|

Biraz şiir, biraz çocuklar daha çok Turgut Uyar

Türk şiirinin en önemli ustalarından biri olan Turgut Uyar’ı bu defa yazdığı şiirlerden değil çocuklarından dinliyoruz. Derviş Aydın Akkoç, Uyar’ın dört çocuğuyla ayrı ayrı görüşerek bize sımsıcak bir Turgut Uyar portresi sunuyor.

Yeni Şafak
21:02 - 18/01/2015 Pazar
Güncelleme: 19:19 - 18/01/2015 Pazar
Yeni Şafak
ZEYNEP ARKAN

Telefonda İyi Loş Oda* şiirinde bütün duygularını sıkı örtülmüş perdelerle saklama arzusuyla, büyük yıldızlara ve dağa karşı duran şair Turgut Uyar, belki de en çok bu mütevazı duruşu sebebiyle merak uyandırmıştır. Yıllar geçtikçe şiirleri daha çok okunur, kıymeti bilinir olsa da hayatının kısa özeti, eşi Tomris Uyar ve şair arkadaşlarının günlükleri dışında iç dünyasını açık eden metinler bırakmamıştır arkasında. Şiirleri vardır, şiirleri ve eleştirileri ile Büyük Türk Şairi Turgut Uyar’dır o. Şiirlerinin çağıldaması, yayılması ve okur zihinlerinde çoğalmasına karşın hayatını tanımlaması gerektiğinde tevazu içinde kendini saklar. 


Uyar’ın vefatından yaklaşık otuz yıl sonra, çocuklarının ağzından şairi yeniden tanıma fırsatını “Turgut Uyar’ın Çocuklarıyız” kitabı sayesinde buluyoruz. Arkadaş, baba, eş Turgut Uyar’ı; II. Yeni’nin en önemli isimlerinden biri olan şair Turgut Uyar’la iç içe geçmiş halde tanımak, babalarını ve onun aziz hatırasını yine ona yakışır bir mütevazılıkla saklayan evlatları sayesinde mümkün oluyor. 


Derviş Aydın Akkoç, kitabı hazırlarken Uyar’ın dört çocuğuyla ayrı ayrı görüşerek söyleşmiş ve şaire duyduğu saygı ve sevginin çocuklarındaki karşılığını görmüş. Son derece samimi, sakınmasız bir biçimde sorularına cevaplar bulmuş. Turgut Uyar’ın ilk eşinden olan Semiramis, Şeyda ve Tunga ile Tomris Uyar ile evliliğinden olan Hayri Turgut Uyar; babalarına ait hatıraları yalın bir güzellikte okura açıyorlar.


MÜŞFİK BİR BABA

Turgut Uyar’a özgü mutsuzluktan söz etmemizi sağlayan şiirlerine rağmen; çocuklarının sert, mesafeli fakat zekice esprilerinin eve neşe kattığı baba Turgut Uyar, son derece saygın görünüyor gözümüze. Şairin ilk göz ağrısı Semiramis Uyar, dokuz yaşında yatılı okula başladığında babasının kendisini okula teslim edişini hiç unutmaz. Henüz yirmili yaşlarının ortasında, ciddi, askeri üniformasının içinde incecik ve yakışıklı babası şapkasını koltuğunun altına almış, sağa sola bakınmaktadır. İştahsız kızını teslim edeceği birilerini arar gözü. Nihayet birine yaklaşıp seslenir ve “benim kızım pek yemek yemez de, sana zahmet yemek yerken masasında, başucunda biraz durur musun?” der. Turgut Uyar’ın bu ricası hiç unutulmaz ve üç yıl boyunca yerine getirilir. Henüz küçük bir çocukken yatılı okula başlayan Semiramis Uyar, hafta sonları ailesinin yanında geçirdiği günleri anne-babasının ayrılık zamanlarına kadar yaşanmış o dost kalabalığını anlatır. Şairin Tomris Uyar ile yaptığı evlilikte de bu kalabalık misafir trafiği devam eder. Uyar’ın yakın dostu Edip Cansever, çocuklarına velilik de yapan Bilge Karasu, Yaşar Kemal, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Selim İleri, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk, Asım Bezirci, Can Yücel, Metin Eloğlu, Ergin Günçe (kitabın 29. Sayfasında Ergün Günce şeklinde geçiyor), İlhan Berk, Muzaffer Erdost… gibi isimler Uyar’ların çok sık ziyaretçisi olurmuş. Emekli maaşı ile mütevazı hayatına rağmen Turgut Uyar’ın sofrası daima cömert olmuş dostlarına karşı. Semiramis Uyar da babasından aldığı sorumluluk, ciddiyet, kararlılık gibi özelliklerle hem bale kariyerinde önemli başarılar elde etmiş hem de tüm kardeşlerine ablalık sevgisiyle kucak açmış. 


SLOGANLARIN DIŞINDA BİR ŞAİR

Çocuklarından öğrendiğimiz üzere Turgut Uyar, bir çalışma odasına sahip olmadan, masanın üzerindeki daktilosunda şiir ve yazılarını yazmıştır. Bunların çoğunu da çocuklarının gözünden uzakta yapmış ki “Ben bir şairim” pozunu etrafına hiç vermeden, yazmak istediği şiiri günler hatta aylarca zihninde taşıyarak, bazen de bir gecede kâğıda dökerek üretmiştir. Şiirindeki özgün mücadele ve çabayı gerçek hayatına da taşımış fakat sloganik olan her şeyden uzak durmayı tercih etmiştir. Herhangi bir topluluğa aidiyet hissetmemiş, hiçbir siyasi akım veya partiye dâhil olmamıştır.


Ha kavgada ha aşkta, hep aynıdır Turgut Uyar. O her daim âşıktır ve ucuz bir özgürlüğün peşine asla düşmemiştir. Çocuklarının dilinden de bu özgürlük aşkı çıkıyor: hiçbir yönlendirme, sınırlama, dikte etme olmadan çocuklarının büyümesini izliyor Uyar. Yer yer yakından, yer yer uzaktan. 


İlk eşi Yezdan hanımdan olan Tunga Uyar, son derece asi, başına buyruk, okuldan sıkça kaçarak yaşadığı ilk gençlik yıllarında anne-babasının ayrılığını kolayca kabullenememenin belirtilerini gösterir. Tıpkı babası gibi sarışındır, babasının zevklerini taşır ve şiirle ilgilenir. Şiir yazdığı da olmuştur. Babasının şiirlerini okuyup anlamadığında sorduğu sorular pek karşılığını bulmaz. Çünkü Turgut Uyar yazdığı şiirler üzerine konuşmak ve şiirini açıklamaktan hoşlanmaz. Belki de bu sebepten Edip amca dediği Edip Cansever şiirine daha yakın bulur kendini Tunga Uyar. Edip Cansever ile arkadaş da olmuştur, ölümünde başucunda olacak kadar yakındır. 

Kızı Şeyda ise babasıyla ilişkisinde sevgiyi daima hissetmiş, aile fertleriyle olan hatıralarını da sevgi dolu hikâyeler biçiminde nakletmiştir. Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşamını sürdürürken babasını mutlulukla misafir eder Şeyda; şairin son günlerini Giresun’da geçirme arzusu da vardır fakat ömrü kifayet etmez. 

ANNE VE BABASININ MEKTUPLARINI YOK EDER

Tomris Uyar’dan olan Hayri Turgut ise hem dedesinin hem de babasının adını taşır. Babası gibi matematiğe düşkün, teknik zekâsı daha gelişmiştir. Anne ve babasından kalan fotoğraf arşivini paylaşarak kitaba belgesel bir güzellik katmış Hayri Turgut Uyar. Anne ve babasına ait mektupları onların ricası üzerine yok ettiğini biraz da hayıflanarak anlatır. Yine de bu mahrem alana girilmesine izin vermeyen Tomris ve Turgut Uyar’ı çok iyi anladığını görüyoruz. 

Muvazzaf askerliği gereği, hayatı Türkiye’nin çeşitli köy ve kasabalarında, istifa ve memuriyet sonrası Ankara ve İstanbul’un güzide semtlerinde geçen şair Turgut Uyar, bu yıllar boyunca karşılaştığı herkesle –şiir ve sanat meraklısı olsun veya olmasın- iletişim kurmaktan hoşlanır ve şiirinin özünü teşkil eden insan ruhuna yakınlığını daima yansıtır. Uyar, II. Yeni şiirine en çok emek veren şairlerden olduğu gibi, şiirlerinde kusursuz kahramanlar değil, hatası, kusuru ve eksikleriyle dolu insanları var kılar. Şiirdeki bu özneler de tıpkı şair gibi hayatına yön çizme değil, hayatı hissetme gayretindedir. 

Kitabı bitirince anlıyoruz ki Turgut Uyar, minör bir hayatın majör şiirini yazmıştır. Yerel ve toplumsal her türden sorunun kendi hayatındaki karşılığını tabiat-insan-toplum dairesinde dile getirmiş, bunların bedelini ve sıkıntısını ailesine çok da yansıtmadan şiirini büyütmüştür. Şiirde en az şairane olanı, günlük hayatı da şiire katarak; küçük şeylerin, basit hayatların; burjuva yaşamlarındaki ışıltıya denk bir aydınlıkta anlatımını sağlamıştır. Hayatını basit yaşamayı tercih etmiş, büyük hırsların adamı olmadan büyük bir şiir yazmıştır. 

Bir okur olarak bizlere, tanıdıkça daha çok sevgi ve saygı duyulan bir Turgut Uyar’ı gösterdikleri için Turgut Uyar’ın Çocukları’na yani bu kitaba şükran borçluyuz. 

*Telefonda İyi Loş Oda, Büyük Saat, s.184, YKY, 2. Baskı, Şubat 2004)

Kitabın künyesi:

Turgut Uyar’ın Çocuklarıyız 

Haz. Derviş Aydın Akkoç

İletişim Yayınları

 2014 

221 sayfa
#turgut uyar
#aydın akkoç
#Telefonda İyi Loş Oda
9 yıl önce