|

Kendini açıkara geriden izlemiş bir eleştirmen

Mustafa Aydoğan
00:00 - 2/05/2007 Çarşamba
Güncelleme: 17:16 - 2/07/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
Kendini açıkara geriden izlemiş bir eleştirmen
Kendini açıkara geriden izlemiş bir eleştirmen

Eser Gürson (1941-2002), bir eleştirmen. Hakkında yazılan hemen her yazıda vurgulanan özelliğiyle ifade edersek '60 Kuşağının eleştirmeni'. Yani, Türk edebiyatının bir çok yönden kütlesel atılımlara giriştiği, kabuk değiştirme uğraşısı içine girdiği, diri, dingin ama bazı açılardan zihinsel sıçrayışlarına henüz tam bir biçim verememiş olduğu bir dönemin, zengin bir dönemin eleştirmeni. Garip Akımı çevrimini tamamlamış, İkinci Yeni bayrağını kaleye dikmiştir. Dönemin ağababa dergisi Varlık, yeni gelen kuşağa bütün gücüyle saldırmakta ve derginin 'yönetici ve tekseçici'si Yaşar Nabi, vasatı ve hatırayı korumaya çalışmaktadır. Diriliş ve çürüyüşün birbiri içine girdiği, sanatın kendine yeni menfezler aradığı bir dönemden bahsediyoruz. Eser Gürson, işte bu dönemin eleştirmenidir. İlk yazısının yayınlandığı yıl 1963. Hem yazı yazmış hem de bazı dergilerin çıkmasına ve yaşamasına öncülük etmiş. Ancak, üç yıl sonra yani 1967 yılından itibaren yazı hayatına son vermiş. Takip eden yıllarda tek tük yazılar yazsa da eski verimini yakalayamamış. Gürson'a, 'eleştirmenlik' sıfatını bahşeden işte bu üç-dört yıllık sürede yazdıklarıdır. Bu yazılar ölümünden bir yıl önce, 2001 yılında bir araya getirilerek kitaplaştırıldı ve 'Edebiyattan Yana' adıyla YKY'den yayınlandı. Topu topu 160 sayfa tutan kitapta 23 yazı yer alıyor. Bunların 9 tanesi şiir üzerine, 5 tanesi roman ve öykü üzerinedir. Kalanı, çeşitli zamanlarda yazılmış, bir kısmı cevabi nitelik taşıyan yazılardan ibaret. Kitaba ilişkin bu tasnifi yapmamızın, kitabın ayrıntılarına girmemizin nedeni şu; Yazıların bir kısmı, hem nitelik açısından hem de içerik açısından yazarına katkı sağlayacak, ona paye kazandıracak düzeyde değil. Her şeyden önce, bir yazara eleştirmen sıfatını verecek yazılar değil. Değini ya da cevabi mahiyette yazılardır bunlar. 61 yıllık ömrün yirmide birine sığdırılmış bir yazı hayatı, ömrün sonlarına doğru yayınlanmış ince bir kitap ve topu topu 23 yazıdan müteşekkil bir çaba nasıl oluyor da bir yazarı 'eleştirmen' sıfatına yükseltiyor? Üstelik, yazıların bazıları nitelik açısından göz dolduracak düzeyde değilken... Kanaatim o ki, Gürson'un bütün yapıp-ettiği 'Edebiyattan Yana'nın başlarında yer alan dokuz yazıdan ibaret. Öykü ve roman üzerine yazdıklarının, dönemindeki eleştirel tutuma fazladan bir şey kattığı kanaatinde değilim. Yanılıyor olabilirim elbet. Ne var ki Gürson daha çok şiir eleştirileri ile öne çıkmıştır. Onu eleştirmen yapan yazıları, şiir üzerine yürüttüğü zihinsel çabalarıdır. Kitabın ilk iki bölümünde yer alan; garip şiiri, ikinci yeni şiiri, metafizikçi şiir, edebiyatta kuşak kavramına getirdiği yorum, dönemin edebiyat algısı üzerine geliştirdiği argümanlar, İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu şiiri üzerine yazdığı yazılar, gençlerin şiirlerine yönelik değerlendirmeleri vs. Eser Gürson ismine çabasını da aşan bir yaygınlık ve saygınlık alanı kazandırmıştır. Bu alanın 2007 yılına değin sarktığını görüyoruz. 40 yıl. Hiç az bir süre değil. Bunun bir açıklaması olsa gerek. Eleştiri, geleceğe hükmetme iradesini apriori içinde barındıran bir türdür. Bir yanıyla keşiftir. Günün, yaşanan dönemin keşfi. Açar, açıklar, işaret eder ve geleceği günün karmaşası içinden görür, gösterir. Eleştirmen, karmaşayı dağıtan kişidir. Gürson'un bence kayda değer yanını buralarda aramak gerekir. Aksi takdirde tarihin ona torpil geçtiğini söylememiz gerekir ki, buna gücümüz yetmez. İkinci Yeni şiirine ilişkin en kapsamlı tanımlama ve keşiflerden biri ona aittir. Önüne çıkan bu yeni atılımın dinamiklerini çarçabuk kavrayıvermiş. Ayrıca, genç kuşağa dikkat kesilmiş. Kimin ne yaptığını, nasıl yaptığını görmüş. Eleştirmenin gücünü ve etkisini, kendi kuşağı ya da sonraki kuşaklar hakkında ileri süreceği kanaatleri belirler. Eleştirmenlik, bir yanıyla, aldığı nefesin hesabını hakkıyla verebilme teşebbüsüdür. İnsan en çok gözünün önündekini göremez. İnsan zihni, genellikle, süregelen kabullerin, hatıraya dönüşmüş gerçeklerin uyuşturucu etkisine maruz kalır. Olmuş-bitmişin verdiği kabulleri yıkacak ya da yeniden diriltecek olan mevcut olanın, canlı olanın kimyasıdır. Eleştirmenin yapacağı şey aslında basittir: Hatıranın ve önkabullerin etkisinden sıyrılmak... İşte o zaman, önünde duran şeyin değerini ve farkını görecektir.

Eser Gürson, yaşadığı dönemi iyi gözlemiş, o dönemin dinamik yanını görmüş ve genç kuşakların ürünleri üzerinde kafa yormuş bir yazardır. Gözlem ve eleştirilerinde önemli bir isabetlilik de sağlamıştır. Bu, hiç az bir şey değil. Yapmak istedikleri bu kadar değildi elbet. İkinci Yeni üzerine yazacağı 500 sayfalık yazı planları, Sezai Karakoç üzerine yazmayı düşündüğü ancak tek yazıyla yetinmek zorunda kaldığı projesi ve diğer planları gerçekleşmiş olsaydı, bugün hangi noktada olurdu tahmin etmek güç. Temiz Türkçesi, güçlü yorum ve öngörüleri, isabetli tercihleri ona az sayıdaki yazısıyla saygın bir yer kazandırmıştır. Ve bu yazılar, geçen onca zamana rağmen hâlâ tazeliğini korumaktadır. Eser Gürson'un talihli bir insan olduğunu söylemek gerek. Bir çok yazara acımasız davranan tarih, ona fazlasıyla iyi davranmıştır. 9 yazıyla kırk yıl eleştirmen olarak anılmak hangi yazara nasip olur ki! Kitap-lık dergisi Mart 2007 sayısıyla birlikte Gürson'un yeni bir kitabını hediye olarak verdi okurlarına: İlhan Berk'i Derleyip Toplama Denemesi. Bu vesileyle yeniden gündeme geldi Gürson.

Kitap, İlhan Berk'te zaman kavramını tartışıyor. İlginç sayılabilecek bir kitap. "Yaşam İlhan Berk'in şiirinde tan yeriyle başlar, gün batımıyla sona erer" diyor. İlhan Berk'in şiirlerinde gece fobisinden bahsediyor. Ayrıca doğayla ilişkisini Stoacılıkla açıklıyor ve "ona en yakışan kimlik 'stoacı şair' kimliğidir" hükmünü ileri sürüyor. Ne var ki kitap, İlhan Berk şiirini bütünüyle kavramaktan uzak. Eksik kalmış bir çalışma. 'Sunu' yazısında da açıklandığı üzere Gürson, bu çalışmasını tamamlayamadan hayata gözlerini yummuş. Kitapta son olarak Şenlikname'deki şiirler konu ediliyor. Bu kitabın ilk yayın tarihi 1972. Oysa İlhan Berk şiiri bu kitaptan sonra da bir çok değişimler geçirdi. İlhan Berk'i Derleyip Toplama Denemesi, eksiğine rağmen iyi bir çalışma. İlhan Berk şiiri üzerine düşünecek olanlara bir takım açılımlar sağlayacağı muhakkak.

17 yıl önce