|

Bilinçdışının da dinsel bir doğası vardır

00:00 - 4/06/2008 Çarşamba
Güncelleme: 02:49 - 4/06/2008 Çarşamba
Yeni Şafak
Bilinçdışının da dinsel bir doğası vardır
Bilinçdışının da dinsel bir doğası vardır

"Çağrılsın ya da çağrılmasın, Tanrı hep var olacaktır."


Jung'un İsviçre'de Zürih Gölü kenarındaki malikânesinde kapının üst alınlığında bulunan mermere bu söz kazınmıştır. Tarihin seyri içerisinde insanın zihnini meşgul eden varoluşsal problemlerin başında hakikatin bilgisi ve anlam arayışı gelir. Fiziksel ve toplumsal sahada problemin çözümüne yönelik çabaların sonuçsuz kaldığı durumlarda insan, doyurucu cevaplar bulmak umuduyla metafizik referanslara yönelir. Böylece din, özellikle insan aklının kavramakta zorlandığı konularla alakalı sunduğu tatminkâr cevaplarla, en güçlü referans kaynaklarından birini teşkil eder.

Felsefeden toplum bilimlerine doğru gerçekleşen bilimsel evrimde de tespit edilebileceği gibi insanın ilgisi, çevreden merkeze özelleşen bir yapılanmayla önce somut olarak gözlemleyebildiği tabiata; sonra beşeri ilişkileriyle zenginlik kazandığı topluma; en sonunda ise, kendi özüne yönelir. Bu uzun gelişim sürecinde psikoloji; felsefe ile başlayan bilimler sıralamasının son beşeri halkasını teşkil eder.

Bilimsel arka plan itibariyle S. Freud, A. Adler, E. Fromm gibi akademik gelenekten gelmesine karşın Jung, dine yönelik olumlu yaklaşımıyla onlardan oldukça farklı düşünce sistemi geliştirir. Genel kanaate göre o, dindarlığı insan hayatında merkezi problem olarak ele alan ilk psikanalisttir. Kim bilir belki de bu yönelişinde rahip bir baba ve anne soyundan pek çok din adamından müteşekkil dindar aile çevresinin katkısı olmuştur.

Jung, dine yönelişinde tamamen farklı, kendine özgü bir zihniyetten hareket eder. Yaşadığı dönem itibariyle psikoloji alanında ve din psikolojisi ile ilgili konular üzerinde Jung'dan daha fazla yoğunlaşan bilinen başka bir psikolog olmadığı gibi, din ile ilgili ileri sürdüğü görüşleri nedeniyle bu ölçüde tartışmalar yaratan ya da tartışılan başka bir psikolog da yoktur. Din ve tanrıyla ilgili düşüncelerinde Jung, çoğu zaman fonksiyonel bir açıklama biçimi sergileyerek her iki olguyu psişik etkileri açısından değerlendirir. Bu çerçevede dini, tanrı tarafından açıklanmış bir kurtuluş yolu olarak takdim eder. Dinsel yaşantının doğası hususunda Jung, birçok ilahiyatçıyla aynı düşünceyi paylaşır. İnsanların kendilerinden üstün bazı güçlere tevekkülle teslim olmalarını dini yaşantının kaynağı olarak görür.

Jung'a göre bilinçdışının dinsel bir doğası vardır. Bilinçdışı insan ruhunun bireysel bir yaşantısının ürünü değildir. Ona göre bu, bizden bağımsız bir gücün varlığımız üzerindeki etkisi anlamına gelir. Bilinçdışını böyle tasvir eden Jung, bilinçdışının üzerimizdeki etkilerinin temel dinsel olgular olduğunu belirler.

Mitoloji'den Ufoloji'ye kadar eşine az rastlanır derecede geniş bir konu yelpazesinde yazdıklarıyla ciltlere sığmayan Jung, ömrünün sonuna kadar üretken bir kişilik sergiledi. Batı'da yüzlerce müstakil esere konu olan böyle bir kişiliğin ülkemizde az sayıdaki tercüme ve telif eserlerle yeterince tanındığı ne yazık ki söylenemez. Yukarıda kısaca değindiğimiz, Jung'un din eksenli düşüncelerini daha derinlikli irdeleyen yeni bir kitap, İz Yayıncılık tarafından yayınlandı. Jung ve Din adlı bu kitap dört ana başlıktan oluşuyor. İlk başlık altında, Jung'un çocukluk dönemi, sosyo-kültürel çevresi, eğitim süreci, akademik çalışmalarıyla çocukluk dönemine ait ilk dini tecrübeleri hakkında bilgiler veriliyor. İkinci başlık altında, bilinç, kişisel ve kolektif bilinçdışı, arketip, din ve tanrı, bireyleşme ve kendilik gibi başlıca konularla ilgili bilgiler çerçevesinde Jung'un psişeye yüklediği psikolojik ve dini fonksiyon ele alınıyor. Üçüncü başlık altında, Jung'un genel metodolojisiyle din psikolojisi hakkında bilgiler veriliyor. Son başlık altında ise genel psikolojik yaklaşımına, din ve tanrı düşüncesine yöneltilen eleştirilere ve Jung'un bu eleştirilere karşı yaptığı açıklamalar yer alıyor.


Jung ve Din

Abdülkerim Bahadır

İz Yayıncılık

304 sayfa



16 yıl önce