|

Dağlarca, nice 100 yaşlara!

Türk şiirinin bereketli sesi Fazıl Hüsnü Dağlarca''nın doğumunun 100.Yılı anısına Veysel Uğurlu''nun kaleme aldığı ''Türkçem Benim Ses Bayrağım: Dağlarca 100 Yaşında'' adlı kitabı Yapı Kredi Yayınları arasında okuyucuyla buluştu. Kitapta yer alan belgeler, fotoğraflar ve anıların izini sürmek isteyenler ise 14 Kasım''a kadar aynı isimle açılmış sergiyi gezebilir.

Zeynep Arkan
00:00 - 9/11/2014 Pazar
Güncelleme: 19:19 - 9/11/2014 Pazar
Yeni Şafak
Dağlarca, nice 100 yaşlara!
Dağlarca, nice 100 yaşlara!

Doğumunun 100. Yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca''yı anmak için hazırlanan serginin kitabı Yapı Kredi Yayınları tarafından basıldı. Kitapta Dağlarca''ya ait belgeler, mektuplar, aldığı ödüller, hatıratına ait metinler, fotoğraflar ve daha pek çok görsel malzeme bulunuyor.

Cumhuriyet dönemi ikinci kuşak şairlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca(1914-2008), kendisine bahşedilmiş uzun ömrünü yalnızca şiire adayarak yüzlerce kitap, binlerce şiir bırakıp göçtü bu dünyadan. İçindeki yaşam ve şiir sevgisi hiç dinmeyecek gibi yaşamıştı. Ömrünü 94 yıl değil; şiirle uğraşıp durduğu, şiir yazdığı süre boyunca yaşanmış kabul eden bir bakışla, şiir saçarak geçip gitti aramızdan.

Türk şiirinin en bereketli, en özgün şairlerinden olan Dağlarca, Türkçe''ye titizlikle gösterdiği özen ve dikkat ile tüm şairlere daima örnek teşkil ediyor. Tertemiz bir dil ile kurduğu şiirlerinde okuruna doğrudan veya dolaylı biçimde ulaşmış, kendi tabiriyle ''içinden şiir fışkıran'' bir hayat yaşamıştır. Doğayla, insanla, hayvanla kurduğu bağ barışçıl, sevgi ve merak doludur. İçindeki ''sonsuz matematik kımıldanışı'' tam 94 yıl boyunca şiire dönüşerek neredeyse tüm hayatını şiir yoluyla kayda geçirmek ister gibidir. Şiir yazar, şiir konuşur, şiir üretir, şiir taşar… Şiir ortamı içerisindeki hiçbir akım ve gruba dahil olmayan bireysel tavrı, sonraki kuşaklar üzerindeki etkisini zayıflatamamıştır. Birçok şairi etkileyen, besleyen, yol gösteren bir şair kimliğiyle sürekli üreterek ''benim ses bayrağım'' dediği Türkçe''ye binlerce mısra ile hayat vermiştir.

ÇOCUK VE ALLAH''A DAİR

İlk şiir kitabı henüz 21 yaşındayken yayımlanan Havaya Çizilen Dünya (1935)''dır. Şiirinde zirve kabul edilen Çocuk ve Allah ise 1940 yılında okurla buluşmuştur. Hem çocuk hem de Allah''a kendi iç dünyasından bakışla tanımlar getirir. ''Dağlarca''nın özelliği insan kaderi, dünya ve evrendeki yeri üzerine, sevgiyle karışık çocuksu bir şaşkınlıkla eğilmesidir, diyebiliriz. Şair bu kitapta, iki uç arasında, Çocuk''la Tanrı, görünenle görünmeyen arasında şaşkınlıkla gidip gelir. İnsanlığın kaderi üzerine Çocuk''tan, insanlığınkine Taş Devri''nden (1945) başlayarak Tanrı''ya, evrene, oradan da evren ötesine {Âsû, 1955) kadar uzanır ilgisi. Bu düzeyde şairin son vardığı aşama Âsû''dur. Dağlarca''nın belki en karanlık, belki de en aydınlık eseri olan Âsû ''insanın günümüzden (yani, şairin sezgisinden) eski çağlara doğru tek kesit içinde incelendiği'' eserdir. Âsû, hiçbir bilimin, hiçbir dinin bugüne kadar kavrayamadığı; içine, tanrısı, doğası, insanı, evreni, uzayı ile her şeyi alan, ''süreden sürez''e'' uzanan ''bir devinimin'', bir ''büyük aydınlığın'' (gözleri kör eden, onun için de ne olduğunu bilemeyeceğimiz bir aydınlığın) ta kendisidir.'' (Vedat Günyol, Çalakalem, İş Bankası Yayınları, 1999)

TAŞI SIKSA ŞİİR ÇIKARIR

Dağlarca''nın şiiri kavrayış düzeyi yüksektir, taşı sıksa şiir çıkaracak gibi bakmıştır evrene. Rahatça okuruna ulaşan şiirler yazmasının ilk sebebi belki de budur. Entelektüel akıl ile gündelik hayat arasında dikiş yeri belirgin bir devamlılık ilişkisi vardır. İnsanlığa bakışı asla bir kitleye dönüşmez. Peşini bırakmayan şiir sevdası ile bir ömür boyu insanı, doğayı, hayvanı, metafiziği ve evreni çözmeye çalışmıştır. Şiirinin evreleri çok çeşitlilik gösterir; 1950''den sonra toplumsal sorunlara eğilir, eleştirel bir bakışla sosyal gerçekliklere yer vermiştir.

ŞİİR İÇİN ASKERLİĞİ BIRAKIR

Askerlik geçmişi vardır Dağlarca''nın. Zamanla bir tercih yapması gerektiğini düşünerek şiire daha fazla vakit ayırmak için askerliği bırakır. Fakat kalbi askerlikte kalmıştır da. Destanlar şairidir aynı zamanda. Şiiri vatanseverlik borcu gibi görür ve onlarca destanı kaleme almıştır. Çakır''ın Destanı, Çanakkale Destanı, Üç Şehitler Destanı… bunlardan birkaçıdır.

Doğumunun 100. Yılı münasebetiyle, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi(CKM) işbirliğiyle hazırlanan ''Türkçem Benim Ses Bayrağım'' Dağlarca 100 Yaşında sergisi, Kadıköy Belediyesi ve özel koleksiyonlardan alınan Dağlarca''nın fotoğrafları, kitapları, mektupları, gazete ve dergi kupürleri, şiirleri ve özel eşyalarından oluşuyor. Dağlarca''nın uzun, coşkulu, verimli ve şiir heyecanını yitirmemiş hayatını belgeler ve fotoğraflarla okuyucusuna sunan ''Dağlarca 100 Yaşında'' kitabında Ertan Mısırlı şaire yakınlığının sayesinde derlediği arşivi şöyle tanımlıyor:

''Sonrası ''Dağlarca Günlüğü'' işte… 1962''de Cemal Süreya''nın Paris''ten yazdığı mektup, 1967''de başlayan Talat S. Halman''la yazışmaları, Uluslararası Şiir Forumu''nun direktörü Samuel Hazo''nun mektupları ve aynı yıl Suut Kemal Yetkin, Fahir İz, Vedat Günyol, Memet Fuat ve Yaşar Nabi Nayır''dan oluşan jürinin verdiği ''Yaşamakta Olan En Büyük Türk Şairi'' ödülünün belgeleri, 1970''te Enis Batur''un: ''Uzun süredir düşlediğim bir tasarı var elimde: yıllık…'' cümlesiyle başlayan mektupları ve Dağlarca''nın söyleşi sorularına verdiği ''karşılıklar'', Dağlarca''nın ''Altın Çelenk'' Şiir Ödülü''nü aldığı 1974 – Struga Şiir Akşamları Festivali''nde yaşananlar, IX. Salihli Şiir İkindileri Ödülü''nün mektuplaşmaları ve dahasını saysam… ben bir okyanustan bahsediyor ve onu koruma altına almaya çalışıyorum.''

Kitabın künyesi:

Türkçem Benim Ses Bayrağım: Dağlarca 100 Yaşında

Veysel Uğurlu

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık

Ekim 2014

120 sayfa

9 yıl önce