|

Edebi kalemlerinin iman ve küfür savaşı

Türk Edebiyatında Mehmet Akif-Tevfik Fikret çatışması iman ve küfür etrafında gerçekleştiği için diğer edebi kavgalardan farklıdır. Fahrettin Gün bu tartışmayı ''Mehmet Akif-Tevfik Fikret Çatışması'' adlı kitapla günümüze taşıyor.

Ömer Yalçınova
00:00 - 9/11/2014 Pazar
Güncelleme: 19:23 - 9/11/2014 Pazar
Yeni Şafak
Edebi kalemlerinin iman ve küfür savaşı
Edebi kalemlerinin iman ve küfür savaşı

Mehmet Akif-Tevfik Fikret Çatışması; Eşref Edip''in İnkılap Karşısında Akif-Fikret, Gençlik-Tancılar, Kurtuluş Harbi''nin İman Kaynağı İstiklal Marşı mı, Tarîh-i Kadîm mi? isimli ince kitabının uzun bir önsözüdür. Fakat İbn Haldun''un meşhur Mukaddime''si gibi önsöz olmaktan çıkmış, başlı başına bir eser haline gelmiştir. Fahrettin Gün iyi ki böyle yapmış. Yani Eşref Edip''in ince kitabını yayımlamakla yetinseydi, Mehmet Akif-Tevfik Fikret kavgasında kimin hangi cephede neden durduğunu ayrıntılarıyla okuyamayacaktık.

İki şiir neden bu kadar olay olur? Bu, yalnızca Mehmet Akif''le Tevfik Fikret''in yıldız isimler olmasından kaynaklanmaz. Bizce Batıcılıkla İslamcılığın dinmek bilmez kavgası da tek sebep değil. Asıl sebep, imanla küfrün şekil değiştiren savaşıdır. Bunu da Fahrettin Gün''ün Mehmet Akif-Tevfik Fikret Çatışması kitabından yola çıkarak düşünürüz. Çünkü onun anlattıklarından böyle bir alt metin okuması yapabiliriz. Öbür türlüsü bir edebiyat tarihçiliğinden ibaret kalır. Yani nasıl olur, iki şiir, yazıldıkları günden beri yalnızca şairlerini değil bütün bir edebiyatçı, sosyolog, felsefeci ve ilahiyatçıları alakadar etmiş? Meselenin görünen kısmı; birisi dine sövmüş, diğeri ona haddini bildirmiş.

TEVFİK FİKRET''İN HEYKELİ

Gün, Eşref Edip''in kitabından yola çıktığı için edebiyat tarihimizin -buna düşünce ve siyaset tarihi de denilebilir- yalnızca 1939 ve 1940''lı yıllarıyla ilgilenmiş. 1939''da Robert Koleji Tevfik Fikret''in evini, yani Aşiyan''ını satın almak ister. Satın alacak ve müze haline getirecek. Bir de Tevfik Fikret''in heykelini dikecek. Neden? Çünkü Tevfik Fikret Robert Koleji''nde öğretmenlik yapmış, oraya çok çeşitli hizmetlerde bulunmuş. Robert Koleji''nin bu vefakarlığı karşısında gençlik harekete geçer. Haberin yayımlandığı Yeni Sabah gazetesine mektuplar yağar. Bir genç onun heykelini dikmek bir yana dursun aslında eserlerini yakmak gerekir diye mektup yazar. Bu da gazetede yayımlanır. Onun üzerine Yeni Sabah ''Tevfik Fikret''in Heykelini mi Dikilelim Yoksa Eserlerini mi Yakalım?'' diye çeşitli şair ve düşünürlerle bir dizi söyleşi yapar. Söyleşilenlerden bir tanesi, ismi her zaman Mehmet Akif''le birlikte anılan Eşref Edip olunca kızılca kıyamet kopar.

Tan gazetesinin başyazarı Zekeriya Sertel ve onun eşi Sabiha Zekeriya Sertel kalemleriyle meydana çıkarlar. Fahrettin Gün burada ince bir noktayı yakalar. Sabiha Zekeriya Sertel kimdir? Ve bu mesele üzerinde neden bu kadar ısrarla durur? Mesele mahkeme salonlarına kadar taşar. Sertel mahkemedeki savunmasını kitapçık haline getirir ve Tevfik Fikret-Mehmet Akif Kavgası ismiyle yayımlar. Ona cevap olarak Eşref Edip, yukarıda andığımız eseri neşreder. Sertel yetinmez ve ikinci bir kitapçık daha hazırlar: Sebilürreşadcıya Cevap. Gazete fıkralarından mahkeme salonlarına, oradan kitap yayınına kadar uzanan bir polemik, mücadele, kavga.

Fakat soru önemli: Sabiha Zekeriya Sertel kimdir ve neden Tevfik Fikret savunmasını böyle bir hayat memat meselesi haline getirmiştir? Ona sorarsanız mesele ''inkılap'' meselesidir. Sertel iflah olmaz bir Batıcı, laikçi, inkılapçı ve milliyetçidir. Güya Tevfik Fikret Türkiye Cumhuriyeti''nin temel ideolojisine, yani altı okuna bağlı, onu ifade eden, sembol bir isimdir. Mehmet Akif ise Türk inkılabıyla uzaktan yakından alakadar olmadığı gibi onlara düşman, ''irticacı'', İslamcı bir isimdir. O yüzden irticacılar her fırsatta Mehmet Akif''i göklere çıkarır, Tevfik Fikret''i ise yerin dibine batırır. Sertel, Tevfik Fikret''in eserlerini yakalım sözünü duyduğunda, hele Eşref Edip''in sorulara verdiği cevapları okuduğunda, tek parti iktidarına da sırtını dayayarak ''inkılap'' savunmasına geçer. Oysa Sertel ne şiirden anlayan bir edebiyatçı, ne şiir yorumu yapabilecek bir düşünür, ne de kendini Türk milliyetçiliğine adayan bir siyasetçidir. O zaman nedir derdi?

TEHLİKEYİ FARKETMİŞLER

Gün''ün ortaya çıkarıp, çok güzel bir şekilde sunduğu, konuyla ilgili bütün belgeleri okuduğumuzda iki şey dikkatimizi çeker. Birincisi; İslamcı atalarımız, ''Batılılaşma''nın birçok zokasını yutmamışlar. Eşref Edip öyle usturuplu, düşünce ve bilgi ağırlığı olan cevaplar vermiş ki Sertel''e, aslında her şeyin farkında olduğunu anlarız. Mehmet Akif, Babanzade Ahmet Naim, Elmalılı Hamdi Yazır, Mehmet Ali Ayni ve Eşref Edip, yani İslamcılıklarıyla ün salmış, efsane isimler. Onların ne gözleri kamaşmış; ne panik yapmışlar ne de şaşkınlığa düşmüşler. Şimdiki düşünürlerden çok daha açık biçimde tehlikenin nereden, nasıl geldiğini görmüşler ve bunları layığınca göğüslemişlerdir.

İkincisi ise imanla küfrün kadim savaşında modernizmin getirdiği yeni şekil. Eskiden, yani Osmanlı''da kafir kimdir sorusuna net bir cevap verilebilirdi. Kafirler bilinir ve onlarla savaşılırdı. Modernizm kafir kimdir sorusuna verilen cevabı muğlaklaştırmıştır. Modern çağda inançsızlık artmış fakat kafirin kim olduğu, Müslüman''ın kiminle savaşacağı noktası belirsizleştirilmiştir. Beşir Fuat''ın intiharı ve ona cevaben yazılmış Ahmet Mithat ve Namık Kemal''in romanları, onun devamında Tevfik Fikret''in ''Tarîh-i Kadîm''i ve ona cevaben yazılmış Mehmet Akif''in zımba gibi mısraları, bu dönüşümün habercisidir. Çünkü modern çağda kimse ben kafirim demez. ''Özgürlük'', ''hümanizm'', ''laiklik'' veya ''inançlara saygı'' gibi kavramların arkasına saklanır.

Böyle bir zokayı, yani modernizmin değişikliğe uğrattığı, kavramlar kalabalığında ve arkasında yürütmeye çalıştığı imansızlık zokasını Mehmet Akif ve Eşref Edip yutmamışlardır. Mehmet Akif-Tevfik Fikret çatışmasının onca gürültüsü ve bitmeyişi bu yüzdendir.

Asıl soru Sabiha Zekeriya Sertel''in neden laikliği, Batıcılığı, gelenek düşmanlığını, inkılapçılığı ve kan, kafatası temelli bir Türk milliyetçiliğini bu kadar hararetle savunduğudur? Fahrettin Gün Mehmet Akif-Tevfik Fikret Çatışması''nda bu sorunun da peşine düşer. Ve ilginç cevaplarla karşılaşır.

Kitabın künyesi:

Fahrettin Gün

Mehmet Akif-Tevfik Fikret Çatışması

Beyan Yayınları

Haziran 2014

318 sayfa

9 yıl önce