|

Bir kayıp romanın izinde: Çatıdaki Pencere

Çatıdaki Pencere Jose Saramago'nun kayıp romanı. Yazarın ölümünden sonra eşi tarafından basılan eser bir yayınevinin tozlu raflarında 31 yıl 'kayıp eser' olarak durur. Yayıncı bir gün tesadüf sonucu bulduğu eseri basmak için yazarı telefonla arar ancak Saramago bu teklifi reddeder.

İrem Ertuğrul
00:00 - 17/10/2012 Çarşamba
Güncelleme: 22:44 - 17/10/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Bir kayıp romanın izinde:  Çatıdaki Pencere
Bir kayıp romanın izinde: Çatıdaki Pencere

Jose Saramago, Lizbonlu köylü bir ailenin üniversiteye gitmemiş oğlu. 40lı-50li yıllarda, çeşitli işlerde çalıştıktan sonra zorlukla elde ettiği küçük bir memurluk döneminde boyundan büyük bir iş yapar: Bir roman yazar. Çatıdaki Pencere adını verdiği dosyasını 1953'te bir yayıncıya gönderir ve yanıtını 1989'da, artık onun üzerinde kitabı yayımlanmış "ünlü" bir yazarken alır. Telefondaki yayıncının yanıtı tam olarak şöyledir: "Taşınma sırasında bulduğumuz bu metni yayımlamak yayınevimize büyük onur verecektir." Saramago, artık çok geç, der ve kendisi hayattayken bu kitabın basılmasını reddeder.

Çatıdaki Pencere artık basıldı ve elimizde, dolayısıyla Sarmago artık yok. 18 Haziran 2010'da Saramago'nun ölümünden sonra eşi, "Saramago'ya giriş kapısı" olarak nitelediği bu "kayıp roman"ı okurla buluşturdu. Kırmızı Kedi Yayınevi de bu kitabı geçtiğimiz günlerde Pınar Savaş çevirisiyle bizlere ulaştırdı.

İkinci Dünya Savaşı'nın izlerini taşıyor

Çatıdaki Pencere, İkinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrası, Salazar diktatörlüğünün boğucu atmosferinin hâkim olduğu Lizbon'da geçiyor. Mekânımız bir apartman, muhatap olduğumuz karakterler de bu apartmanın sakinleri. Giriş katta yaşlı kunduracı Silvestre ve hâlâ âşık olduğu "tombul" karısı; yanda birbirlerine altı yaşındaki oğulları için tahammül eden Emilio ve Carmen çifti; birinci katta küçük kızlarının ölümünün bile birbirlerine yakınlaştıramadığı çirkin Justina ve haşin kocası; yan dairede zengin bir adamın metresi olan Lidia; ikinci katta "ihtiyarlığın sakinleştirdiği" iki dul kız kardeş Amelia ve Candida ile Candida'nın iki kızı; hemen bitişikte de anne babasının gelecek için planlarına uygun şekilde güzel ve akıllı Maria Claudia ve ailesi. Ve hepsinden sonra Silvestre'nin bir odasını kiralayan, hayatı hiçbir şeye bağlanmadan oradan oraya göçmekle geçmiş genç Abel.

Bir döneme ışık tutuyor

Görünürde en belirgin ortak noktaları fakirlik olan bu hanelerin duvarları, içlerine girip karakterleri tek tek tanıyınca evrensel bir boyayla kaplanıyor. Aşk, şiddet, aile, saygı, -tam tersi gibi gözükse de- güçlü karakterli kadınlar ve onların aşkına ve ilgisine muhtaç zayıf erkekler...

Bir dönemin toplumsal analizi olarak da; çağların değiştiremediği, hep aynı kalan insanlık durumları olarak da okunabilecek, katmanlı bir roman Çatıdaki Pencere.

Yazarın gençlik yıllarının ürünü olan bu roman bizim bildiğimiz Saramago'yu ne kadar yansıtıyor, düşünelim:

Bizim bildiğimiz Saramago, gerçeküstü olayları barındıran şaşırtıcı kurgular yapar; genç Saramago Çatıdaki Pencere'de bir apartmanı ve bu apartmanın fakir kiracılarını anlatan sade bir kurguyla yetinmiş.

Bizim bildiğimiz Saramago, muzip bir dil kullanır, bolca ironi yapar; genç Saramago da yer yer muziplik yapsa da yaşlısına göre daha ağırbaşlı bir dil seçmiş.

Bizim bildiğimiz Saramago, romanlarında sadece nokta ve virgül kullanır, başka hiçbir noktalama işareti yoktur, büyük harf-küçük harf kullanımı kurallarını da hiçe sayar; genç Saramago tüm bu biçim oyunlarından habersiz, kurallara boyun eğmiş bir yazar olarak karşımıza çıkıyor Çatıdaki Pencere'de.

Ama durun bir dakika; değişmeyen önemli bir şey var: Abartısız birkaç kelime ile "hâl"i anlatan, insan ruhunu çözmüş aynı yazar var karşımızda. Saramago'yu romanda deha olarak kabul eden hatırı sayılır çoğunluk için, genç Saramago'nun bu romanı bir kanıt teşkil edecektir.

Basit kelimelerle görkemli bir anlatı bina eden yazarın son dönem romanlarından olan Kabil'den bir alıntı ile bitirelim:

"Her şey gibi kelimelerin de kendi neden, nasıl, niçinleri vardır. Gösterişli olan kimileri tumturaklı bir havada bize seslenirler, sanki büyük işler için yaratılmış gibi kasılırlar, ama sonunda hafif bir yel bile olmadıkları, bir değirmen kanadını bile döndüremedikleri ortaya çıkar; sıradan, alışıldık, her günkü kelimeler olan diğerleri ise kimsenin öngöremeyeceği sonuçlara yol açar, bu iş için doğmamışlardır ama yine de dünyayı alt üst ederler."

Çatıdaki Pencere
Jose Saramago

Kırmızı Kedi Yayınları

2012

312 sayfa

11 yıl önce