazırlanan eski programın mezunları daha mezun olmamışken, yeni bir programı uygulamaya sokmanın gerekçesi anlaşılmamaktadır. Programın hazırlanış süreci ve uygulanması yönündeki baskılar, hükümetin açıklık politikası, katılımcılık, özgürlüklerin önünü açma hedeflerine uymamaktadır. Bu, tepeden inmeci, hizaya sokucu, dayatmacı ve tek tipleştirici bir yaklaşımdır.

Program hazırlama sürecinde bilimsel tecrübe yeterince kullanılmamış, programın bu haliyle kim ya da kimler tarafından hazırlandığını açıklama gereği duyulmamıştır. Uygulama aşamasında ise katılımcı bir yaklaşım yerine buyurgan bir tavır benimsenmiştir.

Yeni programın eski programla eğitime başlayan öğrencilere de dayatılması hukukî dayanaktan yoksun, eğitim-öğretim açısından oldukça mahzurludur. Bu uygulama öğrencilerin ders intibaklarını sağlamada birçok problem doğuracaktır. Dava konusu olması halinde iptal edilmesi kuvvetle muhtemel olan söz konusu uygulamadan vazgeçilmesi, başka büyük sorunlar doğuracaktır.

Yeni programın, eğitim kalitesini arttırmaya matuf bir çalışma olduğu iddia edilemez. Zira İlahiyat Fakültelerinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümlerinde temel dersler oldukça eksiktir. Ne yazık ki, bu bölümlerden mezun olan öğrencilerin çoğunun öğretmenlik yapabilecek meslekî donanımı yoktur. Üstelik bu mezunlar, Kur''an-ı Kerim, Hz. Muhammed''in Hayatı ve Arapça derslerini okutmaktadırlar. Bu programlarla ilgili sıkıntıların giderilmesi daha acilken, İlahiyat programına yönelik çoğu gerekçesiz ve anlamsız düzenlemelerle uğraşılmıştır.

Programda ciddi sorunlar bulunmaktadır. Derslerle ilgili tasarruflar, programı yapanların İlahiyat Eğitimi hususunda yeterli bilgi ve birikime sahip olmadıklarını göstermektedir. Felsefe Tarihi, İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi gibi derslerin kaldırılması, Din Felsefesi ve İslam Felsefesi eğitiminin başarısı açısından olumsuzdur. Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü''nün diğer derslerinin kredilerinde gerekçe belirtilmeden önemli ölçüde azaltma yoluna gidilmiştir. Birleştirilmesi mümkün olmayan İslam Sanatları Tarihi, Dini Musikî dersi ile birleştirilmiştir. Üstelik dersin adı, İslam Sanatları ve Dini Musikî şeklinde daha geniş bir muhtevayı ifade edecek şekilde seçilmiştir. Mevcut hiçbir İlahiyat Fakültesi''nde bu iki alanı aynı yetkinlikle okutabilecek öğretim elemanı yoktur. Zira bu alanların uzmanları ayrıdır. Yine farklı hedefler gözetilerek ihdas edilmiş Osmanlı Türkçesi ve Türk İslam Edebiyatı dersleri birleştirilerek iki dersin de okutulmasında ciddi sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep olunmuştur.

TEMEL İSLAM BÖLÜMLERİ

Temel İslam Bilimleri Bölümü''nün derslerinde de özellikle İslam Bilim Tarihi açısından temel bilgilerin verildiği tarih vurgusu kaldırılmış, ülkemiz koşulları açısından farklı iki disiplin olarak devam etmesi gerekli olan Kelam ve İslam Mezhepleri Tarihi dersleri birleştirilmiştir. Ortaya konan tasarrufların, İlahiyat eğitiminin kalitesini arttırmaktan uzak, aksine mevcudu kaybetmeye sebep olacağı açıktır. Toplam ders kredisi 172''den 136''ya düşürülmüş, eğitim sisteminde köklü bir değişiklik yapmadan ikinci sınıfın iki döneminde ve son sınıfın ikinci döneminde haftada dört gün ve günde sadece dört saat ders işlenerek eğitim yapılmasına karar verilmiştir. 136 kredilik programın 12 kredisi, İnkılap Tarihi, Türk Dili ve Yabancı Dil''e ayrılmış, Bitirme Ödevi ve Hitabet ve Meslekî Uygulama dersiyle birlikte İlahiyat Fakültesi''nin üç ana bölümünün dersleri 120 kredi olarak planlanmıştır. (Dönemlere göre ders kredileri şöyledir: 1. yarıyıl: 24; 2. yarıyıl: 22; 3. yarıyıl: 16; 4. yarıyıl: 16; 5. yarıyıl: 18; 6. yarıyıl: 20; 7. yarıyıl: 20; 8. yarıyıl: 16 kredi). Kredilerin bu kadar azaltıldığı bir programda, İnkılap Tarihi dersinin dört kredi olarak yer almasıyla, İlahiyat Fakültesi öğrencileri için Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü derslerinden daha önemli olduğu ortaya konmuştur.

Bölümler arasındaki dengeye bakıldığında 120 kredinin 86 kredisi ise Temel İslam Bilimleri Bölümü''nün sekiz anabilim dalının, 18 kredisi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü''nün sekiz anabilim dalının, 16 kredisi ise İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü''nün dört anabilim dalının derslerine ayrılmıştır. Kuşkusuz İlahiyat Programında Temel İslam Bilimleri Bölümü''nün ağırlığı olmalıdır. Ancak kurulan denge diğer bölümleri ciddi anlamda zayıflatmıştır.

İLİTAM PROBLEMİ

Ne yazık ki, bu sorunlu program, İlahiyat Fakültelerinin temel sorunları olan, açık öğretimden gelen öğrencilerin yeterli eğitimi alamadıkları halde yüksek puanlarla mezun olmalarından kaynaklanan örgün eğitimde okuyanların mağduriyeti (İLİTAM problemi), önümüzdeki yıllarda ciddi sorunlara sebep olacağı öngörülen eğitim formasyonu sorunu, DİKAP programı ile yaşanan ikilik ve İlahiyat programında okuyanların maruz kaldığı 28 Şubat döneminden kalma ayırımcılık, eğitimin kalitesinin ve öğrencilerin ilgisinin zamanla azalması gibi problemlerin konuşulmasına engel olmuştur.

Bu aşamada dayatılan yeni program karışıklıklara sebebiyet vermeden derhal geri çekilmeli, işin uzmanları ve müfredat konusunda uzman olan bazı öğretim üyeleri, YÖK''ün öncülüğünde program çalışması yapmalı; hazırlanan taslaklar kurumlarla paylaşılarak makul bir çözüme gidilmelidir. Bu süreçte mezunlarımızın ağırlıklı olarak istihdam edildiği Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı''nın görüşleri de dinlenmeli ve talepleri dikkate alınmalıdır. Nihayet hazırlanan program esnek tutularak çerçeve program olarak düşünülmeli, Fakültelerin kendi koşullarını dikkate alarak düzenlemeler yapmalarına imkân tanınmalı ve son kararlar fakülte kurulu ile üniversite senatolarına ait olmalıdır.

11 yıl önce