|

Anlamın doğrusuna dalmak

Tüm şiir tarihi boyunca adı etrafında en çok tartışma yürütülen en sıra dışı isimlerden biri de hiç şüphesiz Ezra Pound. Hans Cristian Kirsch''in Ezra Pound isimli biyografik çalışması Bünyamin Kasap''ın başarılı çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı. Çevirmen Kasap, kitaptan hareketle Ezra Pound''a yaklaşma yöntemini doğrudan kendisi kaleme aldı.

Bünyamin Kasap
00:00 - 29/09/2014 Pazartesi
Güncelleme: 17:33 - 29/09/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Anlamın doğrusuna dalmak
Anlamın doğrusuna dalmak

Kitap şöyle başlıyor: ''Çağdaş edebiyat konusunda bir nebze de olsa bilgi sahibi birisine Ezra Pound isminin ne hatırlattığını soracak olursak, soruya muhatap olan kişi belki de Pound''un İkinci Dünya Savaşı''nın sonlarına doğru Benito Mussolini''nin faşist rejimine vermiş olduğu destekten ötürü Pisa''da yönetimde bulunan Amerikalılar tarafından demir parmaklıklar ardına hapsedilmiş, bir süre sonra ise yürütülen ihanet davasında cezaî ehliyeti olmadığına hüküm verilmiş ama yaklaşık on yıllığına tımarhaneye kapatılmış Amerikalı bir şair olduğunu hatırlayacaktır.''

Pound''un akla ilk gelen ''faşist'' yanından önce, paltosundan çıkan insanlara bir bakacak olursak İngilizce edebiyatın gerçek anlamda olay yaratan üç yazarı çıkar karşımıza: Ernest Hemingway, Thomas Stearns Eliot ve James Joyce. Bu üçü bile Pound''un hayatını vakfettiği yazın sanatında nasıl bir emek sarf ettiğinin delili olmaya ve faşistliğinden önce yazın ustalığının gelmesi gerektiği iddiasını ortaya atmaya yeter.

Birkaç örnek verecek olursak: Meşhur Çorak Ülke''nin (The Waste Land) yalnızca Eliot tarafından yazıldığını söylemek mümkün değil. Rakamsal bir değer verecek olursak Eliot''ın bu şiiriyle topladığı kredinin belki de yüzde kırk dokuzunu Pound''a borçlu olduğunu söyleyebiliriz. Gerçi Eliot da yerinde bir tavırla Çorak Ülke''yi ''il miglior fabbro'' yani ''daha iyi ustaya'' atıfıyla Pound''a ithaf eder. İki büyük yazar arasındaki bir farkı London Book Review''da 1981 yılında yayınlanan makalesinde C.K. Stead şöyle açıklar: ''Bir tarafta garip bir adam olsa da canlı bir Pound; diğer tarafta ise papyonu ve cepkeni ardında solan ve sıkışan bir Eliot.''

İkinci örnek olarak James Joyce''un sansasyonelliği hâlâ azalmamış meşhur romanı Ulysses''ten ilk parçaların tamamıyla Pound''un diretmesi ve desteğiyle Little Review isimli dergide yayınlandığını belirtmek gerekiyor. Hatta Ulysses''in ilk parçalarını yayınlayan derginin uğradığı sansürden almış olduğu cezayı Pound bizzat üstlenmişti; fakat Ulysses''e Amerika''da yayın yasağı gelmesine engel olamamıştı. Ulysses''in yazım aşamasında Pound, anonim bir isim kullanarak Egoist dergisi üzerinden Joyce''u krallar gibi yaşatmayacak olsa da Paris''te bir daire tutup yazı çalışmalarına yoğunlaşmasına vesile olacak kadar bir maaş bağlatılmasına vesile olmuştu. Hatta göz ameliyatı olması için gereken parayı yine Pound vermişti.

SİVRİ UÇLU SERT BİR KURŞUN KALEMLE YAZILANLAR

Pound''un aslında hiçbir zaman mümkün olmayan sahneden silinme uğraşına sebep olan noktaya gelelim: Pound''un faşistliği ve Anti-Semitist olarak tanınması. Ezra Pound''un Yahudi kelimesini kullandığı her yerde bu kelimeyi Siyonist kelimesiyle değiştirsek aslında kimsenin bir itirazı olmayacak. En azından siyaseten olamayacak. Ne var ki bu yargıyı koyarken unuttuğumuz nokta, o dönemlerde her şikâyette Siyonistlerin ya da Siyonist taraftarlarının ''Anti-Semitizm'' çığırtkanlığını henüz bu kadar yüksek sesle yapmaya başlamamış olması. Nihayetinde yenilgisiyle, zaferiyle, kazancıyla, zararıyla İkinci Dünya Savaşı çok tazeydi. Norman Finkelstein''in dile getirdiği Yahudilerin Nazi dönemindeki acılarından nemalanmaya başladığı dönem henüz yeni yeni başlıyordu. Çok safiyâne gelebilir; fakat Pound''un ısrarla Yahudiler dediğinde kastettiği Siyonist zihniyetti.

Pound''a göre Amerikalı yurttaşlarının, İkinci Dünya Savaşı''nda Almanya''nın yanında neden savaşa girdiklerine dair herhangi bir fikri yoktu. Tek sebebi bir egemenlik kurma uğraşında olan bir grup halk ve destekçileriydi ve bunları Pound Yahudiler olarak tanımlıyordu, daha doğrusu usuracılar: ''Churchill''in bile Amerikalı askerlerin ölmesine neden göz yumduğunu açıklayacak cesareti yoktu. Çünkü para ve tekelleşmek için savaş veriliyor. [...] Şimdi de bu göçebe topluluk Londra''nın dar sokaklarından millî sloganların kamuflajı altında Manhattan''ına akın ediyor. Ortaya çıkacak sonucu da Amerikan zaferi diye lanse edecekler. Halbuki Amerikan zaferi olmayacak bu. Çok daha karışık. Karışık, çünkü ortada iki temel fenomen var: biri bu savaşta çarpışanlar, diğeri de daha bu savaştayken bir sonraki savaşın temelini atanlar.''

ESKİ ZAMANLARIN ERKEKLERİ, DOĞRU SÖZ VE POUND İDEASI

Şaheseri Kantolar için geçerli olan bazı önkoşulları ve temel etik prensiplerini 1913 yılında yayınladığı ''The Serious Artist'' başlıklı makalesinde anlatır Pound: ''Değersiz sanat belirsiz sanattır. Sanatın yanlış bir yorumudur... Eğer sanatçı: insanın varlığına, kendi öz varlığına, kendi ülküleri ve kemaline, eğer varsa tanrıya, yaşama gücüne, eğer varsa iyi ve kötünün varlığına, inanıp inanmadığına, sıkıntı yaşadığı ya da memnuniyet duyduğu seviyeye dair yanlış yorumda bulunursa; ve döneminin tadına ya da bir otoritenin usulüne dair ya da karşılaşılan üstün ahlâkî kodlara dair yanlış çıkarımlarda bulunuyorsa, bu sanatçı yalan konuşuyor demektir. İhtiyattan ya da ihmalden yalan söylüyorsa, tembellikten, korkaklıktan ya da dikkatsizlikten yalan söylüyorsa, yaptığı ihlâlın derecesine göre cezalandırılmalı ve küçümsenmelidir.''

Make it New isimli bir makalesinde Pound''un ''it'' ile kastettiği ''eski''ydi. Yani yenilenmesi gereken şey tarihti: Yeni şeyleri, eskiyi tahrip etmeden söylemek mecburiyeti. Bu yüzden Pound''un birçok çalışmasında ve özellikle Kantolar''ında sık sık tercümeler, eski dev eserlerden alıntılar ve bu eserlere atıflar bulunmaktadır. Pound''un Kantolar''la ortaya koymak istediği, yaşadığı çağın epiğini, çağının sesiyle anlatmaktı: ''Epik, tarihi kapsayan bir şiirdir. Hiç kimse ekonomiyi anlamadan tarihi anlayamaz.'' der. Bu yüzden ekonomi konusuna da çok eğilir; başını ağrıtan taraf da burasıdır zaten. ''Sadece şiir yazması gerektiği'' telkinlerine muhatap olur bu yüzden. Pound''un kantolarına ''tamamıyla otobiyografik'' bir eser olarak yaklaşanlar hiç az değildir.

POUND''UN DEVRİ VE POUND''UN DEVRİLİŞİ

Pound''un eserlerini çalışacaksak ya da hayatını okuyacaksak şunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor: 1885 Amerika doğumlu Dünya vatandaşı Ezra Pound, vatandaşı olduğu Dünya''dan göç ettiği 1 Kasım 1972 tarihine kadar burulmayan diliyle şiir ve düşüncesinin bedelini ödemiş bir şairdir. Pound''un Ta Hio''dan, kitabın da Pound''dan yaptığı alıntıdaki gibi ''Halkın nefret ettiğini sevmek ve sevdiğinden nefret etmek, insanın fıtratına şiddetin giydirilmesi demektir. Böyle davranan kişiyi, ölü beden üzerindeki çimenin tomurcuklanması gibi felaketler istila eder.'' Pound da halkın bir dönem sevdiği ama sonrasında nefret ettiği tarafı seçmişti. Fakat unutmamamız gereken nokta Pound''un, hayatı boyunca yalnızca kendisini ve ''çok sevdiği'' ülkesini değil; spekülatörlere karşı şiiri ve dolayısıyla edebiyatı savunmuş olduğudur.

Kitabın Künyesi:

Ezra Pound

Hans Cristian Kirsch

Çev: Bünyamin Kasap

Şule Yayınları

2014

175 Sayfa

10 yıl önce