Telefonda İyi Loş Oda* şiirinde bütün duygularını sıkı örtülmüş perdelerle saklama arzusuyla, büyük yıldızlara ve dağa karşı duran şair Turgut Uyar, belki de en çok bu mütevazı duruşu sebebiyle merak uyandırmıştır. Yıllar geçtikçe şiirleri daha çok okunur, kıymeti bilinir olsa da hayatının kısa özeti, eşi Tomris Uyar ve şair arkadaşlarının günlükleri dışında iç dünyasını açık eden metinler bırakmamıştır arkasında. Şiirleri vardır, şiirleri ve eleştirileri ile Büyük Türk Şairi Turgut Uyar’dır o. Şiirlerinin çağıldaması, yayılması ve okur zihinlerinde çoğalmasına karşın hayatını tanımlaması gerektiğinde tevazu içinde kendini saklar.
Uyar’ın vefatından yaklaşık otuz yıl sonra, çocuklarının ağzından şairi yeniden tanıma fırsatını “Turgut Uyar’ın Çocuklarıyız” kitabı sayesinde buluyoruz. Arkadaş, baba, eş Turgut Uyar’ı; II. Yeni’nin en önemli isimlerinden biri olan şair Turgut Uyar’la iç içe geçmiş halde tanımak, babalarını ve onun aziz hatırasını yine ona yakışır bir mütevazılıkla saklayan evlatları sayesinde mümkün oluyor.
Derviş Aydın Akkoç, kitabı hazırlarken Uyar’ın dört çocuğuyla ayrı ayrı görüşerek söyleşmiş ve şaire duyduğu saygı ve sevginin çocuklarındaki karşılığını görmüş. Son derece samimi, sakınmasız bir biçimde sorularına cevaplar bulmuş. Turgut Uyar’ın ilk eşinden olan Semiramis, Şeyda ve Tunga ile Tomris Uyar ile evliliğinden olan Hayri Turgut Uyar; babalarına ait hatıraları yalın bir güzellikte okura açıyorlar.
Turgut Uyar’a özgü mutsuzluktan söz etmemizi sağlayan şiirlerine rağmen; çocuklarının sert, mesafeli fakat zekice esprilerinin eve neşe kattığı baba Turgut Uyar, son derece saygın görünüyor gözümüze. Şairin ilk göz ağrısı Semiramis Uyar, dokuz yaşında yatılı okula başladığında babasının kendisini okula teslim edişini hiç unutmaz. Henüz yirmili yaşlarının ortasında, ciddi, askeri üniformasının içinde incecik ve yakışıklı babası şapkasını koltuğunun altına almış, sağa sola bakınmaktadır. İştahsız kızını teslim edeceği birilerini arar gözü. Nihayet birine yaklaşıp seslenir ve “benim kızım pek yemek yemez de, sana zahmet yemek yerken masasında, başucunda biraz durur musun?” der. Turgut Uyar’ın bu ricası hiç unutulmaz ve üç yıl boyunca yerine getirilir. Henüz küçük bir çocukken yatılı okula başlayan Semiramis Uyar, hafta sonları ailesinin yanında geçirdiği günleri anne-babasının ayrılık zamanlarına kadar yaşanmış o dost kalabalığını anlatır. Şairin Tomris Uyar ile yaptığı evlilikte de bu kalabalık misafir trafiği devam eder. Uyar’ın yakın dostu Edip Cansever, çocuklarına velilik de yapan Bilge Karasu, Yaşar Kemal, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Selim İleri, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk, Asım Bezirci, Can Yücel, Metin Eloğlu, Ergin Günçe (kitabın 29. Sayfasında Ergün Günce şeklinde geçiyor), İlhan Berk, Muzaffer Erdost… gibi isimler Uyar’ların çok sık ziyaretçisi olurmuş. Emekli maaşı ile mütevazı hayatına rağmen Turgut Uyar’ın sofrası daima cömert olmuş dostlarına karşı. Semiramis Uyar da babasından aldığı sorumluluk, ciddiyet, kararlılık gibi özelliklerle hem bale kariyerinde önemli başarılar elde etmiş hem de tüm kardeşlerine ablalık sevgisiyle kucak açmış.
Çocuklarından öğrendiğimiz üzere Turgut Uyar, bir çalışma odasına sahip olmadan, masanın üzerindeki daktilosunda şiir ve yazılarını yazmıştır. Bunların çoğunu da çocuklarının gözünden uzakta yapmış ki “Ben bir şairim” pozunu etrafına hiç vermeden, yazmak istediği şiiri günler hatta aylarca zihninde taşıyarak, bazen de bir gecede kâğıda dökerek üretmiştir. Şiirindeki özgün mücadele ve çabayı gerçek hayatına da taşımış fakat sloganik olan her şeyden uzak durmayı tercih etmiştir. Herhangi bir topluluğa aidiyet hissetmemiş, hiçbir siyasi akım veya partiye dâhil olmamıştır.
Ha kavgada ha aşkta, hep aynıdır Turgut Uyar. O her daim âşıktır ve ucuz bir özgürlüğün peşine asla düşmemiştir. Çocuklarının dilinden de bu özgürlük aşkı çıkıyor: hiçbir yönlendirme, sınırlama, dikte etme olmadan çocuklarının büyümesini izliyor Uyar. Yer yer yakından, yer yer uzaktan.