|

Bulanlar arayanlardı

Aşk Metafiziği kitabı Fahreddin-i Iraki''nin dilinden aşkı anlatıyor. Aşk nedir? Aşk, âşık ve mâşûk üçlüsünün birleştikleri nokta ve ayrıştıkları yön neresidir? gibi soruların peşine düşerek dünyayı dolaşan Iraki, eserinde bu soruların cevabını veriyor.

Caner Nedim
00:00 - 28/11/2012 Çarşamba
Güncelleme: 15:38 - 28/11/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Bulanlar arayanlardı
Bulanlar arayanlardı

Tasavvuf denince gönle düşen kelimelerden biridir aşk. Çünkü sûfîler varlıkta Allah''ın aşkını görür ve insanoğlunun varlığa gelişini aşkta bulurlar. Bilinmeyi seven O''dur, bilmeyi arzulayansa insandır. İşte geçtiğimiz günlerde, Aşk Metafiziği adıylı yayınlanan Fahreddîn-i Irâkî''nin Lemaât''ı da aşk hakkında söylenenlere seviye kazandırmış tasavvuf klasiklerinden biridir. Aşk Metafiziği, okuyucuyu özgün ve kolay okunabilen tasavvufî eserlerle buluşturan Hayykitap''ın Gizli Hazinenin Keşfi serisinden yayın dünyamıza kazandırıldı.

Biyografisi bakımından renkli bir sûfî olan Irâkî, Hemedân yakınlarında 610/1213 yılında dünyaya gelmiş. Eğitimine küçük yaşlarında başlamış, on yedi yaşında icâzet almış ve hemen ardından medresede dersler vermeye başlamış. Ders verdiği esnâda bir grup Kalenderî dervişin semâ edişlerine gözü ilişmiş, onlardan etkilenmiş. Bu hâdise Irâkî''nin hayatında bir dönüm noktası olmuş. Aşk gönlüne düşünce medreseyi bırakmış, o dervişlerle birlikte memleketi Hemedân''dan ayrılıp gezgin bir derviş olarak Fars ve Hind coğrafyasına seyâhatlerde bulunmuş. Bu seyâhatlerden birisinde yolu dönemin büyük mürşidlerinden Sühreverdî sûfîsi Bahâeddîn Zekeriyyâ''nın Mültan''daki zâviyesine uğramış ve ona intisap etmiş. Yirmi beş yıl kadar mürşidinin hizmetinde bulunduktan sonra onun vefâtıyla Mültan''dan ayrılmış. Daha sonra Anadolu topraklarına, Konya''ya gelmiş, burada Sadreddîn Konevî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile tanışmış. Irâkî''nin düşüncelerinde, özellikle her iki sûfînin etkisi büyük olmuştur. 688/1289 yılında vefât eden Irâkî Şam''da İbnü''l-Arabî''nin türbesi yanına defnolunmuş. Geriye büyük bir Dîvân, Uşşaknâme isimli bir mesnevî ve Lemaât isimli mensur eseri bırakmış.

Meclislerde okunan aşk

Aşk kavramını merkeze alan tasavvufî metinler içerisinde Lemaât çığır açıcı bir konuma sahiptir. Daha önce Türkçe'ye Aşkın Hâlleri adıyla tercüme edilen Ahmed Gazzâlî''nin Sevânihu''l-Uşşâk''ı ile benzerlikler taşıyan eseri ayrıcalıklı kılan, mutlak hakîkati aşk sayması yâni Tanrı''yı aşk ile özdeşleştirmesidir. Fakat Irâkî bu özdeşleştirmeyi daha çok İbnü''l-Arabî ve Sadreddin Konevî geleneğinin üslubundan istifâdeyle gerçekleştirir. Sadreddîn Konevî tarafından Fusûsu''l-Hikem''in lübbü/özü olarak nitelenen Lemaât döneminde ilgiyle karşılanmış, ilerleyen yüzyıllarda da bu ilgi giderek artmıştır. Nitekim yaklaşık bir yüzyıl sonra eser Hacı Bayram-ı Velî''nin meclisinde okunmuş ve üzerine farklı coğrafyalardan otuz civârında şerh yazılmıştır.

Peki, Irâkî aşkı hangi anlamda kullanmaktadır? Onun gözünde aşk "taayyünden münezzeh bir hakîkate" îmâdan ibarettir. İster "hubb" isterse "aşk" denilsin bunun pek önemi yoktur. Önemli olan ya da aslolan hakîkatin bizâtihi kendisidir. Dolayısıyla kavram konusunda bir sıkıntıya girmeye de hiç gerek yoktur. Çünkü söze konu olan hakîkat, tüm ıstılah ve kavramları kuşatacak bir mâhiyete sahiptir. Aslında bu, hakîkati bir anlamda sınırlandırmak ve tahdid etmek anlamına da gelmektedir. Bu yüzden müellif asıl meselesinin "taayyünden münezzeh hakîkat" ya da gerçek varlık olduğunda ısrarcıdır; ancak şayet bir isim vermek gerekirse de müellif bu hakîkate aşk demeyi yeğlemektedir. Kısacası "taayyünden münezzeh hakîkat"in ya da aşkın, taayyün aşamaları yâni merâtib-i vücûd veya merâtib-i aşk eserin bütününün konusudur.

Konyevi derslerinde meşk

Konya''da Sadreddîn Konevî''nin (ö. 673/1274) Fusûsu''l-Hikem derslerine iştirâk eden Irâkî, bu derslerden ve elbette içinde olduğu sûfî muhitten ilhâmen Lemaât''ı kaleme almıştı. Aslında Lemaât, varlığın temelinde aşkın olduğunu beyân eden "Ben gizli bir hazîne (küntü kenz) idim; bilinmeyi sevdim ve bilinmekliğim için mahlûkatı yarattım" kudsî hadîsinin yorumu olarak okunabilecek bir eserdir. Sûfî muhayyile için varlık aşk ile anlamlıdır, çünkü Hak "gizli bir hazîne" mertebesinde iken (küntü kenz) bilinme arzusu ve sevgisiyle eşyâya varlık vermiştir. Oluş kesintisiz ve süreklidir, öyleyse aşk da kesintisiz ve süreklidir. Tasavvufta ortaya konduğu şekliyle "varlık"ın gerçekliği ve anlamlılığı ile karşılaşmak açısından aşk anahtar bir konumdadır. Irâkî de bir sûfî olarak aşk ile muhâtaplığını dillendirmiş, bunu yaparken sûfiyâne üslûbun en hünerli örneklerinden birini sergilemiştir. Irâkî, kendindeki gerçekliği bulmanın verdiği mestlikle sözünü söylemiş, aynı satırlar içerisinde âdetâ hem bir ozan hem de bir filozofmuşçasına keskin ve berrak ifâdeleri dile dökebilmiştir. Bu yüzden Lemaât''ta sûfînin vecdi şâirâne bir coşkunluğa bürünmüş, metafiziğin temel konusu olan "varlık olmak bakımından varlık" Irâkî''nin dilinde "aşk olmak bakımından aşk"a dönüşmüştür. İbnü''l-Arabî (ö. 638/1240) ve Sadreddîn Konevî ile başlayan tasavvufî üslûbun anahtar kavramı olan vücûd, yâni "varlık"ın yerini Irâkî''de "aşk" almıştır. Ercan Alkan tarafından Aşk Metafiziği adıyla yapılan derleme-çevirinin girişi, Seyyid Hüseyin Nasr''ın takdiminden sonra William C. Chittick''in kaleme aldığı iki makalenin tercümesindenoluşmaktadır. Makalelerden sonra Lemaât metninin tercümesi ve şerhi gelmektedir. Burada ise iç içe geçmiş iki metin vardır: Metinlerden ilki Lemaât''ın Alkan tarafından Farsça orijinal metin dikkate alınarak yapılmış ve notlandırılmış olan çevirisidir. "Dipnotların çokluğu ve iktibasların karmaşıklığı okuyucuyu korkutmamalıdır" diyor Alkan, çünkü Lemaât gibi büyük konulara ev sâhipliği yapmış bir sûfî metni için ortaya konan her açıklayıcı emek onun bahsettiği hakîkate yaklaşmak için yeni bir imkân olarak düşünülmelidir.

Aşk Metafiziği

Fahreddîn-i Irâkî

Hayykitap

2012

96 sayfa


11 yıl önce