|

Ömer'in huzurunda okunacak şiirler

Mustafa Akar, iki bin kuşağının dikkatleri yazdıkları üzerine toplayabilen, şiirin karşısına Türkiye'yi yazıp mesele edinen eski bir genç şair. Eski çünkü artık genç değil. Küçük Bir Gök Ada ve Tenezzül'den sonra Tüm Nefesliler adlı üçüncü şiir kitabı yayınlanan Akar, 'Sanılanın aksine şairler huzurlu insanlardır' diyor.

Ahmet Edip Başaran
00:00 - 12/01/2014 Pazar
Güncelleme: 14:46 - 1/01/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Ömer'in huzurunda okunacak şiirler
Ömer'in huzurunda okunacak şiirler
Üçüncü şiir kitabın Tüm Nefesliler adıyla yayımlandı. Ben bu adı ilk elde bütün yeryüzü nefeslerini kuşatan bir çağrı olarak okumuştum, ne dersin?

Evet, doğru okumuşsun Ahmet. Bir de nefs ve nefes arasındaki ses ve anlam birliğini işaret etmek için diyebilirim. Bir müzik grubunda yer alan tüm nefesli çalgıları göz önüne getirirsen de göreceksin, orada hayattaki yerimize dair işaretler de var. Klarnetin sesi ile trompetin sesi arasındaki uçurumu düşün mesela ya da ney ile yan flüt arasındaki. Hepsini üfleyen aynı nefesken, çıkan sesler başka başka. Bir de Allah'ın nefesini bize üflemiş olması bahsi var.

'Ölen bir kişinin son bakışıyla bakmak dünyaya' Kitabın bu dizeyle açılıyor. Dünyanın nefesimizi kirleten gürültüleri arasında bu bakış mümkün mü sence?

Mümkün olmalı. Tüm hayatımız iki nefes arasında geçiyor. İlk nefesimizi alırkenle, sonuncusunu verirken arasındaki zaman dilimi kıpkısa bir 'hiç'e sığıyor ancak. Bir de Peygamberimizin çok sık tekrarladığım bir Hadis'i var, şöyle: 'İnsanlar sabahları iki kısım olarak kalkarlar, kimisi nefsini satıp helak eder, kimisi de faydasına çalışarak onu azad eyler.' Dolayısıyla her gün, bizim için nefsimizi alıp sattığımız bir pazar gibidir. O pazarda, ölen bir kişinin son bakışıyla işlerimizi adalet içinde görmek nasip olur inşallah hepimize.

ELİNDE ADRES OLMAYANLAR GİDECEĞİ YERİ DAHA İYİ BULUR
Kitaptaki şiirleri okurken baskın bir baba imgesiyle karşılaşıyoruz. Bu, biraz da senin tarihle kurduğun ünsiyet bağlamında ele alınabilir mi? Ne dersin?

Baba deyince hepimizin aklına kendi babası gelir ilk önce, kendi babam üzerinden geçmişi okuyorum biraz da o şiirlerde. Yazdıklarımda her zaman değişen hayatımızı aile kavramı üzerinden anlatmayı seçtim ben. Hatta bir şiirimin ismi de, 'Babamın Trafik Bilgisi'dir. Yazdıklarımın büyük kısmı bizzat gördüğüm, yaşadığım ve duyduğum şeyler üzerine kurulu. Bu yüzden bende göndermelerden çok göstermeler vardır.

'Fuat otoyolda meleklere rastlayamazsın' Bu dizeni ilk okuduğumda modernizmin elimizden aldığı hayret duygusunu hatırlamıştım. Sence biz hayret duygumuzu ilk nerede yitirdik?

Bu hayret işi azaldı ama pek de öyle yitmedi gibi geliyor bana. Dedim ya her şiirim bir nesnel gerçeğe dayanır. Otobüsle giderken önümüzdeki araba birine çarptı ve otobüste hepimiz hayretle ve şaşkınlıkla olayı izlerken aramızdan bir çocuk 'yolu açsalar da melekler yetişse' dedi. Adının Fuat olduğunu öğrendiğim o çocuğun tedbirsizliği ve melekleri beklerkenki ciddiliği karşısında şaşmıştım. Derinlerde bir yerde her zaman hayret duygumuz saklı işte.

'UÇURUMA VARMADAN KANATLANAMAZSIN'
Denge ve şiir aynı kalpte barınmaz, diyorsun. Dengeyi huzurla eşitlersek, şiirin bir huzursuzluk membaı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Dengeyi huzurla eşitlemek değil de, ikisini birbirinden ayırmak taraftarıyım. Denge meselesi çok fenni, fiziki bir şey. Herkes o yüzden bize dengeli olmamızı salık veriyor. Huzur ise başka bir şey. Oranla ölçülemeyen bir şey bence huzur. Şiir bir huzursuzluk membaı değil de, sanırım biraz biz öyle yapıyoruz. Huzursuz insanların şiir yazabileceğini zannediyoruz. Ha burada aklıma hemen bir İbrahim Tenekeci mısraı geliyor: 'Huzuru yazıp da bulamayan Tanpınar.' Bilinenin aksine şairlerin daha huzurlu insanlar olduğunu düşünüyorum. Ama bak denge sorunları olabilir, o ayrı bir şey. İnsan uçurumun kıyısına varmadan kanatlanmaz, demiş Kazancakis. Eskiden uçurumun kıyısına varan şairler, veliler ve delilerdi. Bunların üçü de azaldı.

'EY OĞLUM GÜZEL ŞİİRLERİ EZBERLE'
Adaletli şiir ne demektir? Nasıl olur Ömer'in huzurunda okunacak şiir? Bu kaygıyı tanımlar mısın?

Bir yerde -yanlış hatırlamıyorsam Gazali'de- Hz. Ömer'in müthiş bir sözünü okumuştum. Oğluna verdiği nasihatte, şiirin rolünü görünce bendeki Ömer sevgisi bir kat daha artmıştı, o söz şöyleydi: 'Ey oğlum güzel şiirleri ezberle, edebin artar, edebi bilmeyen hakkını ifâ etmiş olamaz. Şiirin güzeli, güzel ahlaka götürür, kötülüklerden alıkoyar.' İşte Ömer'in huzurunda okumak istediğim adaletli şiir de budur, güzel ahlaka götüren, kötülüklerden alıkoyan bir şiir. Ama işte kafasını modern terimlerin işgal ettiği insanlara bunu nasıl anlatacaksın, anlatamazsın, o anlatamadığın şeylerle de oturur şiir yazarsın.

BİSİKLET ÖLÜME İNANDIRMAZ İNSANI
Planör'de çizdiğin bir dünya temsili var. Grafiklerle, karma ekonomiyle başı fena halde dertte olan bir şair var orda...

Ekonomi politik sarmalı giyotin gibi bir şey. Bu sarmalın içinde kalarak hakikate kavuşmak ne kadar mümkün olur bilemem. Planör'deki dünya temsili de öyle. Bir dönem ekonomi tahsil etme meraklısı biriydim. İyi ki o merak, heves olarak kalmış diyorum. Ekonomi okuyup da insanı yazmak çelişkili olacaktı. Bir de mesela İsmet Özel'in mısraını hatırlarsın: 'Kaldırımlarda demokrat, otobüslerde dindar.' Çok kimsenin atlayıp geçtiği, ama benim sürekli tekrarladığım bir Özel mısraıdır. Modern hayatın dibini anlatır. Kaldırımlarda demokratızdır ama otobüslerde hepimiz kaza ihtimaline karşı içimizden, fısıltıyla da olsa dua okuruz. Tam da bu yüzden Planör'deki mısrada söylediğim gibi: 'Bisiklet ölüme inandırmaz insanı.'

Kitabın Künyesi:

Tüm Nefesliler

Mustafa Akar

Profil Yayıncılık

2013

64 sayfa

10 yıl önce