|

Ters köşe bir ütopya: İndiragandi

Cem Sancar'ın üçüncü romanı İndiragandi, sistemin ötekileştirdiği, küçümsenen, mağdur ve mağlup halkın, içindeki sihirli kuvvetin hikayesi

Yusuf Atlıhan
00:00 - 8/06/2011 Çarşamba
Güncelleme: 23:07 - 7/06/2011 Salı
Yeni Şafak
Ters köşe bir ütopya: İndiragandi
Ters köşe bir ütopya: İndiragandi

Cem Sancar Profil Yayınları arasından çıkan kitabı İndiragandi'de, Türkiye'de 'sistemin' itelediği, ötekileştirdiği mağdur, mağlup 'halk'ın durumunu, deyim yerindeyse 'sözünü sakınmadan' ve ütopik bir eğlence şeklinde sunuyor okurlarına. Sancar, daha önce Aktüel Dergisi'nin en parlak dönemi olan 90'ların başında Flash Haber'lerin yazarı olarak ünlenmiş, daha sonra Kaldırım Yazıları'yla devam etmiş, attığı başlıklar çok konuşulmuştu. Vatan Yahut Ben (1996) ve Bırak Soğusun (2000) kitaplarıyla adından sıkça söz ettiren Sancar İndiragandi için “Küçümsenen, güçsüz zannedilen halkın içinde kaynayan sihirli kuvvetlerin hikayesidir” diyor.

Öncellikle kitabınızın hikayesini dinleyebilir miyiz?

Kendimi, çok uzun bir zamandır en diptekilere, itelenmişlere, mağdurlara, mağluplara yakın hissediyorum. Sahici zenginlik, gelecek tomurcukları hep orada... Onların zenginliği, onların maceraları beni çekiyor. Bu insanlar her zaman çok renklidirler ve elbette inançlıdırlar. Bu inanç kendine has bir şekilde özgürdür, yasaksızdır, insancadır. Diri ve güzel insanlardır yani bu ötekiler denen zümre! Onların hikayesidir İndiragandi. Küçümsenen, güçsüz zannedilen halkın içinde kaynayan sihirli kuvvetlerin hikayesidir. Biraz tersinden yazıldı. Önce senaryo sonra roman oldu. Ters köşe bir ütopya zaten. Ters, karşı ve umutlu bir ütopya. Neşeli ve ümitvar bir macera.

Kitapta Kara kafalılar, Cavlaklar, Hindi A.Ş. gibi ilginç benzetmeler yapmışsınız. Bunların günümüzdeki karşılığı nedir?

Özelleştirme paranoyası ve adaletsiz kalkınma modellerine taparsak sonunda bir şirket haline geleceğiz. Hindi A.Ş. bunun bir örneği. Parası olmayan, hissedar olmayan adam aslında adamdan sayılmayacak. Ama diğer taraftan adam olma ihtimali var. İhtimal var sadece. Bizim görevimiz de bu ihtimalleri görebilmektir. Dolayısıyla kurtuluş şirketleşmekte değil. Biz merhametin, şefkatin medeniyetiyiz. Annelerimiz, anneannelerimiz bizi böyle büyüttü. Egolarımızın şişmesi, bencillik, vahşi bir kapitalizme tapınmamız hep sonradan olan şeyler. Asıl kökümüzde merhamet, şefkat, paylaşmak var ama özümüzden uzaklaştık. 'Beyaz Türkler' de umarım kitaptan bir şeyler alacaktır. Çünkü bu kadar bencillik, bu kadar ego şişmesi içinde çok mutsuz olduklarını düşünüyorum. Kendi ülkesine, kendi halkına, dinine, diline, kültürüyle aralarına bu kadar mesafe koymalarını anlamsız buluyorum.

Oluşturduğunuz karakterlerle aranızdaki mesafeyi nasıl dengeliyorsunuz?

Ben Bahçelievler Soğanlı'da büyüdüm. Benim arkadaşlarımın bir kısmı mafya oldu. Bir kısmı ermiş oldu. Bir kısmı da başka bir şey. Yani bu mafya dediklerimiz de bizden birileri. Olaya böyle bakmaya çalıştım. Ben aslında kahramanlarımın hepsini çok sevdim. 'Beyaz Adam'ı, 'Büyük Hissedar'ı anlatırken onun bile acısını, metafizik gerilimini anlamaya çalıştım.

Kullandığınız sokak dili ve aykırı kurgusu ile dikkat çekiyor kitap. İndiragandi yeni bir 'muhalif akım' için başlangıç olabilir mi?

İnşallah bu yeni bir akımın başlangıcı olur. Böyle yeni bir kitap daha yolda zaten. Nasrettin Hoca'yı gelecekte bir yerlere yolculuğa çıkartacağım. Bir seyr-u süluk sunacağım... Ben dilimize, Osmanlıcaya, Türkçeye aşığım. Ama argoya da aşığım aynı zamanda. Argo benim için dışlanan, itelenen bir dil değil dilimizi zenginleştiren bir unsur. Ama buradaki sınırımız ne olmalı? Argo insanı rahatlatan, güldüren bir şey ama ayarını iyi bilmek gerek.

Kitabın ismine nasıl karar verdiniz?

Danny Boyle'un “Trainspotting” isimli filmi bana ilham verdi. Metroda yaşayan yoksul, İngiliz çocuklarının ismidir bu. 'Loser'in ingilizce argosudur İndiragandi. Türkiye'de ise köşeyi dönmenin kolay yolu anlamında kullanılıyor. “Kaç para indirdin?” deniyor mesela. Sonra bunu 'download' yani indirmek meselesine de bağladım. Ve İndiragandi, sürekli birbirini kazıklayan, birbirinden para indirmeye çalışanların cumhuriyetinden, yukarılardan bir yerlerden evrenden bir şey indirmeye çalışan insanların devletine geçilebilir mi? Fikir buydu, bence geçilebilir. Mesela 12.-13. Yüzyıllarda Anadolu'da böyle bir dönem olmuş.

Böylesi aykırı bir kitabı yayınlamanın zorlukları da olsa gerek…

Yayınlanma süreci başlı başına bir mizah sayılabilir. Bir çok yayınevi kitabı basmaktan çekindi. Yaklaşık iki yıllık bir süreç söz konusu. Bunun öyküsü ayrı bir kitap olacak cinsten. Edebiyatta sansürle karşılaştık. Yasakçı zihniyet sadece askeri zihniyete has bir özellik değil. Hepimizin kanına işlemiş.

İndiragandi hem edebiyat diline hem de sisteme muhalif bir kitap. Peki sizce muhalif yazar kimdir?

Muhalif yazar bence kalbi, insafı olan yazardır. Hayatımın bir döneminden sonra hep iki şeyden kaçınmak istedim. Birincisi malumatfuruşluk diğeri de belli bir lobiye, gruba bağlı kalmak, onların dilediği şekilde yazarak onlar tarafından onaylanmak isteği. Bu iki şey bence insanın tekamülünü engeller. Ben adam olmaya çalışıyorum. İlahi bir vergi, bazı kimselerde çeşitli yetenekler var. Bazıları çok iyi şarkı söylüyor, biri kelimelerle oynuyor. Nihayetinde mesele adam olmaktır. Ulaşılır veya ulaşılamaz ama insan-ı kamil olanda umut vardır.



13 yıl önce